26
balkan ligi kurulacakmış? komik değil trajikomik. bir de moskova’dan bir ses çıktı. doğu avrupa takımları ligi kurulabilirmiş. eski demirperde ülkeleri ile türk takımları arasında kurulacak bir ligden bahsediyor.
futbol ligi komünal zihniyetle kurulamaz. komünal yaşam kağıt üzerinde iyi gözükür de sahada uygulanma ihtimali sıfırdır. uygulanır uygulanmasına da sonuç herkesin fakirleşmesi olur. dünya bunun laboratuarı olan ülkelerle doludur. insanı ve toplumu geliştiren, yenilik ve başarı içgüdüsünün yarattığı rekabet duygusudur. rekabet başarıyı, başarı zenginliği yaratır. bunun başka formülü yoktur. siz herkese eşit gelir derseniz kim neden çalışsın, neden keşifler yapsın, neden rekabet etsin neden başarılı olmak için yırtınsın? herkes sırtüstü yatar sonuç george orwell’in hayvanlar çiftliği adlı eserindeki gibi olur. “bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar (domuzlar) daha da eşittir.” (eser aklıma gelince hala, canhıraş çalıştığı halde sabun fabrikasına gönderilen at’a acırım.:) yine nerelere savrulduk. demek istediğim futbolda komünal bakış açısı yanlıştır.
balkan ligi ya da doğu avrupa ligi kurdunuz. kime izleteceksiniz? kim para verip de o takımları izleyecek? bir tarafta messi, ronaldo, mbappe, neymarlar, ozanlar, buraklar, diğer tarafta adı-sanı duyulmamış türkiye ligi seviyesinde futbolcular. en milliyetçi holiganlar bile dayanamaz buna. çünkü insan estetik bir varlıktır ve estetiği sever. futbolu bu kadar sevdiren de barındırdığı estetiktir. messi, ronaldo, mbappe, neymar, ozan, burak vs.nin futbolununun hissettirdiği duygularla diğerlerininki bir mi? bu ligler altı ay sonra, futboldan savaşa evrilir. çünkü başarının bir getirisi yoksa sonuç şiddet olur. o nedenle kimse aklından bile geçirmesin. gerçi türkiye’de langa spor bile düşünmez böyle bir ligi ama ben yine de yazayım dedim.
gelelim asıl konumuza. avrupa süper ligi başlangıçta biraz korkutucu olsa da futbolun güzelliğini artıran, rekabeti daha da geliştiren bir rol oynayacaktır. tek şartı yenilenme olması. örneğin yirmi takımlı bir lig kurulur, her yıl yeni bir takım davet edilirse diğer takımlar da davet almak için rekabete girer. düşme çıkma olması doğru olmaz. çünkü düşecek takımın yerine hangi ülke takımı çıkacak? örneğin totnam sonuncu oldu ve ligden düştü. yerine hangi ülkenin şampiyonu yükselecek? eğer yine ingiltere liginden bir takım yükselecekse bu nasıl belirlenecek? kabul edelim ki, totnam, avrupa süper liginde sonuncu oldu, pl’de dördüncü oldu. önündeki üç takım da zaten asl’de olsun. e nasıl belirleyeceksin totnam’ın yerine yükselecek takımı? diğer ülke liglerindeki şampiyonlardan biri yükselsin dersen onu nasıl belirleyeceksin. hadi ülke puanını baz alıp belirledin, o takımın izlenebilirliğe katkısı sıfır olursa oluşan zararı kim karşılayacak? bu nedenlerle düşme çıkma yerine davet usulü en isabetlisi olur. biraz acımasız ama sonuçta futbol bir gösteri, bir oyun. o kadar da ciddiye almamak gerek.
futbol ligi komünal zihniyetle kurulamaz. komünal yaşam kağıt üzerinde iyi gözükür de sahada uygulanma ihtimali sıfırdır. uygulanır uygulanmasına da sonuç herkesin fakirleşmesi olur. dünya bunun laboratuarı olan ülkelerle doludur. insanı ve toplumu geliştiren, yenilik ve başarı içgüdüsünün yarattığı rekabet duygusudur. rekabet başarıyı, başarı zenginliği yaratır. bunun başka formülü yoktur. siz herkese eşit gelir derseniz kim neden çalışsın, neden keşifler yapsın, neden rekabet etsin neden başarılı olmak için yırtınsın? herkes sırtüstü yatar sonuç george orwell’in hayvanlar çiftliği adlı eserindeki gibi olur. “bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar (domuzlar) daha da eşittir.” (eser aklıma gelince hala, canhıraş çalıştığı halde sabun fabrikasına gönderilen at’a acırım.:) yine nerelere savrulduk. demek istediğim futbolda komünal bakış açısı yanlıştır.
balkan ligi ya da doğu avrupa ligi kurdunuz. kime izleteceksiniz? kim para verip de o takımları izleyecek? bir tarafta messi, ronaldo, mbappe, neymarlar, ozanlar, buraklar, diğer tarafta adı-sanı duyulmamış türkiye ligi seviyesinde futbolcular. en milliyetçi holiganlar bile dayanamaz buna. çünkü insan estetik bir varlıktır ve estetiği sever. futbolu bu kadar sevdiren de barındırdığı estetiktir. messi, ronaldo, mbappe, neymar, ozan, burak vs.nin futbolununun hissettirdiği duygularla diğerlerininki bir mi? bu ligler altı ay sonra, futboldan savaşa evrilir. çünkü başarının bir getirisi yoksa sonuç şiddet olur. o nedenle kimse aklından bile geçirmesin. gerçi türkiye’de langa spor bile düşünmez böyle bir ligi ama ben yine de yazayım dedim.
gelelim asıl konumuza. avrupa süper ligi başlangıçta biraz korkutucu olsa da futbolun güzelliğini artıran, rekabeti daha da geliştiren bir rol oynayacaktır. tek şartı yenilenme olması. örneğin yirmi takımlı bir lig kurulur, her yıl yeni bir takım davet edilirse diğer takımlar da davet almak için rekabete girer. düşme çıkma olması doğru olmaz. çünkü düşecek takımın yerine hangi ülke takımı çıkacak? örneğin totnam sonuncu oldu ve ligden düştü. yerine hangi ülkenin şampiyonu yükselecek? eğer yine ingiltere liginden bir takım yükselecekse bu nasıl belirlenecek? kabul edelim ki, totnam, avrupa süper liginde sonuncu oldu, pl’de dördüncü oldu. önündeki üç takım da zaten asl’de olsun. e nasıl belirleyeceksin totnam’ın yerine yükselecek takımı? diğer ülke liglerindeki şampiyonlardan biri yükselsin dersen onu nasıl belirleyeceksin. hadi ülke puanını baz alıp belirledin, o takımın izlenebilirliğe katkısı sıfır olursa oluşan zararı kim karşılayacak? bu nedenlerle düşme çıkma yerine davet usulü en isabetlisi olur. biraz acımasız ama sonuçta futbol bir gösteri, bir oyun. o kadar da ciddiye almamak gerek.