• 992
    ezik, kaale alınmak istenip, "ben de büyüğüm , beni de alın aranıza lan :( " kafasında gezerler.

    populist-şovmendirler, tribüne oynamak terimi neredeyse bunlar için kullanılabilir.

    2 hafta önce küfrettikleri başkanlarının iki transferine tav oluverirler.

    her maç sonrası hakem deyyü ağlanmaları, olmazsa olmaz ritüelleridir.

    geçmişte yapılanları çok çabuk unutur, şereften bahsededururlar. *

    demogoji'nin kralı gene bunlardadır. kendilerine göre takımları del solar gelse dahi her daim mükemmeldir. sorun dış etkenler, mhk, ve tabi ki beşiktaşlı duruşunu kaldıramayanlardır(!)

    yıldız transferler her zaman yüceltir, kulübün dahi ötesinde görürler, 6 aylık transfere kitap yazıp, 1 senelik transferlerine ise olmaması halinde olmacaklarından bahsederler.

    gördüğüm en çirkef taraftar kitlesidir*. fenerbahçe taraftarı dahi kimi zaman daha naif gözükmekte gözüme.

    aslında nasıl bir ruh halinde olduklarını sahalarında oynadıkları her galatasaray maçı'nın son 10 dakikasını seyrederek farkedebilirsiniz.

    tineri çekip sahaya daldıktan sonra yakalanır, savunmalarında "ama arkadaşım itti yeaa ":( " diye ağlanıp yüzsüze bağlarlar.

    şike ile kazanılan kupa*'nın iade edilip, kupa ile elde edilen haktan vazgeçilmemesini* önemsemezler.

    tayfur iyi çocuktur, yapmaz öyle şeyler.

    iki "lan", bir pankart ile memlekette ne kadar ergen varsa akıllarını alırlar.

    allah için besteleri iyidir.

    kimileri engelli maçında dahi ortalığı savaş alanına çevirebilecek derecede karakter yoksunudur.

    öyle böyle çirkef değillerdir yalnız. en iyi arkadaşım diyebileceğim beraber büyüdüğümüz bir eleman var * beşiktaşlı kendisi, öyle arada maça gider filan, hani çarşıyla da alakası yok, işinde gücünde. bi' mevzuya sebep oldu zamanında, onu anlatayım.

    2000 dönemleri, imparator gitmiş, takım sürüncemede. sezon bitiyor, fenerbahçe şampiyon oluyor. beşiktaşlı kardeşim, o beşiktaşlı eleman ve fenerbahçeli kuzenim ogleden sonra buluşuyoruz. yaşlar 14-15. fem klasörlü, oks bıyıklı günler. akşama kadar hayvanlar gibi maç yapıp sonrası batmaya başlayan güneşe doğru kaldırıma çömüp * muhabbete dalıyoruz. red alert 2 * stratejileri üzerine kafa yorup ciddi ciddi 2. dünya savaşına dahil olsaydık neler olabileceğini tartışıyoruz, henüz taşınmışız malum cdler ile, bu sebeple ortalık yerde konuşabilecek cesarete sahip değiliz * bu da çenemize vuruyor tabi.

    derken konu futbola geliyor, az önce dünya tarihi'nden bahseden görece akıllı tipler bir anda ufaktan anguta bağlamaya başlıyor. ben rahatım, -daha bir sene önce .na koymuşuz ortalığın isterse 20 sene şampiyon olamayalım, öyle bir keyif var ergen bünyede- sessiz sessiz izliyorum bu iki angutu. fenerbahçeli kuzenim antu kafasına baglanıyor hemencecik. kardeşimle arkadaşım altında kalmıyorlar tabi. kuzen vurdukça vuruyor, bastırdıkça bastırıyor. kontralar gelememeye başlıyor artık. bakıyorum sesler yükselmeye başlıyor. beşiktaşlı arkadaş kuzenime "olm siz galatasaray'a özenip şampiyon oldunuz " diyecek kadar ileri gidiyor. fımkırtıyorum tabi o esnada yemekte olduğum tempo marka bisküvimi *. kuzen ters bir cevap veriyor , birader tersliyor derken bu mal arkadaşın yuzunden iki kuzen birbirine giriveriyor. kuzen benle yaşıt, birader 1 yaş küçük, kuzen alıyor tabi aşşaya biraderi. en başta sallamıyorum ama, her ne kadar söz konusu beşiktaş olduğunda inanılmaz derece de mala dönüşüyor olsa da abilik damarı ağır basıyor. ayırıyorum, kuzeni çekerken ayağı takılıp yere düşüyor. birader de bunu fırsat bilip hop üstüne cıkıp vurmaya çalışıyor. yakışmıyor filan diyerekten tekrar ayırıyorum, çekip alıyorum biraderi. inceden bi tokat * nakşediyorum sırtına. eve doğru gitmeye başladığında küfür ediyor kuzene, kuzen buna taş atıyor. bu da kuzene. ben noluyor lan demeye kalmadan diğer arkadaş alıp gidiyor biraderi.

    akşam oluyor, sofradayız. kuzen* ve kardeşim de sofrada. babam sofraya oturduktan sonra başlıyoruz yemeğe. klasik gününüz nasıl geçti tribine bağlıyor babam. ben olayı unutmuşum tabi. keyifle bahsediyorum şunu yaptık bunu yaptık deyyü. ama dikkat ediyorum birader biraz durgun , başı önde, yemeği ile oynuyor. * derken bunu farkedip peder bey kardeşime soruyor. kardeşim öncesinde biraz duraksıyor, sesini temizliyor ve başlıyor konuşmaya. söylediklerini hala unutmam . "baba abim beni ahmet * abimle birleşip sokakta herkesin gözü önünde dövdü deyiveriyor. ben donup kalıyorum. kuzen noluyor lan kıvamında. ama kardeşim bunları söylerken alt dudak sarkıtılmış, gözler kocaman açılmış, ses ağlamaklı. kuzen yemekten sonra gidiyor. hayatımın kalayını yiyorum babamdan. birader kıs kıs gülüyor.

    bu hikaye de ki kişileri takım olarak düşünün, ne durumda olduğumuz ve oldukları ayan beyan çıkacak zaten ortaya.

    not: kardeşimi çok severim tabi her abi gibi. ama söz konusu futbol olduğunda çekilmiyorlar aga, boğasım geliyor lavuğu. kuzen konu futbol olduğunda zaten mala bağlıyor* maytap geçip kafa yapıyoruz. sağolsun malzemesiz bırakmıyor bizi *
App Store'dan indirin Google Play'den alın