• 6
    sevgili günlük,
    bu aralar acayip mutluyum.
    futbol takımımız inanılmaz gidiyor, elemtere fiş kem gözlere şiş. bir lincoln var, sanırsın insan değil başka bir şey. bermuda şeytan üçgeni filan yapıyorlar sahada. avrupa'da iyi gittik, metalist diye bir takım gelip işleri bozmasa lider olarak gruptan çıkacaktık ama olsun. uefa kupası için maç sayıyoruz, 9 tane kaldı, inşallah o kupa ikinci kez bizim olacak. ligde de işler iyi gitti son haftalarda, zirvenin hemen yakasındayız ve şampiyonluğun en büyük adayıyız.

    basketbola gelince, engelsiz aslanlarımız dünyanın bir numarası oldu, onlara ne denilebilir ki? yazalım tarihe desek sığmazlar.

    erkek takımımız malesef avrupa'da pek gülemedi ancak ligde liderlik koltuğunu zorluyor. efes maçını kaybettiler ama aslında iyilerdi o maçta da.

    dişi aslanlarımız avrupa'da teker teker deviriyor tüm takımları. onları avrupa'da kupa alırken seyretmeyi çok istiyoruz bu sene, onlar da istiyor, eminim. hele bir ışıl alben var ya, galatasaraylı ruhu fışkırıyor kızdan oynarken.

    he bir de günlük, bugün sözlüğümüze tam 10 sayfa entry girildi. bu yüzden de mutluyum. iyi ki sarı kırmızı yız be günlük, mutluluğu ezberlemişiz.
  • 16
    sevgili günlük,
    benim için çok ilginç bir gün olmasından mütevellit 21 eylül 2003 galatasaray fenerbahçe maçının olduğu günü anlatmak istiyorum sana.

    maç sabahı uyanır uyanmaz formamı giymiştim. o sırada ev hayatının düzgün işlemesinden sorumlu ev personeli* uyanmamı fırsat bilip beni alışverişe gönderdi. hagi10 efendi 2 ekmek, 1 süt dedi bana.* big boss'a karşı gelmek olmazdı tabi. görevimin bilincinde yola koyuldum ve vakit kaybetmeden markete gittim. elime tutuşturulan listeyi eksiksiz alarak paraları fütursuzca savuruyordum. alışveriş bitiminde kasiyer kıza yazdığımı da itiraf ediyorum buradan. yüz vermemesinden anladığım kadarıyla fenerbahçeliydi. herneyse zaten tipim değildi.*
    galatasaray formasının verdiği gazla göğsümü gere gere yürüyordum sokaklarda. akabinde "laaaayn gel bakayım buraya" diye bir ses sırayla çekiç, örs ve üzengimi titreştirdi.* bir grup denizlispor taraftarı güzegahımda toplanmışlardı.** denizlispor cezası nedeniyle o günkü buraspor maçını izmir atatürk stadı'nda oynayacaktı. kalkacak otobüsü beklemek için oradalardı büyük ihtimalle. yaklaşık 100-150 kişilik bir grubun içinden gelen sesti yani o. gayet sakin bir şekilde yanlarına doğru yöneldim.
    o "llaaaayn" diye böğüren alien tekrar "gel bakayım" dedi.
    hagi10 : efendim?
    alien : sen nerede oturuyorsun?
    h : çınar'da.
    a : hayır nerede oturuyorsun?
    h : çınarda birader, hemen şu arka tarafta.
    a : hayır onu sormuyorum. tam olarak nerede oturuyorsun?*
    h : atatürk caddesi.
    a : ya hangi şehir lan?*
    h : e denizli.*
    a : o zaman ne lan bu üstündeki istanbul takımı forması?

    o son soru sırasında alien'ın bir arkadaşı da sigara izmaritiyle formamı deliyormuş. farkında değildim tabi. herneyse bu taraftar demeye dilimin varmadığı çapulcu sürüsündeki alien; o son soruyla birlikte tokadı* suratıma yapıştırmıştı. işte o an galatasaray'ım için karıştığım ilk kavgaydı. sinir katsayısımın* tavan yapmasıyla birlikte cebimdeki kalaşnikofu çıkartıp 150'sini de kurşuna dizdim. sonra tanıdığım bir dövmeci arkadaşın yanına gidip bayrampaşa ceza evinin haritasını vücuduma bir aslan resmi içinde işlettirdim. şimdilerde bu entr... tamam sustum.
    herneyse yediğim o tokadın akabinde sinirle 2-3 tane de ben savurdum. tabi geri tepti hemen. bir hayli korkak tipler olmasından dolayı verdiğim bu karşılık işe yaradı. allah ne verdiyse saldırmak istedim. gelgelelim 150 kişi be abi. hayır linç edilmeyi falan geçtim. öğleden sonra maç vardı onu kaçıramazdım. geriye doğru 2-3 adım attım. yerden poşetleri aldım. arkadaki predator'lardan biri "rahat bırakın lan çocuğu" deyince hayatım kurtulmuşcasına rahatladım.*
    seri adımlarla hiç sesimi çıkarmadan küfürler eşliğinde oradan uzaklaştım. hayır anlamadığım nokta denizlispor seyircisi türkiye'nin en centilmen seyircilerinden. tel ilk denizli'de kalktı, seyircileri maça çekirdek yemeye geliyor zaten. denizlispor yönetimi bu çapulcuları niye besliyor anlamıyorum.(bu iki grubu denizli'de istediğine sorabilirsin günlük. herkes aynı şeyi söyleyecektir.)
    herneyse... eve vardığımda ev ahalisine bir şey belli etmedim. sinirimi en çok bozansa formanın sırtındaki delik olmuştu. hırsımı bir şeylerden çıkarmalıydım. malum maçı bekledim. güzel bir galibiyet her şeyi unutturabilirdi bana.
    maç hiç istediğim gibi gitmedi. bir türlü öne geçememiştik. maçın son dakikalarında verilmeyen buz gibi penaltımızdan sonra benim kayışın koptuğunu hatırlıyorum. hayatımda duymadığım, o an orada uydurduğum, kin ve nefret dolu küfürlerin hepsini soluksuz ve şuursuz bir şekilde muhittin boşat'a ve fenerbahçe'ye saydırıyordum. ses tellerimi o kadar çok zorladığım sadece 2-3 olay daha olmuştu hayatımda.** ses tellerini zorlamak demişken; adnan polat'ın "saat kaç?" diye soruşları sırasında sesini denizli'den duyduğumuzu söylemek isterim. o günkü kalabalığı, denizli ve galatasaray seyircisinin ortak kutlamalarını hatırlıyorumda... hey gidi hey... herneyse diyeceğim şudur ki; bir gün düşman gibisin, bir gün dost... hep çıkar ilişkisi... ha bir de; özür dilerim muhittin boşat. işin içine aileni karıştırmak istemezdim. sadece düdük ve senin makatınla ilgili olan küfürlerim için özür dilemiyorum ama.

    hayat ne garip di mi sözlük? çelişkilerle dolu. insanlar da hayat gibi çelişkilerle dolu. ama benim hayatımda çelişki duymayacağım tek nokta içimdeki galatasaray aşkı be günlük...
  • 31
    sevgili günlük;
    bugün biraz geç uyandım geceleyin uefa kupası serüvenini izlerken anca dortmund maçına kadar uyanık kalmayı başarabildim sonra uyumuşum, zor da olsa uyandım saçlarım lucescu ve veninson'un saçlarının karışımı gibi olmuş, sanki monaco'ya 35 metreden gol atmış gibi sol bacağım ağrıyor, aynı ağrıyı halı sahada sahanın ortasına bayrak dikme taklidi yaparken de yaşamıştım, bakkala gittim ekmek almak için, isviçreli olan bakkala geçen günden kalan 3 liralık borcumu 5 lira olarak ödedim, adam bir poşet vermiş sanki metin oktay şut çekmiş poşete, delik deşik olmuş poşet, hagi'nin süper kupa maçında altın golü atan jardel'i kucaklaması gibi kucakladım ekmekleri eve geldim, show tv reklamlı formamızdaki kırmızı gibi kan kırmızı bir kuşburnu çayı içtim, güzel bir kahvaltı yaptım, enerji depolamıştım, milan maçında 90. dakikada pres yapan galatasaraylı oyuncular gibiydim, kaçan otobüsü juventus maçında suat kaya'yı kovalayan ümit davala gibi kovaladım, en sonunda okula geldim, suratı selçuk yula'ya benzeyen müdürü görmemle yolumu değiştirmem bir oldu, müdür öğrencilere hagi'nin şampiyon olduktan sonra yaptığı, saçları 3 numaraya vurdurma konusunda öğrencileri ikna etmeye çalışıyordu, sınıfa geldim, fizik hocasına bir topun en fazla kaç defa falso alabileceğini sordum daha sonra cep telefonumdan hagi'nin a.bilbao maçındaki golünü seyrettirdim inanmadı ve bunun bir bilgisayar hilesi olduğunu topun o kadar içe doğru falso alamayacağını söyledi, zaten beden eğitimi öğretmeni de hiçbir kalecinin arkası dönükken kurtarış yapamayacağını söylemişti, o'nu da inandırmamıştım, psikoloji hocama bazen yapılan sinerji ile olayları etkileyebildiğimi hatta bunu en son denizli'de yaptığımı söyledim bana pek inandı gibi gelmedi açıkçası, matematik dersinde 7>6 olduğunu bazı arkadaşlarıma anlatamadım anlamak istemediler, bazısı ise 12 gol attıkları takıma 8 gol atan başka bir takımı suçluyor ve jimlastik duruşundan filan bahsediyorlardı o duruş "şıpagat" filandır diye düşündüm, okula sivas'tan gelen şımarık çocuk ise sürekli öğretmene yalakalık yapıyor öğretmenin siyasi duruşunu kullanıyor diğer öğrencileri ispiyonluyordu sadece 7'nin 6 dan büyük olduğunu anlamayan çocuklarla görüşüyordu bu sivastan gelen arkadaş, derslerinin neden bu kadar iyi olduğunu ise dini inancına bağlıyor, reina'dan laila'dan örnekler veriyor çoğu zaman ise boş konuşuyordu, okul artık sıkıcı geliyordu bazı öğrenciler hürriyet gazetesinin yaptığı gibi saçmasapan şeylerden bahsediyor, acaba fenerbahçe'de messi ve ronaldinho yanyana oynar mı diye tartışıyorlardı, hatta yabancı dil bölümünden "r" leri söyleyemeyen birisi "how much ronaldinho" diye söyleniyordu, kalli disiplinindeki milli güvenlik öğretmeni sözlüye kaldırıyor sorduğu sorularla 16 dakikalık uzatmayı bekleyen gerets'in yaşadığı stresini yaşıyordum, 6'nın 7'den büyük olduğunu iddia eden arkadaşlar sırayla sözlüye kalkıyor ve 5 soruyu da bilemeyip 0(sıfır) çekiyorlardı sivastan gelen arkadaş bu duruma bozuluyor ve asker selamı verip ağlıyordu, okul gazetesinde görevli arkadaşlar sürekli benden bahsediyor başarılarım hariç tüm kusurlarımı acımasızca yazıyorlar hatta bu haberi yazan tweaty t-shirtlü çocuk daha sonra zengin bir adamın kızıyla evlenecek gazeteci değil de "damat" olarak anılacak bu gidişle, nihayet okul bitti, gömleğimi çıkarıp prekazi formamı giydim, mahallede ufak bir 5'te devre 10'da biter çevirdim ve maçı 6-2 kazandık, yalnız 6-1 olduktan sonra 2.golü atan rakip oyuncu tufan'ın sus işaretine çok güldük bi anlam veremedik, zaten tufan'a geçen sene hindiyle oynarken horoz saldırmıştı, 6-2'lik skoru gören mahalleli 1.turda elenen manchester'lılar gibi şaşkındı, bende yavaş yavaş eve gidiyordum yolda 26 senedir sınavlara giren ve kazanamayan azize ile karşılaştım, hala mahallenin en zengini bizim ailemiz diyordu, hatta birde "ben artık sınavların masa başında kazanıldığını öğrendim" gibi ilginç birşey de söyledi bi anlam veremedim. eve geldim girişte büyük metin oktay'ın posterini düzelttim, arda ile ışıl'ın düğün davetiyesi gelmiş onu gördüm mutlu oldum, çünkü birbirlerine çok yakışıyorlardı, televizyonu açtım galatasaray tekerlekli basketbol takımı 10. kıtalararası şampiyonluğunu kazanıyordu, gururla izledim sonra yatağıma uzandım duvarda metin oktay, prekazi, gheorghe hagi, arda turan, harry kewell posterini seyrettim bir süre, son olarak türk telekom arena stadına ait kombineme baktım ve dünyanın en şanslı taraftarı olduğumu bir kez daha anladım.
  • 25
    hala galatasaray sözlük'te bir karmam yok sözlük. bu bende bir umutsuzluk yaratsa da gsuserlardan hala çok şey bekliyorum. durmak yok yazmaya devam.
    bugün 19 mart 2009 galatasaray hamburg maci'nın bilet fiyatlarının öğrendim günlük. içime oturdu valla. olsun galatasaray'a herşey feda olsun. hep destek tam destek. yerimizi alacağız maçta.
    6 mart 2009 galatasaray bursaspor maci'nda bol gol bekliyorum.
    tekrar yazana kadar hoşçakal günlük.
  • 36
    güne kahveyle başladım, ağzım kuru zihnim açık. bir de sigarayı bıraksam kimse tutamaz beni artık.

    şarkının da dediği gibi, güne kahveyle başladım. yaklaşık 10 saatlik bir uykunun akabinde, gözlerimi zorla açarak uyuşuk uyuşuk yataktan kalktım. hani kendimi kötü hissetmesem, yatar uyurdum yine. 15 saati bulurdu bu uyku süresi. yüzümü yıkadım, yarı ayılmış halde mutfağa geçip ısıtıcıya biraz su koydum. üçü bir arada nescafé'yi de fincana döktüm. fakir insanım ben, öyle filtre kahve falan alacak param yok. üçü bir arada paklıyor beni. ayılmaya çalışırken, ısıtıcı suyun kaynadığını belirten bi sesle olayı sonlandırdı. suyu fincana döktüm, iyice karıştırıp mutfaktan odama doğru gelirken bir yudum hüplettim. "eeeaahh sıcakmış anasını satim" diye söylene söylene bilgisayarın başına geçtim. "ulan kesin transfer yaptık, şimdi açarım sözlüğü millet sevinçten havalara uçuyordur" düşüncesiyle sözlük sayfasını açtım. kahvemden bir yudum daha aldım, sıcaklık insani seviyelere düşmeye başlamıştı. kullanıcı adımı yazdım, şifremi girdim. yanlış kullanıcı adı ya da şifre ifadesi çıktı karşıma. hala uyanamamış bünye, şifresini girmeyi bile becerememişti. bir daha denedim, başardım. sol frame denen şeye çevirdim gözlerimi.

    kim kallström başlığını gördüm, ikinci sırada duruyordu. kim kallström (9) ifadesi öylece bekliyordu. aha, dedim; galiba yeni açıklanmış, akşama 3 haneli sayılara varan entryler döşenir oraya. sonra ilk sıradaki başlığa kaydı gözüm. abdul kader keita (73)... hayırdır inşallah düşüncesiyle açtım başlığı, ilk entryyi okudum. bi' daha okudum. bi' daha okudum. şaka yapıyorlar ehere mehere diyerek resmi siteyi açtım. girişteki reklamı geçerek son haberlere ulaştım. ulaşmaz olaydım. şaka yapmıyorlarmış lan düşüncesi oluştu önce, olayı idrak edemedim. idrak yolları enfeksiyonu bu olsa gerek.

    başlığa girdim, bütün entryleri okudum şuursuzca. ben entryleri okurken, kahve de masanın üzerinde soğuyordu. iki üç yudum içebilmiştim sadece. ağzım kuruydu, zihnimse hala kendini toparlayamamıştı. yavaş yavaş anladım olayı, keita gitmişti ciddi ciddi. katar'ın bilmem ne takıma, 8.150.000 euro + 200.000 euro alacağından vazgeçmesi karşılığında satılmıştı. başlıktaki 73 entryyi okuduktan sonra, birkaç saniye öylece bakakaldım. fincanı alıp ağız dolusu bir yudumu mideye indirdim. fincanı masanın üzerine bıraktım.

    oysa keita benim için bambaşka anlamlar ifade etmişsi sene boyunca. tamam, takım oyununa yatkın değildi; ama keita, keitaydı yine de. sağ kanattan yardırıp üç adamı peşine takmasını sevmiştim keita'nın. ne bileyim, at topu fink'e taktiği, at topu keita'ya demekti benim lisanımda. attığı gol sonrası taklalarını sevmiştim anasını satim. keita başkaydı be! topu bilmem kaç metre önüne atıp, ayrıl da gel oğlum diyerek at gibi koşmasına hayrandım ben onun. içime işlerken melodisini katlanılabilir kılıyordu bu adam. keitaydı işte lan, bambaşkaydı.

    fenerbahçe maçında, carlos'un maç boyunca kendisiyle uğraşmasına sinirlenip, düşerken yumruğu indirmekti keita. içimden geçenlere tercüman olmaktı o an. o, carlos'a yumruğu attığı an, maçı izleyen herkesin "ooouuuuvvv" tepkisi vermesiydi. ağır çekimlerde, attığı yumrukta "oley" çekmekti keita. yaptığı şey doğruydu demiyorum elbette; ama o an başkaydı be abi. o an keita binlerce galatasayaylının hislerine tercüman olmuştu işte. keita bizden biri gibiydi benim için.

    bu düşünceler içinde, iki yudum daha çektim fincandan, buz gibi kahveyi mideye indirdim.

    şimdi saçma duygular içerisinde bu entryyi yazıyorum. bombok bir haldeyim, güne boktan bir başlangıç yaptım. kirli fincan klavyenin yanında duruyor, arada bakışıyoruz. güne kahveyle başladım, ağzım kuru, zihnim kapalı. ben böyle işin içine edeyim kamuran. keita gitmiş lan! yerine kim gelir, ya da biri gelir mi düşünemiyorum. ama bu gönül keita'yı aslantepe'de görmek için yanıp tutuşuyordu. seyirci desteğiyle müthiş gaza gelen keita'yı, 52.000 kişi önünde döktürürken görmek istiyordu. her şeyi geçtim, en çok bu koydu işte.

    sahi, şimdi sabri ne olacak bir de bu var. adam keita'yla oynarken rahat hissediyordu kendini, daha iyi işler çıkarıyordu. sabri'yle yine öyle iyi anlaşacak biri daha gelir, değil mi? kendimi kandırmıyorum ben, öyle değil mi?

    ulan fenayım be, harbiden bak. üçü bir arada'nın allah cezasını versin.
  • 22
    sevgili günlük, "sana söz yine baharlar gelecek" demiştik ya... aylardan mart, bahar ayı, biz hala uefa'da yolumuza devam ediyoruz futbol takımımızla. aslan kızlarımız da eurocup women'da yarı finale kaldı. inşallah 19 mart'ta futbol takımımız ile çeyrek finale kalışımızı ve dişi aslanlarla da finale yükselmemizi bir arada kutlayacağız.
    edit: kendi imla hatasını kendi bulan psikopat yazar.
  • 12
    özledim ulan cimbomum özledim. böyle haftasonu olmaz olsun. yok... lincoln de yok, arda da yok, kewell da yok, sarı yok kırmızı yok, gol yok, 3-5-2 yok, 4-3-1-2 yok, gollerine bok atan yok, "sektirdi!! vurun!" yok. varsa yoksa transfer... metin gelecekmiş, ümit'le restleşmeler... yersen haberleri. aslantepe fotoğrafına dönüp dönüp bakıyorum. çok güzel olacak be günlük. olimpiyat stadı gibi hayvani ama ali sami yen gibi kompakt, boğucu. ah geçse şu üç beş gün ara mı neyse artık da kavuşsak sana. peşindeyiz desek, üçlü çeksek, yürüyoruz desek, kolay mı?! desek... kendimi oyunlara verdim be günlük. cimbom aşkımı pes'de yaşatıyorum. süper patch de indirdim tezahüratlı falan. oda ali sem yen oldu şerefsizim. uğur linderoth sakat değiller mesela oyunda. avunuyoruz be günlük, bekliyoruz.
  • 13
    sevgili gunluk,
    istiyorum ki lig 45 takimli olsun, futbol hic bitmesin. cok afedersin ama cimbomsuz gecen haftasonlarinin amina koyayim
    verdim bunyeyi fm* 2007ye. geldim 2033 yilina. takimda bilindik oyuncu kalmadi, bugunun genc yildizlari oldu birer koc, galibiyet serim 27 mac oldu, 56 mactir maglubiyet gormedi takim. ama hic biri zevk vermiyor mac izlemek gibi.
    bunu soyleyecegimi hic dusunmezdim ama fortis turkiye kupasi tek umudum oldu.
    8 ocak gelse diye bekliyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın