uzun zamandır yazmadım
arda turan hakkında.
atletico madrid'deki her maçını iç çekerek seyrettim. hemşehrimdir, eski mahallemin çocuğudur
sipsi.
1997-1998 senelerinde,
bayrampaşa belediye stadında,
altıntepsi makel'in minikler taımında kırmızı beyaz çubuklu forması kirpi saçlı bir çocuk koştururdu. gol attı mıydı "
hagiiiiiii" diye bağırırdı velet.
edirne'nin
bakışlar köyü'nden adnan abi'nin oğluymuş. hagi'ye hayran bir haylaz çocuk. hayatta tek isteği
hagi gibi olmaktı.
hasta galatasaraylıydı. galatasaray yenildi mi salya sümük ağlardı.
hayallerine kavuştu bu çocuk. bir kaç sene sonra galatasaray altyapısı'na girdi. özellikle o zamanki adı ile paf takımı'nda izlerdim kendisini. galatasarayın altın versiyonu olan 87-88 doğumluların gözbebeği idi.
futbol için yaratılmıştı arda. hayatı futboldu onun. sadece yeteneği değil, onun futbol oynama azmi, hayallerini gerçeğe çevirme inadı kendisinin altın kuşağı'nın içerisinden heba olmadan ayakta kalan tek futbolcu olmasını sağladı. talihin cilvesi olsa gerek,
galatasaray forması'nı ilk kez kendisine idolü olduğu
hagi vermişti. manisa macerasında gözümüz üzerinde idi. arda hep kendinden beklenenin üzerine bir koyarak verdi. sağ bek oynadı , sol bek oynadı , sol açık oynadı , oyun kurucu oynadı.
arda turan'ın ne olduğunu anlatmaya gerek yok bundan sonra. burada yazan herkes arda'yı muhakkak
sarı kırmızı forma ile alkışlamıştır. belki hagi'nin zamanında aklı ermeyen genç kardeşlerimiz, şimdinin 19-20 yaşındakileri için arda turan tııpkı hagi gibi bir
idol olmuştu iki sene öncesine kadar.
sonra o meş'um seneler.
frank rijkaard'dan büyük işler beklediğimiz sezonlar. işler kötü gidince başta
ultraslan olmak üzere taraftarın hesabı kaptan'a kesişi. hesap kesmekle kalmayıp sevgilisi üzerinden kendisine yapılan hakaretler.
galatasaray taraftarı maalesef o meselede
erman toroğlu'nun seviyesine düştü. bu da dugusal bir çocuk olan arda'yı iyice yıprattı. kaptanlık zaten bir yüktü. olup bitenler psikolojik olarak bitirdi toğrağımı. derken sakatlıklar, tekrarlayan tepkiler.
arda'nın gerek bu süreç içerisinde, gerekse ayrılırken hataları olmadı mı? oldu elbette, o kadar çok ki. ama unutulmasın ki yanındaki kıza yan gözle bakılsa kan çıkacak bir ülkede tribünden bu çocuğun sevdiğine neler söylenmedi. sevdiği üzerinden neler saydırılmadı. arda hatalı idi de, "
yensen de yenilsen de taraftarız senle" sloganını içselleştiremeyen bir takım skor taraftarlarının hiç mi kabahati olmadı bu süreçte. kırgınlıklar, küskünlükler kolayına geçmiyor. arda turan bir makina değil, bir insan. bir yüreği var. seviyor, üzülüyor, öfeleniyor, ağlıyor. hepimiz gibi.
ancak şu var ki arda turan senin benim kadar
iyi galatasaraylıdır. hiç bir şey onun içinden
galatasaraylılık ruhunu söküp atamaz. belki üç sene sonra belki beş sene sonra bir gün yuvasına dönecek ve yarım kalan hizmetini tamamlayacaktır.
arda hatalarıyla sevaplarıyla bizim evladımız. kin ile, maziyi deşmek ile sorunlar hallolmuyor. elbette o da hatalarının farkındadır artık. eğer daha kısa sürede, mesela bu sezon sonu gelirse alır yine bağrımıza basar, başımızın üzerinde taşırız onu.
galatasaraylı arda'yı.
keşke önümüzdeki sezon
galatasaray orta sahasında
selçuk inan'ın yanında
arda turan'ı da görebilsek. keşke dedikodular gerçek olsa. önümüzdeki sezon bir
melo - selçuk - arda orta sahası rüya gibi olmaz mı?
dönersen seni bir daha severiz
sipsi. nasıl olsa bir gün döneceksin aşık olduğun renklere de o gün ne kadar yakın olsa o kadar iyi değil mi?