ezber bozan bir futbolcu. ligde şimdiden franck ribery etkisi yarattı, yönetimin geçen seferki acı tecrübeden ders çıkarmış olmasını umuyorum.
bakın aşağı yukarı hepimiz avrupa liglerini izliyoruz, kaliteli futbola aşinayız. tabi turkcell süpel lig'de keita'nın mücadele ettiği rakipleri premier lig'le kıyaslayacak değilim fakat bu adamda farklı bir şey var. topu ayağına alınca ne olacağı belli olmayan futbolcu çok gördüm, süratli futbolcu çok gördüm, ortalığı dribling manyağı yapan futbolcu da çok gördüm. ama messi sağdan aldığı topu 50 metre sürüp golü attığı zaman, daha pozisyonun başında "aha geliyo yine" dedirtiyo zaten ekran başındakilere. ya da cristiano ronaldo'nun şut çekmeye niyeti varsa anlıyorsun hareketlerinden. mevzu şu ki keita, yıllarca futbol izlemiş olmanın getirdiği tecrübeyi alt-üst edebiliyor. driblingi messi kadar iyi değil, şutları c.ronaldo kadar iyi değil (zaten çok iyi şut çekmek gibi bir iddiası yok) fakat maçı izleyen herkesi şaşırtabiliyor bu adam.
yani rakibin kontratağını kesip ileriye doğru gelişigüzel top şişirdiğimizde, bu kadar sene futbol izledikten sonra ilerde yalnız top bekleyen futbolcu için "yetişir" ya da "ohooo, çok hızlı; ye tişemez" diyebiliyorsun; kanattan topu alan futbolcunun pozisyonuna, topu düzeltişine, rakiple arasındaki mesafeye ve rakibin hücum ediş şekline göre "geçer" ya da "ohooo, geçemez; kaptırdı kesin." diyebiliyorsun. süper lig maçı da olsa, avrupa maçı da olsa; iyi kötü tahmin edebiliyorsun. ama söz konusu bu adamsa olmuyor işte. ve bence tam da bu yüzden, öyle çok çok teknik olduğundan falan değil; böyle deli fişek, sıradışı bir futbolcu olduğundan rakibi allak bullak ediyor, çalım stili çözülemiyor.
ha bi de şu var. messi ve keita'nın maç başına dribling ortalamalarını yan yana koysan çok da büyük bi fark çıkmaz herhalde ortaya. ama kimse "bak, aynı kalitede" diyemez; la liga'da kimi çalımlıyorsun, süper lig'de kimi... o yüzden "keita gördüğüm en iyi dribling yapan oyuncu" diyemem. ama vicdanın tamamen rahat şekilde, saniye düşünmeden diyebilirim ki: "keita gördüğüm en kuvvetli oyuncu." !
barem teknikse eğer kıyaslarken, tamam; üst düzey liglerle bir tutulmamız mümkün değil, puanlama yapılırken bi katsayı farkı falan koymak lazım. fakat kıyaslamada barem "güç" ise, türkiye'de oynayan futbolcunun performansının da en yüksek katsayıyla çarpılması lazım arkadaş. tackling'i maksimum 14 olan bu kadar kazmadan tekme yiye yiye sıfıra kadar inip asist yapmak öyle kolay iş değil. her alınan darbeden sonra yaşanan kondisyon kaybı göze alındığında, son 60 dakikaya zinde girip arap atı gibi kanattan yardırmak hiç kolay iş değil.
lan bak yine aklıma geldi, nıhaha; hatırladıkça gülüyorum lan. geçen maçta
* keita'yı tutan, antalya'nın 3 numarası şenol; bence bu maçtan sonra futbolu bıraksın lan. belki soyunma odasında kendini tutmuş olabilir biraz ama eve gidip yalnız kalınca kesin ağlamıştır. sen adamı formasından çek, baktın olmuyo az daha aban, çekmeyle düşmeyince gövdenle ittir; adam bana mısın demesin, bi de ceza sahasına elini kolunu sallaya sallaya girip asist yapsın... puahaha...
edit: asıl bunu yazacaktım, unutmuşum. topu içeriye keserken kullandığı kendine has bi teknik var. yani yerden top gönderirken ayak içi değil de, sanki topuğa yakın bi yerle vuruyor. top kavisli, tuhaf bi şekilde gidiyor ve savunma müdahale etse bile abuk subuk bi yere sekiyor, banko karambol oluyor. çok sağlam adam aldı yönetim...