• 51
    cemal nalga olayında çığırtkanlık yapıp,galatasaray'a ve taraftarına demediğini bırakmayan fakat kendisinin sebep olduğu skandala "you never walk alone diana" diye pankart açan taraftara ve olaya "yanlışlıkla almış kızcağız" mentalitesiyle yaklaşan başkana sahip olan kulübün eski basketbolcusudur.

    sessiz,sedasız fesh edilen sözleşmesi de ibretliktir.ancak kanalların alt yazılarına konu olarak görümüştür.nalga olayı ve u17 olayları günlerce,saat başı spor haberlerine,programlarına konu olmuş bol bol cıkcıklanmıştır.mazallah aynısı bizim başımıza gelse fenerbahçe medyasına on beş günlük haber/program/manşet/köşe yazısı malzemesi çıkardı heralde..
  • 52
    bir iki gün içinde doping olayının ucu galatasaray'a dayanır.

    http://www.fenerbahce.org/....asp?ContentID=23094

    burada diyor ki:

    --- alıntı ---

    hacettepe üniversitesi türkiye doping kontrol merkezi tarafından, sporcu tarafının teknik savunmasının incelenmesi sonucunda a ve b numunelerini ait analiz sertifikalarının geri çekilmesine karar verilmiştir.

    --- alıntı ---

    ulan bu ülkede hiçbir şey mi doğru yapılmaz. şimdi fenerbahçe mağdur edebiyatı yapmaya başlayacak. spor gündemi değişecek falan. püffff.

    neden herkesin aklına fenerbahçe'nin bu işte masum olmayacağı aklına geliyor. bu da işin başka tarafı.
  • 55
    boşuna demiyoruz "demokrasi bir gün herkese lazım olacak" diye. vakt-i zamanında "bu federasyonu biz seçtirdik" diyenlerin, bu federasyonun yaptığı her türlü kepazeliğe çanak tutanların, kerem gönlüm olayından sonra federasyon başkanına "toplu doping vakası olduğunu düşünüyorum" dedirtenlerin hiç bir şekilde sızlanmaya hakkı yoktur. taurasi'ye gelince de bütün bu kepazeliğin arasında yazık olmuş oyuncudur.
  • 57
    dopingten falan aklanmayan sporcudur. kendisinin tedbir cezası kaldırılmıştır sadece. hacettepe üniversitesi'nin doping merkezi, testleri yaparken normal prosedüre uymadığı için sonuçların yüzde yüz sağlıklı olmaması nedeniyle şu anda cezalar kaldırılmıştır. prosedürdeki eksikler - yani yeni testler - tamamlanınca zaten kanında rastlanan doping maddesinin varlığı kesinleşecektir. merak ediyorum, o zaman acaba aziz yıldırım yine ankara'ya bir yolculuk yapacak mı?
  • 59
    dünyanın en iyi kadın basketbolcuymuş, -muş diyorum basketbolla hiç ilgilenmem nitekim. ama konumuz basketbolculuğu değil, doping mevzusu.

    önce doping yaptığı tespit edildi, a numunesinde. sonra b numunesi incelendi bunda da doping tespit edildi. bu tespitleri wada'nın resmi olarak tanıdığı, dünya basketbol şampiyonasında doping kontrollerini yapan hacettepe üniversitesi yapmıştı.
    bu prosedür devam ederken gereksizce bilgiler dışarıya sızdırıldı, fenerbahçe köpürdü her zaman ki gibi. tutturdular numuneler köln'de incelensin diye.
    bu tartışmalar alevlenmişken doping kesinleşince taurasi ceza aldı, konu kapandı. daha doğrusu kapandı sanıyorduk.

    sonra, durup dururken hacettepe taurasi'nin doping testinde hata yapıldığını açıkladı. taurasi ile birlikte aynı dönemde teste girip dopingli çıkan orhan şam ve bir kaç sporcunun da testlerinde hata yaptıklarını açıkladılar. allah allah.

    eğer şöyle olsa anlarım, numuneler köln'e gider ve orada doping olmadığı ortaya çıkar, eyvallah. hacettepe der ki "ulan hata yapmışız". ama bildiğim kadarıyla böyle bir durum yok. bir gece hacettepe'ye vahiy geldi, "hata yapmışız, pardon" dediler.

    bu işin içinde çok numaralar var bence. bakalım bir delikanlı gazeteci çıkıp bu işin iç yüzünü ortaya çıkarabilecek mi? bunu yapsa yapsa milliyetten cemal ersan yapar. bekliyorum.

    eğer bilgilerim yanlışsa, mesaj atın da düzelteyim entryi.
  • 60
    geleneksel fenerbahçe ağlamaları kapsamında onun bunun ağzına sakız edilmiş olan dünya starı. liderliği galatasaray'a kaptırdıktan hemen sonra, son euroleage şampiyonuyla çeyrek finalde karşılaşmadan biraz önce "aklanmış" olmasını tesadüfe yormak gerekir sanırım. yapılmış olan hatanın vahimliği, bu hatanın türkiye'nin uluslararası camiadaki prestijine yapacağı "katkı", doping merkezi gibi kendi üzerine de yapışacak şüpheler, fenerbahçe'nin bu olayın sonuçlarından edindiği zarar aşikardır da; alex'in şutu auta çıksa suçu hacettepe doping merkezi'nde bulacak kadar ağlamanın da büyüklükle uzaktan yakından alakası yoktur.
  • 62
    doping mevzusu hakkında yiğiter uluğ mükemmel bir yazı yazmış.

    --- alıntı ---

    güzel türkçemizin gözünü seveyim… sözcükler arasına ne de güzel görünmeyen sınırlar koymuştur. gündelik kullanımda onları pek fark etmeyiz de, birinin ağzından yanlış bir şey çıktığında sağdan-soldan itirazlar yükselir. sözgelimi gerçek ve hakikat. ilk bakışta aynı şeyden söz ediyor ikisi de, ama öyle mi? gerçek ile hakikatin aynı anlama geldiğini, hayatımızda bire bir aynı yerleri doldurduğunu kim söyleyebilir?

    gerçek şimdiki zamandır, hakikat geniş zaman… gerçek bir kabulleniştir, hakikat sürekli bir arayış… birinin ayaklarını yere basmasını istediğimizde “gerçekçi ol” deriz mesela… ama “hakikatçi” olunmaz. hakikatin peşinden koşulur sadece…

    yaklaşık üç buçuk aydır içinde debelenip durduğumuz doping çukurunu düşününce, sözcükler arasında böylesi kılcal farklara daha çok ihtiyaç duyduğumuza inanıyor insan…

    modafinil: amerika’da serbest, avrupa’da yasak
    her şey 13 kasım 2010 günü başladı. o gün fenerbahçe kadın basketbol takımının istanbul üniversitesi ile oynadığı maçtan sonra doping kontrolü vardı. kurada 12 ile 13 numaralar çıktı ve sarı-lacivertlilerin bu numaraları giyen iki oyuncusu, anna vajda ile diana taurasi’den idrar numuneleri alındı. her zaman olduğu gibi, numuneler kargo yoluyla ankara’ya, hacettepe üniversitesi doping merkezi’ne gönderildi. aralık ayında taurasi’nin fenerbahçe maçlarında forma giymediğine şahit olduk. sakatlığı yoktu ama oynamıyordu. “takım içinde bazı sorunlar var” dedikoduları yayılırken, 23 aralıkta bomba patladı: doping!

    o noktadan sonra her şey çok hızlı gelişti. b numunesi de pozitif çıktı, basketbol federasyonu durumu fenerbahçe’ye bildirdi ve oyuncuyu tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk etti, bu tip durumlarda verilen cezanın iki sene olacağı öne sürüldü… ve avrupa’da şampiyonluk hedefiyle yola çıkan sarı-lacivertli kulüp en önemli kozundan vazgeçti, ocak ayı başında taurasi’nin sözleşmesini feshetti. taurasi’nin takımdaki en iyi arkadaşı penny taylor da bir haftaya kalmadan istanbul’u terk etti.

    analiz sonuçları, taurasi’nin modafinil adlı uyarıcıyı kullandığını söylüyordu. bu amerika’da reçetesiz satılmayan ama özellikle jet pilotları arasında kullanımı yaygın bir ilaç. dikkati yoğunlaştırıyor. bir özelliği daha var: taurasi’nin yazları oynadığı wnba ligi’nin yasaklı ilaçlar listesinde yer almıyor!

    taurasi ilk günden itibaren kesinlikle böyle bir ilaç kullanmadığını ve bir hata yapıldığını söyledi. doğrusu, ben de yüreğimin bir yanıyla hep ona inandım. karşımızda “günümüz kadın basketbolunun michael jordan’ı” diyebileceğimiz, olağanüstü bir yıldız vardı ve böyle büyük bir sporcunun böyle küçük bir hataya kurban gitmesi hiç akla yakın gelmiyordu.

    krizi yönetmek
    fenerbahçe yönetimi, taurasi’nin yalvarışlarından etkilenmemiş olacak ki, iki hafta gibi kısa bir sürede kontratı feshetme yoluna gitti. aslında onları eleştirmek de kolay değil çünkü peş peşe zorlu maçlarla dolu bir takvimleri vardı. daha da önemlisi, geçmişte adı dopinge karışan sporcularıyla hemen yolları ayırmışlar ve bunu kulübün yazısız bir kuralı haline getirmişlerdi (kambala örneği). ancak şu soruları da sormak mümkün: taurasi sakatlansa, diyelim kasında bir yırtık tespit edilse ve 3-4 hafta sahalardan uzak kalmak durumuna düşseydi, fenerbahçe onun yerine birini arayacak mıydı? madem ki, en çok güvendiğiniz sporcunuz masum olduğuna kuvvetle inanıyor ve vereceği mücadele sonunda haklı çıkacağını söylüyor, ona birkaç haftalık bir süre verilemez miydi? o sürede taurasi antrenmanlarını istanbul’da sürdürse, penny taylor kaçar mıydı? günlük kaygılar ve panik sonucu krizin iyi yönetilemediği aşikâr. basketbol federasyonu’nu suçlamak da yersiz çünkü wada tarafından kabul edilmiş 35 laboratuardan biri “doping testi pozitif çıkmıştır” derken, o oyuncunun sahaya çıkmasına değil turgay demirel, muammer kaddafi bile izin veremezdi.

    bu kısa zaman diliminde taurasi’nin avukatı howard jacobs ile bu dava için özel olarak tuttuğu ünlü anti-doping uzmanı lauren vivier, ankara’ya geldiler, hacettepe yetkilileriyle beraber b numunesini tekrar incelediler, sonra da teşekkür edip gittiler. ardından, jacobs wada’ya bir itiraz dosyası gönderdi, içine vivier’in “modafinil analizinde numunede üç noktadan ölçüm yapmak gerekiyor. oysa hacettepe, bu ölçümü tek noktadan yapmış ve elde ettikleri veri ile rapor sonucu uyuşmuyor” görüşünü de koydu.

    sonrası malum… wada, hacettepe’ye “raporunuzu geri çekin” dedi, onlar da çekti. türkiye’nin en saygın bilim ve spor adamlarından uluslararası olimpiyat komitesi üyesi ve hacettepe üniversitesi rektörü prof. dr. uğur erdener, 21 şubat günü ne yazık ki hiçbir şeyi açıklayamayan açıklamalar yaptı ve hatayı kabul etti. bu arada hacettepe cephesinden “a ve b numunelerinde varılan sonuçlar doğru. ancak prosedürde hata yaptığımız için raporları çekmek zorunda kaldık” cümleleri de duyuldu.

    kargoda geçen 9 gün
    dopingle mücadele ekibi’nin, diana taurasi’den idrar numunesini aldığı 13 kasım cumartesi günü, türkiye uzun bir tatile adım atmıştı. 16 kasım salı günü kurban bayramı’nın ilk günüydü. pazartesine denk gelen arife günü pek çok yer gibi hacettepe doping merkezi de kapalı olduğu için, kargoyu istanbul’dan ankara’ya taşıyan şirket teslimatı yapamadı. numuneler, bayram tatilinin bittiği 22 kasıma kadar kargo şirketinde kaldı.hangi koşullarda bekletildiği belli olmayan bu numuneler üzerinden hacettepe’nin analizde sağlıklı sonuçlara ulaşamayacağını söyleyenler var. ancak taurasi’nin avukatı jacobs’un itiraz dilekçesi bu teze dayanmıyor.

    baştan başlamak mümkün mü?
    geldiğimiz noktada iki ayrı tez çarpışıyor…
    birinci grup, fenerbahçe’nin bir komplo ile karşı karşıya olduğu görüşünde. doping kurulu’nun taurasi-taylor ikilisini özellikle baskı altına almaya çalıştığını, basketbol federasyonu resmi açıklama yapmadan doping haberlerinin ve bu durumda verilecek olası cezaların medyaya sızdırıldığını, hacettepe’nin de hatasıyla resmi tamamladığını öne sürüyorlar. onlara göre, federasyonun şu anda taurasi’nin dönüşüne özel izin (çünkü fenerbahçe’nin yabancı hakkı dolmuştu) vermesi bile timsah gözyaşlarından başka bir şey değil. zaten takım avrupa’dan elendi. üstelik olup bitenlerden sonra taurasi’nin istanbul’a dönmesi de düşük bir olasılık.

    karşı görüş, öncelikle taurasi’nin masum olmadığına inanıyor. kontrolde bir hata varsa, aynı gün numune veren anna vajda’da niye bir şey çıkmadı? üstelik hacettepe, bir yöntem hatası yapmışsa, bu hatadan dönmek mümkün. neticede numuneler hâlâ ellerinde. taurasi’yi suçlayanlar, amerika’da kadın basketbolunun sevilmesinde, yayılmasında ve para kazanmasında büyük pay sahibi olmuş, wnba’in marka değerine katkı yapmış bu yıldızın, ülkesinin gücü sayesinde kollandığı görüşünde. taurasi’nin sportif saygınlığını koruması, gelecek yıl göğsünde “usa” yazılı formayla olimpiyatlarda yer alabilmesi, bizim şu an içinde bulunduğumuz kayıkçı kavgasından daha “derin” bir mevzu. amerika, yetiştirdiği en büyük sporculardan birinin, adını telaffuz bile edemedikleri bir “üçüncü dünya laboratuarı” tarafından verilen raporla iki yıl zorunlu tatile çıkarılmasına razı olmadı. wada’ya bastırdılar, o da hacettepe’yi sıkıştırdı. çalınan minareye de uygun bir kılıf bulundu. bilimsel anlamda hacettepe’nin başına “çuval geçirildi.”

    ***

    peki, bunca toz dumanın ortasında hakikati istiyor muyuz? cevabınız evetse taurasi’den alınan numuneler hâlâ orada, hacettepe’nin kilitli kasalarında duruyor. ister orada, ister başka bir merkezde bu defa analizi doğru yöntemle yapıp, hakikate ulaşmak mümkün. numuneler bozulmuşsa ve analize uygun değilse, en azından bir bilim adamı tarafından yapılacak tatmin edici bir açıklamayı hak ediyoruz herhalde…

    yok, “hayatın gerçekleri, dünyanın güç dengesi çok başka, onlara karşı çıkmak bize mi kaldı?” diye düşünüyorsanız hakikatle alâkanız yok demek ki…

    --- alıntı ---

    http://salsabasket.blogspot.com/...giter-ulug-yazs.html
  • 63
    --- alıntı ---

    güzel türkçemizin gözünü seveyim… sözcükler arasına ne de güzel görünmeyen sınırlar koymuştur. gündelik kullanımda onları pek fark etmeyiz de, birinin ağzından yanlış bir şey çıktığında sağdan-soldan itirazlar yükselir. sözgelimi gerçek ve hakikat. ilk bakışta aynı şeyden söz ediyor ikisi de, ama öyle mi? gerçek ile hakikatin aynı anlama geldiğini, hayatımızda bire bir aynı yerleri doldurduğunu kim söyleyebilir?

    gerçek şimdiki zamandır, hakikat geniş zaman… gerçek bir kabulleniştir, hakikat sürekli bir arayış… birinin ayaklarını yere basmasını istediğimizde “gerçekçi ol” deriz mesela… ama “hakikatçi” olunmaz. hakikatin peşinden koşulur sadece…

    yaklaşık üç buçuk aydır içinde debelenip durduğumuz doping çukurunu düşününce, sözcükler arasında böylesi kılcal farklara daha çok ihtiyaç duyduğumuza inanıyor insan…

    modafinil: amerika’da serbest, avrupa’da yasak
    her şey 13 kasım 2010 günü başladı. o gün fenerbahçe kadın basketbol takımının istanbul üniversitesi ile oynadığı maçtan sonra doping kontrolü vardı. kurada 12 ile 13 numaralar çıktı ve sarı-lacivertlilerin bu numaraları giyen iki oyuncusu, anna vajda ile diana taurasi’den idrar numuneleri alındı. her zaman olduğu gibi, numuneler kargo yoluyla ankara’ya, hacettepe üniversitesi doping merkezi’ne gönderildi. aralık ayında taurasi’nin fenerbahçe maçlarında forma giymediğine şahit olduk. sakatlığı yoktu ama oynamıyordu. “takım içinde bazı sorunlar var” dedikoduları yayılırken, 23 aralıkta bomba patladı: doping!

    o noktadan sonra her şey çok hızlı gelişti. b numunesi de pozitif çıktı, basketbol federasyonu durumu fenerbahçe’ye bildirdi ve oyuncuyu tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk etti, bu tip durumlarda verilen cezanın iki sene olacağı öne sürüldü… ve avrupa’da şampiyonluk hedefiyle yola çıkan sarı-lacivertli kulüp en önemli kozundan vazgeçti, ocak ayı başında taurasi’nin sözleşmesini feshetti. taurasi’nin takımdaki en iyi arkadaşı penny taylor da bir haftaya kalmadan istanbul’u terk etti.

    analiz sonuçları, taurasi’nin modafinil adlı uyarıcıyı kullandığını söylüyordu. bu amerika’da reçetesiz satılmayan ama özellikle jet pilotları arasında kullanımı yaygın bir ilaç. dikkati yoğunlaştırıyor. bir özelliği daha var: taurasi’nin yazları oynadığı wnba ligi’nin yasaklı ilaçlar listesinde yer almıyor!

    taurasi ilk günden itibaren kesinlikle böyle bir ilaç kullanmadığını ve bir hata yapıldığını söyledi. doğrusu, ben de yüreğimin bir yanıyla hep ona inandım. karşımızda “günümüz kadın basketbolunun michael jordan’ı” diyebileceğimiz, olağanüstü bir yıldız vardı ve böyle büyük bir sporcunun böyle küçük bir hataya kurban gitmesi hiç akla yakın gelmiyordu.

    krizi yönetmek
    fenerbahçe yönetimi, taurasi’nin yalvarışlarından etkilenmemiş olacak ki, iki hafta gibi kısa bir sürede kontratı feshetme yoluna gitti. aslında onları eleştirmek de kolay değil çünkü peş peşe zorlu maçlarla dolu bir takvimleri vardı. daha da önemlisi, geçmişte adı dopinge karışan sporcularıyla hemen yolları ayırmışlar ve bunu kulübün yazısız bir kuralı haline getirmişlerdi (kambala örneği). ancak şu soruları da sormak mümkün: taurasi sakatlansa, diyelim kasında bir yırtık tespit edilse ve 3-4 hafta sahalardan uzak kalmak durumuna düşseydi, fenerbahçe onun yerine birini arayacak mıydı? madem ki, en çok güvendiğiniz sporcunuz masum olduğuna kuvvetle inanıyor ve vereceği mücadele sonunda haklı çıkacağını söylüyor, ona birkaç haftalık bir süre verilemez miydi? o sürede taurasi antrenmanlarını istanbul’da sürdürse, penny taylor kaçar mıydı? günlük kaygılar ve panik sonucu krizin iyi yönetilemediği aşikâr. basketbol federasyonu’nu suçlamak da yersiz çünkü wada tarafından kabul edilmiş 35 laboratuardan biri “doping testi pozitif çıkmıştır” derken, o oyuncunun sahaya çıkmasına değil turgay demirel, muammer kaddafi bile izin veremezdi.

    bu kısa zaman diliminde taurasi’nin avukatı howard jacobs ile bu dava için özel olarak tuttuğu ünlü anti-doping uzmanı lauren vivier, ankara’ya geldiler, hacettepe yetkilileriyle beraber b numunesini tekrar incelediler, sonra da teşekkür edip gittiler. ardından, jacobs wada’ya bir itiraz dosyası gönderdi, içine vivier’in “modafinil analizinde numunede üç noktadan ölçüm yapmak gerekiyor. oysa hacettepe, bu ölçümü tek noktadan yapmış ve elde ettikleri veri ile rapor sonucu uyuşmuyor” görüşünü de koydu.

    sonrası malum… wada, hacettepe’ye “raporunuzu geri çekin” dedi, onlar da çekti. türkiye’nin en saygın bilim ve spor adamlarından uluslararası olimpiyat komitesi üyesi ve hacettepe üniversitesi rektörü prof. dr. uğur erdener, 21 şubat günü ne yazık ki hiçbir şeyi açıklayamayan açıklamalar yaptı ve hatayı kabul etti. bu arada hacettepe cephesinden “a ve b numunelerinde varılan sonuçlar doğru. ancak prosedürde hata yaptığımız için raporları çekmek zorunda kaldık” cümleleri de duyuldu.

    kargoda geçen 9 gün
    dopingle mücadele ekibi’nin, diana taurasi’den idrar numunesini aldığı 13 kasım cumartesi günü, türkiye uzun bir tatile adım atmıştı. 16 kasım salı günü kurban bayramı’nın ilk günüydü. pazartesine denk gelen arife günü pek çok yer gibi hacettepe doping merkezi de kapalı olduğu için, kargoyu istanbul’dan ankara’ya taşıyan şirket teslimatı yapamadı. numuneler, bayram tatilinin bittiği 22 kasıma kadar kargo şirketinde kaldı.hangi koşullarda bekletildiği belli olmayan bu numuneler üzerinden hacettepe’nin analizde sağlıklı sonuçlara ulaşamayacağını söyleyenler var. ancak taurasi’nin avukatı jacobs’un itiraz dilekçesi bu teze dayanmıyor.

    baştan başlamak mümkün mü?
    geldiğimiz noktada iki ayrı tez çarpışıyor…
    birinci grup, fenerbahçe’nin bir komplo ile karşı karşıya olduğu görüşünde. doping kurulu’nun taurasi-taylor ikilisini özellikle baskı altına almaya çalıştığını, basketbol federasyonu resmi açıklama yapmadan doping haberlerinin ve bu durumda verilecek olası cezaların medyaya sızdırıldığını, hacettepe’nin de hatasıyla resmi tamamladığını öne sürüyorlar. onlara göre, federasyonun şu anda taurasi’nin dönüşüne özel izin (çünkü fenerbahçe’nin yabancı hakkı dolmuştu) vermesi bile timsah gözyaşlarından başka bir şey değil. zaten takım avrupa’dan elendi. üstelik olup bitenlerden sonra taurasi’nin istanbul’a dönmesi de düşük bir olasılık.

    karşı görüş, öncelikle taurasi’nin masum olmadığına inanıyor. kontrolde bir hata varsa, aynı gün numune veren anna vajda’da niye bir şey çıkmadı? üstelik hacettepe, bir yöntem hatası yapmışsa, bu hatadan dönmek mümkün. neticede numuneler hâlâ ellerinde. taurasi’yi suçlayanlar, amerika’da kadın basketbolunun sevilmesinde, yayılmasında ve para kazanmasında büyük pay sahibi olmuş, wnba’in marka değerine katkı yapmış bu yıldızın, ülkesinin gücü sayesinde kollandığı görüşünde. taurasi’nin sportif saygınlığını koruması, gelecek yıl göğsünde “usa” yazılı formayla olimpiyatlarda yer alabilmesi, bizim şu an içinde bulunduğumuz kayıkçı kavgasından daha “derin” bir mevzu. amerika, yetiştirdiği en büyük sporculardan birinin, adını telaffuz bile edemedikleri bir “üçüncü dünya laboratuarı” tarafından verilen raporla iki yıl zorunlu tatile çıkarılmasına razı olmadı. wada’ya bastırdılar, o da hacettepe’yi sıkıştırdı. çalınan minareye de uygun bir kılıf bulundu. bilimsel anlamda hacettepe’nin başına “çuval geçirildi.”

    ***

    peki, bunca toz dumanın ortasında hakikati istiyor muyuz? cevabınız evetse taurasi’den alınan numuneler hâlâ orada, hacettepe’nin kilitli kasalarında duruyor. ister orada, ister başka bir merkezde bu defa analizi doğru yöntemle yapıp, hakikate ulaşmak mümkün. numuneler bozulmuşsa ve analize uygun değilse, en azından bir bilim adamı tarafından yapılacak tatmin edici bir açıklamayı hak ediyoruz herhalde…

    yok, “hayatın gerçekleri, dünyanın güç dengesi çok başka, onlara karşı çıkmak bize mi kaldı?” diye düşünüyorsanız hakikatle alâkanız yok demek ki…

    http://salsabasket.blogspot.com/...giter-ulug-yazs.html

    --- alıntı ---
  • 68
    fenerbahçe kadın basketbol takımının şampiyonluğu sonrası yine ismi telaffuz edilerek, sözde mağdur edebiyatıyla şaibeli şampiyonluklarının önüne geçilmek isteniyor. fenerbahçe taraftarından ricam, bir zahmet biri bana bu kadının doping testinin sonucunun nerede olduğunu söyleyebilir mi? ben fikrimi söyleyeyim; büyük ihtimalle kilitli kasalardan birinin içinde bulunmakta olup şifresini de wnba ve wada yöneticileri biliyordur. şimdi öncelikle bir şeyi ayırt etmek lazım, bu kadın modafinili doping yapmak için almamıştır. amerika'da kullanımı serbest olduğundan dolayı büyük ihtimalle alışkanlık sonucu, daha önce defalarca kullandığı gibi, son derece masumane bir şekilde kullandı. ancak test sonucunda dopinge rastlanınca bir tezgah kuruldu. wnba organizasyonu kendisinin en önemli figürlerinden biri olan bir oyuncunun dopingçi muamelesi görmemesi için wada ile münasebetlerini kullanarak testin yanlışlığı konusunda bir yön çizdi. tabi burada da bir soru işareti var. madem böyle ciddi bir hata var neden hacettepe hala çalışıyor? belki o da senaryodur, ortada yanlış yapılan bir test bile yoktur ama hacettepe kendini kamuoyunun önüne attı. böyle bir fedakarlığın diyeti olarak, adı kirlenmiş olmasına rağmen faaliyetine devam etme garantisi aldılar. bunlar hep mümkün olabilecek şeyler, hatta belki biraz da kafamızda kurduğumuz şeyler olabilir. ancak şu kafamızda kurmadığımız bir hakikat ki diana taurasi'nin yanlış yapılan testinin tekrar yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz, yapıldıysa tekrar hacettepe'de mi, atina'da mı yoksa köln'de mi yapıldığını bilmiyoruz ve en önemlisi yapıldıysa sonucunu bilmiyoruz. saygıdeğer fenerbahçeli arkadaşlar mazlum rolü kesmekten fırsat bulurlarsa şu konuda da bizi bir aydınlatabilirler mi acaba?
App Store'dan indirin Google Play'den alın