türkiye futbol federasyonu verilerine göre 1980, diğer birçok kaynağa göre 1981 doğumlu olan bücür. 1993 senesinde zeytinburnu'nun toprak sahalarında, galatasaray tarihinin efsanelerinden biri olan
salih bulgurlu ve
müfit erkasap tarafından keşfedilip
* galatasaray'a transfer edilmiştir.
http://gecmisgazete.com/...er.php?kupurid=11255 a takımla sahaya çıkabilecek kadar büyüyene kadar altyapının muhtelif yerlerinde top tepmeye devam etmiş, fatih terim döneminin ilk senesinden itibaren fiziken hala gelişemese de yaşı geldiği için yavaş yavaş takıma girmeye başlamıştır. o dönem takımın büyük çoğunluğu kendisinden bir jenerasyon büyük olsa da aşağı yukarı aynı geçmişe sahip oyuncular olduğu için fazla sivrilemese de yavaş yavaş yer edinmiş,
1 mart 1998 galatasaray beşiktaş maçında birkaç beşiktaşlı futbolcunun arasından sıyrılıp attığı ve dokuz puan geriden gelen galatasaray'ı liderliğe taşıyan golün ardından iyice kendini kabul ettirmiştir. yamulmuyorsam aynı sene içinde dünya karmasına da çağırılmış, gaz vermeye bayılan basınımız tarafından kumandan hagi ile aralarında bir usta-çırak ilişkisi olduğu dillendirilip durulmuştur.
ortalama bir türk futbolcusunun üstünde yeteneğinin de bu yakıştırmalarda önemli etkisi olsa da, aslında olaylar pek de yansıtıldığı gibi olmamış; kendisinin akıl hocası ve manevi abisi her daim
okan buruk olmuştur. zira dünya futbol tarihindeki sayılı yeteneklerden birinin kapısında iki satır bişeyler öğrenmek için beklemek dururken kendisi okan abisini nizamiye kapılarında bekleyip kampa geç kalarak kadrodışı kalmayı tercih etmiştir. o günlük güneşlik günlerde pek dillendirilmese de kendisinin önce maç ve şampiyonluğu, daha sonra da üç kuruş para için haysiyetini ve geçmişini satacak kadar işleri ilerletebileceği biraz da talihsizlik sonucu öngörülememiştir. gerçi futbolcu yetiştirme konusunda ülkenin en namlı ismi olan galatasaray altyapısının yetiştirdikten sonra içine etmedeki ne ilk ne de son şaheseridir ya kendisi, o konu apayrı bir yazı konusudur.
kendisinin zeytinburnu'nda top sektirip kameralara poz verdiği yıllarda türk futbolunun parlayan yıldızı olan, ancak bir trabzon maçında ayağının eline verilmesi sonucu haklı olarak girdiği duraklama döneminden fatih terim'in gelişi ile sıyrılan okan abisinin yanına yıllanmış şarap
suat kaya'yı da alarak literatüre
süper bücürler olarak geçen bermuda şeytan üçgenini kurmuş, yaptıkları hayvani presle galatasaray'ın sahada zaman zaman 15 kişiyle oynuyormuş gibi rahatlamasına sebebiyet vermişlerdir. fosur fosur sigara içen
okan buruk'un 90 dakika o tempoyu nasıl kaldırdığı; o yıllarda bile "yıllanmış şarap" görüntüsünde olup çocukların başında dursun diye yanlarına verilmiş abi havasında olan
suat kaya'nınsa bir 7-8 sene daha top oynayıp bu ikiliden daha genç bir görünümle futbolu tamamlamış olması ise evrenin sırlarından ikisi olarak tarihteki yerini almıştır.
uefa kupası sonrası
fatih terim'le yolların ayrılması sonrası tabiri caizse meydanı boş bulan bu vatandaş yanına
hakan ünsal başta olmaz üzere aldığı birkaç futbolcuyla genişlettiği ekürisi ile "süper bücürler" efsanesini "yeniçeri ocağı"na çevirmiş, kafasına göre futbolcu göndermekten tut maç satıp şampiyonluğu hediye etmeye kadar türlü türlü atraksiyonlara girişmiştir
* * * *. okan abisi ile sezon ortası inter'e imza attıktan sonra iyice zıvanadan çıkmış, 17 milyon maliyetle gelen ve çatır çatır gol atmakta olan
mario jardel'in takımdan apar topar ve çok düşük bir bedelle gönderilmesiyle sonlanan sürecin baş aktörlerinden biri olmuştur. kendisini adam eden galatasaray'a son kazığını ise malum ankaragücü maçında atmış, yarım saatta kendini oyundan attıran abisine ek olarak gamsız futboluyla takımın iyice anasını bellemiş, zaten teşvik primi almış olan rakibin güle oynaya maçı kazanarak şampiyonluğun elden gitmesini utanmadan bir de savunmaya çalışmıştır.
yıllardır transfer piyasasının anasını ağlatan, ortalığa para saçıp sezon sonunda havasını alıp yerine oturan, transfer listesini cm manyağı oğlundan alan moratti'nin futbolcu yığını inter'inde yavaş yavaş düzen oturtur gibi olduysa hala daha kendisini belli aralıklarla rahatsız eden malum sakatlıkla tanışmış, sakatlık öncesi vazgeçilmez olmadığı iki sezonda dahil 50 maça yaklaştığı inter'de kalan iki sezonda 30 maçı zor tamamlayarak italya macerasını tamamlamıştır. sakatlığına rağmen özgeçmişi ve yirmibeş yaşına dayanmasına rağmen o yıllarda dahi ekmeğini yediği "wonderkid"liğiyle ingiltere'ye kapağı atmayı başarmıştır.
newcastle günlerinde harikalar yaratmasa da yer yer vasatın üzeri icraatleriyle işi götürüp sözleşme bitimine kadar premier lig'de top oynamış, sakatlığının elverdiği sürece faaliyetlerine devam etmiştir. ingiltere'deki üç sezonu boyunca sırasıyla
joseph yobo,
el hadji diouf ve
alhassan bangoura'ya ırkçı hakaretler savurduğu iddia edilmiş; gel gelelim üç oyuncu da yaşadıkları olayı ispat edemediğinden olaydan bir şekilde sıyırmayı başarmıştır.
2008 yazında ise; sezona beş maç seyircisiz oynama cezasıyla başlayan, son altı haftayı hocasız, sezonun hatırı sayılır bir kısmını yabancısız oynayan galatasaray'ın şampiyonluğu kazandığı bir sezon sonrası klasik bir gündem değiştirme manevrası olarak............
derken hikayesi tam da o arka arkaya dizilmiş noktaların olduğu yerde bitmiş futbolcudur. zira o noktaların olduğu yerden beri verdiği beyanlara bakılırsa öncesinde yaşadığı ve de bütün bu yazının içeriğini oluşturan neredeyse otuz yıl onun için yoktur. türkiye sahalarında ali kıran, baş kesen, parmak sallayıp tehdit eden, sağa sola küfredip kendime kızdım diyen, sezonda birkaç kere kasığı çeken, arada sırada aklına eser ve ayağına oturursa acayip goller atan bir adaşı top oynamaktadır. hangisinin gerçek, hangisinin hayal olduğu konusu ise muammadır. belki bugün, belki yarın, belki de hiçbir zaman da netliğe kavuşmayacaktır.