------------------alıntı-------------------------
birinden kurtulduk, diğeri yeni bir sorun olarak karşımıza çıktı. adnan sezgin denen herif, aldırdığı ve aldırmadığı futbolcularla galatasaray'da epey derin izler bıraktıştı. birkaç nesil kendisini derin bir muhabbetle anacak.
"adnan sezgin'den kurtulduk" derken, şimdi nurtopu gibi bir bülent tulun'umuz oldu. başkanın şahsi danışmanlığından, sportif koordinatörlük görevine geçiş yaptı.
benim kafam bazı şeyleri almaz. basit bir mantıkla çalışır çünkü. öyle çok allengirli işlerden anlamam. bu bülent tulun denen arkadaş, ribery rezaletinin sorumlusu mudur, değil midir? elde beyzbol sopası ile nöbet tutmuşluğu var mıdır, yok mudur?
büyük bir skandalın baş sorumlusu nasıl oluyor da, yeniden görev alabiliyor, danışman, koordinatör, direktör ya da herhangi bir sıfatla? bu tip durumlarda gündelik yaşantıya dönüyorum, karşılığını görebilmek için.
misal bir bankacı düşünüyorum, adamın hesabından 50 bin tl havaya uçmuş, ne yaparlar acaba?
ya da bir doktor düşünüyorum, hastalarından 3'ü ard arda ölüyor, ne olur?
iki tane manşet yapıyorum hepsi de hatalı, sonum ne olur?
bu adamlar bulunmaz hint kumaşından mı imal ediliyorlar da, adnan sezgin ve bülent tulun arasında mekik dokuyor koskoca galatasaray spor kulübü!
galatasaray'da değişim dediler, eskiden ne kalmışsa hepsini tek tek toparlamaya başladılar.
önce yönetimde eski isimler bir bir geldi. ardından eski teknik direktör getirildi. sonra başkanın şahsi danışmanı olarak açıkladığı bülent tulun'u sportif bilmem ne yaptılar.
peki hangi evrede değişim yaşıyoruz? doğrusu herhangi bir noktada değişim göremiyorum.
bu kadar seri hata yapan bir oluşumun başarılı olma şansı yok. sonda söylenecek olanı en başta söyleyeyim, adına ister tecrübesizlik deyin, isterseniz işbilmezlik ama yeni yönetimin hamlelerinin pek çoğu yanlış. açık söyleyeyim eğer selçuk inan transferi ve galatasaray basket takımının durumu olmasaydı, bugün galatasaray taraftarının çok ama çok büyük bir çoğunluğu kazan kaldırmaya başlamıştı.
sportif direktör-koordinatör ya da sıfat olarak her ne boksa, oraya getirilen adamların ortak özelliği suratsız, sevimsiz, istenmeyen adamlardan oluşması gerekiyor sanki.
hayır, şunu hakikaten anlamıyorum. bülent tulun, kulüpte görev alır, sonra bir bakmışsın yorumcu olmuş, bir bakmışsın gazeteci olmuş, bir bakmışsın sportif koordinatör. bir adamın bu kadar işi olur mu lan! ayrıca galatasaray'da yönetici olmuşsun, sonra yorumculuk nedir.
ya her şeyi geçtim, parmak arası terlikle transfer pozu verdiren yöneticinin geçmişini sikeyim. köy hizmetleri spor'a çevirdiler koskoca kulübü. parmak arası terlikle imza töreni olur mu? kimse uyarmaz mı "evladım olmaz böyle" diye. lan askerlik hatırası fotoğrafında bile üstüne başına bir bakarsın. milletin tatile geldiği, parmak arası terlikten belli oluyor.
bir adnan sezgin, bir bülent tulun diye kasmasınlar, ikisi aynı anda görev alsın. vay anasını satayım, fanteziye bak sen! bunların ikisi bir arada daha bir etkili, daha bir sikici olurlar. zaten ikisinden, bir tam adam ancak çıkar. çıkar mı, şüpheliyim...
az kaldı az, river plate'i daha bir yakından takip etmek lazım tam şu aşamada. bu kadar aptalca hamleyle sonumuz ya kayyum ya kümedir...
---------------------------------alıntı-----------------------------------
kaynak :
http://lucarelli-breitner.blogspot.com/...tulun-guclerini.html