95 yılından beri stadyuma giden, 2000 uefa kupası yolunda tribünde olan bir insanım.
yani çok avrupa kupası maçına gitmişimdir ama tribünün hali o günden bugüne pek değişmemiştir, ıslıklama haricinde.
bu başlığa defalarca yazdım, yazıyorum ama canı sıkılan gelip bu başlıkta taraftara çemkiriyor.
yani siz ali sami yen stadında yıllarca herkesin 90 dakika boyunca ses tellerini yırttığını filan mı düşünüyorsunuz?
bugün ne oluyorsa 3 aşşağı 5 yukarı aynısı oluyordu o zamanlar.
televizyonun başından sallamak kolay geliyor ama oraya giden insanlara 90 dakika boyunca bağırmaya programlanmış robotlar gibi bakmaktan vazgeçin.
takım ilk yarının sonlarına doğru düşmeye başlamış, ikinci yarı işin gideceği yer belli ama isteniyor ki taraftar bundan etkilenmeyip asli görevini yapsın.
ne o görev? sahada olanlardan etkilenmeyip top rakipteyken ıslıklamak, sonra bize geçince tezahürat yapmak.
sen tv başında şekilden şekile gireceksin heyecandan ama taraftar stadda hiç etkilenmeden agresif tribün yapacak.
başka bir arzunuz var mı? ne o kolay geliyor böyle akıl vermek.
ilk yarı 3-0 olması gereken maçta 2-0 geriye düşmüşsün.
yine belli anlarda taraftar gerekli desteği vermeye çalışmış ama ekran başındakilere tribün beğendireyoruz.
sabahın köründe kalkmış, işinden çıkıp koştur koştur maça gitmiş ve gece yarısı evine giren insanlara laf söyleniyor.
neymiş agresif tribün yapılmamışmış.
adam parasını, zamanını veriyor. gidiyor elinden geldiğince, takımın gösterdiği kadar desteğini veriyor ama millete yeterli gelmiyor.
kerem’in, icardi’nin kaçırdığı gollerin sebebi de zaten agresif tribün.
ne hikmetse boey ve tete agresi tribün suskunken attılar.
bu işler tek başına olmaz. takım ve tribün birbirine bağlıdır.
birlikte alev alıp birlikte sönerler.
oraya giden insanların en az 30 bini yıllarını tribüne vermiş insanlar.
neyin ne olduğunu bilecek kadar tecrübeliler.
sürekli gelip bu başlığın altında o insanlara akıl vermeyin.
çok iyi yaparım diyen varsa tribün orada!!
edit: (bkz:
20 eylül 2023 galatasaray kopenhag maçı)