10 şubat 2012 trabzonspor gaziantepspor maçında bütün futbol yeteneğini gösterdi. yetenek derken, olumlu anlaşılmasın...
inanılmaz cimri bir oyuncu. ben böyle oyuncuları hiç sevmem. hep kendisini düşünüyor ve kafasındaki tek düşünce ayağındaki topu kaleye yollamak.
güçlü ve sert şutlar çekebiliyor. defansın arkasına da fena sarkmıyor. bunlara biraz da vasat altı kafa vuruşlarını ekleyebiliriz. bu saydığım özellikler de ancak hedef adam olduğu bir takımda ortaya çıkıyor. normal bir işleyişte bu kadar gol
* atmasını mümkün görmüyorum.
en sevmediğim yanı topu ayağına aldığında bir, iki ve üçüncü düşüncesinin kaleye şut çekmek olması. isterse kendi kalecisi dahil 10 arkadaşı ceza sahası içinde boş beklesin bu adam gider rakibin on kişisini çalımlamaya çalışır. bir de emeğinin çok az olduğu pozisyonda bile tek başına büyük işler başarmışcasına sevinmesi... arkadaşı boş kaleye yuvarlasın diye asist yapar buna, gol sevincinde onun yüzüne bakmaz, messinin getafete attığı goldeki gibi 8 kişiyi çalımlamışcasına sevinir. bir maç içinde yaptığı bolca yanlış tercihten sonra bile arkadaşlarından özür dilemez. yüzlerine bakmaz ne özüründen bahsediyorsunuz.
ayrıca, bursasporun şampiyon olduğu sene fenerbahçe'nin trabzonsporla yaptığı maçı her hatırladığımda, trabzon'un golünü o atmış olsa bile, bi işler çevirdiğini düşünmeden alamıyorum kendimi. o günkü gayretsiz ve basiretsiz oyunu... hatta burak yılmaz'ı yargıladığım vicdanlarıma o kadar çok güveniyorum ki şu yargıyı kolaylıkla savurabiliyorum: o golü bile isteyerek atmadı.
seni sevmiyorum burak yılmaz.