131
herkesin bildiği üzere geçtiğimiz sezon başındaki transferler ile ilk 11'in tamamını değiştirmiştik. bu sezonun devre arasında yaptığımız drogba ve sneijder transferleri ile de takımda uzunca bir süre sistem arayışına girdik ve mevcut kadromuza en uygun diziliş olan 4-3-1-2'yi son birkaç maçtır oynamaya başladık. tüm bunları dikkate aldığımızda çok yeni bir takım olduğumuz sonucuna varıyoruz ki bu da zamanla daha iyi, daha güçlü, daha karşı konulamaz bir galatasaray'ın ortaya çıkacağını gösteriyor.
bu maç öncesinde sırasıyla gençlerbirliği*, schalke* ve kayserispor* maçlarını geride bırakmıştık ki bu maçların tümünün ortak noktası da 45 dakikalık galatasaray izleyebilmiş olmamız (schalke maçını ayrı bir kefeye koyabiliriz fakat o maçta da ilk yarı ve ikinci yarı görüntümüz arasında ciddi fark vardı). tıpkı son 3 maçımızda olduğu gibi bu akşam istanbul bb spor'a karşı da 45 dakikalık oyunumuz ile 3 puana ulaşmayı bildik. ikinci yarıda skorun verdiği rahatlık ve yaklaşan şampiyonlar ligi çeyrek final maçı etkenleri sebebi ile frene basmış olabiliriz. fakat gençlerbirliği ve kayserispor maçlarında da bu durumun benzerini yaşamış ve 2. yarılarda ilk yarının aksine tamamen silik bir performans göstermiştik. ilerleyen zamanda, gerek sistemin daha iyi oturacak olması, gerekse drogba ve sneijder'in takıma daha da iyi uyum sağlaması sonrası oyunumuzu 90 dakikalık dilime yaymayı başarmamız ve çok daha korkulan bir galatasaray haline gelmemiz şüphesiz.
maçtan tribünlere dönecek olursak, artık minimum 2 farklı skor avantajı yakaladığımız maçlar tribün şovlarımız sayesinde birer karnaval halini alıyor. takımın kazanması bile stada gelen her bir taraftarın, oradan mutlu ayrılmalarını sağlamaya yetecekken bu tribün şovları sayesinde taraftar daha aktif oluyor ve maçtan alınan keyif de maksimum noktaya çıkıyor. bu akşam stada ilk kez gelen bir taraftar olduğunu düşünün; eminim ki bir dahaki iç saha maçını şimdiden sabırsızlıkla beklemeye koyulmuştur. bu güzel akşamın tek olumsuz yanı ise maç sonunda ultraslan'ın, 3 puanı alan takımı, şampiyonlar ligi çeyrek finali için gideceği madrid'e "başarılar gelir geçer asaletin bize yeter" tezahüratıyla uğurlamasıydı. o anda bulunduğumuz nokta ile fazlasıyla çelişen bu tezahüratı kesmeyi kimsenin akıl edememiş olmasını, ciddi anlamda sorguluyorum.
son olarak bu takımın madrid'den de alnının akıyla döneceğini biliyoruz. yolumuz açık olsun cimbomum...
(bkz: şampiyonluk yakın meşaleyi yakın)
bu maç öncesinde sırasıyla gençlerbirliği*, schalke* ve kayserispor* maçlarını geride bırakmıştık ki bu maçların tümünün ortak noktası da 45 dakikalık galatasaray izleyebilmiş olmamız (schalke maçını ayrı bir kefeye koyabiliriz fakat o maçta da ilk yarı ve ikinci yarı görüntümüz arasında ciddi fark vardı). tıpkı son 3 maçımızda olduğu gibi bu akşam istanbul bb spor'a karşı da 45 dakikalık oyunumuz ile 3 puana ulaşmayı bildik. ikinci yarıda skorun verdiği rahatlık ve yaklaşan şampiyonlar ligi çeyrek final maçı etkenleri sebebi ile frene basmış olabiliriz. fakat gençlerbirliği ve kayserispor maçlarında da bu durumun benzerini yaşamış ve 2. yarılarda ilk yarının aksine tamamen silik bir performans göstermiştik. ilerleyen zamanda, gerek sistemin daha iyi oturacak olması, gerekse drogba ve sneijder'in takıma daha da iyi uyum sağlaması sonrası oyunumuzu 90 dakikalık dilime yaymayı başarmamız ve çok daha korkulan bir galatasaray haline gelmemiz şüphesiz.
maçtan tribünlere dönecek olursak, artık minimum 2 farklı skor avantajı yakaladığımız maçlar tribün şovlarımız sayesinde birer karnaval halini alıyor. takımın kazanması bile stada gelen her bir taraftarın, oradan mutlu ayrılmalarını sağlamaya yetecekken bu tribün şovları sayesinde taraftar daha aktif oluyor ve maçtan alınan keyif de maksimum noktaya çıkıyor. bu akşam stada ilk kez gelen bir taraftar olduğunu düşünün; eminim ki bir dahaki iç saha maçını şimdiden sabırsızlıkla beklemeye koyulmuştur. bu güzel akşamın tek olumsuz yanı ise maç sonunda ultraslan'ın, 3 puanı alan takımı, şampiyonlar ligi çeyrek finali için gideceği madrid'e "başarılar gelir geçer asaletin bize yeter" tezahüratıyla uğurlamasıydı. o anda bulunduğumuz nokta ile fazlasıyla çelişen bu tezahüratı kesmeyi kimsenin akıl edememiş olmasını, ciddi anlamda sorguluyorum.
son olarak bu takımın madrid'den de alnının akıyla döneceğini biliyoruz. yolumuz açık olsun cimbomum...
(bkz: şampiyonluk yakın meşaleyi yakın)