4. fatih terim döneminin sona ermesiyle kapısı aralanmış dönem.
fakat bana göre bu dönem olursa terim'in teknik direktör olarak değil başkan olarak göreceğimiz bir dönem olacak gibi duruyor. bu olasılık yıllardır konuşuluyor ve artık terim'in yaşı gereği daha müsait olduğu bir pozisyon.
4 sene üst üste şampiyon olup uefa kupası ve milan macerasından sonra geldiği ikinci galatasaray döneminde karizması epey çizilerek ve gözden düşerek gitmişti. bu ikinci dönemi, ilk dönemini bile kimileri için çelişkili hale getiren bir süreçti. arkasından da milli takımla anlaştı. bu yıllarda 50'li yaşlarda, yani teknik direktörlüğün zirvesi olan yaşlar olduğu için başkanlığı söz konusu değildi. 2009'da milli takımdan ayrılıp 2011'e kadar boşa çıktığı dönemde de ikinci dönemi nedeniyle çoğu kişi tarafından soru işaretiydi ve bu kesimlerce teknik direktör olarak bile istenmiyordu. yani bir kesimin bu kadar tereddütlü yaklaştığı biri olarak başkan olacak gücü yoktu. kendini yeniden galatasaray'ılda kanıtlaması gerekiyordu. sonra arkasından üçüncü dönemi için yine galatasarayla anlaştı ve başkanlık niyeti yine rafa kalktı. üçüncü dönemindeki önemli başarıları ile kendini yine kanıtlayıp "evet adamın ikinci dönemi harbi şanssızlıkmış, yine ilk dönemindeki gibi başarılı oldu" algısını oturtunca kafalara başkanlık iddiaları gelecekte olabilir düşüncesiyle yine gündeme geldi. bu sefer de galatasaray'dan olaylı kovuluşu, tüpçüyle anlaşıp milli takıma geçişi onu başka bir noktaya taşıdı. bu noktada hem milli takımla anlaştığı için başkan olma şansı yoktu, hem kimilerine göre o galatasaray'ı kulübün bir numaralı düşmanı tff başkanı demirören ile anlaşmış bir "parator"du, hem de kimilerine göre büyük başarılara dolu dizgin giderken yarım kalan bir hikayesi vardı. terim bu yarım kalan hikâyeyi dönüp tamamlamadan, ya da kulübe dönüp başarılı olup tüpçü'nün kankası diyenlerin gönlünü almadan başkan olamazdı. zaten milli takımı da çalıştırırken böyle bir şey gündeme gelmeyecekti bu mesele. işte başkanlık düşüncesi yine ötelenmişti. arkasından kebabcı baskını, milli takımdan kovuluşu, galatasaray'a dönüşü derken yıl 2017 olmuştu bile. bu dördüncü gelişi onu hem kendisine kırgın taraftarla barıştırdı, hem de ilk 2 yılda gelen 2 şampiyonlukla üçüncü döneminde kimilerinin gönlündeki o yarım kalmışlık hissini tamir etti. terim sanki artık galatasaray başkanı olmaya çok yakın gibiydi. başkanlık için şartlar oluşmuş, sadece dördüncü döneminin bitmesini bekleniyor denilebilirdi. fakat arkasından gelen pandemili sezonundaki altıncılık, bir sonraki yıl averajla kaçan şampiyonluk ve nihayetinde ilk devresinde trabzonspor'un 22 puan gerisine düşülen bir sezonla birlikte çok parlak giden bir dördüncü dönem terim için epey sönük şekilde bitti. ve yine eskisi kadar olmasa da bir zamanlar talihsizlik olarak görülen ikinci dönemini gündeme getirip terim'i soru işaretleri ile dolu bir hale getirdi. ama tabi sonuçla başkanlık sürecinin başlaması için bitmesi gereken dördüncü dönem bitti. bu arada da terim artık 70 yaşına dayandı. milli takımı yönetenler le de kavgalı. türkiye'de gidebileceği başka bir takım da yok. yurtdışından da talibinin çıkacağını sanmıyorum. yani boşta kalacak gibi duruyor. terim'in boşta kalması demek her geçen gün gs başkanlığına aday olması ihtimalinin artması demek. ancak yine de belli olmaz. sürpriz bir şekilde bir yerle de anlaşabilir. terim bu.
fatih terim eğer bir takımla anlaşmazsa önümüzdeki ilk seçimde gs başkanlığına adaydır. burak elmas terim'i göndererek en büyük rakibini karşısına çıkmaya hazır hale getirmiştir.
gidişata bakılırsa önümüzdeki kongrede terim bir takım çalıştırmıyor olursa elmas-terim yarışı seyredeceğiz gibi duruyor.
ama ben öncelikle terim'in milli takımı 2022 baraj maçları
* ve mümkün olursa dünya kupası için çalıştırmak için zemin yoklayacağını düşünüyorum.
not: bu düşünceler kesinlikle bir temenni değildir. sadece kişilerin karakterlerini ve geçmişin seyrini iyi bilen biri olarak benim tahminimdir.