• 1
    her devrin gerçekleriyle yaşamak, onu kabullenmek, ona uyum sağlamak zorundasın. 21. yy'ın en katı gerçeği iletişimdir. 2010'lu yılların ismi sosyal medyadır. tek kanalla propaganda devri kapandı dünyada. futbolda da bu aynı şekilde. bunu görmezden gelerek, komplo teorilerine yorarak başedemezsin. görmezden gelip işimi yapayım dersen, dalgalar seni boğar. siyasetçiler için de , futbolcular, hocalar yönetimler için de bu geçerli.

    terim zamanı, riera ve melo kavga etti. olayın dedikodusu bile yayılmadan, hoca çıktı. hiçbişeyi saklamadan, hatta sorulmamışları bile anlatarak olayı izah etti. mesele kapandı. o zaman demirkol ve uğur meleke gibi bir çok yazar, benim de %100 katıldığım şekilde fatih terim'in müthiş iletişim başarısından söz etti. çünkü böyle sansasyonel olaylar gizleyerek değil, tüm hatlarıyla açığa çıkarılarak kapanır. göz önünde olan değil, saklanan şey göze batar. "kasiyer kızı her gün herkes görür, kimse adını bilmez."

    galatasaray kulübü medya iletişimi konusunda son zamanlarda çok çok kötü yönetilen bir kurum. yönetiminden, hocasından, futbolcusuna. kötü iletişim örnekleriyle yazıyı doldurmak istemiyorum. zira sayfalar süren gereksiz bir arşiv çalışması olur ancak. yanlışların bu kadar çok olduğu bir yerde, sürdürülebilir bir başarı mümkün değildir. bu yanlışlar, bugün hamzaoğlu'nun başını yedi. yarın yönetim olacak. mutlaka olacak. bundan kaçış yok.

    bir ay erken, bir ay geç farketmez. hamza hocaya yazık oldu diyemem, ancak yazık etti. yönetimin iletişim yanlışlarını kendine üstlenip, onlara her geçen gün daha yenilerini ve büyüklerini ekledi. fatih terim galatasaray'a ilk geldiğinde hamza hoca'dan daha mı başarılıydı, hiç sanmıyorum. ama o zaman dünya daha farklıydı, fatih hoca da hamza hocadan farklıydı. fatih hoca'nın amrabat transferi, belki de hamza hoca'nın tüm hatalarından daha büyüktü. keza 2. dönemindeki transferleri. ancak hiçbir zaman milyonların gördüğü yanlışlara bile bile doğru diyip yutturmaya çalıştığını görmedim. o bu şekilde taraftara bir güven verdi. hamza hoca'nın tam tersi bir şekilde. çok kere kendimi şuna ikna etmeye çalıştım. hamza hoca'nın bizimkinden farklı bir tarzı ve görüşü var, ve hiç kabullenemesek de bu onu başarıya götürecek. buna kendimi zorlasam da tam olarak hiç inanamadım. kitleler inanmanın yanından bile geçmedi.

    iletişim eksikliği, iletişim ihtiyacı böyle bir şey. başarıyı da başarısızlığı da en doğru, dürüst, sade ve ikna edici şekilde izah etmeniz gereken milyonlar var. bunu gözardı edip, ben bildiğimi yapayım, başarılı olursam herkes peşimden gelir diyemiyorsunuz artık. yanlışlarınızın kitlelerde yarattığı dalga sizi boğuyor, altında kalıyorsunuz. sabri pereiradan iyi, umut kadar mücadele edeni var mı'ları yedirmek için, gerçekten güçlü bir iletişim ve ikna yeteneğine ihtiyacınız var. "grosskreutz olmadı, olur böyle hatalar" diye geveleyerek savunduğunuz adamlar da, taraftar da sizi yer yeterince güçlü degilseniz.

    kalıcı olmak için yalanları, aldatmacaları, halının altına süpürdüklerinizi değil, gerçekleri verin insanlara. gerçekler acıdır.
  • 2
    kulübümüzün son zamanlarda nasıl yapıldığını unuttuğu eylemdir.

    geçtiğimiz yıl bu konuda çok daha iyi bir performans sergileniyordu. özellikle evren göz'ün ayrılışından sonra gerek sosyal gerekse de konvansiyonel medyada gözle görülür bir geri gidiş söz konusu. bugün konuşulan kimi sıkıntılar geçen sene de muhtemelen mevcuttu. hatırlarsanız gomis'in 2 maçta forma giymeyişiyle ayyuka çıkan bir durum oldu fakat galatasaray sosyal medya hesapları ve iletişim sorumluları bu sıkıntının gerektiğinden fazla gündem olmasına izin vermedi. çekilen motivasyon videoları ve yapılan paylaşımlarla konu dağıtıldı ya da gündem değiştirildi.

    bugün yaşanan tüm bu sıkıntılara rağmen başkan ve yönetim kurulu söz konusu meselenin ne kadar ciddi olduğunu farkedebilmiş değil gibi gözüküyor. profesyonel iletişim yöntemleri bir kenara bırakılmış durumda. kulüp içinden öyle ya da böyle bilgi edinebilen bir kısım gazeteci bazen abartarak bunları haberleştiriyor ve bunun önüne geçilemiyor. dahası uzatılan her mikrofona konuşulması gibi bir durum da var, ki bu en tehlikelisi.

    başkana ve yönetime karşı, kimi yerde haklı sebeplere dayansa da, başlatılmış bir yıpratma operasyonunun olduğu çok açık ve bunun önüne geçmeye çalışmayı bırakıp, daha fazla malzeme veriyorlar. bugün kolay lokma gördükleri yönetime yapılanların arkasından fatih terim'e karşı da benzeri bir girişimin olması hiç sürpriz olmaz. bugünden tezi yok galatasaray yönetiminin bu iletişim faciasının önüne geçmesi şarttır.

    umarım bu yazdıklarımız bir yerlere ulaşır, dikkat çeker ve gereği yapılır.
  • 5
    bkz. #2570354 ilgili entri ile iletişim konusunda geri kaldığımızı anlatmaya çalışmıştım.

    teknik direktörümüz fatih terim'in az önce instagramdan yaptığı 3 dakikalık video paylaşımıyla serdar ve eren ile ilgili bütün tartışmalara son noktayı koydu. aslında bir iletişim dersi vererek bu gibi konularda nasıl hareket edilmesi gerektiğini gösterdi.

    edit : imla
  • 6
    fatih terim'in nasıl bir motivatör olduğunu bilmeyen yok, işin saha içi kısmı bu. hocanın asıl olayı saha dışıyla alakalı. felipe melo ve albert riera'nın kavga etmesi sonrası o dönem iletişim kavramının kitabını yazmıştı; öylesine sıkıntılı bir durumda basının eline gram koz vermemiş, olayı en şeffaf şekliyle anlatmış ve takımın zarar görmemesi için gereken neyse onu yapmıştı.

    ve günlerden 3 ocak 2019; hoca yine "futbolda iletişim nasıl olur"un cevabını verdi, bir kez daha.

    eren derdiyok'la serdar aziz'i netleştirdi; üstüne ozan muhabbed kabak'la alakalı bulanıklığı en azından şu an için dağıttı; yetmedi, manipülatör sosyal medyacıları galatasaray taraftarına birincil ağızdan sundu.

    serdar konusunda hoca haksız görülebilir ya da ozan konusunda taraftar nezdinde beklenen tam manasıyla karşılanamamış olabilir ancak bu detaylar hocanın iletişim konusundaki parlaklığını kısamaz. 1 hafta yahu, adam geldi ve tam 1 haftadır yangın yerine dönen ortamı söylemleriyle bir şekilde netliğe kavuşturdu.

    iyi ki bizimlesin hocam.

    (bkz: fatih terim)
  • 7
    şu an yaşadığımız kaosun sebebi olan sorundur aslında.

    hem fatih terim, hem mustafa cengiz atarlandılar birbirlerine ama, ikisinin de ortak söylediği bir şey var. toplantı sonucu uzlaştık.

    fatih hoca, arda'yı almama yönünde karar belirtildiğini ve bunu anlayışla karşıladığını söyledi.

    mustafa cengiz, arda'yı almama yönünde karar belirttiklerini ve her şeyin çok güzel kapandığını belirtti.

    sorun ne o zaman?

    sorun arda falan değil, dünden beri söylüyorum, sorun iletişim.

    bu sadece onyekuru olayı ya da bu olay da değil.

    her transfer döneminde bir kriz yaşamıyor muyuz biz allah aşkına?

    modeste, pato, ozan kabak, falcao? sayayım mı daha yani?

    hoca buna patladı. ve haklı bence.

    şimdi haklı deyince, profesyonel bakalım, diyeceksiniz ki mustafa cengiz kulübün başkanıdır, basına bilgi vermiş falan.

    öyle değil işte abi. fatih terim'in takımını etkiliyor bu yanlış iletişim. senin falcao ile çektirdiğin resim 2 ay gündem oluyor, alıp alamayacağın belli değil, fatih hoca o sırada diagne ile uğraşıyor, takımın ileri ucunda kim olacak diye düşünüyor.

    senin pato üzerinden yürüttüğün iletişim yüzünden son dakika transferi yapmak zorunda kalıyor bu takım, adamın elindeki gencecik stopere verdiğin tüm parayı seni tenhada sıkıştırmış bir anadolu kulübüne, kasımpaşa'ya vermek zorunda kalıyorsun.

    rica ediyorum sayın başkanım, şu sorunu çözseniz çözülecek her şey.
  • 9
    kulübümüzün son zamanlarda ne olduğunu yine unuttuğunu düşündüren eylemdir.

    daha evvel bu konuyla alakalı şöyle bir (bkz: iletişim/#2575151) entri yazmıştım. gariptir ki bu entriye de benzeri bir cümleyle giriş yapmış oldum.

    2017/2018 sezonunda cenk ergün, her ne kadar bütçeyi bol keseden dağıtarak tüketse de, kurulan kadro 2 sene üst üste şampiyon oldu. o dönem bu şampiyon kadronun kurulmasından bence daha önemli olan şey cen ergün'ün transferlerle alakalı süreci belli aralıklarla kamuoyuna açıklamasıydı. listemizde olan oyuncuların hepsiyle iletişime geçilmiş, her bir alternatifle belli bir aşamaya gelinmiş ve süreç buralara getirildikten sonra basınla paylaşılmaya başlanmıştı. bu durumda bonservislerle alakalı zaten belli mesafeler katedildiğinden piyasanın yükselmesi gibi bir durumun önüne de geçilmiş oluyordu (hoş, fiyatlar zaten yükseleceği kadar yükselmişti!).

    bugün transferde bir çıkmazda olduğumuz ortada, bunun temel sebebi harcama yapmadan önce satmamız gereken oyuncuları hali hazırda satamamış olmamız. dolayısıyla belli bir aşamaya geldiğimiz oyuncularla alakalı aksiyon alamıyor, dahası anlaşmaya yaklaştığımız oyuncuları kaçırıyor da olabiliyoruz. transfer süreçlerini anlatan basın mensuplarıysa satılması muhtemel oyuncularımızı kurtulmak spotuyla manşete aldıklarından beklediğimiz teklifler düşmeye, şuna sattık dediğimiz oyuncumuzu düşündüğümüzün yarısına satmak zorunda kalıyoruz gibi bir durum ortaya çıkıyor (bkz: maicon pereira roque). taraftarımızın sosyal medyada yaptıkları saçmalıklar ayrı bir tartışma konusu.

    tabi ki başkanın ya da ilgili yetkilinin çıkıp şuna talibiz, bunu istiyoruz, falancayla anlaşmak üzereyiz demesini beklemiyoruz, beklememeliyiz. fakat en azından neyin ne olduğu konusunda galatasaray'da transfer bitmez diyerek işin içinden çıkılamadığını artık öğrenmemiz gerekiyor. en basitinden bir kondisyoner meselesi bile medyada, sözlükte bu kadar gündem olmamalı. bu da ancak kurumsallıktan, ilişki yönetiminden geçiyor ve ne yazık ki, o hep övündüğümüz büyüklüğümüz bu konuda birden bire kaybolabiliyor.

    umarım bu başlığa tekrar yazmak zorunda kalmayacağımız günleri görürüz.
  • 11
    her kurum gibi spor kluplerinde de cok ama cok onemli olan bilginin ve haberin karsilikli dogru bir sekilde aktarilma durumudur.

    aslinda mustafa cengiz yonetimi basligi altinda yazmistim fakat asagidaki icerigin bu baslik altinda bulunmasinin daha dogru olduguna karar verdim. koskoca klupte iletisimden anlayan, kendini dogru anlatmayi becerebilen kimsenin olmamasi gercekten hayret verici.

    oncelikle belirteyim mustafa cengiz'in basarisiz bir baskanlik gecirdigini dusunmuyorum. fakat yaptiklariyla ve belki de yapmayi planladiklariyla kendilerini pazarlayamamalari, taraftari surekli oyalayan durumda gozukmeleri insani inanilmaz sasirtiyor.

    elimizdeki donelere baktigimizda:

    1) ffp kiskacindan dolayi son yillarda hep al-sat dengesini tutturmak zorundaydik. bu sene son senemize giriyoruz ve kontrollu de olsa harcamalarimizi artirma sansimiz mevcut.

    2) bankalar birligi ile yapilan anlasmada yeniden yapilandirmada final asamasinda oldugumuz konusuluyor. diger klupler gibi borclarimiz 2 yili geri odemesiz olacak sekilde 10 yillik bir surece yayilacak. boylece odeme dengemiz oturacak.

    3) euro kuru 9.15 olmus ve klubun en buyuk harcama kalemi olan sporcu maaslarinin buyuk cogunlugu bu kura endeksli. dolayisiyla, zaten belimiz (diger klupler gibi) bukulmus durumda.

    4) giderler almis basini gitmis, fakat pandemiden dolayi bunlari karsilayacak gelir de yok. yine en onemli gelir kalemlerinden biri olan stad gelirleri neredeyse dibe vurmus, yayinci kurulustan gelecek para ise surekli pazarlik halinde ve gec aliniyor. dolayisiyla, burada da hareket alanimiz az.

    5) elimizdeki yuksek kontratlar (feghouli, belhanda, babel, falcao vs.) sayesinde oyuncu satisi gerceklestiremiyoruz ve finansal anlamda buyuk zorluklar cekiyor, maas yukumuzu istedigimiz seviyeye getiremiyoruz.

    kendi tarafimizdaki notlari bir kenara birakarak, bu sene tum kamuoyunun sampiyon olmasini bekledigi fenerbahce'ye bakiyoruz:

    1) son yillarda hicbir avrupa geliri olmamasina ragmen surekli takim yenilenmis.

    2) bu sene son takviyelerle birlikte neredeyse 18 oyuncu alinmis. eski kontratlari da sayarsak 22-23 futbolcudan olusan bir havuz olusmus (buyuk cogunlugu euro endeksli).

    3) bizim elimizden kaptiklarini dusundukleri mert hakan 1.8 milyon euro'ya yakin bir maasla sozlesme imzalamasina ragmen birakin ilk 11'i, kendi mevkisinde ikinci yedek konumunu bile kaybetmis.

    4) bu sene sampiyon olsalar bile, uefa'dan ceza yeme ihtimallari cok ama cok yuksek. hatta bu kadar transferi onumuzdeki sene transfer yasagini goz onune alarak yapmis olma ihtimalleri de gayet olasi. ayrica, yukarida bahsettigim ulkenin ve dunyanin icinde bulundugu ekonomik kosullari da goz onune alirsak, avrupa gelirlerinden yoksun bir sekilde bu kadar buyuk bir kulfetin altindan kalkma ihtimalleri oldukta zor. fakat koltugunu kaybetmek istemeyen ali koc, gozunu karartmis bir sekilde elinden geleni ardina koymuyor ve psikolojik olarak diger takimlara zarar veriyor.

    tekrardan iletisimsizlik konusuna gelirsek eger, bizim yonetimimiz (ozellikle abdurrahim albayrak):

    1) bugune kadar "galatasaray'da transfer bitmez", "taraftarimiz rahat olsun en iyisini alacagiz", "50 gunumuz var, taraftarimiz bize guvensin" gibi hamaset dolu, ici bos sozleri kullanmasalardi;

    2) mevcut ekonomik ve finansal kosullara vurgu yaparak, ffp'de son senemiz oldugunu, klubun bu seneyi de kar ederek kapatmasi halinde ffp illetinden bir sureligine kurtulacagimizi dile getirselerdi;

    3) yuksek kontratlardan cikmak icin ellerinden geleni yaptiklarini, alabilirlerse oyuncu almak istediklerini, fakat uygun oyuncu bulunamamasi durumunda mecburen de olsa bu seneyi transfer yapmadan (veya minimum transferle) kapatacaklarini taraftara vurgulasalardi;

    4) kimseyi alamasak bile altyapimizdaki onemli degerlerin (emin, ali yavuz, atalay, suleyman vs.) bu sene rotasyonda kullanilmasini istediklerini kamuoyu ile paylassalardi; ve son olarak

    5) diger kluplerin harcama limitlerini asmalarinin kendilerinin umrunda olmadigini, bu kadar transfer yukunden bugunku konjonkturde hicbir takimin altindan kalkamayacagini bizlere ustune basa basa soyleyebilselerdi, bugun bambaska bir atmosfer olusmus olacakti (fenerbahce'nin transferlerine gulup gecilecekti).

    taraftarimiz yonetimin yapamadiklarina kizacagina ve tabir-i-caizse kaos ortami olusturacagina, bu zor senede beklentilerini minimumda tutarak klubun yaninda olacaklardi. bundan adim gibi eminim.

    ici bos sozler, kaliplasmis, bir anlam ifade etmeyen populist soylemler kimseye fayda saglamamistir. dogru bir iletisimle ve dogru mesajlar ile belki de kahraman olabilecekken, gozden dusup kredilerini tuketmeyi sectiler. kendi tercihleridir.

    ve son olarak, iletisim onemlidir.
  • 12
    mustafa cengiz yönetiminin beceremediği iştir. yahu "mars'a son vagon mu kalkıyor?", "daha 50 gün var", "her saniye transfer düşünüyoruz", "gereken transferleri yapacağız" diyeceklerine çıkıp "oyuncuları satamıyoruz, ffp cezamız var, bu nedenle de transfer yapamayacakmış gibi düşünmemiz lazım" deseler hiçbir sorun kalmayacak aslında. ama atmaya gelince aslan,tutmaya gelince fare oldular maşallah. hocayla mı anlaşamıyorsunuz? çıkın anlatın. anlatın yahu. insanlar bilsin. "şu, şu, şu yüzden yapamadık" deyin bitsin gitsin. transfer yapılmayacağını bu taraftar twitter hesaplarında öğrenmesin.
  • 17
    kendimi bildim bileli kulübümüzün yaşadığı sorun. özellikle son dönemlerde iyice arttı bu durum. zaten her yerden saldırı ve baskı altındayken bir de kulüp içinden özellikle iletişim ile ilgili sıkıntılar olunca olmayan sorunlar bile varmış gibi yansıtılıyor. elbette satılık medya ve sosyal medya trolleri tarafından. futbolcularımızın para alamadığı için antrenmana çıkmadığından, kulüpte oynamak istemediklerinden, takım içinde birçok sorun olduğuna kadar yazıyorlar da yazıyorlar. kulüpten de yalanlama gelmedikçe artırarak devam ediyorlar saldırmaya. okan hoca konya maçı sonrası biraz da bu konulara değindi ama bu onun görevi mi arkadaş? yok mu bir yönetici, iletişim sorumlusu? çağımızda bir kurum için bence en önemli şey iletişim. bizdeki durum içler acısı. şimdi de boey yokmuş sivas maçı kadrosunda. bir iki gazeteci bir şeyler söylüyor. sadece bu. kulüpten bilgi almak bizim hakkımız değil mi? işin sonunda yine takım görüyor zararı. çok zor değil şu durumu yönetmek. sadece açıklama yap. yalansa yalan de, doğruysa doğrusunu anlat. ne kaybedersin?
App Store'dan indirin Google Play'den alın