resim
Xhevat Prekazi
Görev:Yardımcı Antrenör
Takım:-
Yaş:68
Uyruk:Sırbistan
  • 675
    https://x.com/...323529337925719?s=20

    yukarıdaki videoda söylediklerinin her bir kelimesinde sonuna kadar haklı olan efsanemiz. yetenek ile teknik farklı şeyler ve bir 'öğretmen' eksikliğinde nasıl bir sonuç verdiğini kısaca ve net bir şekilde anlatmış. biz de zaten her hafta görüyoruz. altyapının, koçluğun önemi inanılmaz büyük.

    bu arada, senden benden iyi türkçe konuşan adama türkçe altyazı koymak hangi aklı selim insanın işi çok merak ediyorum.

    videonun tamamı:

    https://youtu.be/4U-M9t4gRm8
  • 33
    galatasaray forması altında kullandığı serbest vuruşlarda topa verdiği zarafetle ağlarla buluşturan ve tribünleri coşkuyla dalgalandıran cevat prekazi, futboldaki maharetinin yanı sıra, formasının altına giydiği taytları, topun canlı olduğu yönündeki beyanatlarıyla hep konuşuldu.

    hele hele o as monaco maçında yaklaşık 35 metreden gelen golü...

    sarı-kırmızılı tribünlerin ateşleyicisiydi prekazi... ülkesi yugoslavya'nın savaşla boğuştuğu yıllarda ülkesine bir döndü, pir döndü... arada bir türkiye'ye gelir gider oldu. ama en çok savaş sırasında yıllarca beraber top koşturduğu hiçbir takım arkadaşının kendisini aramamasına içerledi.

    bu seyahatlerden birinde yakaladım cevad prekazi'yi... ben sordum, o içtenlikle yanıtladı... işte futbol sevgisi ve tribün hasretiyle yüklü bir sohbet...

    nostalji yüklü bir görüşme

    özellikle frikikten attığı gollerle bir dönem türk futbolseverlerin kalbinde ayrı bire sahip olan prekazi ile nostalji yüklü bir görüşme olacağını düşündüğüm röportaj için, onun 20 yıllık komşusu nalan hanım'ın maslak'taki evinde buluşuyoruz.

    hakikaten düşündüğüm gibi, futbol merkezli bir sohbetin içindeyiz...

    nalan hanım'ın şirin köpeği naki'nin sevimli halleriyle renklendirdiği röportajımızda kendine has türkçe üslubuyla, sakin ve fazla da mütevazı olmadan yeteneklerinin ve başarılarının farkında bir prekazi ile sohbet edeceğimizi daha ilk dakikada fark ediyorum.

    bir dönemin efsane isim cevat prekazi, futboldan kopmuş değil.

    birkaç yıl öncesine kadar kendini belgrad'da geleceğin futbolcularını yetiştirmeye adayan prekazi, 16 yıldır galatasaray camiasından kimsenin kendisini aramamasına kırıldığını dile getirmese de, buna içerlediği belli...

    türkiye'de başarılı bir şekilde yaşadığı 6.5 yılın ardından yarım sezon altay formasını giyen, ardından da 2 yıl bakırköyspor’da top koşturan cevat prekazi, ülkesine döndüğünde ise savaşın orta yerine düşmüş. bu günlerinde onu, çok nadir bir iki dostun dışında arayan olmamış.

    prekazi'nin futboldan profesyonel anlamda uzaklaşmasında ülkesinin yaşadığı olağanüstü günlerin de önemli bir yer tuttuğunu anlıyorum bu sohbet esnasında.

    etnik kökenlerin tamamen ayrılmasıyla 6 ayrı ülkeyi dünya atlasına kazandıran yugoslavya yok artık. bu da prekazi'yi üzen detaylardan biri...

    "nüfus kağıdını taşıdığım, doğup büyüdüğüm ülkem şimdi yok" dediğinde bu burukluğu anlamak mümkün.

    "askerliğimi yaptığım topraklar hırvatistan'da kaldı. hajduk split'te oynadığım yerler şimdi hırvatistan toprakları oldu. 40 yıl ülkemdi, şimdi pasaportla gidebiliyorum o topraklara. gitmiyorum, uzun vize kuyruklarında bekleyemem. yurtdışına gideceksem geliyorum türkiye'ye!" sözleri de bu duyguları anlatmaya yetiyor.

    "ailemden sonra galatasaray!"

    - yıllarca göğsünde ay-yıldız ile galatasaray formasını taşıyan cevat prekazi'nin hayatında sarı-kırmızılı kulübün yeri nedir?
    "annem, babam, eşim ve sonra galatasaray!.. futbola başladığım belgrad'dan sonra sırf galatasaray'da değil millet olarak türkiye'nin ve türklerin hayatımda ayrı bir yeri var. en güzel yıllarımı türkiye'de geçirdim. galatasaray'ın uzun süre şampiyon olamayışı, simoviç ve benim bulunduğum dönemde sona erdi. eskiden beri türkiye'de en geniş taraftar kitlesine sahip takımın galatasaray olduğunu bilirdik. ama o yıllarda galatasaray'ın modası başladı... galatasaraylı yıllar öyle başladı, inşallah uzun yıllar devam edecek..."

    - derwall, simoviç ve sizin de bulunduğunuz kadro, galatasaray ve türk futbolu için adeta bir milat oldu. bunun içinde olmak nasıl bir duygu?..
    "1986-87'ye dönersem, benim işim futbol. ben türkiye'ye işimi yapmaya gelmiştim, profesyoneldim. ama türkiye'de profesyonel sporcu çok az. jupp derwall ile türk futbolunda kıpırdanmalar başlamıştı. derwall'in gelişi büyük bir girişimdi o zaman için. simoviç ve ben ilk adımları hep birlikte attık. galatasaray'ın, türk futbolunun bu yıllara gelişinin kapılarını bizler açtık. insanlar bizi sever ya da sevmez. ama bu bir gerçek ve tarihteki yerini aldı. açarsın ansiklopediyi o tarih oradadır..."

    - galatasaray'a karşı bir kırgınlığınız var mı?
    "herkes bunu soruyor! ergun ağabey (gürsoy) futbol şube sorumlusu'ydu. hasnun galip'te bir araya geldik, yeniden mukavele yapacağız. alp yalman terk etti kulübü. ben hiç bir şey anlayamadım. sonra kendi aralarında ne konuştularsa, ergun ağabey ‘sana ben kefilim’ dedi.. ama taksitlerimi ödemediler. çek vermişler. uğraştım, mahkemeye verdim. kazandım, ama böylesine büyük bir camiaya karşı çok fazla uğraş vermeye de gerek yoktu. ben biliyordum ki ben haklıyım. ondan sonra tesisleri bana yasakladılar. alp yalman zamanında... benim için fark etmez. ben kendimi biliyorum, tertemizim. rahat uyuyorum."

    "derwall, 'yapma, anlamiyorlar' dedi!"

    bu yaşananların her birinin profesyonellik olduğunun da bilincinde bir isim cevat prekazi...

    "benim bütün maçım kafamdaydı. sanki film seyrediyordum. yugoslavya özellikle o dönemlerde futbolcu ve basketbolcu fabrikası gibiydi. ben de ülkemi temsil ediyordum ve öğrendiğim her profesyonelliği sahada vermek istiyordum. galatasaray ile almanya'da bir maç sonrası derwall, bana, ‘bu hareketleri yapamazsın’ dedi. şaşırdım.. ‘neden hocam, bunlar süper hareketler’ deyince derwall, ‘süper ama burada anlamıyorlar’ diye karşılık verdi

    - sarı kırmızılı takımda bir jübile ister miydiniz? kalbiniz bu konuda kırıldı mı?
    "hayır. ben pasta yaptım. galatasaray ise yaptığım pastanın üzerindeki krema... ne yapacağız atacak mıyız bu pastayı? ama diğer türlü olsaydı, krem şantili pasta olacaktı. olmadı, olamadı. kanuni bir şart değildi jübile. olsaydı tabii ki daha güzel bir anı olurdu benim için de."

    - futbolculuk hayatınızda istediğiniz her şeyi yapabildiniz mi?
    "her şeyi yaptım. üzüldüğüm bir şey yok. 1988'de almanya'da bayern münih, ajax, dinamo kiev'in de yer aldığı turnuvada 'en iyi futbolcu' seçildim. cruyff beni ajax'a götürmek istedi. hatta, 'başka bir pasaport taşımayı kabul eder misin' diye sordu. 'evet' dedim. bana 10 gün sonra istanbul'a telefon açtı. ‘üzgünüm, olmadı’ dedi. 5-6 ay sonra da barcelona'ya gitti."

    - futbolda şansa inanıyor musunuz?
    "bu olay benim için bir şanstı. herkesin şansa ihtiyacı var. sadece futbolda değil."

    "denizli, insan çikmadi!"

    - mustafa denizli ile sorun neydi peki?
    "fair play olmalıydı. onu yapamadı... mustafa hoca ile devamlı beraberdik. hocamızdı, neler neler konuştuk, paylaştık. centilmen değil, insan çıkmadı benim için!.. o yıllarda yaşanan olaylarda payı çok büyüktü. yıllarca selam dahi vermedim. 2000 yılında fenerbahçe teknik direktörü olduğunda beni gece 12:00'de aradı. ‘neredesin, küçük kardeşim’ deyince, ben öylece kaldım. kapatacaktım, ‘fenerbahçe başkanı yanımda’ deyince durakladım. fenerbahçe bana bir şey yapmadı ki!.. başkanla birlikte partizan'da oynayan kezman, sasa iliç ve iviç için tercümanlık yaptım."

    - barıştınız mı yani?
    "mustafa denizli benim için bir tanıdık, öyle bakıyorum. kırgınlık yok bende. ben insanları ayırıyorum. iyi ve kötü... o, iyiler arasına giremedi. kesinlikle... ne o, ne ergun gürsoy, ne de alp yalman!.."

    - şimdi nasıl aranız sarı-kırmızılı kulüple?
    "gidiyorum tesislere idmanı seyrediyorum. selam veren olursa selam veriyorum."

    - görüştüğünüz eski takım arkadaşlarınız var mı?
    "istanbul büyük bir şehir. herkesin hayatı var. buraya gelince otomobilim yok. her istediğim yere gidemiyorum. ama her eski takım arkadaşım muhammed ile görüşürüz. çok seviyorum, çok temiz insan. geçen gün ali şen ile yemek yedik. yurdaşen karahasan ile de görüşürüz. bu kez onu da arayamadım."

    "kalbimde leke kaldi!"

    türkçe’yi kendine has bir şekilde kullanan, kimi zaman söylediklerinin ne manaya geldiği konusunda uzun uzun örnekler vererek durum tespiti yaptığımız prekazi, en fazla olağanüstü bir durum olan "savaş" karşısında dostlarının umarsız davranışına üzülüyor....

    "burada 6 sene aynı takımda oynadığım arkadaşlarım belgrad'a döndüğümde bana bir 'nasılsın' demediler. insan bir telefon açar, yaşıyor musun, problem var mı diye... bu, kalbimde leke bıraktı işte!.."

    - galatasaray'a geliş öykünüz de en az gidişiniz kadar renkli. bir de sizden dinlesem...
    "1984 senesinde simoviç galatasaray'a geldi. 1985 temmuz'unda bana telefon etti, geldim. iki hafta kaldım türkiye'de ama mukavele yapılamıyor. ergun gürsoy, alp yalman bir öyle bir böyle... en sonunda 'bilet parasını verin, ben gidiyorum artık' dedim. çok kötü bir dans dönemi oldu!. sanırım derwall konuştu, sonra beni çağırdılar. sözleşmeyi imzaladık."

    "solak olmayayim diye, solak annemden çok dayak yedim!"

    - maçlara çıkmadan önce kendinize göre bir uğurunuz var mıydı?
    "evet, daima sağ ayakla sahaya ayak basmaya özen gösterirdim. solak biri olarak üstelik. rahmetli annem küçükken sol elimle ne yapmaya kalksam beni dövüyordu. kendisi de solak olmasına rağmen..."

    - dünyada ve türkiye'de beğendiğiniz futbolcular kimlerdir, öğrenebilir miyiz?
    "öncelikle pele elbette, maradona ve cruyff, gelmiş geçmiş en iyi futbolcular... günümüzde ise ronaldo. özellikle söylüyorum, ronaldinho değil, ronaldo... türkiye'de hasan şaş, hakan şükür, emre, talebem tugay, yusuf... yusuf ile aynı dönemde oynadık. istese avrupa'nın her takımında oynardı. onun suçu. çok beğeniyordum onu. kendini harcadı."

    - genç futbolcu adaylarına ne tavsiyelerde bulunursunuz?
    "umarım çok iyi hocaların ellerinde yetişirler. iyi ve onlara severek futbol öğretecek hocaların ellerinde yetişmeleri hayatlarını şekillendirecek çünkü."

    "futbol, 'business' oldu"

    - sizin futbolculuk döneminizle bugünkü şartları kıyaslar mısınız?
    "bizim zamanımızda çim saha çok azdı. toprak sahalarda çalışıyorduk. para bu kadar bol değildi ama, bizler daha iyi futbolcuyduk... şimdi futbol fabrika oldu. amerikalıların dediği gibi, 'business' oldu artık futbol... futbol, eşittir para..."

    - futbol izlerken keyif aldığınız bir takım var mı?
    "ne zaman ki arsenal'i izliyorum, işte o zaman futboldan keyif alıyorum. işte futbol diyorum izlerken..."

    - sasa iliç'i beğeniyor musunuz?
    "elbette. onun her ülkede oynayacak futbol pasaportu var. galatasaray'a geldiğinde partizan'ın kaptanı, milli takım oyuncusu, orta sahada oynardı. 100 gol atmıştı. kezman da onunla oynadı ama iliç'in daha fazla golü var."

    - galatasaray'ı takip ediyor musunuz?
    "gazetelerden, bazen arkadaşlarla konuşuyorum. bilgi alıyorum."

    - eski takımınız uefa kupası'nı aldığında neler hissettiniz?
    "çok sevindim. ben de camiadanım. herkes sokaklara çıktı. ben de istanbul'daydm. nalan abla'nın evinde müzikler çaldık, hemen telefon açtım, fatih terim'i tebrik ettim."

    - fatih terim'in teknik direktörlüğü hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyim?
    "benim söyleyeceğim bir şey yok ki. adam belli, neler yaptı!.. milli takımı ilk çalıştırdığında takım avrupa şampiyonası'na gitti. galatasaray'ı uefa kupası şampiyonu yaptı. italya'da antrenör oldu. milan takımının başına geçti. şimdi yeniden milli takımın başında, fazla lafa gerek yok. sonuçlar konuşuyor!.."

    ölüyü mezardan kaldiran şarki!

    - monaco maçı rövanşında yaklaşık 35 metreden attığınız gol sporseverlerin hafızalarındadır hâlâ...
    "neuchatel maçının cezası nedeniyle bir sonraki turdaki monaco maçını köln'de oynamıştık. seyircimiz çok fazlaydı. kariyerimde 100'den fazla frikik golü var, ama o gol başkaydı. taraftarı havalimanında görünce kaçtım. inanılmaz bir kalabalık vardı. iç hatlara geçtim. taksiye atlayıp evime geldim. o zaman tv olarak trt var, açtım, izliyorum. 1 saat sonra tüm seyirci evimin önündeydi. bana orada 'seni sevmeyen ölsün'ü söylediler. böyle bir şey olamaz. stadı hatırlıyorum. bir tarafta kapalı bağırıyor, diğer taraftan cevap geliyor... 40 bin kişi bu şarkıyı söylüyor!... belgrad'da arkadaşlarıma anlatıyordum. o tezahürat ölüyü bile mezardan çıkarır!.. inanılmaz... liverpool'un marşı gibi iyi günde kötü günde söylenecek bir şarkı... liverpool maçlarını da her izlediğimde ağlıyorum..."

    - futbolculuk döneminizde dizlik takmıyordunuz, şimdi olsa...
    "beni rahatsız ettiği için dizlik takmazdım. şimdi ise mecbursun."

    - frikikleriniz affetmiyor ama penaltı kullanmıyordunuz neden?
    "ilk olarak partizan'da oynarken, kendi sahamızda yarı final oynuyoruz. sonuç penaltılarla belirlenecek. ben atmak istemedim, hoca üsteledi. ‘istemiyorum, yapamam’ dedim. attım ama kaleci kurtardı. ondan sonra da bir daha kullanmadım.""

    prekazi modasi için...

    - formanızın altına tayt giymenizin sebebi neydi?
    "beyin... fark yaratmak. bir maçta görmüştüm. her zaman bir ilk yapma isteğim vardı. o nedenle bu tarz girişimlerim oldu. saçlarımı uzatıp, ilk kuyruk yapan da bendim mesela..."

    - bu kadar ustaca frikik vuruşlarının sırrı şudur diye diyebilir misiniz?
    "anlatılmaz. devamlı çalışacaksın ve öğreneceksin. benim şansım vardı, yetenekliydim ama antrenörlerim de bana çok emek verdi. ben aynısını tugay'a yaptım. çok şeyler gösterdim. 16 yaşında yanımıza geldi."

    "tugay ile gurur duyuyorum"

    - geçenlerde tugay milli takıma çağrıldı, eleştirenler de oldu...
    "daha ne olsun? adam oynuyor.... bir klasman yapınız. ingiltere premier league ve turkcell süper lig... tugay'ı ben de seyrediyorum. orkestra şefi gibi... muhteşem oynuyor. banko oynuyor. hayranlıkla seyrediyorum... daha ne yapsın?.."

    - galatasaray'a hizmet etmek istemez misiniz? altyapı veya antrenörlük...
    "tabii ki... ya belgrad'da ya da burada..."

    - peki eski takımızın bu sevginin farkında değil mi?
    "herhalde... baksanıza yıllar geçiyor..."

    "hasan daha ne yapsin?"

    - hasan şaş'a özel bir sevginiz var bildiğim kadarıyla...
    "hasan şaş her zaman favorim. dünya kupası'nda neler yaptı? ve ondan sonra hasan şaş yok. gelecek için çok şeyler yapabilir. sahada agresif olduğu söyleniyor. neden futbol adamları bunun nedenlerini araştırmıyor. bu adamın performansı neden düştü? futbolu unutmadı ki hasan şaş.. süper bir oyuncu... süper... neden bu hale geldi?.. ben onun antrenörü olsam neler yapardım. hasan için 'koşmuyor' diyorlar. köpek gibi koşuyor. sahada basmadık yer bırakmıyor... daha ne yapsın?"

    - sizi de futbolculuk günlerinizde "koşmuyor" dile eleştiriyorlardı...
    "ne koşacağım, top koşuyor, gidiyor. hırslı top, benim şut gol olur..."

    "top, canli ve kadin gibidir, seveceksin!..."

    - siz, bir de topun canlı olduğuna inanıyorsunuz değil mi?
    "elbette. top canlıdır, canı isterse gol olur!.. seversin o topu... kadın gibi... biz de ‘lopta’ futbol topu demek. bayan ismidir esasında lopta... eşine davrandığın gibi sevgiyle ve nazik davranacaksın topa. seveceksin, okşayacaksın... eğer kötü davranırsan o da sana sırtını döner... belki de başkasına gider!.. "

    - kırmızı kart gördünüz mü?
    "yugoslavya'da iki tane... ama türkiye'de çokkkk... hak ettiğim bir tek kırmızı kart var... fenerbahçe'ye yenildiğimiz 4-3'lük maçta kafa attım. bir de sarı kartım vardı. hak ettiğim tek kırmızı kart odur. sadık deda çok üzüldü ama bana kırmızı kart gösterdi. yan hakem görmüş. kart gösterirken deda, ‘kusura bakma. biz biliyoruz’ dedi."

    "futbolla kara para aklaniyor"

    dünyada alıp başını giden futbolcu transfer ücretleri de prekazi'yi çılgına çeviren detaylar arasında. bakın dünün ünlü ismi prekazi'nin bugünün ünlü futbolcuları için transfer değerlendirmelerine...

    "futbolcular bu kadar pahalı değil. futbolda karışık şeyler oluyor. futbolla kara para aklanıyor. siz zannediyor musunuz ressam var 20 milyon dolar ediyor? çünkü vergi ödemiyorlar. dünya kupası'nda 32 takım var, nedir o? sirk!.. beckham 120 milyon dolara amerika'ya gitti. o halde maradona, 1 milyar dolar ederdi..."

    - siz şu an hayatınızı futboldan kazandığınız para ile mi idame ettiriyorsunuz?
    "evet. ama benim arabam 19 senelik. hala da kullanıyorum."

    - milli formayı kaç kez giydiniz?
    "genç ve ümit takımlarda yaklaşık 60 kez milli formayı giydim. a takımda olmadı."

    - partizan ve galatasaray dışında hangi takım taraftarısınız?
    "elbette liverpool. liverpool..."

    - unutamadığınız bir...
    "futbolda o kadar çok maça çıkıyorsunuz ki... ama derbi maçların özelliği daha bir başka, unutulmuyor. hepsinin kendine göre güzel ve hatırlanan tarafları var... mühim olan kazanmak, takım olarak sonuç önemlidir."

    unutulmaz...

    kariyeri boyunca 100'den fazla frikik golüyle kendi tabiriyle tarih olan cevat prekazi, futbol dostları tarafından unutulacak bir isim değil.

    çok sayıda mutlu günleri olsa da geride kalan zamanlarda türkiye günlerinde üzüldüğü günler de olduğunu anlamak hiç de zor değil...

    ama galatasaray seyircisinin gösterdiği sevgi, üzerinden yıllar geçse de hiç azalmamış prekazi'de...

    hâlâ tribünlerin, "seni sevmeyen ölsün" tezahüratı prekazi'nin unutulmazları arasına kazınmış....

    çim sahalar yerine, toprak zeminde arz-ı endam eden, solak bir anneden, solak olduğu için minik yaşlarda dayak yiyen, ama ilerleyen yıllarla birlikte sihirli bir sol ayağın sahibi olan cevat prekazi'nin anlattıkları böyle...

    izleyenlerin ağzında futbol tadı bırakan yılların canlı bir neferi prekazi...

    ve anılarını bizimle paylaştı.

    o tatlı, bazen karışık türkçesiyle!...

    gönlüne sağlık prekazi!..

    http://www.sporx.com/...amp;amp;kategori=129
  • 643
    emek ege'nin sunduğu kırılma anı programına konuk olmuş. rahmetli eşi yedsa prekazi'nin galatasaray için ne kadar önemli olduğunu bu programla anlamış oldum. cevad prekazi anlaşılması çok zor agresif bir insan anladığım kadarıyla. katı kuralları olan verilen söze oldukça sadık ve karşısındaki insandan da bunu bekleyen bir kişi. rahmetli eşinin cevad prekazi'yi bir şekilde sağ duyuya davet etmesi 6 yıl formamızı giymesinde çok önemli rol oynamış.
    emek ege'nin yaşayan en çok takdir ettiğiniz kişi kim? sorusuna biraz da yanlış anlayarak yaşamış en çok takdir ettiğin kişi kim olarak algılamamış ve tito, mustafa kemal atatürk, ernesto che guevara ve tesla cevabını vererek her ne kadar yugoslav olsa da bizden biri olduğunu da kanıtlamıştır.
    son olarak hagi'den iyi olduğunu ama johan cruyff'un kendisini çok istemesine rağmen 28 yaşına kadar yugoslavya dışına çıkamama kanunu yüzünden zamanın ajax'ında oynayamadığını o yüzden değerinin anlaşılamadığını söyledi.
    izlemek isteyenler için ilgili linki bırakıyorum.
    https://www.youtube.com/watch?v=FiV05EUjqi0
    edit:imla
  • 694
    milli takımın galatasarayın son maçlarındaki kötü performansı gibi kötü oynamaya başlaması üzerine aşağıdaki efsane sözleriyle aklıma gelen kulüp efsanemiz.

    alıntı

    galatasaray iyi, milli takım da iyi,
    galatasaray kötü, milli takım da kötü.

    alıntı

    yalnızca bu kadar hızlı sirayet etmesini beklemezdim*.

    (bkz: 6 eylül 2024 galler türkiye maçı)
  • 620
    hava soğuk, evde çocuklara bakma işi bana kaldı derken açtım youtube'dan eski gollerini izledim. bu gollerin bir kısmını izleyebildiğim için bile çok şanslıyım zamanında. çok ama çok büyük oyuncuydu. adamın normal golü yok yahu.

    şu adamla tanışıp sohbet edenler var ya, en çok kıskandığım adamlar işte onlar.

    https://www.youtube.com/watch?v=mwUnFyat9WQ
  • 23
    "ben topu koydum tam yerinde,muhammet dedi vurabilecek misin buradan,vurucam muhammet dedim ne olucak ki,vurdum.
    hatırlıyorum maçtan sonra eşim bile bugüne kadar inanamıyor,kendi demiş ki zaten orda "deli ki burdan vuracak o manyak mıdır o uzaklıktan vuracak topa" ne zaman güveniyorsun kendine olur,öyle hayat boyunca vuramıcam öyle topa garanti,çünkü top öyle gitti ki roket gibi gitti,1 metre fazla bile yoktu çim sahanın üstünde,öyle roket gibi gitti,tam o köşeden deldi kaleci,ama o geç kaldı barajı yaparken,2 kişi barajı yaptı,inanmadı o da herhalde inanmamış ki ben ordan vurucam" sözünün sahibi canımız ciğerimiz.
  • 412
    dünyalar güzeli samimi insan.
    özlenmiyor mu? çok özleniyor elbet.
    ben 87 doğumluyum. o'nu kendimi bilir vaziyette hiç izleyemedim. o oynarken ben ufaktım, ben büyüdüğümde artık o oynamıyordu. peki bir insan nasıl sever 90 dakikalık bir maçını bile izlemediği bir futbolcuyu. seviyor işte be. hani oyuncuları florya'da tutan o üstün karakterleri, yıllar sonra futbolu bırakıp saçlarını beyaza boyadığında bile güzelliklerle hatırlatıyor kendisini bize. onu canlı olarak oynarken hiç görmemiş olsalar bile.
    sol ayağını bile geçtim, yüreğin var olsun prekazi.
  • 545
    mükemmel bir röportaja imza atmış galatasaray efsanesi, 40 metreden yine çakmış. buyurun buradan okuyabilirsiniz;

    --- alıntı ---

    galatasaray’ın efsane futbolcusu prekazi, erdoğan'ın "bir gün milletimiz 'tamam' derse ancak o zaman kenara çekiliriz" sözleri ardından başlayan 't a m a m' kampanyasına twitter’dan destek verenin kendisi olmadığını açıkladı. prekazi sosyal medya hesabı olmadığını söylerken, "özgürlük ve eşitlik söz konusuysa ben de 'tamam' derdim" vurgusunu yaptı.

    galatasaray'da 80'lerin ortalarında forma giyen yugoslavya doğumlu cevad prekazi'nin adının bulunduğu bir hesaptan dün ‘tamam' yazılı mesaj paylaşıldı. birgün'den can uğur ise bugün prekazi'ye ‘tamam' mesajını ve türkiye'ye dair düşüncelerini sordu. prekazi, ‘tamam' mesajını kendisinin yazmadığını ve bir sosyal medya hesabının olmadığını söylerken, "özgürlük ve eşitlik söz konusuysa ben de 'tamam' derdim" diye eklemeyi ihmal etmedi.

    prekazi: devrimci önder che guevara’nin yolundan giden onun düşüncelerine sahip biriyim
    prekazi sözlerine şöyle devam etti: "siyaseten nerede durduğumu herkes bilir. devrimci önder che guevara’nın yolundan giden onun düşüncelerine sahip biriyim. dünyada her yerde özgürlüğün olmasını istiyorum. bu dünyada herkes doğduğu andan itibaren özgürlüğü tatmalı ve yaşamalıdır.

    ‘her yerde demokrasiden bahsediliyor ama bunun bir gerçekliği bulunmuyor’

    bugün her yerde demokrasiden bahsediliyor ama bunun bir gerçekliği bulunmuyor. kapitalist sistem dünyayı yok ediyor. ben politikacı değilim ama bir sosyalistim. özgürlük için mücadelemi sürdürüyorum. hırsızlığın olduğu, insanların katledildiği bir yerde demokrasiden bahsedilemez. özgürlüklere saldıranlar demokrasi getiremez."

    ‘herkesin antifaşist olmasini isterim’
    prekazi, ‘kazanmak için birlikte hareket etmek gerektiğinin’ de altını çizerek tarihten örnekler verdi: "2. dünya savaşı’nda faşistlere karşı biz kazandık ama maalesef ispanya iç savaşı’nda kaybettik. bugün faşizm dünyada yükseliyor ve ben de faşizme karşın birisi olarak herkesin de antifaşist olmasını isterim. birlik olmak gerekiyor."

    ‘televizyonlarin, gazetelerin kapatildiği bir ülke özgür değildir’

    prekazi, “türkiye’ye mesajın nedir?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: "televizyonların, gazetelerin kapatıldığı bir ülke özgür değildir. basına müdahalenin olduğu bir yerde fikirler de insanlar da gelişemez. gazetelerden, televizyonlardan yalanlar yayılırken, basının özgür olması beklenemez.

    ‘türkiye tarihinden örnek vermek gerekirse deniz gezmişler nato’ya, amerikan emperyalizmine karşi olduklari ve faşizme karşi savaştiklari için asildi’

    faşizme karşı özgürlüğü ve eşitliği savunmak gerekir. türkiye tarihinden örnek vermek gerekirse deniz gezmişler nato’ya, amerikan emperyalizmine karşı oldukları için faşizme karşı savaştıkları için asıldı. bunun mücadelesini verdi. türkiye’de yaşayanlar bunu unutmamalı."

    ‘maradona’nin che sevgisinden yola çikacak olursak bunun önü kesildi, futbolda da ayni hikaye söz konusu’

    prekazi, görüşlerini futboldan örnekler vererek noktaladı: "futbolda da tablo farklı değil ki. herhangi bir dine ya da inanca mensup futbolcular kendilerini rahatça gösterebiliyor. ama maradona’nın che sevgisinden yola çıkacak olursak bunun önü kesildi. maradona’nın düşüncelerini rahatça ifade etmesini engellediler. futbolda da aynı hikaye söz konusu."

    --- alıntı ---

    https://tr.sputniknews.com/...paign=URL_shortening
  • 582
    https://www.aydinlik.com.tr/...di-spor-haziran-2019

    --- alıntı ---

    prekazi neden fettulahçı olmadı?

    cumhuriyet gazetesi yazarı barış terkoğlu, bugünkü köşesinde dikkat çeken bir prekazi yazısı kaleme aldı. ünlü futbolcunun hayatından kesitler aktaran terkoğlu, 'ateist, sosyalist, yugoslav' prekazi'yi anlattı.

    terkoğlu'nun yazısı şöyle:

    "o benim çocukluk kahrama­nımdı. çoraplar şimdiki gibi kısa değildi. tepeden aşağı indirir, onun gibi bileklerimizde toplardık. bir kısmımız saçlarının ar­kasında ona benzemek için kuyruk bırakırdı. tanıdığımız ilk tayt giyen erkekti. sonrasında örneği az çıktı. kenar mahallelerde futbol topu pek azdı. ezilmiş kola kutusu, gazoz ka­pağı hatta bir taş parçası... serbest vuruştan önce uzaklaşır, top namı­na ne varsa ona odaklanırdık. derin nefes aldıktan sonra bir kez kaleye bakar, koşarak bütün gücümüzle vururduk. gol olunca iki kolumuzu kanat gibi açar, saha boyunca kuş gibi uçardık. sırtımızda 8 numara yazardı. sol ayağımızı, sol elimizi onun gibi kullanmak için çok uğraş­tık da başaramadık.

    insanın çocukluğu yaşamının arka bahçesidir. masamın üs­tünde cevad prekazi’nin onur bayrakçeken’le birlikte hazırladı­ğı söyleşi kitabını (prekazi vurdu gol oldu, mylos kitap) görünce o bahçeye bir kez daha çıktım. “nerede eski bayramlar” iç geçir­mesini bırakıp, “prekazi neden fethullah’a gitmedi” diye sordum.

    ateist prekazi'nin galatasaray'la imtihani

    “ne alakası var” demeyin. prekazi’nin arkasında oy­nayan ismail demiriz ya da unutulmaz goller attır­dığı uğur tütüneker’in gülen’in dizinin dibindeki fotoğrafları nasıl unutulur. galatasaray kadrosu o dönem fethullah’ın takip­çisiydi.

    “ama prekazi yabancı” demeyin...

    babasının adı rıfat, annesinin adı leyla. müslüman bir arnavut aileden geliyor. annesi hayatını hafızlık yaparak kazanıyordu. buna rağmen prekazi’nin galatasa­ray’daki havaya nasıl karışmadığını merak ettim.

    birkaç tane yanıtı var. babası onu “oğlum, iki din var, unutma: iyi ve kötü insan” nasihatiyle bü­yütmüştü. prekazi inancını kendi seçmiş, ateist olmaya karar ver­mişti.

    peki, galatasaray’daki futbolcu arkadaşları biliyor muydu?

    “biliyorlardı herhalde” diyor. trabzon deplasmanında ka­zanmak için toplu namaz kılan arkadaşlarıyla mağlubiyet sonrası tartışmalarını şöyle anlatıyor:

    “‘ee’ dedim, ‘ne oldu?’ tabii ki herkese saygı duyuyorum, ama allah takım mı tutuyor sanki? sen kendine güveneceksin, çalı­şacaksın. başka türlü kazanamaz­sın. sadece futbolda değil, hiçbir şeyde kazanamazsın.”

    ateist olmak o dönem “cemaat” olarak bilinen yapıya uzak durma­ya yetmez, diyebilirsiniz. öyle ya, abant platformu’na ya da türkçe olimpiyatları’na menfaat karşılığı eleman yazılanları biliyoruz.

    mareşal tito'nun askeri

    okudukça daha fazlası olduğunu fark ediyoruz. prekazi bir sosya­list. çakmağında resmini taşıdığı che guevara da onun çocukluk kahramanı. prekazi isyan ediyor: “insanlar ter akıtarak mı zengin olu­yor? hayır, hırsızlıkla. su ya, su satı­yorsun! su nereden çıkıyor? dünya­nın değil mi o? herkes su alabilmeli. okul bedava olmalı, doktor bedava, ilaç bedava olmalı.”

    emekçi bir aileden geliyor. ailesi türkiye’deki evinde misafir olduğunda, apart­mandaki kapıcıya tonlarca kömür taşıtıldığını görün­ce iki gün boyunca gidip yardım ediyor. “prekazi’nin ağabeyleri yugoslavya’da kapıcı mıydı” sorusuna verilen “bizde kapıcı diye bir şey yok” yanıtının türkiye’de anlaşılamadığını oku­yoruz.

    türkiye’de atatürk’ü, yugoslavya’da tito’yu önder bili­yor. telefonu bugün bile “uz mar­sala tita” marşıyla çalıyor. her yıl 29 ekim’de cumhuriyet kutlamalarına katılıyor. takım arkadaşları ce­maatlerde dolaşırken o atatürk’ü anıyor. atatürk’e olduğu gibi tito’ya yapılan saldırılar da onu sinirlendiriyor, “yok yugoslavya böyle, tito şöyle... hadi be oradan!” dedikten sonra devam ediyor:

    “2. dünya savaşı sona erdiğinde yugos­lavya ne haldeydi biliyor musun? yıkık bir ülkeydi. tito yıkılmış bir yugoslavya’yı ayağa kaldırdı. her şey onun zamanında yapıldı. (...) hangi üniversiteye gitmek istediğini sen seçiyordun. devrimden sonra okur-yazar oranı çok arttı. çoğu kitap ücretsizdi. her okulda spor salonu vardı. (...) müzik konuşuyor­duk mesela; avrupa’da bile birçok ülkede öyle zengin müzik yoktu. insanlar belgrad’da istedikleri her plağı bulurdu. moda? new york, paris, belgrad...”

    prekazi, tito devriminin kazandır­dıklarını anlatmakla bitiremiyor.

    yugoslavya'yi öldürdüler, çaldilar

    peki, prekazi hangi ülke­den? artık olmayan bir ülkeden, yugoslavya’dan. geçmişte her­kesin “yugoslavım” dediğini anlatıyor. emperyalizmin, soğuk savaş’ın bitişiyle etnik meseleleri nasıl kaşıdığını, bir ülkeden nasıl 6 ülke çıkardığını da. geriye tepele­rinden yağan bombalarla halen yı­kık duran binalar ve küresel şirket­lerin yağmaladığı madenler kalıyor.

    prekazi’nin doğduğu, avrupa’nın tek bölünmüş şehri mitroviça’yı bu­gün bir köprü ayırıyor. bir yanında kosova öbür yanında sırbistan bayrakları dalgalanıyor. halen “ben yugoslavım” diyen prekazi, kimi zaman “yugoslavya’yı öldürdü­ler” diyor, kimi zaman ise “hırsızlar yugoslavya’yı çaldılar” tarifini yapıyor. hangisi doğru? belki ikisi de... “tito’nun ölümün­den önce kimse kimseye milliyetini sormazdı ki... hepimiz yugoslavdık” diyor prekazi. etnik milliyetçiliğin yugoslav ulusundan sırp, hırvat, boşnak ya da arnavut yaratması­nı sorguluyor. türkiye’yi de sık sık uyarıyor.

    cemaat toplantılarından çıkıp pavyonlara giden takım arka­daşlarından farkı var prekazi’nin. bilmiyordum, galatasaray’a gel­meden önceki takımı partizan’ın stadyumunda dev bir kütüphane varmış bir zamanlar. prekazi, ta­kım kamplarında odasında kitap okuyor. maçlara eski kasetçaların­da dinlediği müzikle geliyor. bildi­ğimiz futbolcular gibi değil. blues meraklısı, rock konserlerine gidiyor. rousseau’dan, hemingway’den, tolstoy’dan ya da maalouf’tan bahsediyor. istanbul’un özgün lokantalarını geziyor, betonlaşma­sından şikâyet ediyor. eski plak dükkânlarını dolaşıyor, beyoğlu’nun arka sokaklarından haberdar. zeki müren’i ve müzeyyen senar’ı hayranlıkla hatırlıyor. tarık akan’la arkadaş. alp yalman’dan ya da erman toroğlu’dan nefret ediyor.

    öğrenmek bedavaydi bizde

    anlatacak çok şey var...

    fetö’cü takım arkadaşlarından bahis açılınca prekazi iç çekiyor: “ne biliyordu ki onlar, kullandılar onları. senin kendi aklın yok mu, neden başkalarının aklıyla hareket edi­yorsun?”

    “kendi aklınla düşün” bir baba nasihati prekazi’ye. birikimini, “iyi ki yugoslavya’da doğmuşum. çok şey öğrendim. çünkü öğrenmek bedavaydı bizde. şimdi her şey paralı oldu” sözleriyle açıklıyor.

    fetö’ye de, yerine gelenlere de, çatışmalarımıza da, yoksullu­ğumuza da bir çözüm arıyoruz ya. kurtuluş hâlâ umudu olan “büyük insanlık”ta değil mi?

    prekazi ve yugoslavya bize ye­terli ders olur mu?

    -- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın