77
2000 yılı yazı, uefa kupasını * almamızın üzerinden 3 ay geçmişti. genç bir delikanlı olarak özgürce arkadaşlarımla tatil yaparken ailem aradı. beni onlarla tatil yapmam için gümüldüre çağırıyorlardı. dönemlik bir ev kiralamışlardı. yanlarında olmamı istiyorlardı.
istemeye istemeye gittim, ancak biliyordum ki babam süper kupa finalini * benimle seyretmek istiyordu.
yanlarına gittiğimde can sıkıntısından patladım ilk gün, kimseyi tanımıyordum etrafta. allahtan akşamına abimler geldi, biraz keyiflendim.
yan evimizde kalan yabancılar vardı, 4-5 kişilik genç bir gruptu. bende yabancı dil tarzanca olduğu için dialog kurmaya çekinmiştim. ama bizim birader hemen zıpladı muhabbeti koydu.
elemanlar hollanda'dan tatil için ülkemize gelmişlerdi, laf lafı açıyor muhabbet derinleşiyordu. bende ortama ısınmış allah ne verdiyse dilim döndükçe sallıyordum.
sonra konu futbola geldi, birader ben anlamam ama kardeşim manyaktır dedi.
hangi takımı tuttuğumu sordular, türkiye'de hangi takımı biliyorsunuz dedim? galatasaray dediler ağızbirliği yapmışçasına.
işte dedim ben sizin o bildiğiniz en büyük takımın taraftarıyım (u: gerçi cümle tam olarak böyle değildi, söylemek istediğim buydu ama karşı taraf ne anladı bilmiyorum)
siz hangi takımı tutuyorsunuz diye sorduğumda ajax dediler.
ben ajax hayranıyım dedim, inanmadılar bana. sonra kadrolarını saydığımda şok oldular. sonra dedim ki sizde bir genç var rafael van der vaart işte o çocuk büyük futbolcu olacak.
inanamadılar, bir türkün ajax hakkında bu kadar bilgi sahibi olmasına ve 17 yaşındaki bir genç hakkında böyle derin bir bilgiye sahip olmasına.
söylemedim tabi onlara deli bir manager oyunu tutkunu olduğumu. günlerce ajax ile başarıdan başarıya koştuğumu.
ertesi gün süper kupa finali var beraber seyredelim dedim. sevinerek kabul ettiler.
25 ağustos 2000 tarihindeki muhteşem real madrid zaferimizde benimle birlikte coştular eğlendiler bu hollandalı dostlarım. o gecenin anısına, giydiğim formayı hediye ettim onlara.
bir kaç gün sonra vedalaştık, giderken telefonumu adresimi falan aldılar. yaklaşık 1 ay sonra bir kargo geldi hollandadan adıma.
açtığımda çok şaşırmıştım. kolinin içinde ajax bardağı, atkısı, şapkası ve bir rafael van der vaart forması vardı.
aldığım en değerli hediyelerden biriydi.
hazır satış listesine konmuşken birde galatasaray formasının arkasına adını yazdırmayı çok isterdim. eminim hollandadaki izini kaybettiğim dostlarımda çok mutlu olurlardı!
istemeye istemeye gittim, ancak biliyordum ki babam süper kupa finalini * benimle seyretmek istiyordu.
yanlarına gittiğimde can sıkıntısından patladım ilk gün, kimseyi tanımıyordum etrafta. allahtan akşamına abimler geldi, biraz keyiflendim.
yan evimizde kalan yabancılar vardı, 4-5 kişilik genç bir gruptu. bende yabancı dil tarzanca olduğu için dialog kurmaya çekinmiştim. ama bizim birader hemen zıpladı muhabbeti koydu.
elemanlar hollanda'dan tatil için ülkemize gelmişlerdi, laf lafı açıyor muhabbet derinleşiyordu. bende ortama ısınmış allah ne verdiyse dilim döndükçe sallıyordum.
sonra konu futbola geldi, birader ben anlamam ama kardeşim manyaktır dedi.
hangi takımı tuttuğumu sordular, türkiye'de hangi takımı biliyorsunuz dedim? galatasaray dediler ağızbirliği yapmışçasına.
işte dedim ben sizin o bildiğiniz en büyük takımın taraftarıyım (u: gerçi cümle tam olarak böyle değildi, söylemek istediğim buydu ama karşı taraf ne anladı bilmiyorum)
siz hangi takımı tutuyorsunuz diye sorduğumda ajax dediler.
ben ajax hayranıyım dedim, inanmadılar bana. sonra kadrolarını saydığımda şok oldular. sonra dedim ki sizde bir genç var rafael van der vaart işte o çocuk büyük futbolcu olacak.
inanamadılar, bir türkün ajax hakkında bu kadar bilgi sahibi olmasına ve 17 yaşındaki bir genç hakkında böyle derin bir bilgiye sahip olmasına.
söylemedim tabi onlara deli bir manager oyunu tutkunu olduğumu. günlerce ajax ile başarıdan başarıya koştuğumu.
ertesi gün süper kupa finali var beraber seyredelim dedim. sevinerek kabul ettiler.
25 ağustos 2000 tarihindeki muhteşem real madrid zaferimizde benimle birlikte coştular eğlendiler bu hollandalı dostlarım. o gecenin anısına, giydiğim formayı hediye ettim onlara.
bir kaç gün sonra vedalaştık, giderken telefonumu adresimi falan aldılar. yaklaşık 1 ay sonra bir kargo geldi hollandadan adıma.
açtığımda çok şaşırmıştım. kolinin içinde ajax bardağı, atkısı, şapkası ve bir rafael van der vaart forması vardı.
aldığım en değerli hediyelerden biriydi.
hazır satış listesine konmuşken birde galatasaray formasının arkasına adını yazdırmayı çok isterdim. eminim hollandadaki izini kaybettiğim dostlarımda çok mutlu olurlardı!