• 24
    marco aurelio’nun mehmet aurelio olup türk milli takımında yer aldığı günden beri karşı olduğum uygulama.
    türk olmayan bir sporcunun türkiye cumhuriyeti vatandaşı olması başka, o sporcunun bir spor dalında türkiye cumhuriyeti’ni ve türk milletini temsil etmesi başka. galatasaray tribünleri o zamanlarda bu tarz işlere “gerçek mehmet’lere güven” gibi pankartlarla karşı çıkardı. 5 türk futbolcu kuralını aurelio ve wederson gibi brezilyalıları türkleştirerek aşabilen fenerbahçe’nin karşısına 11 tane kaliteli türk futbolcu ile üstelik kadıköy’de çıktığımızda galatasaray’la gurur duyardık. şimdi “sahaya 11 yabancı ile çıkmamalı galatasaray, türk futbolcusu da sahada olmalı” denildiğinde tepki gösteriliyor. zaman değişti, fikirler değişti, galatasaraylı da değişti. ben maalesef bu ve bu gibi birkaç hususta eski kafalı kaldım.
  • 25
    devşirmeden kasıt ne onu tarif etmek gerekiyor. yoksa herkesin dedesine, nenesine kadar bakıp, kan testi yapacak halimiz yok. ırkçı bir yola gider. biz mesela imparatorluk devamı bir ülkeyiz. her milletten insan var. annem, babam, onların anne ve babaları hiçbiri türk değil. fakat ben türk'üm. çünkü asırlardır buradayız. dediğim gibi dedemler nesillerdir bir imparatorluğun vatandaşıymış, babamlar ise bu devletin vatandaşı.

    sadece bu ülkede doğup büyüyenler için değil, örneğin bir musul'dan, halep'ten, bulgaristan'dan gelen çocuk, türk milli takımını seçse, bizim için yarışsa, bu da aslında bir noktaya kadar mantıklı. pasaport, siyasi şeyleri bir kenara bırakırsak. sınırlar çizilince, köyün bir kısmı türkiye bir kısmı suriye olmuş. burada nasıl diyeceksin bu insana sen türk değilsin diye. almanya, avusturya muhabbeti gibi bakıyorum olaya. her ülkenin sınırında geçişkenlikler vardır.

    fakat; kardeşim sen bir avrupa ülkesisin 9 siyah 2 beyazla maç yapıyorsun. seni temsil eden sporcuların yarısı zenci. bırak komşu ülkeyi, sınırı. başka kıtadan oyuncu devşiriyorsun. olimpiyatların mantığı, milli sporların mantığına tamamen aykırı bir konu.

    almanlar futbolu nasıl oynar. brezilyalılar nasıl oynar. türkler nasıl oynar. benim için dünya kupasının mantığı budur. açın 1960'ları, 70'leri. göreceğiniz şey her futbol takımı, milletinin özelliklerini, karakterini oyun karakteri olarak sahaya yansıtır. milli takımların güzelliği de burada zaten.

    tek kelime türkçe bilmeyen. bu ülkede doğmamış. bu ülkeye karşı aidiyeti olmayan. türk bayrağını görünce yüreği titremeyen. milli marşı duyunca gözleri dolmayan birisi, altın madalya alsa ne olur almasa ne olur?

    yine burada ırkçı bir söylemde bulunmuyorum ki nefret ederim o tarz şeylerden. bir sporcu isterse 20 yaşında gelsin. bu ülkeye karşı aidiyet, sevgi besliyorsa, milli değerlerine saygısı varsa, başımızın üstündedir. fakat burada sınıflandırma olması gerekiyor. onu da nasıl yaparız inan bilmiyorum.

    sadece sana sağlanan maddi imkanlara göre ülke seçip, kariyer planı yapacaksa sporcular, mili takımların da olimpiyatların da manası yok. şirketler düzenlesin madem. google'un takımı olsun. microsoft'un olsun. audi'nin takımı olsun. adidas'ın takımı olsun.

    büyük, global, milliyetsiz markalar binlerce sporcuyu bulsun yetiştirsin destek olsun. bunu da kim neden izler bilmiyorum. yani gerçekten italyan zenci bir koşucuya karşı, türk zenci koşucunun müsabakasında yensek neye sevineceğiz, yenilsek neye üzüleceğiz? ben spor bakanı değilim ki sıradan vatandaşım. banane kaç altın madalya aldık ha bir eksik ha bir fazla.
App Store'dan indirin Google Play'den alın