hakkinda bu kadar entry girilince birsey oldugunu zannettigim eski kaptan ve defans oyuncusu. bir baktim, meger sports digitale mi ne o kanala gitmis. futbolculugunaki emegine lafim olmaz ama teknik direktor olarak bizi calistirdigi yarim sezon bende tum saygisini kaybetmisti. ben kimim dersen sen de haklisin ama madem burasi hur bir platform o zaman biz yazalim isteyen okusun:
kendisi 2008-2009 sezonu ortasi kocaelispor’dan 5 yiyince gonderilen
michael skibbe yerine goreve gelmisti. hatirladigim kadariyla basta lincoln olmak uzere, kewell’a, milan baros’a ve diger yabancilara mobbing yapmis, yabanci oyunculari her firsatta ya oyundan cikarmis, ya da yenilgi sonrasi tribunun onune atese atmisti. eski takim arkadaslari ve yerli oyunculara ise her firsatta cifte standard gostermisti. burada sıkintı o oyunculardan ne hasan sas eski hasan sas’ti, ne de surekli kewell yerine oyuna soktugu mehmet guven galatasaray kalibresinde bir orta sahaydi. arda turan desen daha o yillarda 22 yasinda takimin ali kiran baskesen’i olmaya baslamisti. belki de onu zehirleyen surec bulent korkmaz’in bu tutumuyla baslamisti. onu gectim, daha gelmeden uc ay once yorumcu olarak yer aldigi hertha berlin uefa grup macimizdan hemen once bu takimda arda var niye lincoln kaptan olarak cikiyor - ki lincoln sorunlu morunluydu belki ama en formda oldugu donemdi ve kaptanligi da hak etmisti - diye takim ici dengeleri etkileyen aciklamalar yapmisti. giderayak da mustafa sarp’i bize kitlemisti. kendisinin en buyuk destekcisi de “objektif” olmasiyla bilinen “kucuk” hakan’di.
* tabi stratejisi bizi aragones’in fenerbahce’sinin bile gerisinde lig 5.si yapmisti. o sezon inanilmaz form tuttugumuz, kadikoy’de kupa kaldirma hayalimizin oldugu uefa’da ise bordeaux sonrasi hemen ertesi tur hamburg’a elenmistik.
evet skibbe doneminde sıkıntılar vardi, disiplinsizlik surekli tartisiliyordu, puanlar kaybediyoduk belki ama cok guzel ataklar, organizasyonlar yaparak maclar kazaniyorduk. ders diye okutulacak goller atiyorduk. bulent korkmaz geldiginde ise iki pas yapamayan takim haline gelmistik. hele eskisehirspor maci vardi. goz kanatti. neredeyse bir devre 10 kisi oynayan eksisehirspor’a evimizde 1-0 kaybetmistik. sonra yine rezilleri oynadigimiz ligden dusmesi kesinlesmis hacettepespor maci. onu da 2-0 kaybetmistik. sonra ustune besiktas’a da inonu’de yenilip neredeyse adamlarin sampiyonluk kutlamalarina mesale yakmistik.
bir teknik direktoru basarili yapan bir ozellik de takim icinde yildiz da olsa, alt yapi oyuncusu da olsa, yedek de olsa dengeleri iyi kurup takimi birlik haline getirebilmektir. oyunculara takim oyuncusu olmayi asilamaktir. yani otorite kurmaktir. ama bu oyle dengesiz otorite kurarak, bazilarina mobbing digerlerine ayricalik saglayarak olamazdi. korkmaz da bunu yapmaya calisinca zaten dagilmis takim iyice lige havlu atti. bulent korkmaz henuz o donanima ve tecrubeye sahip olmadan, ogrenmeden, tecrube edinmeden bir
kalli, bir fatih terim olmaya calisti. ayni hataya igor tudor’da dusmustu. ama bakiyorsun ote yandan 2015-16 sezonu yerin dibine soktugumuz hamza hamzaoglu bile sneijder’le, burak yilmaz’la, selcuk’la, umut’la bize 2014-15 sezonunun sonunda dorduncu yildiz taktirmisti. ustelik 2014 dunya kupasinda sneijder ile ilgili acik elestirilerine ragmen, sneijder’den en iyi verim alarak yapmisti bunu.
yani belki bulent korkmaz oyuncu ayrimi yapmak yerine takim icinde birligi beraberligi saglasaydi o sezon uefa finalinde luce’nin shaktar’iyla veya mesut’lu werder bremen ile biz karsi karsiya gelecektik.