can'dır.
geldiği zamanı hatırlıyorum prekazinin. o zamanlar küçüğüm tabii futbolun inceliklerini babamdan öğreniyorum. galatasaray uzun zamandır şampiyon olamıyordu ve o dönemde büyük bir atılım içine girmişti futbolda. önce derwall geldi takımın başına. sonra zoran simoviç, erhan önal, erdal keser ve cevat prekazi. takım neredeyse bir yıldızlar topluluğuydu.
rahmetli babamın anlattığına göre cevad o zamanlar avrupada bulunan kalburüstü futbolculardanmış. önce simoviç'in sonra cevat'ın galatasaray'a gelmesine insanlar o dönemde pek bir anlam verememişler. ama babama göre gelmelerindeki en büyük etken galatasaray'ın o dönem başında bulunan ve türk futbol tarihinin seyrini değiştiren adam jupp derwall'dir. eğer galatasaray bugün bu noktalarda ise, eğer türk futbolu bugün profesyonellikten, taktikten, tesisleşmeden bahsedebiliyorsa, (bkz:
1984 ispanya avrupa futbol şampiyonası)nda elenen almanyada tepkilerden bunalarak görevini bırakan ve bir çok üst düzey isteyeni olmasına rağmen galatasaray'ın teklifini kabul edip herşeye sıfırdan başlayan jupp derwall bunun müsebbibidir.
neyse konumuz cevad prekazi idi. cevad prekazi sonradan çokca şahit olacağımız
galatasaray'a gelmiş yabancıların türkleşmesi hastalığına yakalanmış, simoviç ile birlikte neredeyse bizim başarılarımızda bizden fazla sevinmişlerdi. (bkz:
galatasaray - monaco maçı)
aslında bizi galatasaray yapan felsefe burada gizli diye düşünüyorum. bir baksanıza türk futboluna hangi kulüp bizim kadar efsane çıkartmış, hangi kulüp bizim gibi yabancı topçularına aidiyet duygusunu kazandırabilmiş. bir çırpıda en az on tane topçu sayabiliriz yabancı olup bizim kadar kulübümüzü sahiplenen. prekazi de bunlardan biriydi. o bizi biz onu çok sevdik. yaptığı asistlerle, attı firikikler ve kornerlerle, sahada canını dişine takan mücadelesi ile...
evet çok koşmazdı hatta futbolu yürüyerek oynar denirdi prekazi için. ama futbolda önemli olan sahada boş boş koşmak değil aklını kullanmak değil mi. zaten kendiside bir röportajında hıncal uluç'un neden sahada koşmuyorsun sorusuna "o kadar çok koşsam real madrid'de oynardım" demiştir. eğer bugün
tanju çolak attığı goller ile övünüyorsa bunda prekazi'nin yaptığı asistlerin büyük katkısı vardır.
koşmadı ama bu kulübün tarihine efsanelerden biri olarak adını yazdırdı.
keşke yönetim onu işinin değil de aşkının peşinde olması için bir imkan verse. o da sabri, serdar, arda, pino gibi genç oyuncularımıza orta nasıl yapılır, frikik nasıl kullanılır, korner en tehlikeli yere nasıl atılır bunların derslerini verse.
seviyoruz seni cevad...
sende hagi, mondragon, tomas, simoviç, stumpf, song, capone, perez v.b gibi hep kalbimizde, hep içimizde olacaksın.