39
bu reklam serisinin galatasaray ile ilgili olan bölümünün hikayesi şöyledir:
--- alıntı ---
bazıları için aşk altı harflidir diyor reklam...
ve bir çocuk çıkıp akıllarda kalan o cümleyi söylüyor; "hırsız eve girip bütün eşyaları alsa üzülmem ama atkım giderse hakikaten çok üzülürüm."
artık o atkı; pardon yadigar da en az petit kadar ünlü... hatta petit'ten bile ünlü.
petit için çok değerli o atkının hikayesini merak ediyorsanız buyrun...
petit'le buluşma yılı 1989... yani o günü atkının doğum günü sayarsak bugün tamı tamına 23 yaşında... insan olsa askerliğini bile yapıp gelirdi.
petit, onu ali sami yen stadı önündeki seyyar satıcıdan aldığı zaman 11 yaşındaymış.
"kaç liraya almıştın" diye soruyorum;
oooo nasıl hatırlayayım, o zamanki paranın kaç sıfırlı olduğunu bile hatırlamıyorum.
(petit'in unutkanlığı göz önüne alındığında zaten ben de bu soruya net bir cevap beklemiyordum.)
"adı niye yadigar" diyorum, cevap hazır:
eski ya ondan... hem benimle birlikte her yere geldi. trabzon, gaziantep, bursa, samsun, antalya, monaco, sofya...
"peki yadigar'ı hiç kaybettin mi, birileri senden almaya çalıştı mı?"
monoca'ya gittiğimizde galatasaray'ın 3-0 yenildiği maçtan sonra bizim grubu hava limanına götürecek servisin şoförü istedi. 'atkını çok beğendim bana ver hatıra olsun' dedi. 'vermem' dedim. o da 'o zaman götürmüyorum sizi havalimanına' diye tehtid etti. otobüsteki herkes merak ediyor bunlar ne konuşuyor şoför niye gitmiyor diye. babam geldi 'ne diyor' diye sordu. 'atkımı istiyor. yoksa gitmeyecekmiş' dedim. 'tamam ver ben istanbul'a gidince sana iki tane alırım' dedi. 'vermem götürmezse götürmesin' dedim. oradakiler şoförü bir şekilde ikna etti. (bu arada petit fransızca biliyor ya şoförle muhabbet ondan böyle koyu.)
bir keresinde yılı hatırlamıyorum fenerbahçe maçında az kalsın kaybediyordum. o zamanlar eski açığın tamamına fenerbahçeliler alınıyor. benim atkım yere düştü. karşımda bir sürü fenerbahçeli bir tek ben ve yerde atkım. onlar çekiyor ben çekiyorum neyse kurtardım yadigar'ı.
ali sami yen'deki son fenerbahçe maçından önce kapalıda bir adam geldi yanıma, 'karım atkını çok beğendi. maç sonuna kadar düşün. 200 tl vereyim' dedi. 'maç sonuna gerek yok. 1 milyon dolar da versen satmam' dedim gitti.
yadigar da bayağı badire atlatmış hani..
"reklamlardan sonra aaaa o çocuk diyenler var mı?"
o çocuk diyenler değil de o atkı diyen çıktı. deplase keyifler prrogramı yayınlandıktan sonraki ilk maçta türk telekom'da çocuğun biri gördü 'aaaaa o atkı' dedi. henüz bana o atkının sahibi diyen çıkmadı.
--- alıntı ---
http://petitinyeri.blogspot.com/...-atknn-hikayesi.html
--- alıntı ---
bazıları için aşk altı harflidir diyor reklam...
ve bir çocuk çıkıp akıllarda kalan o cümleyi söylüyor; "hırsız eve girip bütün eşyaları alsa üzülmem ama atkım giderse hakikaten çok üzülürüm."
artık o atkı; pardon yadigar da en az petit kadar ünlü... hatta petit'ten bile ünlü.
petit için çok değerli o atkının hikayesini merak ediyorsanız buyrun...
petit'le buluşma yılı 1989... yani o günü atkının doğum günü sayarsak bugün tamı tamına 23 yaşında... insan olsa askerliğini bile yapıp gelirdi.
petit, onu ali sami yen stadı önündeki seyyar satıcıdan aldığı zaman 11 yaşındaymış.
"kaç liraya almıştın" diye soruyorum;
oooo nasıl hatırlayayım, o zamanki paranın kaç sıfırlı olduğunu bile hatırlamıyorum.
(petit'in unutkanlığı göz önüne alındığında zaten ben de bu soruya net bir cevap beklemiyordum.)
"adı niye yadigar" diyorum, cevap hazır:
eski ya ondan... hem benimle birlikte her yere geldi. trabzon, gaziantep, bursa, samsun, antalya, monaco, sofya...
"peki yadigar'ı hiç kaybettin mi, birileri senden almaya çalıştı mı?"
monoca'ya gittiğimizde galatasaray'ın 3-0 yenildiği maçtan sonra bizim grubu hava limanına götürecek servisin şoförü istedi. 'atkını çok beğendim bana ver hatıra olsun' dedi. 'vermem' dedim. o da 'o zaman götürmüyorum sizi havalimanına' diye tehtid etti. otobüsteki herkes merak ediyor bunlar ne konuşuyor şoför niye gitmiyor diye. babam geldi 'ne diyor' diye sordu. 'atkımı istiyor. yoksa gitmeyecekmiş' dedim. 'tamam ver ben istanbul'a gidince sana iki tane alırım' dedi. 'vermem götürmezse götürmesin' dedim. oradakiler şoförü bir şekilde ikna etti. (bu arada petit fransızca biliyor ya şoförle muhabbet ondan böyle koyu.)
bir keresinde yılı hatırlamıyorum fenerbahçe maçında az kalsın kaybediyordum. o zamanlar eski açığın tamamına fenerbahçeliler alınıyor. benim atkım yere düştü. karşımda bir sürü fenerbahçeli bir tek ben ve yerde atkım. onlar çekiyor ben çekiyorum neyse kurtardım yadigar'ı.
ali sami yen'deki son fenerbahçe maçından önce kapalıda bir adam geldi yanıma, 'karım atkını çok beğendi. maç sonuna kadar düşün. 200 tl vereyim' dedi. 'maç sonuna gerek yok. 1 milyon dolar da versen satmam' dedim gitti.
yadigar da bayağı badire atlatmış hani..
"reklamlardan sonra aaaa o çocuk diyenler var mı?"
o çocuk diyenler değil de o atkı diyen çıktı. deplase keyifler prrogramı yayınlandıktan sonraki ilk maçta türk telekom'da çocuğun biri gördü 'aaaaa o atkı' dedi. henüz bana o atkının sahibi diyen çıkmadı.
--- alıntı ---
http://petitinyeri.blogspot.com/...-atknn-hikayesi.html