kendisiyle ilginç bir anımı anlatayım.
prekazi: vurdu, gol oldu! kitabımız için son söyleşimizi bitirdiğimiz gün arabaya atladık, partizan stadına gidiyoruz. partizan müzesi'ni gezdirecek bana cevad ağabey. bir yandan arabaya kullanıyor, bir yandan da bana yugoslav rock şarkıları dinletiyor. keyfimiz yerinde, o şarkılara eşlik ediyor, ben ritim tutuyorum... fakat tam stada giden yola döneceğiz ışıklardan, tuhaf bir yol çalışmasıyla karşılaşıyoruz. önümüzdeki araç yeşil ışığı beklemeden geçiyor çünkü yol çalışmasından ötürü karşı yoldan araba gelmiyor, daha doğrusu biz öyle sanıyoruz. yanıldığımız, cevad ağabey de kırmızı ışıkta geçince anlaşılıyor. arkamızda hemen bir polis arabası beliriyor, sirenlerini yakıyor, "sağa çek," diyor.
cevad ağabey küfür ede ede arabadan çıkarken ben geriliyorum tabii. müze göreceğiz diye adama ceza yazdıracağız... dikiz aynasından cevad ağabey ile polislerin sohbetini kesiyorum. önce ufak bir tartışıyorlar, sonra arabadan bir başka polis iniyor. cevad ağabeyi bir süzüyor, kimliğini istiyor, arabaya giriyor. sonra çıkıp bir şeyler diyor ve cevad ağabey gülüyor. derken gülüşmeye başlıyorlar, sarılıyorlar, cevad ağabey dönüyor arabaya. "ne oldu?" diyorum, "ne kadar ceza yedin?"
"yemedim," diyor. meğer sonradan çıkan polis cevad ağabeyi tanımış. kimliğinde de adını görünce emin olmuş. "ben koyu kızılyıldızlıyım ama sizi severdim, oğlum da kızılyıldız altyapısında oynuyor, bir gün gelir kahvemizi içerseniz ceza yazmayız," demiş. cevad ağabey de söz vermiş, yola cezasız, keyfimiz kaçmadan devam edebildik :)