bu sezona kadar hep sempati ile yaklaştığım taraftar grubudur!
aşağıda iki farklı çarşı tanımı okuyacaksınız, şimdiden bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye düşünmeyin.
aslına bakılırsa ev’den izlediğim kadarı ile hep önde görürdüm çarşı'yı, evet gündeme dair dokundurulan pankart ve tezahüratlar, kırılan desibel rekorları,
liverpool maçında yapılan muhteşem şov vs. gibi şeylerden dolayı ilgi ile bahsettim. amma velâkin bütün bu sempatilerini samiyen'de ki maçta
ali sami yen'e,
sinem kobal'e küfür ederek tamamen yıktılar.
aslında
ankara’da yaşıyor olmamdan dolayı belli bir tribün kültürüm yoktur, belki de bu yüzden bir sempatim vardı ama ... işte bir de bu işin ama'sı var. bağırma konusunda gerçekten önemli yerdeler, belki tribün şov ve besteleri de çalıntıdır ama çalıntı da olsa bu zamana kadar güzel şekilde yansıttılar.
ha çarşı'nın bir de solculuğu vardır. (!)
bu zamana kadar birçok kişiye bunu yedirmişlerdir, çarşı asla solcu falan değildir. sadece "sol'un" adını kullanarak belli bir kitle yaratmışlardır. o kadar. che’nin posterlerini açıp, bir iki tane slogan atmakla solculuk olmaz. doğu da 10-12 yaşındaki çocuklar kurşunlanır ama çarşıdan ses yoktur, onlar filistin’de ki çocuklar için pankart açarlar. bu mudur yani solculuk? o çok övdüğümüz
liverpool maçında dahi şovenizm kokulu şeyler vardı, ha şov olarak hoşuma gitmedi mi tabii ki gitti ama insanları kandırarak çarşı sol’dur, çarşı şöyledir böyledir demek insanları kandırmaktan başka bir şey değildir.
velhasıl çarşı iyi bağırır, insanları kandırmak için pankart açar ve desibel rekorları kırarlar. bir de bazı güzel tezahüratlarını unutmadan geçmeyeyim, evet nadir de olsa bizim bile hoşumuza giden tezahüratlar yaparlar. yiğidi öldürelim haklarını yemeyelim.