• 14
    söz konusu dönemin 3. ya da 4. senesiydi. iş arkadaşım yine galibiyetle geçirdiğimiz bir hafta sonunun ardından ilk işgünü kuruma gelen galatasaraylı, emekli öğretmen bir abimize;
    - hocam, nasıl yendik ama? dedi. hoca'nın arkadaşa verdiği cevap adeta o dönemin bir kaç cümlelik özetiydi.
    - inan galatasaray yenmiş, yenilmiş umrumda değil artık. ben galatasaray'ın maçı olduğunda tv nin karşısına geçiyorum ve o muhteşem futbolun tadını çıkarıyorum. yenilsek bile mutlu gidiyorum eve...
  • 30
    terim belgeselini izledikten sonra da yine niye bittigini tam olarak anlayamadim. faruk süren "2000 mayis ayi sonunda hocayla bulustuk ve 2000-01 kadrosunu konustuk" diyor. sonra muhtemelen hocaya fiorentina'dan teklif geldi, o da bunu baskana iletti ve yonetim de "peki buyur git o zaman" dedi. turk futbolunun en muhtesem donemine yakisacak, guzel bir final bence. yine de belgeselde iyi aciklanmamis, mesela hocaya fiorentina ilk ne zaman ve nasil yanasti acaba...
  • 16
    (bkz: asr-ı saadet)

    bu dönem için söyleyebileceğim tek şey var. 95 yıllık galatasaray tarihi’nde -ki 113 yıl oldu hala aynı durum geçerli- yaşanmayan, yaşanamayan mutluluklar, elde edilmeyen, hala elde edilemeyen başarılar gerçekleşti. hayatımızın erken döneminde, bu başarıları yaşatan, alıştıran, emeği geçen herkesten allah razı olsun. sonrasında kimi karakterlerin aslında bu dönemin parçası olmayı hiç ama hiç hak etmediklerini görsek de konumuz bu değil. hoca’yla tanışma fırsatı yakaladığım ilk anda kendisine söylediğim de aynen bu oldu. her şey bir yana, bir çoğumuza daha gençlik hatta çocukluk dönemlerinde bu olağanüstü günleri yaşatan kadronun mimarı olduğu için kendisine sonsuz teşekkür ettim.
  • 12
    benim için üçüncü fatih terim döneminden biraz daha değerli bir dönem. birinci fatih terim döneminin sonunda yaşadığımız o muhteşem günler her galatasaraylı için efsane olsa da üçüncü fatih terim dönemi ve öncesindeki o yıkılmışlıktan ayağa kalkma, masaya yumruğu vurma, 4 5 2 sistemiyle rakipleri sahaya hapsetme hali var ya, anlatılmaz yaşanır ki, yaşadığınız zaten.
  • 31
    bitiş nedenini olayların içinde olmayanların anlamakta zorluk çekeceği dönem.

    1996 yılında başa geçen faruk süren yönetimi a milli takım teknik direktörü fatih terim ile 4 yıllık sözleşme imzalar.

    2000 yılına girildiğinde takım ligde geride kalan 3 sezonu da şampiyon tamamlamış ve açık ara dördüncü şampiyonluğa koşuyor, 2 süper kupa, 1 türkiye kupası almış, 1998-99 sezonunda şampiyonlar ligi'nde çok sükseli bir sezon geçirmiş ve avrupa dahil 3 kulvarda da emin adımlarla ilerlemektedir.

    kamuoyunda 2000 yılının ilk periyoduna damga vuran iki şey vardır; cumhurbaşkanı süleyman demirel'in dolmak üzere olan görev süresi ve galatasaray teknik direktörü fatih terim'in bitmek üzere olan sözleşmesi. kaderin cilvesi ki ikisi de mayıs ayında çözümlenmiştir.

    eh uefa şampiyonluğu ve firesiz 4 sezon şampiyonluk bizim ülkemizde eşi benzeri görülmemiş şeyler olduğu için fatih terim bir anda altın değerinde bir teknik direktör haline geldi. ama tabi edirne'nin batısı ve ötesi için durum farklıydı. onlar terim'i daha yeni tanıyor ve bir türk'ün kendi ülke takımı ile yakaladığı başarılar şaşırtıcı geliyordu. terim acaba "one season wonder" mıydı? örneğin tarihin en büyük takımlarından milan, terim'in kendini biraz daha kanıtlaması için onu radarına alsa da gelecek sezon için pas geçiyordu. nisan 2000'de bugün transfer sezonlarındaki o kabak tadı veren duyumcu söylentilerine benzer şekilde her gün "terim gidiyor", "terim kalıyor", "terim'e x takım kancası" şeklinde haberler çıkıyordu.

    iki buçuk yıllık başkanlık kariyerinde 3 galatasaray şampiyonluğu gören fenerbahçe başkanı aziz yıldırım fatih terim'e teklif yapar. paranın her kapıyı açacağına inanan yıldırım galatasaray'da aldığının üç katı bir para teklif eder fatih terim'e. terim galatasaray'da kalmayacak olsa bile sarı kırmızılı camia ile özdeşleştiğini belirten bir yazılı açıklamayla fenerbahçe başkanının teklifi reddeder. aziz yıldırım da rotayı a milli takım teknik direktörü mustafa denizli'ye çevirir.

    mayıs ayında galatasaray hem uefa kupası şampiyonu, hem türkiye kupası şampiyonu, hem de üst üste dördüncü kez lig şampiyonu olur. uefa şampiyonluğu sonrası tbmm'ye davet edilen terim, anap meclis grup toplantısında mesut yılmaz'ın davetlisi olarak kürsüye çıkar. mesut yılmaz terim'in galatasaray'da kalacağını ilan eder. ama terim konuşmasında renk vermez.

    fatih terim fakir bir yaşamdan gelerek zengin olmuş biriyken galatasaray yöneticileri anadan, babadan zengin kişilerdir. ve geride kalan 4 yıla çoğunlukla aralarındaki bu çatışma damga vurmuştur. terim'i dışlayan ve "ayakkabılarının topuklarına basarak gezmesine" kadar farklı şekillerde eleştiren "papermoon aristokratları" ile kendini üstün biri olarak kabul ettirmek için, dokunulmaz olmak için agresifleşen ve başarılı olmayı hayat memat meselesi haline getiren "adanalı fatih"in çatışması.

    fatih terim yöneticilerden "lütfen kal" demesini beklerken yönetim gidebileceğine inanmayarak "gidebiliyorsan git de görelim" kafasındadır. 18 mayıs 2000 ve 31 mayıs 2000 arasında terim ve yönetim arasında "bak giderim ha" - "git de görelim" iddialaşmaları yaşanır ve takvimler hızla sözleşmenin biteceği 31 mayıs 2000'e ilerler.

    sadece tbmm ziyareti sonrası anap genel başkanı ve başbakan yardımcısı mesut yılmaz'ın araya girmesiyle 24 mayıs 2000 gecesi faruk süren'in beylerbeyi'ndeki yalısında 7 saat süren ve terim'in hagi'nin gönderilip yerine zidane'nın alınmasını istediği o meşhur toplantı yapılır.

    fakat akabinde ne süren alttan alır, ne terim alttan alır. neticede fatih terim'in 31 mayıs 2000'de sözleşmesi biter ve terim 1 haziran 2000'de uefa kupası zaferine rağmen kendisine gelen teklifler içinde en iyisi olan fiorentina'ya imza atar.

    böylece birinci fatih terim dönemi neden bittiği anlaşılamayan bir şekilde son bulur.
  • 22
    galatasaray'ın şampiyonluklarda dört sezonun üçünde beşiktaş'la çekiştiği dönem.

    zaten doksanlarda fenerbahçe çok silikti.

    1996-1997

    1) galatasaray 82 puan
    2) beşiktaş 74 puan

    1997-1998

    1) galatasaray 75 puan
    2) fenerbahçe 71 puan

    1998-1999

    1) galatasaray 78 puan
    2) beşiktaş 77 puan

    1999-2000

    1) galatasaray 79 puan
    2) beşiktaş 75 puan

    yani fatih terim beşiktaş'ı tokatlamaya alışkındır.
  • 17
    90'lı yıllar zaten 80'lerin ortasında doğmuş bir galatasaraylı için rüya gibiydi. her sene muhakkak bir başarı vardı. en kötü sene souness sezonuydu orada bşle bayrak dikme olayı gerçekleşti. hakan şükür benim galatasaraylı olma sebebim. çocukluk kahramanım. ama o dönem eğer imparator'un arkasına birisi yazılacaksa büyük kaptan ilk sıraya yazılır.

    devre arasına dokuz puan geride girmiştik. hiç unutmam, hani kamp raporları olur ya erman toroğlu yazmıştı. bu galatasaray acayip çalıştı, çok iyi geliyorlar dediydi. dediği gibi oldu. nasıl maçlar oluyordu ilk sene. acayip golcü br takım. 38 gol attı adam. 38. rahat 40 atardı ama bilerek atmadı.

    hasılı herkesin tek tek, çok büyük emeği var o dönemde. herkesin. ama şurası açık fatih hoca olmasaydı böyle bir dönem olmazdı. geriye kalan herkesin yeri dolardı. ya da idare edecek kadar dolardı. ama fatih hoca olmasaydı o başarılar olmazdı.
  • 26
    galatasaray acisindan terim'in en basarili dönemidir. kendi kariyeri acisindan ise ikinci siradadir. milli takimi euro 96'ya götürmek, bir turk takiminin uefa kupası almasindan daha buyuk olaydir. iste terim'in ne kadar büyük hoca oldugu da burda ortaya cikiyor. turk futbol tarihinin en onemli kirilma noktalarinin basarisinin sahibi. bir daha terim kariyerinde bir hocayi bu takim zor gorur.
  • 23
    galatasaray için de fatih terim için de özellikle bu aralar sık sık kullanılan 'eski günlerini mumla arıyor' tabirindeki 'eski gün' öznesi. bu tabiri kullanmaya bazı yazarlar 'ne yani galatasaray, şimdi galatasaray değil mi? galatasaray, her zaman galatasaray'dır' vb. nedenlerle çok kızıyor ama benim için aynı zamanda 'galatasaray'ın galatasaray olduğu yıllar, zamanlar' yani 'avrupa fatihi' olduğu zamanlar aynı zamanda.
  • 9
    sağlam bir jenerasyonun yanına büyük fedakarlıklarla yapılan nokta transferle şekillendirilen efsane bir kadronun, muhteşem bir organizasyon sonrası türkiye'de başarı çıtasını kendi taraftarı dahil herkesin aklını alacak kadar yükselttiği dönem. hayal meyal bile olsa hatırlayabilen her galatasaraylının tereddütsüz "hayatımın en güzel dört yılı" diye atlandırdığı 4 senelik bir süreç. doğum sancıları aranırken 1990'ların başına, hatta 1980'lerin sonlarına kadar inmek mümkündür. ardı ardına gelen olumlu hamlelerle olgunlaşıp bu dört senede yukarı doğru pike yaparak türkiye sınırlarını aşan bu sistem, deyim yerindeyse kendi sonunu hazırlamıştır. zira şimdilerde bir beden eğitimi öğretmeninin ağzından düşmeyen "psikolojik üstünlük" öylesine bir hale gelmiştir ki, özhan canaydın'ı seçerek altına dinamit koyan galatasaray'a üstün çabalarına rağmen yaklaşık bir 10 sene sonra kısmen dengelenebilmiştir. bir-iki sezon daha devam etse idi türkiye'de futbolun yasaklanmasına bile sebep olabilirdi, öylesine hayvani bir dönemdir işte...
App Store'dan indirin Google Play'den alın