*

  • 1
    (gunduz kilic) baba gündüz ün metin oktay a söylediği ibretlik, tüyleri diken diken eden efsane cümlesidir. -detayı bilmeyenler #57599 okuyabilir-
    nerelerden nerelere geldik. bu sözü duyduğumda (sen bize çok maç kazandırdın, bugün de senin yüzünden kaybedelim) ilk şoku atlattıktan sonra üzerine düşündüğümde aklıma serbest çağrışım olarak hasan şaş geldi. 2008-2009 sezonu sonlarına doğru kendisine söylenenler, yapılanlar. gayem hasan şaş ve metin oktay ı aynı kefeye koymak değil tabii ki ancak galatasaray ın son 10 senesinde yaşanan başarılarda emeği olan bir kişinin yaptıklarını, galatasaray sevgisini yadsıyacak da değilim. 300 ün üzerinde maç yapmış, 50 nin üzerinde gol atmış, çetelesini kimsenin tutamadığı kadar da asist. karşılığı ne oldu kırgınlıkla, üzüntüyle ayrılış; üstelik haketmediği halde, üstelik takımda bambaşka problemler varken ölümcül maçlara kurtarıcı olarak sokulması ve süpermen olamadığı için.

    metin-ali-feyyaz dan sonra beşiktaş kimi çıkardı, taraftarının fenerbahçeliliği ile övündüğü tuncay yurtdışına ardına bile bakmadan bonservissiz kaçmadı mı?

    oysa hırsıyla, yaptıklarıyla, galatasaraylılığıyla hasan şaş efsane olmayı hak etmişti, fazlasıyla. ve fazlasıyla tolerans gösterilmeliydi. onun suçu olmasa da bugun de senin yuzunden kaybedelim senin canın sağolsun diyebilmeliydik.
    kimse kimseyi kandırmasın; günümüzde sosyo-ekonomik nedenlerden dolayı ikinci bir metin gelmeyecek ancak metin gibi oynayan, prim alabilmek amacıyla kazanmaya çalışan değil taraftarı olduğu takımı kazansın diye, mutlu olabilmek, mutlu edebilmek için oynayan bu insanlara bugun de senin yuzunden kaybedelim diyebilseydik.
    ama nerelerden nerelere geldik işte, önümüzdeki ilk fenerbahçe maçında muhtemelen sabri-arda yada o günün talihlisi! kimse, adı şu tezahüratla anılacak (mesela) "arda fener'in anasını s.k". arda turan; küçük metin, metin oktay ın veliahtı olarak gösterilen kişi yani. metin oktay günümüzde yaşıyor olsaydı ve bu takımın kaptanı olsaydı o'na böyle bir tezahüratta bulunabilir miydik.! bulunamazdık... neden? yakıştıramıyoruz çünkü. yakışmıyor çünkü. arda'ya neden yakışsın o zaman, yada başka birine. metin oktay oynasaydı hasan şaş a yapılanları yapabilir miydik o'na da. yapamazdık. neden yakıştıramayız, yakışmıyor çünkü, ter akıttığı forma için, attığı goller için, efendiliği için, yaşattığı parayla satın alınamayacak mutluluklar için yakışmazdı. günümüzde ne değişti peki şu anki oyunculara bunları diyebiliyoruz, teknoloji gelişti epeyce başka? hiçbir şey. başka hiçbir şey, hiçbir gelişme-değişme bizim metin oktay'a yakıştıramadığımız davranışları bugün yapabiliyor-yapabilecek olmamıza mazeret olamaz.
    diğer takımların-taraftarlarının ne yaptığı galatasaray'ı-galatasaraylılığı ilgilendirmez, galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş köklü bir inançtır, galatasaraylılık farklı olabilmek, farklı düşünebilmektir, galatasaraylılık gözünü kazanma hırsı bürüyüp saygısızlık etmemektir. metin'e ve metin gibilere...
  • 2
    baba'dan oğula: bugün de senin yüzünden kaybedelim metin
    sene 1960. ihtilal olmuş mayıs’ın 27’sinde, askerler gelmiş iktidara. aradan dört ay geçmiş. hayat devam ediyordu yine de, özellikle de mithatpaşa stadı’nda. bugünkü adı turcell süper ligi olan milli lig'in ikincisi yeni oynanmaya başlamıştı o sırada.

    http://gayin-sin.net/...js/.../img/trans.gif

    eylül’ün ortası. yapılan bir ihbar üzerine sekiz gün eksik askerlik yaptığı ortaya çıkıyor metin oktay’ın. sonra da “en şerefli, en mukaddes vazifeyi ihmal etmişsin” denerek cezaevine konuyor. hem de tam 45 günlüğüne.

    metin oktay’ın toptaşı cezaevi’nde yaşadıkları ayrı bir yazı konusudur. biz kalemimizin ışığını hapisten çıktığı güne çevirelim.

    28 ekim 1960. cezaevinin kapısında üç galatasaraylı var: turgan ece, rüçhan adlı ve kamil altan. metin oktay kapıdan çıkınca sarılıp öpüşüyorlar. gözler yaşlı.

    ertesi gün galatasaray’ın karagümrük’le maçı var. takım çekmece’de kampta. rüçhan adlı’nın otomobiliyle doğrudan kampa gidiyorlar. burada tam anlamıyla galatasarayı’na yeniden kavuşuyor metin oktay.

    akşam beyti’de yemek yeniyor tüm takımla. ama gündüz kılıç sofrayı bir başka donattırıyor o akşam. kolay mı? hapisten yeni çıkmış taçsız kral. takım arkadaşları yemek bitince otele dönüyorlar. ama baba gündüz ve oğlu bildiği metin oktay yemeğe devam ediyorlar. rakı içiyorlar, sabahın 3’üne dek.

    sonra da otele dönüyorlar. baba gündüz resepsiyona sıkı sıkı tembihte bulunuyor: “metin oktay sabah kahvaltısı için kesinlikle uyandırılmayacak. o yorgunluğunu atıncaya kadar uyuyacak.”

    29 ekim 1960. saat 11.00 suları. metin oktay hâlâ uykuda, 45 günün yorgunluğunu çıkarmaya çalışıyor. baba gündüz geliyor odasına, uyandırıyor. sonra da yatağının ucuna ilişiyor. “biliyorum oynayacak durumda değilsin. ama seyirci seni görmek istiyor metin” diyor gündüz kılıç. sonra da devam ediyor: “karagümrük’e karşı seni oynatmak istiyorum. üzülme, verebileceğini ver. sen bize çok maç kazandırdın. bugün de senin yüzünden kaybedelim. seni hasretle bekleyen seyirciye ne olur bu saygıyı gösterelim.”

    baba gündüz böyle konuşur da karşı çıkılır mi hiç? karşı çıkmadı metin oktay. üç saat sonra sahaya çıktı, antrenmansız ve geceden kalmış vaziyette. tam iki gol attı o haliyle. mete basmacı’nın da bir golüyle galatasaray karagümrük’ü, 1960’ın cumhuriyet bayramı’nda 3-0 yendi. yorgunluktan ve dermansızlıktan soyunma odasına kusa kusa gitti taçsız kral. ama, bir yandan da onu seven tribünlerine kavuştuğu için hıçkıra hıçkıra da ağlayarak.

    kıssadan cümle şu, tarif edilemez bir ruhla dolu bu galatasaray masalında: “bugün de senin yüzünden kaybedelim.”

    o söz orada duruyor yıllardır, galatasaray tarihinde.

    yazı: melih şabanoğlu

    not: allah'ım sana şükürler olsun ki galatasaraylıyım
App Store'dan indirin Google Play'den alın