6
2014 mayıs'ında, zamanında kaptanlığını da yaptığı juventus'a arka arkaya 3. şampiyonluğunu kazandırma arefesinde olan conte'ye "gelecek sezon şampiyonlar ligi'nden neler bekliyorsunuz?" diye sorulmuştu. o da:
-cebinizde 10 avro varken 100 avroluk bir restoranda yiyip içemezsiniz, demişti.
conte, 2011'de takımın başına getirildiğinde 2006'dan beri şampiyonluk görememiş -2005 ve 2006'da gördüğü şampiyonluklar da elinden alınmış- bir juventus vardı. ilk sezonunda oldukça zorlansa da 2014'e gelindiğinde 3 şampiyonluk sahibi genç ve çok başarılı bir hocaya dönüşmüştü. lakin takım avrupa'da hiçbir başarı kazanamıyordu. conte, bunu parasızlığa bağlıyordu. bayern, real, chelsea gibi kulüpler istedikleri futbolcuyu bir çırpıda alabilirken conte'nin istekleri yönetimden geri dönüyordu. misal başarıyla oynattığı 3-5-2'nin sağ kanadına fit uyacağını düşündüğü cuadrado'nun transferini defaatle talep etmişti ama yönetim fiorentina'nın çektiği fiyatı duyunca bu transfer için uğraşmamıştı bile. conte ve yönetim arasındaki transferlerle ilgili anlaşmazlıklar gitgide büyüdü ve sürpriz bir şekilde conte istifa etti.
işin komik yanı da şu ki conte'nin o çok istediği cuadrado, conte'nin istifasından yaklaşık 6 ay sonra chelsea'ye gitti. ingiliz kulübünde neredeyse hiç oynamadı ya da oynatılmadı. geçen sezon başı juventus tarafından kiralandı ve torino'da parlak bir sezon geçirdi. 1 sezonluk kiralık sözleşmesinin bitmesiyle bu yaz conte'nin hocalığa getirildiği chelsea'ye geri döndü. conte, zamanında juve'den istifa etmesine sebep olan cuadrado'ya sonunda kavuştu derken bu defa cuadrado arıza çıkardı. "ben juve'ye gitmek istiyorum!" diye tutturdu, sosyal medya hesaplarından juve formalı fotoğraflarını yaz boyunca hiç kaldırmadı ve transfer sezonunun bitmesine saatler kala cuadrado, juve tarafından 3 seneliğine tekrar kiralandı; conte'nin cuadrado aşkı gene yarım yamalak kalmış oldu. hem de zamanında kendisine cuadrado'yu almayan eski kulübü juventus'un araya girmesiyle...
andrea agnelli ağzında altın kaşıkla doğanlardan. bırak italya ve avrupa'yı, dünyanın sayılı sanayici ailelerinden biri olan agnelli hanedanlığının bir ferdi. fiat group denen ve şemsiyesi altında alfa romeo'dan ferrari'ye, dodge'dan yamaha'ya, jeep'ten maserati'ye kadar bir sürü marka barındıran grubu elinde tutan exor holding'in varislerinden. çok iyi bir eğitim görmüş, arkasından da fransa'da, ingiltere'de, isviçre'de şirketler yönetmiş birisi.
2006'daki calciopoli'den sonra eridikçe eriyen ve 1923'ten beri ailesine ait olan juventus'un, 2009 ve 2010'daki dibi görüşünün ardından ipleri eline aldı. dedesinin, amcasının ve babasının da zamanında yaptığı gibi kulübün başına geçti. geçti ama kulübün hali içler acısıydı. kadro leş futbolcularla doluydu ve bunu düzeltmek için çok paraya ihtiyaç vardı. bu leşliğe paralel takımın başına gelen hocalar da berbat hocalardı. forvet hattında trezeguet-ibrahimoviç-del piero gibi süper starların olduğu ve bunları lippi'lerin, capello'ların yönettiği takımın yerinde yeller esiyor; artık zaccheroni, ranieri gibi ikinci sınıf hocalar iaquinta, amauri gibi ikinci sınıf forvetlerin hüküm sürdüğü kadroları yönetiyordu.
juventus, calciopoli'den evvel dünyanın en zengin kulüplerinden biriydi. dünyanın en pahalı forma reklamını taşıyordu ve tv'den akıl almaz paralar kazanıyordu. hatta, bayern'in o yıllardaki yöneticilerinden uli hoeness bir açıklama yapmıştı. "bayern bir daha şl'yi kazanamayabilir. juventus, tv haklarından senelik 118 milyon avro kazanırken biz sadece 16 milyon avro kazanıyoruz. bu da 5 senede 500 milyon avroluk bir fark demek." demişti.
2006'dan sonra ise hem juventus hem de italyan futbolu için her şey bombok oldu. 80'lerden beri dünyanın en güçlü ligi olan serie a bundesliga'ya bile geçilip 4. sıraya düştü.
35 yaşındaki andrea agnelli kulübün başına geçtiğinde durumlar böyleydi işte. agnelli, o noktada doğru bir tespitte bulundu: kulüp, yıllardır bok gibi transferler yapıyordu. 30 milyon avroya aldıkları diego ribas da bonservissiz aldıkları mellberg de ellerinde patlıyordu. işi bir bilene teslim etmek gerektiğini anladı ve sampdoria'da çok iyi işler yapan giuseppe marotta'yla yardımcısı fabio paratici'yi futbol yönetiminin başına getirdi. agnelli'nin başkanlık koltuğunda geçirdiği ilk sezon olan 2010-2011 sezonu j stadium'un açılışı dışında bomboş geçti zira agnelli ve marotta ikilisi takımın başına del neri'yi getirerek karavana atış yapmışlardı. bu arada j stadium demişken bu da agnelli'nin en büyük şanslarından biri oldu. yıllardır yapılması konuşulan ve 2009'da temelleri atılan avrupa'nın en modern stadyumunun açılışı, onun başkanlığının ilk senesine tekabül etti.
j stadium 41.000 kapasiteli. koltuk sayısının az olması della alpi'yle ilgili. italya'da statlar kolay kolay dolmaz ama 67.000 kapasiteli o stadın boşluğu da ayrı bir boşluktu. j stadium 41.000 kapasitesine rağmen kulübe bayağı bir gelir getiriyor. senelik 50 milyon avroyu geçen bir gelir bu. anlayacağınız biletleri biraz tuzlu ama hemen hemen her maç ful çekiyor. kulübe katkısı çok büyük. juventus, 2006-2011 yılları arasında maçlarını oynadığı torino olimpiyat stadı'ndan buraya taşındığında maç günü gelirleri yüzde 300 artmıştı desem olayı daha da somutlaştırmış olurum. agnelli geçen hafta yaptığı bir konuşmada "hiç kimseye, hiçbir zaman bedava bilet hediye etmiyoruz. bugüne kadar hiçbir yönetici hiçbir taraftara tek bir bilet bile vermedi." dedi. bizim memleketin tribün ve yönetim kültürüne oldukça uzak şeyler bunlar tabii.
2011-2012 sezonuna girerken o zamanlar moda olan takımın başına "zamanında kulüpte futbolculuk da yapmış genç hoca" getirme kervanına antonio conte'yle katıldılar. andrea agnelli o sezon elini cebine de attı ve kulüp 100 milyon avroluk transfer yaptı. kadronun yeniden tesisi için böyle bir paranın harcanması elzemdi. şu an halen kadroda bulunan sağ bek lichtsteiner, takımın dirilişinde çok büyük rol oynayacak olan vidal ve milan'da kapı önüne bırakılan maestro pirlo o sezon takıma katıldılar. juventus zor da olsa o sezonu ibrahimoviç'li milan'ın önünde tamamladı. sportif başarı ve yani stat sayesinde gelen paralar kulübe bir nebze nefes aldırsa da stattan ve transfer harcamalarından kalan borçlar bütçede 100 milyon avroluk bir açığa sebep olmuştu.
2012-2013 sezonuna başlarken marotta marotta'lığını yaptı ve manchester united'da oynatılmayan çıtır pogba'yı yanılmıyorsam sadece 800.000 paunda kadroya kattı. o sezon serie a'yı yine kazanan takım, şl'de çeyrek finalde bayern'e her iki maçta da tokatlandı. maçtan sonraki basın toplantısında conte "kova ve kürekle bir gökdelen inşa edemezsiniz." diyerek kadronun yetersiz olduğunu anlatmaya çalıştı. lakin takım artık iyiden iyiye oturmaya başlamıştı. marchisio, pirlo ve vidal'li orta saha yardırıyordu. tek eksik iyi bir golcüydü.
golcü arayışındaki marotta, manchester'dan nefret eden apaçi tevez'i sudan ucuz paraya takıma kazandırdı. hatta yetmedi bilbao'dan fernando llorente'yi bonservissiz olarak kapmayı başardı. 2013-2014 sezonunda kadro mühendisliği mükemmeldi, serie a gene kazanıldı ama şl'de yine hüsran yaşadılar. nerede yaşadılar? arena'da yaşadılar. kim yaşattı? wesley yaşattı. grupta üçüncü olan juve, yoluna avrupa ligi'nde devam etti ve yarı finalde benfica'ya elendiler. işte bu sezon biterken conte, bir basın toplantısında entry'nin başında anlattığım restoran metaforuyla takımın avrupa için yetersiz olduğunu tekrar anlatıp yönetime gider yaptı. agnelli resti gördü ve alttan almadı. conte de takımdan ayrıldı.
takımın başına milan'dan kovulma allegri getirildi. herkes "allegri kim mk?" diyedursun ilginç bir hamleyle real madrid'den genç forvet morata 20 milyon avroya çetrefilli bir anlaşmayla satın alındı. o sezonun bonservissiz transfer hamlesi ise psg ile halen kanlı bıçaklı olmalarına sebebiyet veren kingsley coman transferi oldu. allegri, conte'nin oturttuğu düzeni bozmadı. orta saha zaten mükemmeldi: pirlo-marchisio-pogba-vidal. takım kimsenin beklemediği bir şekilde şl'de finale kadar yükseldi. sırasıyla dortmund'u ve monaco'yu eleyip yarı finale çıktılar. bu arada monaco'yu eledikleri akşam marotta ilginç bir söz söyledi. conte'nin ağlaklığına ithafen "artık biz de 100 avroluk restoranlarda yiyip içebiliriz." dedi. yarı finalde real'i elerlerken ise sezon başında transferi eleştirilen morata hem torino'da hem de madrid'de gol attı. finalde güçleri barcelona'ya yetmedi ve 3-1 yenildiler. kendilerine ait şl finalini en çok kaybetme rekorunu güncellediler. lakin uefa'dan yaklaşık 100 milyon avroyu bulan hayvani bir para kazandılar. tabii bunun italya'dan o sezon şl'ye katılan takım sayısıyla (2) direkt bağıntısı var.
agnelli'nin planı tutmuş oldu. ilk sezonunda 100 milyon avro açık veren bütçe, sportif başarıların etkisiyle ve stadın borcunun azalmasıyla yıllar sonra ilk kez o sezon sonu fazla verdi. lakin bu sezon sonu takım büyük bir dağılışa girdi. iyiden iyiye yaşlanan pirlo'ya yol verildi, bayern'in 40 milyon avro vermeyi göze aldığı vidal satıldı, "ille de memleketim" diye tutturan tevez yollandı. 15-16 sezonunun başlangıcı sancılıydı anlaşılacağı üzere. marotta'nın bonservissiz yıldız geleneği khedira'yla devam ederken forvete mandzukiç ve zaza alındı. conte'yle dalga geçercesine cuadrado kiralandı. serie a'ya bok gibi giriş yapsalar da sonradan öküz gibi form tutup mutlu sona ulaştılar. şl'de ise ikinci turda bayern'le eşleştiler. ilk maç torino'da 2-2 berabere kaldıkları bayern'e, allianz arena'daki ikinci maçta acı bir şekilde (sakatlıklar, değişiklik hataları, hakem hataları) elendiler.
bu yaz ise kulüp iki transfer rekoruna birden imza attı. önce 90 milyon avroya higuain'i alıp italyan transfer rekorunu kırdılar sonra pogba'yı 105 milyon avroya manu'ya satarak dünya transfer rekorunun taraflarından biri oldular. pogba'nın boşluğunu gidermek üzere roma'dan pjanic alındı. defansa benatia, kanada pjaca getirildi.
kulüp 2015-2016 sezonunu şl'de çok erken elenmesine rağmen rekor bir gelirle kapadı: 388 milyon avro. ilk kez bir italyan takımı bu kadar büyük bir gelir elde ediyor. stattan kalan borçlar, transfer harcamaları, oyuncu ve çalışan maaşları vs. bu gelirden düşürüldüğünde bütçe 4 milyon avro fazla veriyor ki çok parlak bir tablo. buna pogba'dan gelen para da dahil değil üstelik.
https://i.hizliresim.com/lEmD5J.jpg
agnelli kulübün başkanlığına geldiğine yıldızı sönmeye yüz tutmuş bir juventus vardı. şu ansa kendi stadına sahip, üst üste 5 kez serie a'yı kazanmış, avrupa'nın en iyi kadrolarından birine sahip bir juventus var. bunun tesadüfi olması imkansız. agnelli'nin prensipleri bu noktada etkili. birincisi işi bilenlere bırakıyor. transferlerle ilgili sorulan sorulara neredeyse hiç cevap vermez ve "bunu marotta'ya sorun." der. ikincisi ise sabır. kulübün kendi ayakları üstünde durabilecek bir ekonomiye sahip olması için ilk dönemlerinde çılgın harcamalar yapılmasına hiç müsaade etmedi. zaten conte'nin takımdan ayrılması da bununla ilgili. üçüncüsü de disiplin. kendisi tam bir mantık adamı. 2012'de yine kendisine ait olan jeep, juve'nin göğüs reklamı olurken üç seneliğine sadece 35 milyon avro ödeyecekti. istese bundan çok daha fazlasının ödenmesini sağlayabilirdi ama juve'nin o anki repütasyonunun hangi seviyede olduğunu ve böyle bir hamle gerçekleştirirse exor hissedarlarının ne düşüneceğini hesaplamıştı. daha sonra o anlaşma güncellendi. yeni anlaşmada juventus, jeep'ten 2021'e kadar senelik 17 milyon avro alacak.
kendisi avrupa futbol dünyasında da muteber bir adam. uefa'yı parmağında oynatan eca(european club association)'da mühim bir koltuğu var ve rummenigge'den sonra bu kuruluşun başkanlığına seçilmesi sürpriz olmaz. ayrıyeten organizasyondaki ağırlığını da sonuna kadar kullanıyor. geçenlerde şl maçlarının asyalı ve amerikalı izleyicilere de hitap etmesi için maç saatlerinde değişiklik yapılmasına dair fikirlerini anlatıyordu. hatta bunu uefa başkanı ceferin'e sunacağını da belirtti. bir de şu son alınan 4 ülkenin 4 takımını şl'ye direkt göndermesi kararında etkisi olmadıysa -avrupa'da tesis edilmesi düşünülen bir süper lig fikrinin de en büyük savunucularından zaten- ben de hiçbir şey bilmiyorum. zira juve'nin en büyük handikabı serie a'nın zayıflığı. şl'ye 4 takım gönderilmesiyle kulüplerin ve dolayısıyla da serie a'nın ekonomik gücü muhakkak artacaktır. güçlü bir serie a da güçlü bir juventus anlamına geliyor. geçenlerde 70. sponsorluk anlaşmasını imzalayan manu, sadece adidas'tan 10 seneliğine 750 milyon sterlin kazanırken juventus 6 sezonluk adidas anlaşmasından 140 milyon avro kazanacak. işte bunlar hep premier lig. juventus, manu'dan çok daha güçlü olabilir ama oynadığı ligin albenisi yok. yeni tv anlaşmalarında premier lig gelirlerini 71, bundesliga yüzde 83, la liga yüzde 50 artırırken serie a da bu oran sadece yüzde 20. e bu juventus nereye sıçacak?
agnelli'nin başka projeleri de var. asya pazarına çok önem veriyor. bu arada juventus, uzak doğuda en popüler takımlardan biri. bu popülariteyi paraya çevirmek için çin ve endonezya gibi kalabalık ülkelerde juventus store'lar açılıyor ve takım yazın bu ülkelere turnelere çıkıyor. agnelli'nin çok değer verdiği amerika pazarına ise seneye el atacağı söyleniyor. asya ve amerika'da taraftar sayısını arttırmak için bir diğer proje ise otel ve restoran zincirleri kurmak. agnelli'nin j-resteraunt ve j-hotel'ler için anlaşmalar yapmaya çalıştığı söyleniyor. j demişken kulübün birkaç sezondur yeni bir maskot dizayn etme çalışması var ve bunun için j adında bir zebra seçilmiş. bu da çocuklara yönelik bir hamle.
(bkz: j/@haginin topugu)
projelerden bir diğeri de j-village: http://www.juventus.com/en/club/jvillage-project/
bu arada kulüp efsanevi futbolcularını da etkin olarak kullanıyor*. nedved şu an ikinci başkan ve kitlenen transfer görüşmelerinde olaya müdahil olarak işleri kolaylaştırıyor. trezeguet, kulübün bilhassa asya'daki operasyonlarında sık sık boy gösteriyor. keza ravanelli ve peruzzi de.
velhasıl, şu ana kadarki icraatleri ve bundan sonrası için planladığı projelerle birlikte kıskanılası bir başkan olduğunu söyleyebilirim. hatta söyledim bile. yalnız o kaşları bir aldırsa hiç fena olmaz gibi: http://gss.gs/nzC.jpg
-cebinizde 10 avro varken 100 avroluk bir restoranda yiyip içemezsiniz, demişti.
conte, 2011'de takımın başına getirildiğinde 2006'dan beri şampiyonluk görememiş -2005 ve 2006'da gördüğü şampiyonluklar da elinden alınmış- bir juventus vardı. ilk sezonunda oldukça zorlansa da 2014'e gelindiğinde 3 şampiyonluk sahibi genç ve çok başarılı bir hocaya dönüşmüştü. lakin takım avrupa'da hiçbir başarı kazanamıyordu. conte, bunu parasızlığa bağlıyordu. bayern, real, chelsea gibi kulüpler istedikleri futbolcuyu bir çırpıda alabilirken conte'nin istekleri yönetimden geri dönüyordu. misal başarıyla oynattığı 3-5-2'nin sağ kanadına fit uyacağını düşündüğü cuadrado'nun transferini defaatle talep etmişti ama yönetim fiorentina'nın çektiği fiyatı duyunca bu transfer için uğraşmamıştı bile. conte ve yönetim arasındaki transferlerle ilgili anlaşmazlıklar gitgide büyüdü ve sürpriz bir şekilde conte istifa etti.
işin komik yanı da şu ki conte'nin o çok istediği cuadrado, conte'nin istifasından yaklaşık 6 ay sonra chelsea'ye gitti. ingiliz kulübünde neredeyse hiç oynamadı ya da oynatılmadı. geçen sezon başı juventus tarafından kiralandı ve torino'da parlak bir sezon geçirdi. 1 sezonluk kiralık sözleşmesinin bitmesiyle bu yaz conte'nin hocalığa getirildiği chelsea'ye geri döndü. conte, zamanında juve'den istifa etmesine sebep olan cuadrado'ya sonunda kavuştu derken bu defa cuadrado arıza çıkardı. "ben juve'ye gitmek istiyorum!" diye tutturdu, sosyal medya hesaplarından juve formalı fotoğraflarını yaz boyunca hiç kaldırmadı ve transfer sezonunun bitmesine saatler kala cuadrado, juve tarafından 3 seneliğine tekrar kiralandı; conte'nin cuadrado aşkı gene yarım yamalak kalmış oldu. hem de zamanında kendisine cuadrado'yu almayan eski kulübü juventus'un araya girmesiyle...
andrea agnelli ağzında altın kaşıkla doğanlardan. bırak italya ve avrupa'yı, dünyanın sayılı sanayici ailelerinden biri olan agnelli hanedanlığının bir ferdi. fiat group denen ve şemsiyesi altında alfa romeo'dan ferrari'ye, dodge'dan yamaha'ya, jeep'ten maserati'ye kadar bir sürü marka barındıran grubu elinde tutan exor holding'in varislerinden. çok iyi bir eğitim görmüş, arkasından da fransa'da, ingiltere'de, isviçre'de şirketler yönetmiş birisi.
2006'daki calciopoli'den sonra eridikçe eriyen ve 1923'ten beri ailesine ait olan juventus'un, 2009 ve 2010'daki dibi görüşünün ardından ipleri eline aldı. dedesinin, amcasının ve babasının da zamanında yaptığı gibi kulübün başına geçti. geçti ama kulübün hali içler acısıydı. kadro leş futbolcularla doluydu ve bunu düzeltmek için çok paraya ihtiyaç vardı. bu leşliğe paralel takımın başına gelen hocalar da berbat hocalardı. forvet hattında trezeguet-ibrahimoviç-del piero gibi süper starların olduğu ve bunları lippi'lerin, capello'ların yönettiği takımın yerinde yeller esiyor; artık zaccheroni, ranieri gibi ikinci sınıf hocalar iaquinta, amauri gibi ikinci sınıf forvetlerin hüküm sürdüğü kadroları yönetiyordu.
juventus, calciopoli'den evvel dünyanın en zengin kulüplerinden biriydi. dünyanın en pahalı forma reklamını taşıyordu ve tv'den akıl almaz paralar kazanıyordu. hatta, bayern'in o yıllardaki yöneticilerinden uli hoeness bir açıklama yapmıştı. "bayern bir daha şl'yi kazanamayabilir. juventus, tv haklarından senelik 118 milyon avro kazanırken biz sadece 16 milyon avro kazanıyoruz. bu da 5 senede 500 milyon avroluk bir fark demek." demişti.
2006'dan sonra ise hem juventus hem de italyan futbolu için her şey bombok oldu. 80'lerden beri dünyanın en güçlü ligi olan serie a bundesliga'ya bile geçilip 4. sıraya düştü.
35 yaşındaki andrea agnelli kulübün başına geçtiğinde durumlar böyleydi işte. agnelli, o noktada doğru bir tespitte bulundu: kulüp, yıllardır bok gibi transferler yapıyordu. 30 milyon avroya aldıkları diego ribas da bonservissiz aldıkları mellberg de ellerinde patlıyordu. işi bir bilene teslim etmek gerektiğini anladı ve sampdoria'da çok iyi işler yapan giuseppe marotta'yla yardımcısı fabio paratici'yi futbol yönetiminin başına getirdi. agnelli'nin başkanlık koltuğunda geçirdiği ilk sezon olan 2010-2011 sezonu j stadium'un açılışı dışında bomboş geçti zira agnelli ve marotta ikilisi takımın başına del neri'yi getirerek karavana atış yapmışlardı. bu arada j stadium demişken bu da agnelli'nin en büyük şanslarından biri oldu. yıllardır yapılması konuşulan ve 2009'da temelleri atılan avrupa'nın en modern stadyumunun açılışı, onun başkanlığının ilk senesine tekabül etti.
j stadium 41.000 kapasiteli. koltuk sayısının az olması della alpi'yle ilgili. italya'da statlar kolay kolay dolmaz ama 67.000 kapasiteli o stadın boşluğu da ayrı bir boşluktu. j stadium 41.000 kapasitesine rağmen kulübe bayağı bir gelir getiriyor. senelik 50 milyon avroyu geçen bir gelir bu. anlayacağınız biletleri biraz tuzlu ama hemen hemen her maç ful çekiyor. kulübe katkısı çok büyük. juventus, 2006-2011 yılları arasında maçlarını oynadığı torino olimpiyat stadı'ndan buraya taşındığında maç günü gelirleri yüzde 300 artmıştı desem olayı daha da somutlaştırmış olurum. agnelli geçen hafta yaptığı bir konuşmada "hiç kimseye, hiçbir zaman bedava bilet hediye etmiyoruz. bugüne kadar hiçbir yönetici hiçbir taraftara tek bir bilet bile vermedi." dedi. bizim memleketin tribün ve yönetim kültürüne oldukça uzak şeyler bunlar tabii.
2011-2012 sezonuna girerken o zamanlar moda olan takımın başına "zamanında kulüpte futbolculuk da yapmış genç hoca" getirme kervanına antonio conte'yle katıldılar. andrea agnelli o sezon elini cebine de attı ve kulüp 100 milyon avroluk transfer yaptı. kadronun yeniden tesisi için böyle bir paranın harcanması elzemdi. şu an halen kadroda bulunan sağ bek lichtsteiner, takımın dirilişinde çok büyük rol oynayacak olan vidal ve milan'da kapı önüne bırakılan maestro pirlo o sezon takıma katıldılar. juventus zor da olsa o sezonu ibrahimoviç'li milan'ın önünde tamamladı. sportif başarı ve yani stat sayesinde gelen paralar kulübe bir nebze nefes aldırsa da stattan ve transfer harcamalarından kalan borçlar bütçede 100 milyon avroluk bir açığa sebep olmuştu.
2012-2013 sezonuna başlarken marotta marotta'lığını yaptı ve manchester united'da oynatılmayan çıtır pogba'yı yanılmıyorsam sadece 800.000 paunda kadroya kattı. o sezon serie a'yı yine kazanan takım, şl'de çeyrek finalde bayern'e her iki maçta da tokatlandı. maçtan sonraki basın toplantısında conte "kova ve kürekle bir gökdelen inşa edemezsiniz." diyerek kadronun yetersiz olduğunu anlatmaya çalıştı. lakin takım artık iyiden iyiye oturmaya başlamıştı. marchisio, pirlo ve vidal'li orta saha yardırıyordu. tek eksik iyi bir golcüydü.
golcü arayışındaki marotta, manchester'dan nefret eden apaçi tevez'i sudan ucuz paraya takıma kazandırdı. hatta yetmedi bilbao'dan fernando llorente'yi bonservissiz olarak kapmayı başardı. 2013-2014 sezonunda kadro mühendisliği mükemmeldi, serie a gene kazanıldı ama şl'de yine hüsran yaşadılar. nerede yaşadılar? arena'da yaşadılar. kim yaşattı? wesley yaşattı. grupta üçüncü olan juve, yoluna avrupa ligi'nde devam etti ve yarı finalde benfica'ya elendiler. işte bu sezon biterken conte, bir basın toplantısında entry'nin başında anlattığım restoran metaforuyla takımın avrupa için yetersiz olduğunu tekrar anlatıp yönetime gider yaptı. agnelli resti gördü ve alttan almadı. conte de takımdan ayrıldı.
takımın başına milan'dan kovulma allegri getirildi. herkes "allegri kim mk?" diyedursun ilginç bir hamleyle real madrid'den genç forvet morata 20 milyon avroya çetrefilli bir anlaşmayla satın alındı. o sezonun bonservissiz transfer hamlesi ise psg ile halen kanlı bıçaklı olmalarına sebebiyet veren kingsley coman transferi oldu. allegri, conte'nin oturttuğu düzeni bozmadı. orta saha zaten mükemmeldi: pirlo-marchisio-pogba-vidal. takım kimsenin beklemediği bir şekilde şl'de finale kadar yükseldi. sırasıyla dortmund'u ve monaco'yu eleyip yarı finale çıktılar. bu arada monaco'yu eledikleri akşam marotta ilginç bir söz söyledi. conte'nin ağlaklığına ithafen "artık biz de 100 avroluk restoranlarda yiyip içebiliriz." dedi. yarı finalde real'i elerlerken ise sezon başında transferi eleştirilen morata hem torino'da hem de madrid'de gol attı. finalde güçleri barcelona'ya yetmedi ve 3-1 yenildiler. kendilerine ait şl finalini en çok kaybetme rekorunu güncellediler. lakin uefa'dan yaklaşık 100 milyon avroyu bulan hayvani bir para kazandılar. tabii bunun italya'dan o sezon şl'ye katılan takım sayısıyla (2) direkt bağıntısı var.
agnelli'nin planı tutmuş oldu. ilk sezonunda 100 milyon avro açık veren bütçe, sportif başarıların etkisiyle ve stadın borcunun azalmasıyla yıllar sonra ilk kez o sezon sonu fazla verdi. lakin bu sezon sonu takım büyük bir dağılışa girdi. iyiden iyiye yaşlanan pirlo'ya yol verildi, bayern'in 40 milyon avro vermeyi göze aldığı vidal satıldı, "ille de memleketim" diye tutturan tevez yollandı. 15-16 sezonunun başlangıcı sancılıydı anlaşılacağı üzere. marotta'nın bonservissiz yıldız geleneği khedira'yla devam ederken forvete mandzukiç ve zaza alındı. conte'yle dalga geçercesine cuadrado kiralandı. serie a'ya bok gibi giriş yapsalar da sonradan öküz gibi form tutup mutlu sona ulaştılar. şl'de ise ikinci turda bayern'le eşleştiler. ilk maç torino'da 2-2 berabere kaldıkları bayern'e, allianz arena'daki ikinci maçta acı bir şekilde (sakatlıklar, değişiklik hataları, hakem hataları) elendiler.
bu yaz ise kulüp iki transfer rekoruna birden imza attı. önce 90 milyon avroya higuain'i alıp italyan transfer rekorunu kırdılar sonra pogba'yı 105 milyon avroya manu'ya satarak dünya transfer rekorunun taraflarından biri oldular. pogba'nın boşluğunu gidermek üzere roma'dan pjanic alındı. defansa benatia, kanada pjaca getirildi.
kulüp 2015-2016 sezonunu şl'de çok erken elenmesine rağmen rekor bir gelirle kapadı: 388 milyon avro. ilk kez bir italyan takımı bu kadar büyük bir gelir elde ediyor. stattan kalan borçlar, transfer harcamaları, oyuncu ve çalışan maaşları vs. bu gelirden düşürüldüğünde bütçe 4 milyon avro fazla veriyor ki çok parlak bir tablo. buna pogba'dan gelen para da dahil değil üstelik.
https://i.hizliresim.com/lEmD5J.jpg
agnelli kulübün başkanlığına geldiğine yıldızı sönmeye yüz tutmuş bir juventus vardı. şu ansa kendi stadına sahip, üst üste 5 kez serie a'yı kazanmış, avrupa'nın en iyi kadrolarından birine sahip bir juventus var. bunun tesadüfi olması imkansız. agnelli'nin prensipleri bu noktada etkili. birincisi işi bilenlere bırakıyor. transferlerle ilgili sorulan sorulara neredeyse hiç cevap vermez ve "bunu marotta'ya sorun." der. ikincisi ise sabır. kulübün kendi ayakları üstünde durabilecek bir ekonomiye sahip olması için ilk dönemlerinde çılgın harcamalar yapılmasına hiç müsaade etmedi. zaten conte'nin takımdan ayrılması da bununla ilgili. üçüncüsü de disiplin. kendisi tam bir mantık adamı. 2012'de yine kendisine ait olan jeep, juve'nin göğüs reklamı olurken üç seneliğine sadece 35 milyon avro ödeyecekti. istese bundan çok daha fazlasının ödenmesini sağlayabilirdi ama juve'nin o anki repütasyonunun hangi seviyede olduğunu ve böyle bir hamle gerçekleştirirse exor hissedarlarının ne düşüneceğini hesaplamıştı. daha sonra o anlaşma güncellendi. yeni anlaşmada juventus, jeep'ten 2021'e kadar senelik 17 milyon avro alacak.
kendisi avrupa futbol dünyasında da muteber bir adam. uefa'yı parmağında oynatan eca(european club association)'da mühim bir koltuğu var ve rummenigge'den sonra bu kuruluşun başkanlığına seçilmesi sürpriz olmaz. ayrıyeten organizasyondaki ağırlığını da sonuna kadar kullanıyor. geçenlerde şl maçlarının asyalı ve amerikalı izleyicilere de hitap etmesi için maç saatlerinde değişiklik yapılmasına dair fikirlerini anlatıyordu. hatta bunu uefa başkanı ceferin'e sunacağını da belirtti. bir de şu son alınan 4 ülkenin 4 takımını şl'ye direkt göndermesi kararında etkisi olmadıysa -avrupa'da tesis edilmesi düşünülen bir süper lig fikrinin de en büyük savunucularından zaten- ben de hiçbir şey bilmiyorum. zira juve'nin en büyük handikabı serie a'nın zayıflığı. şl'ye 4 takım gönderilmesiyle kulüplerin ve dolayısıyla da serie a'nın ekonomik gücü muhakkak artacaktır. güçlü bir serie a da güçlü bir juventus anlamına geliyor. geçenlerde 70. sponsorluk anlaşmasını imzalayan manu, sadece adidas'tan 10 seneliğine 750 milyon sterlin kazanırken juventus 6 sezonluk adidas anlaşmasından 140 milyon avro kazanacak. işte bunlar hep premier lig. juventus, manu'dan çok daha güçlü olabilir ama oynadığı ligin albenisi yok. yeni tv anlaşmalarında premier lig gelirlerini 71, bundesliga yüzde 83, la liga yüzde 50 artırırken serie a da bu oran sadece yüzde 20. e bu juventus nereye sıçacak?
agnelli'nin başka projeleri de var. asya pazarına çok önem veriyor. bu arada juventus, uzak doğuda en popüler takımlardan biri. bu popülariteyi paraya çevirmek için çin ve endonezya gibi kalabalık ülkelerde juventus store'lar açılıyor ve takım yazın bu ülkelere turnelere çıkıyor. agnelli'nin çok değer verdiği amerika pazarına ise seneye el atacağı söyleniyor. asya ve amerika'da taraftar sayısını arttırmak için bir diğer proje ise otel ve restoran zincirleri kurmak. agnelli'nin j-resteraunt ve j-hotel'ler için anlaşmalar yapmaya çalıştığı söyleniyor. j demişken kulübün birkaç sezondur yeni bir maskot dizayn etme çalışması var ve bunun için j adında bir zebra seçilmiş. bu da çocuklara yönelik bir hamle.
(bkz: j/@haginin topugu)
projelerden bir diğeri de j-village: http://www.juventus.com/en/club/jvillage-project/
bu arada kulüp efsanevi futbolcularını da etkin olarak kullanıyor*. nedved şu an ikinci başkan ve kitlenen transfer görüşmelerinde olaya müdahil olarak işleri kolaylaştırıyor. trezeguet, kulübün bilhassa asya'daki operasyonlarında sık sık boy gösteriyor. keza ravanelli ve peruzzi de.
velhasıl, şu ana kadarki icraatleri ve bundan sonrası için planladığı projelerle birlikte kıskanılası bir başkan olduğunu söyleyebilirim. hatta söyledim bile. yalnız o kaşları bir aldırsa hiç fena olmaz gibi: http://gss.gs/nzC.jpg