benim futbolda bir oyuncuyu hiçbir zaman delicesine savunmama kararı almama sebep olan kişidir. nasıl mı?
çok severdim ben emreyi, 10 yaşımdayken kazanılan uefa kupasının her galatasaraylıda olduğu gibi bende de çok önemli bir yeri vardı. kupayı kazanırken yaptığımız tüm maçlar sonunda aklımda kalan 3 gol vardı. biri
popescunun finalde arsenale kaydettiği penaltı golü, diğeri
hakan şükürün leeds united' a attığı harika gol ve bir diğeride bu malum kişinin mallorca ağlarını havalandırdığı harika aşırtma golü. o mükemmel olgunluktaki, muhteşem takımın içinde bıcırık edalarla dolaşan, tüm abileri tarafından sevilen afacan çocuk gibi gelirdi bana ve ben de severdim işte emreyi. kupa kazanıldıktan bir süre sonra baktım ki, çevremde bana galatasarayı öğreten kimse emreyi sevmiyor, bende anlamıyorum tabi çocuk yaşta nerden bileyim bonservis oyunlarını da cartı da curtu da. ben sahadaki emreyi sevmiştim ve takımda en sevdiğim oyunculardandı. sonra emreyi izledim, avrupada hangi kulübe giderse, attığı her gole sevindim hala galatasaraydaymışçasına. tabi arada milli maçlarda onu tekrardan tuttuğum bir takımda izlemesi bir başkaydı. 2006 dünya kupası play- off turundaki
türkiye- isviçre eşleşmesinin son düdüğü çaldığında hemen hemen tüm oyuncularımız isviçreli oyunculara doğru koşarken ben elindeki topu havaya biraz kaldırıp da isviçreli bir oyuncuyu nişanlamaya çalışan emreyi izliyordum, bir yandan sövüyordum, diğer yandan da ' haydi emre göster şunlara' diyordum, sinirliyiz tabi. işte desteklerdim böylesine emreyi, bizden biriydi çünkü bana göre, o dönemlere özgü düşünceler işte bunlar.
daha sonra 2008 yaz transfer dönemi geldi çattı. emre transfer gündeminin 1 numarası haline geldi, benim yıllarca hayalini kurduğum gibi. ama bir ihtimali unuturdum tabi her zaman, boğazın karşı tarafına yönelmişti bu
emre türkiye'ye geri dönüyor haberleri o yaz. ne kadar üzüldüm, ne kadar üzüldük tabi bu haberlere. benim gözümde ihtimal dışı bir haberdi bu, hatta haber değildi. ama günler geçtikçe bu haber gerçeğe dönüşüyordu, ben gördüğüm her fenerbahçe taraftarına ' hadi lan oradan emre size gelir mi amk' desem de. ve geldi emre karşı tarafa, dark side'a. daha sonra her açıklama yaptığında 10 yaşındaki saf halimle emreyi ne kadar seviyorsam ondan bir o kadar nefret etmeye başladım. ona kızıyordum, sövüyordum, ana- avrat bırakmamaya başladım artık. ve her yaptığımız maçta 1 numaralı hedefim haline geldi emre, her hareketi yanlıştı bana göre, gol atsa sayılmamalıydı, faul yapılsa çalınmamalıydı. çünkü artık oradaydı emre, hayatta en çok nefret ettiğim oluşumda, fenerbahçede, azizin köpeğiydi artık, hem de en alasından. ve artık benim için fenerbahçe denildiğinde 2 isim aklıma geliyordu:
aziz yıldırım ve
emre belözoğlu. nefret denilen şey işte böyle oluyor demek ki ve en sevdiklerine karşı olunca çok daha kalıcı oluyormuş meğerse.
ve işte böyle, emre denilen haysiyet yoksunu şerefsiz ibne, benim futbola bakış açımı belki de en çok etkileyen insanlardan oldu, amma iyi amma kötü. ama bundan sonra ne yaparsa yapsın, 2000 yılında ne yapmış olursa olsun o bir aziz köpeğidir. hiçbir yerde karşılaşmamak dileğiyle, saygılar
emre...