2996
türkiye son on yılda büyük bir değişim geçirdi. bu değişimde rejim üzerinde ki vesayette el değiştirdi. ülkede ki askeri vesayet son bulurken, on yıllardır vesayetsiz bir rejim hayaliyle yaşayan halkın hayalleri bir başka bahara kaldı ve rejimin yeni vesayetçisi akp oldu. daha önce askeri vesayetin yargı, yasama ve yürütme üzerinde ki baskısı ve egemenliği artık akp’nin eline geçmişti. bu değişime en iyi ayak uyduran isimlerden biri de, yaptığı işlerden ve işleri yapış şeklinden dolayı yasamayla, yürütmeyle ve yargıyla sürekli muhatap olan aziz yıldırım’dı.
askeri vesayet döneminde nato müteahhidi diye anılan ve özellikle askeri birimlere yaptığı inşaat işleri ile nam salmış bir isimdi aziz yıldırım. o dönem hatırlayacağınız üzere sosyal hayatında sürekli paşalarla görünür, şeref tribününde maç izlerken bir yanında genel kurmay başkanı bir yanında kuvvet komutanları otururdu. her daim yargı mensuplarıyla da yakın ilişkileri olan aziz yıldırım o dönem askeri vesayete olan bu yakın duruşunun nimetlerinden bolca faydalandı.
o dönem fenerbahçe camiası içinde meydana gelmiş ve normalde yargı konusu olması veya soruşturulması gereken veya en azından federasyonun kurulları tarafından yaptırım gerektiren, fakat hiç bir işlem yapılmadan kapatılan bazı olayları hatırlayalım ve tarihi olarak sıralayalım.
tarih 3 mayıs 1998
1997-1998 sezonu ligin bitimine iki hafta kala oynanan şekerspor-fenerbahçe maçından önce şekerspor kalecisi murat akarsu’ya şike teklifi yapıldı. kaleci murat’ın durumu teknik heyet ve yönetime bildirmesi sonrasında yöneticilerinin savcılığa şikayetiyle maçtan hemen önce özcan üstüntaş isimli şahsa, 100.000 doların bulunduğu çanta ile birlikte suçüstü yapıldı. ( bu şike olayını görmezden gelen ve hasıraltı eden federasyon başkanı haluk ulusoy’du. hani şu fenerbahçeli arkadaşların her fırsatta galatasaraylı olduğunu iddia ettikleri haluk ulusoy.) (bugünkü şike soruşturmasında hiç suç üstü yok diyen fenerbahçeli arkadaşlara da cevap niteliğindedir bu olay.)
tarih 14 aralık 1999
türkiye kupası maçında pendikspor’a yenilen fenerbahçe takımının kalecisi rüştü rençber mecnun odyakmaz ve adamları tarafından tesislerin içinde dövüldü. rüştü rençber daha sonra şadan kalkavan ile yaptığı bir görüşmede kendisini dövdürenin aziz yıldırım olduğunu iddaa etti.
tarih 15 aralık 2002
telegol programına katılan ilyas tüfekçi aziz yıldırım’ın kendisini ölümle tehdit ettiğini beyan etti.
tarih 7 mart 2003
spor yazarı ve yorumcusu engin verel bacağından vuruldu.
tarih 15 şubat 2003
eski futbolcu ve spor yazarı abdullah çevrim, bir grup tarafından yolu kesilerek ağır şekilde darp edildi.
tarih 29 mayıs 2003
vatan gazetesi spor muhabiri feridun nidelioğlu kadıköy’de bıçaklandı.
tarih 12 mart 2004
tmsf tarafından yapılan araştırmalar sonucunda; istanbulspor’un beşiktaş’ı 2-1 yendiği maçtan sonra, fenerbahçe tarafından gönderilen 600.000.-tl’nin kayıt dışı olarak istanbulspor’un kasasına girdiği tespit edildi. bu paranın tüm takıma prim olarak dağıtıldığı ve o maçta ilk on birde oynayan oyunculara en büyük payın verildiği tmsf raporlarında yer aldı. (o dönem istanbulspor’un teknik direktörü aykut kocaman’dı.)
tarih 15 kasım 2004
milli takım kampında bulunan ersun yenal, vatan gazetesi spor müdürü ibrahim seten ile yaptığı görüşmede; 2000-2001 sezonunda ankaragücü teknik direktörü iken galip geldikleri galatasaray maçından sonra fenerbahçeli bir yönetici tarafından kendilerine 300.000 dolar gönderildiğini ve bu paraların imza karşılığında tüm takıma ve kulüp çalışanlarına dağıtıldığını anlattı. ( ayrıca 2003 yılında yapılan bir telegol programında o dönemin ankaragüçlü futbolcusu cafer aydın da 2000-2001 sezonunda fenerbahçe’den teşvik primi aldıklarını iddia etmişti.)
tarih 12 nisan 2005
1907 derneği’nin toplantısına katılan aziz yıldırım gazeteci ve dernek üyesi barış ertül’e hitaben ”seni polise ihbar ettiğimi söylemişsin. ben, işim varsa polise bırakmam kendim yaparım” ifadesini kullandı.
tarih 25 ekim 2005
fenerbahçe ve gençlerbirliği arasında transferi olay olan deniz barış davasını görüşen tahkim kurulu ‘baskı ve tehdit altındayız, özgür çalışma ortamı kalmadı” diyerek istifa ettiklerini açıkladı. gençlerbirliği başkanı ilhan cavcav, şekip mosturoğlu’nun tahkim kurulu toplantısını bizzat basarak tehdit ettiğini beyan etti.
tarih 26 aralık 2005
gençlerbirliği kulübü başkanı ilhan cavcav "engin verel'i ,vatan gazetesi fenerbahçe muhabiri feridun niğdelioğlu'nu, abdullah çevrim'i, fatih altaylı'yı kim kurşunladı, bıçakladı, tokatladı? kaleci rüştü'yü kim dövdürdü? saadettin saran, atilla kıyat,hakan bilal kutlualp neler yaşadı neden gittiler " beyanatı verdi.
tarih 27 kasım 2006
telegol programına katılan cihan oskay 2000-2001 sezonunda aziz yıldırım’dan aldığı 150.000 doları teşvik primi olarak samsunspor’a, 250.000 dolarıda trabzonsporlu bazı oyunculara verdiğini itiraf etti. (daha sonraki günlerde petrol ofisi başkanı şahin ulu verdiği bir beyanatta trabzonspor olayına şahit olduğunu belirtti ve cihan oskay’ı doğruladı.)
tarih 14 şubat 2007
aziz yıldırım ve yönetim tarafından desteklenen esenler grubu ile diğer taraftar grupları arasında migros tribününde çıkan çatışmada on beş kişi bıçaklandı. bunlardan altısı ağır yaralandı.
bütün bu olaylar askeri vesayetin hüküm sürdüğü türkiye’de oldu ve bir şekilde kapatıldı.
ve tarih 5 mayıs 2007; yaşar büyükanıt ve recep tayyip erdoğan arasında geçekleştirilen meşhur dolmabahçe toplantısı. yani askeri vesayetin, akp vesayetine dönüşmesinin miladı. (bu önemli toplantıda da masanın üzerine konulan ve pazarlık konusu yapılan cd’lerle ilgli; bu cd’lerin aziz yıldırım’a ait olduğu konusunda önemli iddialar var. yani belki de bütün ülkeyi etkileyen bu vesayet değişiminin mimarı da aziz yıldırım.) bu tarihten sonra aziz yıldırım’ın yeni vesayete yanaşma çabaları başlamış ve bu çabalar savcıların gerçekleştirdiği 3 temmuz 2011 şike operasyonu ile hız kazanmıştır. 3 temmuz 2011’den bugüne kadar gelen şike sürecinde bu pozisyon değiştirme durumunu hepimiz net bir şekilde gözlemleme fırsatı bulduk. bu yeni vesayet rejiminde de, askeri vesayette olduğu gibi aziz yıldırım ve başında bulunduğu fenerbahçe için yönetmeliklerin, yasaların nasıl değiştiğine, kişiye ve kuruma özel nasıl farklı uygulamaların gerçekleştiğine tanık olduk. şimdi aziz yıldırım’ın bu yeni döneme nasıl ayak uydurduğunu ve yaptığı operasyonel çalışmayı detaylandıralım.
bu yeni akp vesayetindeki türkiye’de tek yetkili isim sayın başbakan recep tayyip erdoğan’dı. onun yanında, yöresinde bulunan kişi ve kurumlara gerek yürütmede, gerek yargıda, gerekse yasamada farklı imtiyazlar tanınıyordu.( örnek olarak; yürütme için tekel’in özelleştirmesi, yargı için deniz feneri davası, yasama için ise mit yasası veya yüz küsür kez değişikliğe uğrayan kik yasası verilebilir.) bu durumun farkında olan aziz yıldırım iki ayrı grupla, iki ayrı koldan sayın başbakan’a ulaşma gayretine girdi ve nihayetinde de başarılı oldu.
bu gruplardan birincisi; sayın başbakan’a yakınlığı ile bilinen rıdvan dilmen ve göksel gümüşdağ merkezli, fenerbahçe’nin ve aziz yıldırım’ın federasyon tarafından cezalandırılmasını önlemek amaçlı hareket eden gruptu. şike sürecinin futbol ayağı ile ilgilenen bu gruba zaman zaman aykut kocaman, yıldırım demirören, emre bölezoğlu, sinan engin gibi isimler ve şike soruşturmasında adı geçen bir çok isim destek verdi. hatta sonunda oluşturdukları cepheyi güçlendirmek adına nefrette etseler fatih terim’i dahi ikna ettiler. bu şike sürecinde alınan veya alınamayan hangi karara, atılan hangi adıma bakarsanız bakın altından bu isimlerden biri çıkar.
örneğin şike sahaya yansımadı diye bir şey icat etme konusunda rıdvan dilmen ve aykut kocaman rol alırken, yıldırım demirören federasyon başkanı veya fatih terim milli takım hocası yapılırken göksel gümüşdağ devreye girer. hepinizin bildiği üzere, söz konusu kişilerin faaliyetleri ile şike ve ırkçılık gibi futbolun en büyük iki suçu sırf fenerbahçe ile ilintili diye cezasız bırakılırken; fenerbahçe şampiyon olabilsin diye sezon ortasında ligin statüsü değiştirilerek play-off icat edilmişti.
ikinci grup ise hukuki yargılama da aziz yıldırım ve şürekasını kurtarmak için çaba gösterecek olan; faik ışık ve nihat özdemir’den oluşan gruptu. aziz yıldırım bundan önce onlarca davada yargılanmasına rağmen avukat olarak faik ışık ile hiç çalışmamıştı. işin garip tarafı faik ışık’ın spor hukuku konusunda da hiç bir tecrübesi ve çalışması yoktu. peki neydi faik ışık’ı değerli kılan? o dönem sayın başbakan’ın avukatı olmasıydı. nitekim aziz yıldırım’ın şike yargılamasında hiç bir aktif rol almayan faik bey’in marifeti kısa zamanda ortaya çıktı. önce aziz yıldırım’a özel bir yasa değişikliği yapıldı. bülent arınç’ın ve abdullah gül’ün muhalefetine rağmen bir hafta içinde jet hızıyla yapılan bu değişiklikle, suçlu bulunması durumunda 50 küsür yıl ceza yiyebilecek aziz yıldırım’ın cezası 6-7 yıla kadar çekilebilecekti. tabi çalışmalar yasal düzenleme ile bitmedi. yine faik ışık organizatörlüğünde topuk yaylasında düzenlenen bir sünnet düğünü bahane edilerek aziz yıldırım, adalet bakanı sadullah ergin, başka bakanlar ve yargı dünyasının önemli isimleri bir araya getirildi. bu arada umre’ye giden nihat özdemir aklanmış, paklanmış bir isim olarak artık akp’ye yakın bir müteahhitti. nitekim sırasıyla önemli ihaleleri almaya başlayan nihat özdemir, tmsf’den bir de televizyon kanalı sahibi oluyor ve ilişkilerini iyiden iyiye ilerletip sayın başbakan’ın oğlu bilal erdoğan’la vakıf ihya ederken kameralara poz veriyordu.
velhasıl; aziz yıldırım rıdvan dilmen, göksel gümüşdağ, faik ışık ve nihat özdemir gibi isimleri kullanarak yeni düzende ki, yani akp vesayetindeki türkiye’de de yerini aldı. bu edindiği yer sportif anlamda federasyondan hiç bir ceza almadan bugüne kadar gelmesini ve hatta alınan her kararda fenerbahçe’nin menfaatleri ile hareket eden bir federasyon oluşmasını sağladı. hukuki yargılamada ise -cezalar, çıkarılan yasa ile kuşa çevirilse de- iş geldi dayandı yargıtay kararına. aziz yıldırım’ın bütün bu çalışmaları ve edindiği konum, kararını verirken yargıtay hakimi üzerinde her hangi bir baskı oluşturacak mı bilmiyorum? umarım oluşturmaz ve sayın hakim başka hiç bir şeyden etkilenmeden sadece yasalara ve vicdanına dayanarak karar verir. zira yargılanan sadece aziz yıldırım değil; takındıkları tutum ve çalışmaları nedeni ile yargılanan göksel gümüşdağ, yargılanan rıdvan dilmen, yargılanan yıldırım demirören, yargılanan türk futbolunun içinde bulunduğu durumdan sorumlu herkes. bu kirli düzenin tasfiyesi için adaletli bir hüküm şart. yoksa vay türk futbolunun haline.