*

  • 2
    --- alinti ---
    yilmaz özdil, metin oktay ve 10 numaranin öyküsünü yaziyor

    galatasaray, arda’ya ‘10’ numaralı formayı verdi... hagi’den beri hakkıyla taşınamayan forma için, “bu metin oktay’ın 10 numaralı forması” denildi.
    ***
    evet, metin oktay, galatasaray’ın eşsiz 10 numarasıydı gerçekten... peki, o ‘10’ numara metin oktay için eşsiz miydi? yani, metin’in hayalini kurduğu forma numarası ‘10’ muydu?
    ***
    bir hafta bekledim.
    kimse yazmadı...
    izmirli metin’i ve ‘hayalini kurduğu forma numarası’nı ben yazayım bari.
    ***
    uzun öyküdür ama, ‘alt tarafı numara’ deyip, geçilemez... o ruhu, o heyecanı, o anlamı, uzun uzun bilmek gerekir... hadi bismillah.
    ***
    sene, 1923... izmir.
    cumhuriyet ilan edilmiş, işgal ve savaş dolayısıyla ara verilen spor faaliyetleri yeniden canlanmaya başlamıştı. karşıyaka’da karşıyaka, alsancak’ta altay önceden kurulmuştu... basmane-tilkilik-namazgah’ın gençleri de ‘cumhuriyet’le yaşıt’ bir kulüp kurmak istedi.
    ***toplandılar, süleyman ferit bey’e gittiler... süleyman ferit bey kim? izmir’in ilk türk eczacısı, izmir’in simgelerinden, kemeraltı’daki tarihi şifa eczanesi’nin sahibi, bugünkü eczacıbaşı holding’in dedesi, süleyman ferit bey...
    ***
    (buraya bir parantez açalım... o şifa eczanesi, şu anda ege üniversitesi eczacılık fakültesi’nin içinde birebir haliyle yeniden inşa edildi. dolapları, kullanılan malzemeler, orijinal... ‘müze eczane’, bizzat torun bülent eczacıbaşı’nın katıldığı törenle hizmete sokuldu. izmirliler olarak teşekkür borçluyuz. parantezi kapatıp, devam edelim.)
    ***
    süleyman ferit bey, arkadaşları hacı hasanzade ethem ve doktor cevdet fuat bey’le oturur, “bu kulübü kuralım” derler... düşman denize dökülmüş, milli mücadele kazanılmış, bu muhteşem tabloya yakışır bir isim bulmak lazım... düşünürler, taşınırlar, zafer, hilal, kurtuluş isimleri üzerinde durulur... o anda der ki süleyman ferit bey, “arkadaşlar, milletimizin ordusuyla büyük bir türk cumhuriyeti kurduk, kulübümüzün adı da, büyük bir türk imparatorluğu olan altınordu olsun!”
    ***
    altınordu böyle kurulur... süleyman ferit bey, hem isim babası, hem kurucu başkanı olur.
    ***
    altınordu’nun en büyük sportif başarısı, 1966-67 sezonunda kurulan türkiye basketbol ligi’nin ilk şampiyonu olmasıdır... ama futbolun yeri, hep ayrıdır... birinci lig’de de mücadele eden altınordu, efsane futbolcular yetiştirmiştir. bunlardan biri, sait altınordu...
    ***istanbul’da doğmuştu sait, 1910 yılında... sonra izmir’e taşındı ailesi... futbola da izmir’de başladı... büyük yetenekti, hemen keşfedildi... altay peşindeydi, altınordu kaptı... 1926’da altınordu formasını giydi, aralıksız, tam 27 sene çıkarmadı, sembolü oldu... 4 kez de a milli oldu... 1934’te soyadı kanunu çıktı... hiç düşünmedi sait... hayatının en büyük anlamı olan altınordu’yu aldı, soyadı yaptı kendine.
    ***
    makarayı biraz ileri saralım...
    sene 1953.
    gene izmir.
    metin henüz 16 yaşında.
    9-10 yaşından beri maç seyretmeye gidiyor, altay’ı seyrediyor, karşıyaka’yı seyrediyor, altınordu’yu seyrediyor, onlardan sonra kurulan göztepe’yi seyrediyor, ama bir kişiden gözünü alamıyordu... sait altınordu’dan... kahramanıydı o... sait’i taklit ediyor, topa sait gibi vurmaya çalışıyordu. sait gibi olacaktı... bu niyetle futbola başladı... izmir’in amatör kulübü damlacık’ta... o zamanlar futbol bugünkü kadar genç değildi... futbolcular 30’lu yaşlarda ancak forma bulabiliyordu. ama metin farklıydı... büyük yetenekti... 16 yaşında forma verdiler ona, “çık, ilk 11’de oyna” dediler... ve, kadere bakın ki, hayali gerçek olmuş, sait altınordu’nun futbola başladığı yaşta, 16 yaşında forma giymişti.
    ***
    ilk ne yaptı?
    o her zamanki mahçup tavrıyla, “8 numaralı formayı giyebilir miyim?” dedi...
    “niye?” dediler? cevabı şuydu:
    “sait ağabey, 8 numaralı formayı giyiyor, ben de onun gibi 8 numaralı formayı taşımak istiyorum...”
    ***
    sait altınordu, izmir’de futbolla ilgilenen herkes için olduğu gibi, damlacık yöneticileri için de efsaneydi... bu genç yeteneği kırmadılar, ‘aferin’ diyerek, ‘8’ numaralı formayı metin’e verdiler.
    ***çıktı, hakkını verdi.
    hayalini kurduğu ‘8’ numaralı formayla, gol kralı oldu...
    ***
    bir sene sonra, yün mensucat’a transfer oldu... gene ‘8’i taşıdı... gene kral oldu.
    ***
    bir sene sonra, izmirspor’a transfer oldu... o zamanlar izmirspor, sadece izmir’de değil, bütün türkiye’de tanınıyor... daha profesyonelce yönetilen bir takım... ve, o dönemde futbolcular mevkilerine göre forma numarası taşıyor... dediler ki metin’e, “sen golcü adamsın, golcüler 9 numara taşır...” itiraz etmek istedi ama, ‘olmaz’ dedi ağabeyleri... “9 numaralı formayı giyeceksin...” metin de çaresiz boynunu büktü, ‘peki’ dedi. gene gol kralı oldu.
    ***
    sonrasını herkes biliyor...
    bir başka milli mücadele kahramanı kılıç ali bey’in oğlu, gündüz kılıç, metin’i galatasaray’a transfer etti, “10 numarayı giyeceksin” dedi, itiraz etmek ne mümkün, 10 numarayı sırtına geçirdi metin... gene gol kralı oldu.
    ***
    önce 8. sonra 9. daha sonra 10.
    ***özetle...
    türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük ‘10’ numarası metin’in öyküsü işte bu.
    ***
    ‘10’ numarayla efsane oldu ama, onun efsanesi aslında ‘8’di.
    ***
    bu sene galatasaray’da ‘8’ numaralı formayı hangi futbolcu taşıyacak bilmiyorum... galiba barış.
    ***
    metin oktay olma sorumluluğu arda’nın omuzlarında... ‘8’i kim taşıyacaksa, efsane metin’in hayali aslında onun omuzlarında!
    ***
    demem o ki: metin’in 8’i 9’u 10’u bu.
    ama illa ki, her numaranın bir tarihi, bir öyküsü, bir anlamı vardır... ve, hangi kulüpte giyiyorsan giy, o numaranın ruhunu incitmemek için, hakkıyla giymelisin kardeşim.
    --- alinti ---
    http://fanatik.ekolay.net/...Detail_32_139685.htm
  • 3
    eminim ki elano oynamaya basladigi zaman bir duzeltme yazisi yazacaktir. durusttur, iyi bir yazardir. herkes transfer ettigimiz furbolculari begenmek zorunda degildir.

    eklenti: ben bu basligi actigimda, moderatorlerden birisi alakasiz diyip silmisti. ama goruldugu uzere yilmaz ozdil, ayni zamanda spor yazarligi da yapmaya baslamistir. onun icin basliklari silmeden once; okusak, bu yazar denen arkadas ne yazmis diye baksak, alakali mi alakasiz mi diye dusunsek, sozlukteki derinligi artirsak, hayat bayram olsa ne guzel olur degil mi!
  • 6
    hobi olarak spor yazarlığı yapmak revaçta ya haspam geri kalmıyım diyip başlamış işe. zamanında rahmetli yavuz gökmen'e bir üyeliği çok gören tsyd bu adamlara nasıl tahammül ediyor, şaşıyorum. yakın zamanda sanıyorum cengiz çandar, ahmet hakan ve oray eğin (ki kendisi bir futbol ekinde başlamıştı gazeteciliğe) de kalemleriyle futbolu kirletmeye başlayacaklar.
  • 7
    geçen bir yazısını okudum yazısında dünya derbilerinden bahsediyor ve galatasaray ve fenerbahçe derbisinin sadece sidik yarışından ibaret olduğunu söylüyor. yazısında birkaç tane de örnek vermiş.

    iskoçya'da,celtic ve glasgow rangers rekabeti mezhep ayrımına dayanıyor. celtic katolik, glasgow rangers ise protestanlığı temsil eder.

    arjantin'de, boca uniors ve river plate rekabeti sınıf ayrımına dayanır.
    boca uniors halkın takımı, river plate ise zengin kesiminin takmı olarak bilinir.

    italya'da, lazio ve roma rekabeti ideoloji ayrımına dayanır, lazio faşitlerin ve zenginlerin,
    roma ise göçmenlerin ve demokratların takımı olarak bilinir.

    ve şimdi gelelim türkiye' de galatasaray ve fenerbahçe derbisine, taraflarlar arasında mezhep ayrımı yok, ırk ayrımı yok, zengin-fakir sınıf ayrımı yok, ideolojilerinden dolayı bir ayrım yok. sadece renklerden dolayı bir ayrım vardır. zaten güzel olan budur. eğer yılmaz özdil galatasaray ve fenerbahçe derbisinin sidik yarışından ibaret olmasının nedenini bu saydıklarımın olmamasından dolayı söylüyor ise kendisi fena halde yanılmış, galatasaray ve fenerbahçe rekabetinin önemini ve en önemli özelliğini hala kavrayamamıştır. bizim derbimizin en önemli tarafı ve kendini diğer dünya derbilerinden ayıran özelliği sadece farklı renklere gönül vermiş olmamızdır.
  • 9
    ne konuda yazarsa yazsın midemi bulandıran, çürümüş düşüncelerin ve ezberlerin yazarı. emin çölaşan'ı daha evvelden okumuş olanlar bu adamın nasıl bir emin çölaşan taklidi olduğunu görür. ne yazın yeteneği, ne de mantık örgüsü, ne de yazdığı herhangi konuda asgari yetkinliği vardır. tek yapabildiği şey halihazırda sahip olduğu tabulara uygun olarak etrafa hakaretle etmektir. zaten bu ülkede ortalama bir insanın yaşamak suretiyle elde ettiği asgari bilgi ve kültürle aynı seviyede denilebilir kendisi için. tek fazlası devamlı iletişim halinde olduğu kişiler ve az çok takip ettiği suni türkiye gündemidir.

    takdirimi kazanan yegane özelliği ise cehaletini ve geriliğini kısa ve yüklemsiz cümle örgüsünü kesik kesik ve alt alta yıldız ve noktalar ile sıralayarak insanlara olağanüstü derin bir entelektüel olduğu izlenimi yaratabilmesidir. haa buna da pek şaşırdığım söylenemez zira bu komik yazı stiline hayranlık besleyen kitle bahsini ettiğim emin çölaşan'i da sırtında taşıyordu.

    edit:imla
  • 11
    futbolu da siyaset gibi yazdığı için o konuda pek keyifli yazılar çıkaramayan yazar.

    öte yandan, siyasi yazılarında derdini anlatmak için her gün 400 sayfa roman yazmaya kasmamaktadır. vurduğu yerden ses getiren en etkili yazarlardan biridir. kendisine ve uslubuna çakanların önce 'ben kimim' diye bir oturup düşünmesi gerekmektedir. 2 satır bir şey karalayan herkes bilir ki; maharet az yazıp öz yazabilmektir.
  • 13
    şu anda basının en iyi forvetidir.tüm pozisyonları kendisinin yaratmasına gerek yok zira pozisyon zenginliği fazla olan günler geçiriyoruz.güzel yer tutuyor ayrıca ve pas geldi mi adeta doksana çakıyor topu.tabiki her maçda çok iyi oynayacak diye birşey yok ya da çok koşacak diye.o sadece gol yaparak neticeye katkı sağlıyor.attığı goller kimine göre enfes kimine göre sıradan ama önemli olan ses getirmesi.
  • 14
    eskiden ve yakın geçmişe kadar yazılarını gerçekten beğendiğim bir izmirliydi ancak artık birilerinin frene basmasını söylemesi gerekir* çünkü bu ''ben acaip mübalalarımla ve üstün espri zekamla bir taşla binlerce kuş vurup söylemek istediklerimi son derce farklı tarzlarda anlatırım öyle kalırlar '' muhabbetinin ne kendine ne de savunduklarına yararı kalmadı tabii bu bir hürriyet politası olduysa artık daha vahim;

    --- alıntı ---

    ...e baktılar ki, federasyon arkalarında... olimpic lorke tabelasını indirip, atletico lorke tabelasını astılar... ama bir sorun vardı. kaleci ahmet’e yeşil sahalardan men cezası verildiği için, ilk 11 eksik kalmıştı... aurelio’nun türk yapılması taktiğiyle, roberto carlos’un kürt yapılıp, kadroya alınması gündeme geldi. ancak, imralı’daki teknik direktör, “ben fener’den topçu almam, alacaksanız keita’yı alın” dedi. uzun pazarlıklar sonucunda, bonservisi elinde olan ve forma giyecek takım arayan amatör ufuk’un sezon sonuna kadar kiralık oynamasına karar verildi....

    --- alıntı ---
  • 15
    üç gün kadar önce hürriyet spor'un spor arena adlı bölümünde galatasaray'ın transfer politikasını eleştirmiş, '6 milyon euro'ya jo ve dos santos'u alacağıma 12 milyon euro luk sercan yıldırım'ı yeğlerim' gibisinden bir açıklama yapıp, futbol işlerinden anlamadığını ve bu işi bayağı makaraya sardığını göstermiş yazardır. ayrıca iki fenerbahçeli ile galatasaray'ı çekiştirmekte ve bundan da bayağı keyif almaktadır. bunların tarafsız spor yayıncılığı da bu herhalde.
  • 16
    işin bokunu çıkarmış yazar. futboldan anlamıyorsan böyle saçma yorumlar yapmayacaksın kardeşim, ayıptır! şöyle ki;

    -franck rijkaard bir dünya markası... elano, jo, giovani, arda, neill, servet, baros, kewell ve diğerleri... hepsi birer yıldız futbolcu... galatasaray neden bu halde? rijkaard’la mı olmuyor, futbolcular mı suçlu, yoksa galatasaray yönetimi mi bu işi beceremiyor?

    - y.ö: milan baros’la harry kewell’ın sakatlığı, talihsizlik... ama asıl sorun nedir dersen, galatasaray ‘latin amerikalı’ futbolcu almayı bilmiyor. deneme-yanılma yapıyor, deneme-yamulma yaşıyor... unutuyorlar çünkü... bu iş brezilyalı futbolcularla olsaydı, uefa kupası’nı fenerbahçe kazanırdı.

    bu kadar saçma bir yorumu nasıl gazeteye yazarlar anlamıyorum. galatasaray latin amerikalı oyuncu almayı bilmiyormuş! aldığımız latin oyuncuları sadece latinler değil dünya tanıyor adamım. sadece dünya tanıyor kalıbına sokmak istemiyorum, elano ve jo galatasaray'da nasıl bir performans gösterirse göstersin bunu işin başında bilemezsin. sene başında bunlar alınacak dense onaylardık, alındı ve çok da iyi yapıldı. bu kadar dar bir bakış açısıyla nasıl futbol yorumlanır! tabi galatasaray başarısız bir sezon geçriyor ya vurun anasını satayım. tabi brezilyalılarla alınsa uefa kupası fenerbahçe alırdı, biz uefa kupasını aldığımızda rumenler sayesinde almıştık herkes rumen alsın! cristian baroni ile vederson ile deivid ile alex ile uefa kupası alınır zannediyorsan de get işine diyorum buradan sana. bir taraftaki brezilyalıları brezilyalılar bile tanımıyorken diğer taraftaki brezilyalılar şuan gidemeyeceği kulüp olmayan futbolcular. kaldı ki o laf ettiğin jo 22 yaşında anam babam, git bakalım alabiliyor musun jo'yu. böyle saçma yorumlar duymaktan ve laf söylemekten bıktım yahu.
  • 18
    fener helallik almazsa... o kupayı zor alır!

    27 senedir kupa’yı alamıyor...

    niye?
    *****
    herkes yazdı...

    bir de biz yazalım bari.
    *****
    1982-83 sezonu...

    kocaeli’yi eledi.

    samsun’u eledi.

    beşiktaş’la eşleşti fener.
    *****
    bir önceki sezonun lig şampiyonu olan beşiktaş, en dişli rakipti... zaten o nedenle, fenerbahçe-beşiktaş eşleşmesine “erken final” adı verilmişti. herkes bunu konuşuyordu.
    *****
    ilk maç kadıköy’deydi... ilk yarı 0-0 bitti, ikinci yarı necdet attı, beşiktaş 1-0 öne geçti, sonra selçuk penaltıdan attı, 1-1, böyle sona erdi. fenerbahçe şokta, beşiktaş mutluydu.
    *****
    işte o an...
    *****
    fenerbahçe başkanı ali şen, soyunma odasına indi, “hepinizi tebrik ederim, finale kaldık” dedi... kimse anlam verememişti bu sözlere... efsane başkan, anlattı: “sekreterim her maçtan önce, diğer maçlarda olan biteni özetleyen bir rapor veriyordu. elimdeki rapora göre, beşiktaşlı mehmet ekşi sarı kart cezalısıydı ama, bize karşı oynadı... hükmen galibiz!”
    *****
    manşetler patladı...

    ortalık karıştı.
    *****
    maçtan önce ali şen’den başka kimse farkında değildi, maçtan sonra herkes uyandı!
    *****
    iddiaya göre... mehmet ekşi, bir önceki turda boluspor’la oynanan iki maçta da sarı kart görmüş, cezalı durumuna düşmüştü. fenerbahçe maçında oynamaması gerekiyordu.
    *****
    mehmet ekşi, “bolu maçının hakemi ihsan türe, sarı kartı rıza’ya gösterdiğini söylemişti, milli futbolcu olarak iki sarı kart gördüğüm halde sahaya çıkacak kadar aptal değilim” dedi. beşiktaş başkanı mehmet üstünkaya, “haklı olduğumuzu kanıtlayacağız” dedi.
    *****
    ama, nafile... yılmaz tokatlı başkanlığındaki futbol federasyonu, fenerbahçe’yi haklı buldu, beşiktaş’ı 3-0 hükmen mağlup ilan etti.
    *****
    o dönemde teknoloji bu kadar gelişmiş değildi, naklen yayın araçları filan yoktu, 90 dakikanın her saniyesi an be an kaydedilmiyordu... hakem sarı kartı gösteriyor, gösterdiği futbolcuya “sana gösterdim” diyor, sonra da bu bilgi maçın raporuna işleniyordu. mehmet ekşi “hayır” dedi, “bana böyle bir şey söylenmedi, rıza’ya gösterdiğini söyledi” dedi ama, dedim ya, nafile... beşiktaş hükmen mağlup ilan edildi.
    *****
    rövanş maçı, zemini toprak olan inönü stadı tadilatta olduğu için, ali sami yen stadı’nda oynandı... atmosfer gergindi... bismillah 4’üncü dakikada, selçuk gene penaltıdan attı, fener 1-0 öne geçti, sonra necdet attı, ziya attı, beşiktaş 2-1 kazandı.
    *****
    ilk maç yenilmedi, ikinci maç yendi ama, 3-0’lık hükmen skor nedeniyle, elendi beşiktaş.
    *****
    en dişli rakibini böylesine tartışmalı şekilde eleyen fenerbahçe, kolayca yürüdü gitti, kupa’yı aldı... alış o alış... taaa 27 senedir, bir daha da alamadı.
    *****
    kadere bakın ki...
    *****
    beşiktaş’ın hükmen mağlup sayılıp, kupayı kaçırdığı 1982-83 sezonundan bu yana... kupa eşleşmelerinde, her defasında fenerbahçe’yi eledi beşiktaş!
    *****
    84’de yarı finalde eşleştiler, beşiktaş eledi... 88’de finalde eşleştiler, beşiktaş eledi... 89’da yarı finalde eşleştiler, beşiktaş eledi... 92’de yarı finalde eşleştiler, beşiktaş eledi... 93’te çeyrek finalde eşleştiler, beşiktaş eledi... 96’da çeyrek finalde eşleştiler, beşiktaş eledi... 2005’te finalde eşleştiler, beşiktaş eledi... 2006’da yarı finalde eşleştiler, beşiktaş eledi... 2008’de finalde eşleştiler, beşiktaş eledi...
    *****
    1982-83 sezonundaki tartışmalı durumdan sonra, taaa 27 senedir kupayı alamadığı gibi... beşiktaş’ı da bir daha eleyemedi fener!
    *****
    olan, mehmet ekşi’ye oldu.
    *****
    trabzon’da lig şampiyonu olan, 14 senedir şampiyonluk göremeyen beşiktaş’a transfer olup, beşiktaş’ta lig şampiyonu olan mehmet ekşi, tecrübesi ve beyefendi kişiliğiyle öne çıkmış, beşiktaş’ın kaptanlık bandını takmıştı... o yıllarda herkese ismiyle hitap edilirken, tribün pankartlarına soyadıyla yazılan tek futbolcuydu. döneminin en büyük yıldızlarından biriydi.
    *****
    1982-83 kupa maçında yaşadığı o talihsizlik, futbol hayatına maloldu...
    *****
    fatura, mehmet ekşi’ye kesildi...

    eğer varsa bir hata, beşiktaş’ın teknik direktörü miliç’e ait olması gerekirken, mehmet ekşi’ye yüklenildi...

    kırıldı, küstü, ayrıldı beşiktaş’tan, antalya’ya gitti...

    kısa süre sonra da futbolu bıraktı.
    *****
    yıllar sonra, bir röportajında şunları söyledi: “sarı kart, hiç suçum olmadığı halde, hayatıma maloldu... haberim yoktu, hakemin bana kart gösterdiğini bile bilmiyordum... fenerbahçe maçı öncesinde hiçbir gazete, kaptanın iki sarı kartı var diye yazmadı... türkiye’nin yıldız futbolcusuydum, o kart olayından sonra resmen bittim!”
    *****
    özetlersek...
    *****
    ilahi adalete inanmak lazım.
    *****
    bana göre, taaa 27 sene önce günahsız yere yakılan mehmet ekşi’nin ahı tuttu fenerbahçe’yi!

    http://fanatik.ekolay.net/...76042&Page=1
  • 19
    yurtdışından inek ithalatı yapılmasına verdiği örnekle değişik bir boyut kazandıran köşe yazarı.

    ....bakın, bu uruguay’dan ilk önce lugano gelmişti bize; başbakan’ın takımı fenerbahçe’ye... tosun gibi çocuktur maşallah, bonservisi 6.5 milyon euro’ydu, 4 yılda ödenen para 14.5 milyon euro... uruguay ineklerinin tanesi, 1.800 euro... 8 bin tane gelecek, onlar da 14.5 milyon euro... hadi diyelim, inek yetiştiremiyoruz... bi tane lugano yetiştirip uruguay’a göndermeyi becerebilseydik, inekler bedavaya gelecekti yani... o nedenle, lugano’nun kaptanı olduğu uruguay milli takımı dünya kupası’na katılıyor... biz ise uruguay ineklerinden mangal yapıp, kupa’yı televizyondan seyredeceğiz anca.)

    08.06.2010
  • 24
    akıl tutulması yaşayanların yine işi demogojiye vurup eleştirdiği adam.

    adam her gün gündemde bu ülkeyi karanlığa götürecek ne gelişme varsa onu eleştiren yazılar yazıyor. beğenirsin yada beğenmezsin ama çarpıtmaya gerek yok. senin kulubün bugün gündemdeyse, ve üstüne haksızca gidiliyorsa bu ülkede adam olan her insan safını belli eder.

    bugünkü yazısında da ayrıca galatasaray ismini de kullanmamış, görebilen gözlere.
App Store'dan indirin Google Play'den alın