• 87
    herkesin elbet bir gün işi düşmek zorunda olduğu için tam anlamıyla üstüne gidemediği, yediği kazık(lar)dan sebep sadece körü körüne bir öfke kusup her canı sıkılanı yaftalamak için kullandığı hadise. alakası olmayan insanları suçlayıp asıl elebaşı kimseleri es geçmek ya da kendini kamufle etmekle çözülmesi imkansız olup, boş yere kalp kırıp ah almaktan öteye gidememektedir. belli başlı temel sebep ve müsebbibleri şöyledir;

    -bu olayın teoride ortaya çıkmasına, biz galatasaraylılar özelinde kanayan bir yara haline gelmesinin temel nedeni ülkedeki spastik futbol düzeni ve bakışıdır. sadece yurt çapında 20 milyon civarı taraftarı olan bir takıma 50 bin kişilik bir stadyum illa ki yetmeyecektir. hele ulaşım olanaklarının eskiye kıyasla fersah fersah önde olduğu, insanların dünyanın dört bir tarafından maç için istanbul'a koştuğu günümüzde o stadyum 20 milyon kişilik de olsa derbi maçlarında sıkıntı çıkması olasıdır. internetin de yaygınlaşmasıyla istanbuldaki bir taraftar edasıyla taraftarlığını yaşamaya çalışan yüzbinlerce insaın olduğu günümüzde(ben dahil) bilet dağıtımı illa ki adil olmayacak ve her maçta bunu dile getiren yeni birileri bulunacaktır.

    -türk insanı gibi hayat gaylesi götümü kaldırmadan nasıl köşe olurumdan ibaret olan bir topluluğun hüküm sürdüğü bu topraklarda bulunmaz bir fırsattır bu. işin ağababaları bir kenara, biraz sivri ve yeterli imkana sahip sıradan bir vatandaş bile üç beş kombineye kolaylıkla ulaşabilir, bilet satışı yapılan maçlarda akıl almaz sayıda bileti günlük aylaklık mesaisinden ödün vermeksizin çekebilir. beynindeki her kıvrımı zorlayıp hayatının her anında "şunu üçe alır beşe satar yolumu bulurum" diyebileceği birşey arayışında olan türk insanı için "çölde bir vaha" gibidir.

    -bu işin bu boyuta gelmesinde temel suç bilet dağıtım işini üstlenen ve stad girişlerinden sorumlu olan kurumlardadır. çok basit birkaç uygulama ve az biraz iradeyle bu işin kökü kazınabilecekken göz yumulur, hatta destek olunur bu faaliyetlere. ali sami yen zamanlarında store çadırın içinde karaborsa pazarlığı yapılır örneğin güya(!) kulüp görevlisinin önünde. ya da çıkışta biraz ağırdan alınırsa stad etrafında bi kuytuda maça yelekli giren sivil polislerle karaborsa mafyasıyla * itişip kakışarak para paylaşmaya çalıştığına şahit olunabilir. zira o yelekli polislerin bir kısmı polis değildir... bilet satışlarını kısıtlamak ya da yeni uygulamalar yapmak ise "sezon başı trink para" peşindeki kulüplerimiz için ne yazık ki pek makul değildir...

    -kulübün bir şekilde dağıttığı "peşkeş çekiyorlar onlar da millete satıyor" diyerek herkesin içinden çıkmaya çalıştığı, maç günü üstünde polar olan insanlara neredeyse "kombine aldık kazanacaksınız diye futbolcuya çemkirme" kafasıyla yaklaşılmasına sebep olan biletler... özünde karaborsa yapılsın diye değil içerde ses tellerini paralamaktan itina etmeyecek insanlar girsin diye dağıtılan bu biletler bir şekilde karaborsa dolaşımına dahil olmaktadır. bunu yapan insanlar ise art niyetli, cebine fazladan girecek birkaç yüz lirayı tribüne girip kendini paralamaya tercih edenlerdir. bu biletlerin bu kişilerin eline geçmesi ise tribün oluşumumuzun içindeki çürükleri ayıklayamayacak kadar saflarını çoğaltmasından kaynaklanmaktadır.

    -bu satırları okuyup da şu an öfke nöbeti geçiren arkadaşlara bir not düşmek gerekir ki; bir üst maddede bahsi geçen biletler ortalama bir "büyük" maçta dolaşımda olan karaborsa bilet sayısının belki yüzde dört ya da beşini temsil etmektedir. günler geceler boyu stadda sabahlayıp pankart boyayan, kale arkasında bağırıp çağırıp tribün yapmaya çalışan, arma sevdası zannettiği şeyin peşinde kimi insanların peşinde koşanlar maalesef bu olayın çok ama çok dışındadır. ha bunların içinde bedava biletle stada giren yok mudur, elbette vardır. ancak bu insanların arkasından "biletten o kadar para indiriyorlar, üç gün mesaiye kalmışlar çok mu" diye sallamak vicdansızlıktan çok ötede bişeydir ve ulu orta yazılamayacak küfürlerle karşılanabilir ancak. ayrıca belirtmekte fayda var ki siz stadın göt donduran soğuğunda "o" tribündekilerle boşu boşuna mücadele edip tavır alırken bu biletleri alıp satan insanlar rahat ve sıcak koltuklarında indirdikleri parayı yemekle meşgul oluyorlardır...

    -"geldi şimdi ultraslansporlu biri daha" dediğinizi duyar gibiyim, sakin olun. bu işin kaymağını asıl yiyen kesime gelmedik daha... bu işten geçimini sağlayan, daha doğrusu köşelerden köşe beğenen insanların önemli bir kısmı zaten tribünle, ultraslanla, "bağırın lan"la falan alakası yoktur. kendilerinin belirgin bir takımı da yoktur ayrıca, az biraz olayların farkında olan herkes bilir. bu insanlar ne yazık ki bu oluşumları hem kullanıp hem de arkasında kamufle olarak güya endüstriyelleşip dünya standartlarını yakalayan ligimizin stadlarında güle oynaya hayatlarını sürdürmektedir.

    -işin mide bulandıran kısmı da bu noktada başlamaktadır zaten. sözlük tabiriyle konuşayım da gönlünüz olsun, "ultraslanspor" tayfasının önemli bir çoğunluğunun bu organize suç örgütleriyle baş edebilecek durumu yoktur. bu sebepten de bu kitlelerle iyi geçinmekten başka bir çaresi yoktur. giyiminden kuşamına, saçından sakalına kadar taşşak geçip kendimizi tatmin ettiğimiz o reislerin bu işe ses çıkarmamasının temel sebebi indirdikleri paradan ziyade, insanların huzur içinde maça gidip gelebilmesini istemeleridir. yurt çapında karaborsacı diye mimlenen adamların tribünden hala atılmamasının sebebini biraz da burda aramak gerekir...

    -bu ağzına sıçtığımın karaborsa mafyasının diğer destekçileri de "taraftar grubu"nun içine karışmış olan, birkaç madde yukarda beleş bileti satan arkadaşlardır. bu insanlar "bal tutan parmağını yalar" diyerekten işbirliğinden kaçınmamakta, biraz sivrilmiş olanları zaten balderesi boyutuna gelmektedir. bu iki unsur yan yana gelince mevcut statüko gittikçe daha da sağlamlaşmakta, dallanıp köklenmektedir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın