her defasında milan baros düşmanlığı yaparak engellenemeyecek olan düşmanlık.
üzerine galatasaray forması giyip sahaya çıkan her kişi benim gözümde saygı duyulmayı hak eden kişidir. 5-10 maç formsuz olması, 1 sezon boyunca sakat olması ya da sisteme uymaması gibi etkenler o oyuncuya düşmanlık beslemeyi gerektirmez. kendine taraftar diyorsan sabretmeyi bileceksin. sadece eleştirmek ve kin beslemekle çözülmüyor bu işler.
çok ekstra bir durum olmadıkça her galatasaray futbolcusu, takımda olduğu süre boyunca da gittikten sonra da saygı duyulmayı hak eder bana göre.
ekstra durumdan kastım; alenen takımı satması, galatasaraylılığa hiç bir şekilde yakışmayan tavırları olmasıyla
(bkz:
servet çetin)
rakip takım formasıyla galatasaray'a gol attıktan sonra galatasaray taraftarına hareket çekmesiyle
(bkz:
mustafa sarp)
ve sebeplerini yazmaya gerek bile duymadığım
(bkz:
emre belözoğlu)
gibi isimlerin yarattığı durumlardır. bu adamlara laf söyleyenin tepki alması tabi ki beklenilecek şey değildir.
ama burak yılmaz gibi, milan baros gibi bu durumlara uymayan ve seveni kadar sevmeyeni de olan futbolculara yapılan olumlu ya da olumsuz her eleştiri bir başkasını rahatsız edecektir, bundan doğal bir şey de yok. fakat bunu düşmanlığa vardırmak, ipin ucunu kaçırıp her olayı bu ikisinden birine bağlamanın da pek akıl karı bir iş olmadığı ortada.
işin özü, ne
burak yılmaz gol attığında karalar bağlayıp, en ufak hatasında yerden yere vurmanın, galatasaray için sahada emek veren birini aşağılamanın ne de doğum gününde, galatasaray armasını öptüğü bir fotoğraf eşliğinde doğum günü kutlanan ve "halen" futbolcumuz olan
milan baros 'a ölsün, bitsin, yok olsun demenin, her entryde lafı bir şekilde ona getirmenin hiç bir gerekliliği yok.
üzerinde galatasaray arması taşıyan her sporcu sevgiyi olmasa da en azından saygıyı hak ediyor. keşke bu kadarı bile "biz taraftarlarca" çok görülmese.