*

  • 1
    teorik olarak maç süresi, oyun sahasının ve sporcuların ebatları, oyun süresi ve bir takım faul kararlarıyla ilgili farklılıklardır. faul uygulamalarındaki farklılıkların çoğu da yine sahanın ve sporcuların ebatlarının avrupa ile amerika arasında gösterdiği farklılıklardan doğmuştur. pratikte ise avrupa basketbolu ile nba basketbolu arasındaki fark avrupa futbolu ile brezilya futbolu gibidir. üstelik basketbol hususunda aradaki üstünlük çok daha belirgindir. karşılıklı oynanan maçlarda avrupa basketbolu çok çok olağanüstü performanslar dışında amerika basketbolunun yanına bile yaklaşamamaktadır.

    ukteyi veren: saunders (3/3/2009 18:30)
    notu: "ayrı kıtalarda oynanması dışında!!!"
  • 4
    nba'de izlenme oranı, avrupa basketboluna göre çok daha yüksektir.
    nba'de, bir sezonda, bir takımın yaptığı maç sayısı, avrupa basketbolundakine göre çok daha yüksektir.
    nba'de takımlar superstarlar üzerine kuruludur. avrupa basketbolunda ise takım oyunu ön plandadır.
    nba'de dünyadaki en iyi basketbolcular yer alır. avrupa basketbolunda ise sadece üst düzey oyuncular yer alır.
    nba işin eğlencesiyle, finans sistemiyle, spor kısmıyla, kısacası bütün parçalarıyla işi harika kotarır. avrupa basketbolu ise sadece spordur.
    bir basketbolcunun hayallerine göre, avrupa basketbolu nba'e geçiş için bir basamaktır sadece.
    nba'de bir maçın normal süresi 48 dakikayken, avrupa basketbolunda ise bu süre 40'tır.
    nba'de bir oyuncu 6 faulle oyun dışı kalırken, avrupa basketbolunda bu sayı 5'tir.
    nba'de, faullerde genellikle çifte standart uygulanır.* avrupa basketbolunda ise hakemler istikrarlıdır.
    nba'de top sürmeden bir adım atmak steps olmazken, avrupa basketbolunda bu hareket steps'dir.
    nba'de salary cap kuralı geçerli olduğu için transferde sınırlamalar vardır. avrupa basketbolunda ise böyle bir sistem yoktur.
    nba'de 3 sayı çizgisi yaklaşık 50 cm daha geridedir.
    kanımca en büyük olan fark için ise;
    (bkz: michael jordan)
  • 6
    dünya basketbol şampiyonasıyugoslavya nın 1970, 1978, 1990, 1998, 2002 yıllarında beş kez kazanması; amerika nın ise 1954, 1986, 1994 yıllarında 3 kez kazanması söz konusu farklarda üstün olan tarafın kim olduğu konusunu tartışmalı hale getirmektedir.
    ha, avrupa yugoslavya'dan mı ibarettir, değildir; ancak yugoslavya, avrupa ve dünya basketboluna damgasını vurmuş ekoldür.
    (bkz: yugoslav ekolü)
  • 15
    son yılların en büyük geyiklerinden biri. özellikle nba'de başta boston ve san antonio'nun avrupa basketboluna yatkın oyunuyla başarılı olması iyice alevlendirdi bu tartışmayı.

    bir oyunun kahramanlarının o oyunu sevdirdiğini düşünürüm hep. örneğin metin oktay, kitleleri galatasaraylı yapan adam etiketinin yanı sıra, futbolun popülerliğini arttıran bir kahraman olarak da anılır. ya da kahvehane sporu olarak bilinen bilardoyu gözümüzde farklı bir imaja büründüren semih saygıner mesela. işte nba'in en büyük artısı yarattığı kahramanlardır. nba bir insana basketbolu sevdirir.

    nba şovbizinısın ön planda olduğu, reklamın, pazarlamanın allah'ını yapan bir yer. süper yetenekler öyle bir pazarlanır ki çocuklar kahramanlaştırdığı o adamların posterlerini odalarına asar, dergiler kapak yapar, sokakta onlar konuşulur. biz bile kobe mi lebron mu diye birbirimize giriyorsak nba kesinlikle bu işi çok çok iyi yapıyor. bir michael jordan ismi bile binlerce çocuğa basketbolu dolayısıyla da nba'i sevdirmiştir.

    saha içine geldiğimizde nba şov kısmını -eskisi kadar ön planda olmasa da- hala ilk planda tutuyor. hızlı hücumlar hala çoğu takımın ana sistemi. oyun fiziğe dayalıdır ama çok sertlik barındırmaz. birebirden vazgeçilmez.

    avrupa basketbolu ise salt basketbolun oynandığı, nba'deki kadar fizik gücü olmasa da kesinlikle oradan çok daha sert basketbolun oynandığı, set hücumlarının, takım oyunlarının ön planda olduğu, taktik anlamda nba'in daha önünde olduğu bir basketboldur. zaten azıcık basketbolla haşır neşir olmuş bir adam için izlemesi oldukça keyiflidir, izlediği zaman bir daha bırakamaz. kısaca nba'de daha fazla atan, avrupada ise daha az yiyen kazanır.

    son yıllarda bu ikisi birbirine yaklaşmaya başladı. avrupada kuralar yavaş yavaş nba ile birebir aynı olma yolunda ilerliyor. önceleri iki yarı şeklinde oynanan oyunun daha sonra 4 çeyrek olarak değişmesi, ya da 30 saniye hücum süresinin 24 saniyeye düşürülmesi, üçlük çizgisinin mesafesinin uzatılması vs vs. gibi. nba'de ise artık onlarca avrupalı var. bazıları takımlarının en büyük yıldızı, bazı takımlar avrupa takımı gibi oynayıp başarılı oluyor.

    istisnalar olsa da durum bundan ibaret. benim gibi bir sevgi pıtırcığı ise ayırt etmiyor ve bu oyunun her türlüsünü seviyor.
  • 17
    basketball.com.tr'nin youtube kanalına atılan bir video'nun altına bir yorum attım. kon dael ve nba arasındaki defans farkıydı. zira nba'de defans yapılmıyor düşüncesinden rahatsız olmuştum. çok ideal bir inceleme değil ancak kısa sürede elimden gelen bu kadardı. buyurun yazının tamamı;

    "birde bir kaç programda el'de ki defans ile nba'de ki defans arasında karşılaştırma yaptınız. ben de üşenmedim istatistikleri karşılaştırayım dedim.

    nba'de ik konferansın en tepesindeki 3 takımı (toplam 6) aldım son oynadıkları 3 maçta rakiplerinin kaç kere hücum ettiğine (serbest atışlar hariç) ve kaçında başarılı olduklarına baktım. aynı zamanda maç başına kaç serbest atış atma hakkı attıklarına baktım. aynı şekilde el'de en üstte bulunan 3 takımın son 3 maçına baktım.

    nba:

    toplam hücum: 1533 (6 takımın son 3 maçtaki rakiplerinin ortalamaları toplandığında)
    başarılı hücum: 650 (6 takımın son 3 maçtaki rakiplerinin ortalamaları toplandığında)
    %42
    maç başına serbest atış: 21,6 (6 takımın son 3 maçtaki rakiplerinin ortalamaları toplandığında)

    el:

    toplam hücum: 557 (668,4) (1114-1336,8) (3 takımın son 3 maçtaki rakiplerinin ortalamaları toplandığında)
    başarılı hücum: 248 (297,6) (496-595,2) (3 takımın son 3 maçtaki rakiplerinin ortalamaları toplandığında)
    %44
    maç başına serbest atış: 17,3 (20,7)

    not: sıralardaki ilk parantez içindeki sayı, çıkan sonucu 48 dakikaya vurduğumuzda ortaya çıkan değer. ikinci parantezde ki sayılar ise toplamda 18 maça baksaydık (nba'de 18, el'de 9 maça baktık) elde edebileceğimiz sayıya yakın sayı ve o sayının 48 dakikaya vurulmuş hali.

    evet bütün takımları her yönüne bakarak analiz etmek gerekiyor. tuhaf skorlar çıkıyor bu da doğru. iki ligi de izleyen biri olarak normal sezonlara baktığımızda tabi ki de nba'de defans konsantrasyonu normal sezonda daha düşük ama bu defans yapılmıyor demek değil.

    hatta benim hesabıma göre el'de defans verimliliği belki de daha az.

    aradaki farkı burası defans ligi orada defansın d'sini yapmıyorlar diye konuşmak bence çok yanlış. bana göre gerçek şu;
    bizden hem hücum hemde defans anlamında daha kaliteli oyunculara sahipler. onlar dakikada 4 hücum civarı yaparken biz anca 3 civarı yapabiliyoruz. yani bizden daha erken hem hücum ediyorlar hem de daha hızlı.

    daha yetenkli ve hızlılar.

    illa liglere bir karakter vermek gerekirse. nba daha rakipten kaçmaya yönelirken, el daha göğüsünü çarptırmaya yönelik diyebiliriz. ancak bu da ne kadar analitik verilere bağlı veya gerçekçi tartışılır."
  • 18
    nba basketbolu şovla üretilen ürünü satmaktır. bireyselliği ve istatistiği ön plana çıkarır. temelde amerikan kapitalizminin pazarlama tekniklerine dayanır. izlerken "vay adam ne smaç bastı, ne asist yaptı, maç başına şu kadar istatistikle oynuyor" dedirtmek ve süper kahraman yaratmak üzerine kuruludur. avrupa'da olmayan yetenekli oyuncular vardır orada fakat, şov içinde gerçek bir rekabet tatmazlar. takım savunmaları zayıftır. oyuncular kahraman gibi gözüksün diye komplike savunma detayları yoktur.

    avrupa basketbolu daha rekabetçi ve serttir. belki nba'de olduğu kadar yetenekli oyuncu yoktur fakat, en üst seviyesinde tamamen gerçek ve yoğunluğu yüksek maçlar oynanır. hali hazırda nba'in en önemli iki oyuncusu giannis ve nikola jokic'in de konuyla ilgili tespitleri şöyle:

    https://www.eurohoops.net/...nbaden-cok-daha-zor/
    https://www.eurohoops.net/...bol-nbaden-daha-zor/
  • 20
    avrupa basketbolu nba'de süre alamayacak oyuncuların mücadele etmek zorunda kaldıkları yerdir. gören de nba'de hiç savunma yapılmıyor sürekli smaç vuruluyor istatistik kasılıyor sanacak. nba'de hiç defans yok savunma yok herkes takır takır basket atıyor değil mi :) nba'de yüzüne bakılmayan larkin avrupa'da kral oluyor ama kesin nba mücadeleci oyuncu sevmediği içindir. şov yapmıyor diye kontrat vermemişlerdir.

    avrupa basketbolunu izlemeyi daha çok seviyorum diyeni anlayabilirim. ama nba şov avrupa basketbolu mücadeledir demek anlamsız bi romantiklik. 2016 cavs gsw game 7'ye bir bakın lebron james ve arkadaşları neler yapıyor.

    şov zaten türkçe'de gösteri manasına geliyor. mücadele etmekte bu gösteriye katkı sunmaktır zaten. adam estetik hareketler yapıyor, atletik bi şekilde smaç basıyorsa mücadele etmiyor mu yani ? bu da bi mücadele değil mi ?

    neyse gece gece boşuna yükseldik ikisinin de güzel tarafları, keyifli yanları vardır. ikisi de ayrı bir tat.
  • 21
    basketbola hiç ilgim yok hatta pek sevdiğimi söyleyemem fakat bu versusla ilgili bir iki kelam etmek isterim.

    avrupa basketbolu daha çok takım performansına odakken, nba bireysel performansların daha fazla olduğu bir ortamdır. avrupa basketbolu, nba'da tutunamayan basketbolcuların yıldız olma yeridir. lafı hiç uzatmadan herhangi bir nba takımı ile en iyi avrupa takımı maç yapsa, avrupa takımının en az 50 sayı fark yemeyeceğini düşünmeyen yoktur herhalde.

    bu versusta derinlemesine değil de yüzeysel bakmak lazım.
  • 23
    yetenek,atletizm, fizik güç, organizasyon,maddi güç,taraftar sayısı vs gibi onlarcası yazılabilen farklardır.

    açıkcası kıyaslanacak tek yan önceki mesajlarda da yazılmış nba şov işi, ciddiyet yok, takım oyunu set vs yok deniyor ama. normal sezon-play off olarak ayırmak gerek bunu da.

    nba play-off'larında ki savunma sertliği,oyun içi hamleler,takıma-oyuncuya özel setler devreye girince de kıyaslanacak birşey kalmıyor bence.

    çünkü play off'larda iş cidden başka seviyelere geliyor. 82 maçlık bir sezonda hiçbir takım oturupta her maç rakip ne oynuyor, rakibe nasıl önlem alırız diyemez. adamlar uçaktan inip maça gidiyor, maçtan çıkıp uçağa binip ertesi gün yine maça çıkıyor:)

    bi ara 66 maça düşürülme söylentileri vardı ligin umarım takım sahiplerini ikna ederlerde uygulanmaya başlar bu sistem.

    hem nba daha da zevkli hale gelir, hem de sadece normal sezonda kopmuş maçların son 10 dk'sında ya da play ff'larda havlu sallatmak için avrupa'nın en iyi oyuncularını almazlar ve avrupa basketbolu da gelişir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın