kendisi hakkında iki kelam etmek istediğim, birebir anılarım bulunan rahmetli fiorentina futbolcusu.
öncelikle biraz uzun bir entry olacağı için özür dilerim, kendime not düşmek adına yazıyorum diyebilirim.
kendisini ciddi olarak izlediğim ilk dönem olan 2012-2013 sezonunda cagliari'nin 10'dan fazla maçını izledim.
massimo ficcadenti kişisini ekime kadar beklemeyip, sezon başında kovsalardı sezonu avrupa potasında bitirmesi işten bile olmayan bir takımdı bu cagliari. astori de senelerdir takımdaydı, kaptan olarak sahaya çıktığı da çokça maç oldu. o sene cagliari'de çok canavar vardı
*****, ama her maçta gözüme pisano, nainggolan ve astori takılıyordu - arkadaş ortamlarında "
daniele conti'nin hakkı yeniyor" geyiklerini yapmaya başlamam da o döneme rastlar. böyle bir top tekniği ile böyle bir istikrarsızlığı birleştiren nadir italyanlardandır kendisi- pisano saman alevi gibi parladı söndü, nainggolan aldı yürüdü ama benim aklım astori'de kaldı. sonra mancini takımın başına geldiğinde ilk istediği adamlardan biri olunca aşırı sevindiğimi hatırlıyorum. sol ayaklı, dengeli ve kaliteli bir adam. karakter olarak da son derece iyi ve başarılı. o dönem transferi neden olmadı hatırlamıyorum, ama daha sonra roma'ya kiralandığında ben de ondan alakasız bir gazla italya bileti aldım. hesapta maça da gidilecek, totti vesairenin yanında astori de izlenecek. tabii roma'da kalırsa.
sezon bittiğinde astori abimiz roma'da kalmadı, sezonun başında fiorentina'ya kiralık gitti. tabi benim için hiç sorun değil, çünkü seyahatim önce floransa sonra roma şeklinde. gel zaman git zaman eylül geldi, ben italya'ya gittim.
17 eylül 2015 fiorentina basel maçı'na internetten bilet almıştım ama biletleri bastırmak gerekiyor, araştırdım ve fiorentina'nın kulüp binasında bastırabileceğimi öğrendim.
üzerimde galatasaray formasıyla geziyorum italya'da, fotoğraf çektirenler
grande terim diye bağıranlar falan gırla gidiyor... kulüp binasına girdiğimde iki şey hatırlıyorum; bir sürü fiorentinalıyla konuşan parıl parıl parlayan bir kel kafalı, güzeller güzeli hamile bir kadın ve yanında dalyan gibi bir adam. o zamanlar yalnızlığın pençesinde adeta çıldırdığım için kendi kendime "ulan ne güzel ailesini kurmuş piç" diye içerledim. bayağı derin içerledim ama.
meğer o kel kafalı adam
borja valero, dalyan gibi adam da
davide astori imiş ve ultras'larla görüşüyorlarmış, ben aceleden vesaireden adamları tanımadan yardırıp sıraya girdiğim için belki iki kelam etme, belki bir fotoğraf çektirme fırsatını kaçırmışım. daha sonra bilet bastırma sırasında muhabbet ettiğim bir başka taraftar söyleyince ayıktım. işim bitip geri dönene kadar adamlar da gitmişler, akşamına sahada izledim tabi. maestro gibi savunmayı yönetiyordu diyemeyeceğim. maç 2-1 basel lehine bitti. hatırladığım kadarıyla 70. dk civarı astori'yi oyundan aldılar. basel'in 2. golünü de
matias delgado'nun asistiyle
mohamed elneny atmıştı bu arada. curva sud delirdi, ben eğlendim, curva sud daha da delirdi, ben daha da çok eğlendim.
aradan 3 sene geçti ve bir sabah astori'nin hayatını kaybettiğini okuduğumda aklıma ilk olarak çocuğu geldi. babamla fakat babam olmadan büyüyen biri olarak hala daha bir yerlerde adını gördüğümde aklıma çocuğu geliyor. çok zor bir şey.
sahi; taşiaritmi geçirdiğinde yanında biri olsa müdahale edilip kurtarılabileceğini okudum sonraları. acaba artık fiorentina kamplarda iki kişilik odalar tutuyor mudur?