33
galatasaray endüstriyel futbolun baskısını kulüp, camia, tribün olarak tüm alanlarında hızlı ve yozlaşarak yaşamaktadır.
evet çok ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşamaktadır. evet bunun için taraftarının sağlam desteğine ihtiyaç duyuyordur. lakin taraftarı için çok önemli bir maçın biletlerini açık arttırmayla satmak benim nazarımda taraftarından faydalanmak değil sömürmektir.
ben galatasaray'ın ekonomisinin düzgün olduğu zamanı hiç hatırlamıyorum, hep sıkıntılar vardı, başkanları hiçbir zaman çok büyük zenginlerden olmamıştır. hatta şöyle bir örnek verebilirim. galatasaray'ın başkanları hep entellektüel kişilikleriyle ön planda olmuştur. ali sami yen'in numaralısında hep devlet adamları, ateşeler, yazarlar, tiyatrocular, profösörler otururken, karşı kıyıda localarda ülkenin en zenginleri otururdu hep, hala da öyledir. doğuş grubu, koç grubu, genelkurmay başkanları, ülkenin enerji piyasasını elinde tutan patronlar vs.
yeni statla birlikte bir çok değişim yaşıyoruz, belki ilerde aklımızın hiç bir yerinde olmayacak durumlar şuan bizi çok rahatsız ediyor. endüstriyel futbol'u yeni keşfetmiş bir yönetimimiz var gibi duruyor, her alanda para kaynaklarını kendine akıtmaya çalışıyorlar. sigortalar, telefon hatları, internet hatları, kredi kartları..
tabi bu durum pazarlama stratejileri vasıtasıyla bir sömürü değil galatasaray'lının sanki mecburi kullanması gereken, hatta kullanmazsa tam anlamıyla taraftar olamayacağını düşündürten tekniklerle yapılıyor. en basiti artık taraftar bilet aldığı zaman bir çok şeyi elde etmiş gibi hissediyor kendini, sahada futbolcu bir hata yaptığı zaman ağır ithamlarda bulunup hakaret ediyor. elbette arena çok büyük bir stat taraftarı çekmek kolay değil, bazı etkinlikler yapılması gerekiyor ama işte bu etkinlik altında yapılanlar taraftarı gerçek anlamda yozlaştırıyor.
bence galatasaray taraftarının son zamanlarda bu kadar yozlaşmasının altında son iki yönetimin pazarlama stratejisi de yatıyor. ve bu stratejiler taraftarımız da şuana kadar yaşamadığı bazı duygular tatmasına vesile oluyor, taraftarımız biraz şımarmaya başlıyor. bu da otomatik men tribüne etki ediyor. tribüne gelen taraftar tribünün hakkını verebilecek miyim düşüncesinden sıyrılıp, buraya kadar geldik verdiğimiz paranın emeğin hakkını alabilecek miyim düşüncesine itiliyor. ürünlerini alan, montlarını sırtına geçiren, formayı giyen takımı üzerinde hakkı olabileceğini düşünmeye başladı..
elbette taraftarlığın tam anlamı ile tarifi nedir i yapmak çok zor. kimsenin galatasaray’lılığını ölçmek bize düşmez, kimseye düşmez. ama bu durum önümüzdeki yıllarda tribünlerde bizim açımızdan daha çok sıkıntılar doğuracak gibi gözüküyor. homurtular kavgalara dönüşmek üzere tibünlerde, her an uzun zamandır tribünleri kovalayanlar yeni nesil taraftarla bir birine girme durumunda.
şu an galatasaray tribünlerinde yaşanan durum tam anlamıyla endüstriyel futbol yöneticileriyle tribün kültürünü manevi duygularla bezemiş romantik tribüncülerin savaşına sahne oluyor.
evet çok ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşamaktadır. evet bunun için taraftarının sağlam desteğine ihtiyaç duyuyordur. lakin taraftarı için çok önemli bir maçın biletlerini açık arttırmayla satmak benim nazarımda taraftarından faydalanmak değil sömürmektir.
ben galatasaray'ın ekonomisinin düzgün olduğu zamanı hiç hatırlamıyorum, hep sıkıntılar vardı, başkanları hiçbir zaman çok büyük zenginlerden olmamıştır. hatta şöyle bir örnek verebilirim. galatasaray'ın başkanları hep entellektüel kişilikleriyle ön planda olmuştur. ali sami yen'in numaralısında hep devlet adamları, ateşeler, yazarlar, tiyatrocular, profösörler otururken, karşı kıyıda localarda ülkenin en zenginleri otururdu hep, hala da öyledir. doğuş grubu, koç grubu, genelkurmay başkanları, ülkenin enerji piyasasını elinde tutan patronlar vs.
yeni statla birlikte bir çok değişim yaşıyoruz, belki ilerde aklımızın hiç bir yerinde olmayacak durumlar şuan bizi çok rahatsız ediyor. endüstriyel futbol'u yeni keşfetmiş bir yönetimimiz var gibi duruyor, her alanda para kaynaklarını kendine akıtmaya çalışıyorlar. sigortalar, telefon hatları, internet hatları, kredi kartları..
tabi bu durum pazarlama stratejileri vasıtasıyla bir sömürü değil galatasaray'lının sanki mecburi kullanması gereken, hatta kullanmazsa tam anlamıyla taraftar olamayacağını düşündürten tekniklerle yapılıyor. en basiti artık taraftar bilet aldığı zaman bir çok şeyi elde etmiş gibi hissediyor kendini, sahada futbolcu bir hata yaptığı zaman ağır ithamlarda bulunup hakaret ediyor. elbette arena çok büyük bir stat taraftarı çekmek kolay değil, bazı etkinlikler yapılması gerekiyor ama işte bu etkinlik altında yapılanlar taraftarı gerçek anlamda yozlaştırıyor.
bence galatasaray taraftarının son zamanlarda bu kadar yozlaşmasının altında son iki yönetimin pazarlama stratejisi de yatıyor. ve bu stratejiler taraftarımız da şuana kadar yaşamadığı bazı duygular tatmasına vesile oluyor, taraftarımız biraz şımarmaya başlıyor. bu da otomatik men tribüne etki ediyor. tribüne gelen taraftar tribünün hakkını verebilecek miyim düşüncesinden sıyrılıp, buraya kadar geldik verdiğimiz paranın emeğin hakkını alabilecek miyim düşüncesine itiliyor. ürünlerini alan, montlarını sırtına geçiren, formayı giyen takımı üzerinde hakkı olabileceğini düşünmeye başladı..
elbette taraftarlığın tam anlamı ile tarifi nedir i yapmak çok zor. kimsenin galatasaray’lılığını ölçmek bize düşmez, kimseye düşmez. ama bu durum önümüzdeki yıllarda tribünlerde bizim açımızdan daha çok sıkıntılar doğuracak gibi gözüküyor. homurtular kavgalara dönüşmek üzere tibünlerde, her an uzun zamandır tribünleri kovalayanlar yeni nesil taraftarla bir birine girme durumunda.
şu an galatasaray tribünlerinde yaşanan durum tam anlamıyla endüstriyel futbol yöneticileriyle tribün kültürünü manevi duygularla bezemiş romantik tribüncülerin savaşına sahne oluyor.