yakın geçmişe kadar, altyapıdan çıkan genç oyuncuların, yetiştikleri kulübe sadakatleri gereği önlerine uzatılan sözleşmeye koşulsuz imza atması gerektiğini düşünürdüm. ama çalışma hayatında yaşadıklarım, gördüklerimden sonra anlıyorum ki bazen insanlar bir takım gelişmelere daha profesyonelce reaksiyon gösterebilir. çalışan, didinen, işini hayatında önemli bir yere koyan her insanın beklediği tek bir şey var, o da; takdir görmek.
atalay babacan özelinde, galatasaray altyapısının diğer gelecek vaadeden futbolcularının şimdiye kadar çoktan oynamaya başlamaları gerekirdi. iki sene boyunca oynanan kabız ve ağır çekim futbolun panzehiri olabilecek bu genç arkadaşların gereğinden fazla arka plana atıldığını düşünüyorum. en basitinden, dört beş sezon önce fiilen olmasa bile şeklen üst düzey futbola veda eden
selçuk inan 'ın rotasyonda ilk tercih olarak düşünülmesi, galatasaray tarihinin en çok tartışılan oyuncusu olan
younes belhanda ' nın varlığı, jimmy durmaz, emre mor transferleri ve hatta son olarak, aslen bir kenar oyuncusu olan ömer bayram' ın merkezde değerlendirilmesi, bu gençlerin şevkini kırmış ve kendilerine galatasaray'da bir gelecek görme umutlarını yok etmiş olabilir. ki bu oyuncular artık çok genç de değil nitekim. en azından avrupa'da, 19 yaşında olup da dolu dolu iki sezon tamamlayan bir yığın oyuncu varken. tabii bu çocukların son durumlarını, fiziki ve mental yeterliliklerini bilmiyorum ancak bir kulüp transfer politikasını altyapıdan gelen ve sivrileceği öngörülen, umut bağlanan oyuncuların önünü de kapatmayacak şekilde yapar/yapmalıdır. belhanda ve feghouli'nin ön tarafta beklenen katkıyı verememesi üzerine, şimdiden devre arası transferi büyük bir sabırsızlıkla bekleniyor ve tüm ffp kıstaslarına rağmen hoca da bunu dile getirmekten çekinmiyor. en azından bu iki oyuncunun form olarak sallandığı dönemlerde atalay, mustafa kapı gibi oyuncular forma bulabilmeliydi. sürekli görmezden gelinen bu oyuncuların korkularının maddi çıkarlardan ziyade, aydın yılmaz gibi, aykut erçetin gibi neredeyse otuzlarına merdiven dayamışken bile 'müzmin yedek' olmak olduğunu düşünüyorum. her futbolcu, kendisine tribünde bir kariyer edinen
tarık çamdal gibi düşünmek zorunda değil. belli ki bu adamlar oynamak istiyor. belki burada değil, galatasaray'ın 10 numaralı formasıyla değil de, gençlerbirliği'nin 30 numaralı formasıyla. ya da en azından belçika, hollanda, portekiz gibi liglerin orta sıra takımlarına transfer olup şanslarını orada denemek istiyor olabilirler. bu genç futbolcuların, sözleşme konusunda ağır davranmasını tamamen oynama isteğine yoruyorum. terim' in forma adaleti de iyiden iyiye şaşmışken. aksi takdirde, linnes'in dışarıda bırakılması, taylan yerine selçuk inan'ın öne atılması vs. ve bu da oldukça insani bir düşünce. hatta belki de ülke olarak, spora, futbola bakışımız olarak içinde bulunduğumuz bu kaotik ortamın içinde kendilerine bir yer edinmeyi de istemiyor olabilirler. bu durumda haksız olduklarını söyleyebilir miyiz?