resim
Bilal Kısa
Görev:Yardımcı Antrenör
Takım:-
Yaş:41
Uyruk:Türkiye
  • 852
    ya bakıyorum da övenler bile böyle bir çekimser "fena değil ya aslında", "o kadar da kötü değil be" tadında övüyorlar. arkadaş sanırsın fenerbahçe'nin futbolcusu. burada milleti yerli seviciliği ile suçlayıp yabancı sevicinin tillahı olan adamların tepkisinden çekinmeyin allah aşkına. sonra bir şey zannediyorlar kendilerini. baya baya iyi topçudur. kaliteli ve profesyonel bir sporcu ve insandır. takımdaki pas trafiğinin akıcılığına da olumlu anlamda etkileri vardır. galatasaray'a çok yakıştırıyorum. hamit altıntop'a 3 yıl bir bok oynamamasına rağmen tapan adamlar gelmiş oynadığı her maçta katkı veren adamı eleştiriyorlar. ama hamit bayern'de oynadı real madrid'de oynadı ya tabi o istediğini yapar, bizim yabancı hayranı taraftarlarımız herife futbol tanrısıymış gibi sahip çıkar, sonra hamit gider her fırsatta rızık mızık saçmalar bu gazla. beckenbauer triplerine girer. ama açın bilal'in röportajlarına bakın adam efendilikten ölecek anasını satayım. yok yaranamaz. iyiye, iyiyken, "iyi" demesini bilin yahu. bir şey kaybetmezsiniz bu adam galatasaray forması giyiyor.
  • 853
    kendisini övmek konusunda çekingen davranan varsa bence hiç çekinmesin kendisi doğru bir partnerle oynayabilse hücuma katkısı tartışılmaz olacaktır.

    bir de şu vasat konusu var. daha önce de açıklandığı gibi vasat kelimesi kötü manayla kullanılan bir kelime değildir ancak anlam olarak harika karşılığı olmadığı için genel kanı kelimenin kötülüğü işaret ettiğidir. böyle bir şey yok tabi ki vasat kelime anlamıyla ne çok kötü ne de çok iyi yani ortada bir noktada demek. dolayısıyla bilal'in bize gelmeden önce akhisarda gösterdiği performans tabi ki iyi olarak tanımlanabilir ancak bizde aynı etkiyi daha yaratamadığı için vasat deniyor. lig için oldukça yeterli bir profilde ancak avrupa için aynısı söylenebilir mi tartışılır. orta sahada selçuk - (x) ikilisi yerine bilal - jose kullanıldığında daha fazla verim alabileceğimizi düşünüyorum.

    kendisine geldiği günden beri* çoğu kişi hamza kontenjanından diyor ve doğrudur sonuçta akhisar ile galatasaray arasında gömlek farkı var. ama gelmesinde herhangi bir sakınca yoktu sonuçta kendisinin transferi daha çok lig için düşünülmüştü.* aynı şey şu an lokomotif'te top tepen baye oumar niasse için de geçerliydi.*
  • 855
    bilal kısa çok iyi futbolcudur, ama galatasaray futbolcusu değildir. galatasaray orta saha oyuncusu, marketing olacak, sarı kart alacak, oyundan atılacak,taraftarı ateşleyecek, bir iki ve daha fazla çocuğun galatasaraylı olmasına sebep olacak,rakibi ürkütecek,rakip hocayı önlem almaya zorlayacak,eksikliği hissedilecek,oynatılmadığında hocaya küfür edilecek,forması satın alınacak, cezalı olduğunda rakip takım camiası sevinecek, hakem oyundan atmak için kollayacak,yolda gören galatasaraylılar etrafında kümelenecek, evini barkını galatasaraylılar bilecek, takım tatildeyken bile ne yaptığı takip edilecek. uzattım, mevzu melo'ya doğru gidiyor, ben zaten melo'dan sonra hiç bir orta saha oyuncusunu sevemem artık.
  • 857
    yanlış kullanılan doğru transfer. 32 yaşında olduğuna göre lig düzeyinde vereceği katkı maksimum 1.5 sene. bu süre içinde selçuk inan'ın yedeklenmesi ve o bölgenin uzun süreli opsiyonu olacak jose rodriguez'in pişmesinde bir opsiyon olarak kullanılabilirdi, kullanılmalıydı. ilk 11 oyuncusu olarak, üstelik selçuk'un yerine değil onun partneri olarak düşünülmesi hatadır.

    fatih terim de melo'nun yokluğunda ara sıra yapardı bu göbekte 2 teknik futbolcu fantazisini, engin-selçuk falan çıkartırdı. hadi o zaman kanatlar da daha çok işliyor, önde de 4-5-2'ci elmander vardı. şimdi hiç yapmamak lazım bunu.

    ama 4 yıldır selçuk inan'ı ayhan akman, ne bileyim yekta kurtuluş xhemaili falan yedekledi ya, böyle bi adama kadroda ihtiyaç olduğu barizdi.
  • 858
    nasıl başlasam bilemedim açıkçası. acaba dedim bilal'in dünkü maçtaki performansını mı yazsam? yoksa bilal'in teknik özelliklerinden ya da karakterinden mi bahsetsem? bilmem bilir misiniz futbolda "kadife bilek" diye bir tabir vardır. neyse, ben ne yazacağıma karar veremedim. en iyisi dedim öyle bir yazmaya başlayayım da gerisi gelir. sonra aklıma dün okuduğum bir entry geldi. orada bilal kısa'nın 17 ekim 2015 galatasaray gençlerbirliği maçında attığı gol için şöyle bir ifade geçiyordu; "şans golü".

    dün, bilal'in attığı gole şans denilen yazıyı okuduğumda vücudum çok değişik tepkiler verdi. başka bir aleme gittim. demet akalın'ın "çalkala" isimli şarkısını açmışım. istemsiz olarak gülmeye başladım, gülerken aklıma insanoğlunun son yıllardaki hali geldi. sonra bu konuları daha fazla düşünmemek için karşımda sessiz sessiz bira içen arkadaşıma söyledim bunu. "oğlum, bilal'in golüne şans demiş adam" dedim. çocuk da haklı olarak "hangi golüne?" dedi. "bugünkü golüne" deyince "dalga geçmiştir ya" dedi. sonra biraz bu ihtimal üzerinde durdum. ama hayır, dalga geçmemişti. sonra başka arkadaşım geldi yanımıza. bir gelsene diyerek çağırdım ve golü izlettim. video bitince "pozisyon hangisi?" dedi çocuk. "bu kadar" dedim. "sen benle daşak mı geçiyon olum? ne yani, benden bu gole şans dememi mi bekliyon?" dedi.

    velhasıl kelam, eğer bir kişi bilal'in 17 ekim 2015 galatasaray gençlerbirliği maçında attığı gole "şans" diyorsa, ben o kişinin daha önce herhangi bir futbol maçı izlediğinden, izlemişse de o maçlarda herhangi bir golün (gol: futbolda topun tamamının, kale direkleri arasındaki kale çizgisini geçmesi) atıldığından şüphe ederim. eğer futbol izleyicisi ise o kişinin futbol diye izlediği şeyden şüphe ederim. ama eğer gerçekten normal birisi ise ve o gole şans diyorsa bu kişi -kısa ve öz- art niyetlidir. bu art niyet konusuna bir örnek de şu; burada aklı başında olan, kalem gücü olan, yazı yazabilen kişiler bile mevzu bahis olan kendi egoları olunca o kadar art niyetli oluyorlar ki burak'ın penaltı poziyonu için "aslında burak rakibe faul yaptı ama hakemi kandırıp penaltı aldı" diyorlar. eh be kardeşim, el insaf be kardeşim.

    abi bakın, sakin olun, sakin düşünün. neden bu art niyet? bilal üzerinden değil sadece daha genel olarak neden bu kadar art niyetlisiniz? kapak takmışmış. taktırmasaydın kendine kapağı. bilal'i yeterince tanımadan, futbolu yeterince bilmeden buralarda ahkam kesmeseydin. kimse bilal'e bir mesut özil demiyor. ama adam iyi oynadı işte arkadaş. art niyet taşımayan, futbolu az veya çok bilen, ingiliz, ispanyol, alman, türk kim var kim yok dünkü maçı izlesin "sarı-kırmızılı takımın 5 numaralı futbolcusu iyi oynadı, çok da güzel bir kafa golü attı" der. yahu bunu söyleyemeyecek kadar ya da bilal'i bu kadar küçümseyecek, bu kadar aşağılayacak kadar ne düşünüyorsunuz? ayıbını geçiyorum yazık, yazığını geçiyorum ayıp. ne yaptılar size? ne yaptılar sizin beyninize? bir yerlerde birileri komplolar üretiyor siz de buna inanıp kendinize kurban seçtiğiniz futbolcuları çeşitli yollarla aşağılıyorsunuz.

    yine aklıma geldi, yahu adam gole şans demiş ya. golü bilgisayarıma indirdim, "şans golü" diye de kaydettim. ibret-i alem olsun diye bu golü gelen her arkadaşıma izleteceğim. "bu gole şans dediler" diye sunumlar yapacağım. bu golü kendimden sonraki nesillere aktaracağım. ha belki de aktaramam. neden aktaramayacağım biliyor musunuz? çünkü buraya yine öyle şeyler yazacaksınız ki bu gole "şans" demek o diyeceklerinizin yanında devede kulak kalacak. "ya tamam kardeşim sen de abartma" demeyin, çünkü abartmıyorum.

    belki okuyup "ben ne yapıyorum?" dersiniz diye buraya bir şeyler yazıyorum ama bunu da art niyetli okuyorsunuz. rica ediyorum bunu okurken sinirlenmeyin. ben sizin düşmanınız değilim. ben sizin zihniyetinizin, gidişatınızın yanlış olduğunu söyleyen, gece gece bunu yazan bir bireyim. rica ediyorum bunu düşünün.

    saygılar.
  • 861
    herhangi bir maçta sneijder ve selçuk inan ile birlikte sahaya çıkmamalıdır, bu çok net bence. görece kolay maçlarda sneijder'in yerine 10 numara pozisyonunda oynayabilir; ama şampiyonlar ligi veya kritik bir lig maçında sırf bilal 10 numara oynayacak diye sneijder sol açığa hapsolacaksa veya daha kötüsü orta sahanın ortasında oynayıp defanstan top çıkaracağım diye tüm enerjisini harcayacaksa bir zahmet yedekte otursun.

    güzel bir koşuyla şık bir kafa golü attı diye bu kadar övemeye gerek yok. açık konuşmak gerekirse 17 ekim 2015 galatasaray gençlerbirliği maçında ekstra bir iyi oyununu görmedim. benim gibi eleştirenlerin bir çoğu kötü futbolcu demiyor zaten. ben ilk günden beri galatasaray'a vereceği çok bir katkı olacağını düşünmüyorum; umarım yanılırım, umarım çok büyük katkı verir ve mutlu eder bizi. yine de kendi adıma bilal'i 11'de izlemektense emre çolak'ı, sinan'ı, yasin'i izlemeyi tercih ederim. oynayacaksa da umarım daha iyi olur.
  • 862
    stadda gençlerbirliği maçını izlerken özellikle ilk yarı kendisine bayağı sövdüğüm futbolcu. bir forvet gibi sürekli rakip yarı alanda duran, ayağına gelen topları olumsuz kullanan bir adamdı. attığı gol güzel bir goldü ancak gol attı diye kötü oyununu yok sayacak değiliz. kendisi kadife bilektir ancak galatasaray'ın bir anda ortaya çıkıp bir asist/gol yapacak diye bir adamı 90 dakika boş boş gezdirecek lüksü yoktur.
  • 863
    17 ekim 2015 galatasaray gençlerbirliği maçında 2. yarı oyunda olduğunu görünce sinirlendim çünkü yerine maçın en iyisi olan jose oyundan çıktı. ama 2. yarı oynadığı futbolla hem beni mahçup etti hem de kendisine güvenen hocayı yanıltmadı.

    şimdi buraya gelip ilk yarıda ki oyunu için yerin dibine sokanlar 2. yarı için bir tebrik etmiyorsa o adamın amacı eleştiri filan değildir.
  • 864
    bir takımda ortalama 5-6 tane oyuncu bilal kısa'nın oynadığı mevkiin alternatifleri arasında yer alır. örneğin selçuk, bilal, jose, jem, emre gibi.

    şimdi sen bu adamların hepsine "marketing olacak, sarı kart alacak, oyundan atılacak,taraftarı ateşleyecek, bir iki ve daha fazla çocuğun galatasaraylı olmasına sebep olacak,rakibi ürkütecek,rakip hocayı önlem almaya zorlayacak,eksikliği hissedilecek,oynatılmadığında hocaya küfür edilecek,forması satın alınacak, cezalı olduğunda rakip takım camiası sevinecek, hakem oyundan atmak için kollayacak,yolda gören galatasaraylılar etrafında kümelenecek, evini barkını galatasaraylılar bilecek, takım tatildeyken bile ne yaptığı takip edilecek." dersen tabi kimseyi sevemezsin, kimse de seni mutlu edemez.

    aklıma galatasaray efsanesi suat kaya geliyor. kendisinde "marketing" üst düzeydi. özellikle uzakdoğu pazarında galatasaray markasının tanıtılmasında müthiş etkili olmuştur. sırma saçları ve dalyan gibi vücuduyla özellikle koreli kızların kendisi için çıldırdığını hepimiz biliyoruz.

    milyonları galatasaraylı yapan isimdi suat kaya. özellikle 96-2000 arası doğan çocukların yarısına suat ismi verilmiştir. hem de kızlı erkekli.

    galatasaray rakip takımla maç yapmadan evvel rakibin hocası günler öncesinden "suat'a nasıl önlem alırım?" diye düşünmeye başlar, suat kaya o hafta oynamıyorsa rakibin idmanları bayram yerine dönerdi.

    tabi bu işin bir de bizim hoca tarafı da var. fatih terim, feldkamp, saftig, hollmann, lucescu, denizli vs. aklınıza kim geliyorsa suat kaya'yı oynatmadığı hafta tonla küfür yer, tribünler tarafından istifaya davet edilirdi.

    neyse goygoyu uzatmaya gerek yok. sayılanların hiçbirine haiz olmayan suat kaya, bir galatasaray efsanesi ve hiçbirimizin unutamayacağı bir orta saha oyuncusuydu.

    bilal kısa'ya gelince sayesinde galatasaray taraftarının doyumsuz ve ne istediğini bilmeyen yönünü başka bir absürdlüğünü öğrendik.
  • 865
    galatasaray'a gelişi, oynaması ve şu ana performansı taraftarda çok çelişkili ve değişik fikirler oluşturan 32 yaşındaki hücuma yönelik orta saha oyuncusu. bir kişi veya konuyla ilgili karışık ve çelişkili fikirler oluşuyorsa ilk başta konuyu basitleştirerek incelemek gerekir.
    biz de onu yapalım:
    1-)bilal,hamza hoca'nın geçen yıl takımı prandelliden çok kötü bir şekilde devraldıktan sonra şampiyon yapması sonunda gelmesini istediği bir eski oyuncusu. galatasaray bir antrenör ve sistem ekolü olduğuna göre (fb ise başkan ve yıldız futbolcu), hamza hocanın kendi sistemini daha iyi tanıyan eski oyuncusunu getirme hakkı var. kimse hiçbir laf edemez. üstelik sıfır maliyetle geldi. anlayabildiğim kadarıyla da geçmiş istatistikleri galatasaray 28 kişilik kadrosuna,( klübün içinde bulunduğu ekonomik kısıtlamalar söz konusu olduğundan) girebilmek için yeterli. gelmesi doğruydu..
    2-)bilal'in gelmesini olumsuz gösteren bazı sebepler(tüketici maymun iştahlı zor beğenir bir kısım müşteri/taraftarın beğenmeme takıntıları dışında) var.
    bence en önemlisi fenerin (ucu katardaki ve sponsorlardaki kaynağı belirsiz paralara dayanarak) yaptığı flaş transferler. fener bu yıl son 2-3 yıl transfer ortalaması kadar transfer yapsaydı , bilal göze batmazdı. iyi bile denerdi ,rakiplere kaptırmadan bedelsiz alındı diye.ama siz transferi yaparken kendinizin o anki imkanınıza göre yaparsınız, rakibinizin kaynağı belirsiz paralarla delilik yapmasına göre değil. onun için bu argüman yanlış.

    kendisi ile ilgili diğer eleştiri (ki haklılık payı var) sneijder,selçuk,rodriguez, emre çolak, gibi 4 tane benzer futbol karakterinde ve pozisyonda adam varken 5.sini almak. 28 kişilik kadroda 5 kişi , üstelik bir de buna altyapıdan muhakkak gelen benzer karakterdeki olası bir oyuncuyu katarsak fazla. üstelik melo gitmişken, hamit rızkına sakatken, ve grosskreutz kadroya konulamazken, savunma yönü olan bir tek performansı süpheli jem paul olması. burada açıkça bir sampiyonluk sonrası yönetimsel rehavet, amatörlük ve saçmalama söz konusu. finansal bir sorun varsa , bir katar veya rusya transfer hamlesiyle,fifa kriterinin arkasından dolanan bir finansman operasyonuyla (galatasaraya başkan olmak böyle birşeydir, aysal bu işi becerirdi) finansal olarak el rahatlatıldıktan sonra gitmek isteyen melo hemen 1 milyon altına yollanıp grosskreutz gibi biri hemen alınıp yanına gomez gibi bir santrafor alınsaydı, su anda bilalin alınmasının ne kadar iyi bir hareket olduğundan konuşurduk.

    üstelik kadronda bunlar var diye dördünü birden aynı anda oynatmakta çok akıllı değil. gençlerbirliğinin oyun karakterini düşünüp taktiksel olarak böyle mi oldu bilemem ama olmuyor işte. ilk yarıda gördük.ortada çok sıkışıklık yaratıyorlar. ayrıca ilk yarıda rodriguez'in sıfıra beceri ile inip içeri çevirdiği toplar gol olsa, çıkan rodriguez olmaz bilal olurdu. futbol garip oyun..

    şu an galatasaray'ın yapacağı şey bu beş oyuncunun onbirde oynayan gözükene göre minimum 3üne ilk yarının sonuna kadar orta sahanın defansif yükünü dağıtmak ve bunun için kondisyonlarını ve taktiksel saha dizilim becerilerini yukarıda tutmak. ayrıca teknik kapasiteleri oyunu rakip sahaya yığdığından savunmadan gerek bekleri gerekse tandem oyuncuları sürpriz forvet olarak içeri sokmak.ama bu taktik yakında çözülür, uyanan takım galatasaray'ı hırpalar.

    cl maçlarında ise yapacak pek bir şey yok. bu dengesiz ve yumuşak orta saha , koşu istatiskleri ne kadar iyi olursa olsun, avrupa takımlarına karşı madara olur. ilk yarı sonuna kadar(grosskreutz gelene kadar) bilali daha az oynatıp , orta sahayı defansif devşirme biriyle takviye etmek lazım avrupa maçlarında.

    sonuç olarak bilal doğru transfer , ama idari hatalar, fenerin transfer hamlesi ve yanlış takım kimyası onu kötü gösterebiliyor. onun için bilal'i haksızlık yapmadan, maç başına verdiği katkı, istatiskleri ve diğer benzer 4 adamın katkısına kıyasla değerlendirmek akılcı olur.
  • 866
    söylüyoruz ama anlayan yok!

    hocam, bilal dediğin adam 60 dan sonra girip fark yaratması amaçlanan bir oyuncu olmalı.

    sen bu adamdan 90 dakikalık performans bekleyemezsin, beklememelisin de zira adam 32 yaşında.

    yani bu adamdan kahramanlık bekleme diyorum.

    elbet iyi oynadığı maçlar olacaktır ama bu performansı uzun süre bu seviyede tutamayacaktır.

    bu adamı 90 dakika oynatmak ve oyunu iki yönlü oynamasını istemek onu kurtların önüne atmaktır gerisi de hikayedir.

    bu adama yeteneksiz diyenler ulemalar hep ayrı konu ama o mevzuya girmeyeceğim.

    yani burada bence suç naçizane fikrimdir, hamza hocada.

    o mevkide adam mı var sanki derseniz önünüzde saygıyla eğilirim o da ayrı konu.

    yokluğun gözü kör olsun.

    sabri denen yetenek fakirini sağ bekte izledi bu gözler yıllarca yokluktan.

    neyse lafı uzatmıyorum, özetle olay şu abicim,

    bilal, daha az süre alarak oyunun sıkıştığı anlarda daha çok oyunun ofansif yönünü oynamak veya oyunu açmak üzere sahaya sürülmelidir.

    zaman zaman -belki kupa maçlarında- 90 dakika oynatılabilir ayrı konu ama –bakın burası önemli- kadıköy’e çıktığında orta sahanın hem ofans, hem de defans yükünü bilal’e emanet ediyorsan,

    sen de allaha emanet olursun bu kadar da net!
  • 871
    sahanın en çok mesafe kat eden oyuncusu oldu. selçuk inana nazaran ikili mücadelelerde daha çok göründü. son üç lig maçında takımın en çok top kazanan, en çok ikili mücadele kazanan oyuncusuydu, g. birliği maçında nispeten ofansif bir görev aldı, bu maçta da geçen maçlardaki gibi olmasa da ikili mücadelelerde göründü. bazen kritik toplar kesti.

    maçtaki en önemli katkısıysa penaltı yaptırmasıydı. hala jose ile birlikte oynatılması ve selçukun kesik yemesi gerektiği görüşündeyim.

    (bkz: 21 ekim 2015 galatasaray benfica maçı)
  • 872
    bu yaşa bu kulvarda böyle mücadele gerçekten takdir edilesi bir şey. futbolu algı yolları kapalı bazı arkadaşlar anca kötü oynadığı maçta yerin dibine sokmasını bilir, hamza'nın evladı statüsünde oynuyor der, maçta hiçbir etkinliği yok der... hep bok atmak adına der bir şeyler yani... ben kendisine 21 ekim benfica maçındaki performansından dolayı teşekkür ediyorum. mücadeleye devam aslan parçası
  • 873
    21 ekim 2015 galatasaray benfica maçındaki oyununa girmiyorum. iyi ya da kötü taraftar olarak bizlerin kişisel değerlendirmesine kalmış. ama orta saha ortası oyulmaktan beter edilmiş halde ve bilal de bitap düşmüşken, hangi akla hizmet oyunda ısrarla tutuldu anlamış değilim. hadi bunları geçtim, selçuk'la beraber sarı kartı vardı, ortadan hızlı gelen rakip çok rahat geçebiliyorken 10 kişi kalabilirdik.
  • 875
    kendisini roberto mancini transfer ettirmiş olsaydı ve adı bilaletti olsaydı kendisi hakkında burada yapılacak yorumları hepimiz tahmin edebiliyoruz öyle değil mi? mantık çerçevesinde eleştiren arkadaşları tenzih ederek söylüyorum ki sayıları hiç de az değil; kendisi hakkında yazılanlar ve daha da önemlisi "yazılmayanlar", galatasaray sözlük'teki yerli düşmanlığının en güzel örneklerinden biridir. ne acı ki aynı arkadaşlar hamza hamzaoğlu'nu sözde yabancı düşmanlığıyla suçlarlar. tutarlılık ne güzel şey öyle değil mi?
App Store'dan indirin Google Play'den alın