2
kadrolar;
chelsea: mendy; james, thiago silva, zouma, chilwell; kanté, jorginho; pulisic, havertz, mount; werner
sevilla xi: bono; jesús navas, diego carlos, sergi gómez, acuña; gudelj, fernando, rakitic; suso, de jon
3
gecenin en çekişmeli maçı olmaya aday olan karşılaşma.
maçın ilk 20 dakikası içinde bir olay dikkatimi çekti. jorginho çok net bir faulle sarı kart gördü 10.dakika civarında. yaklaşık 5 dakika sonra da rakibine pozisyon gereği tabanla girdi ve sert bir müdahale yaptı. rakibiyle ayakları bel hizasına kaldırılmış şekilde denk geldi ama top yerine rakibin ayağına vurdu jorginho. bu pozisyon bizim ligde olsa rakibin bütün futbolcuları hakemin etrafını sarıp ikinci sarı için itiraz ederdi. hele ki bir galatasaraylı futbolcu bu faulleri yapsa hakem deparla olay yerine koşup ikinci sarıdan kırmızıyı basardı. ancak bu maçta ne hakem ne de futbolcular o pozisyonda 2.sarı kart ile ilgili reaksiyon gösterdi. çünkü amaçları futbol oynamak, oyun çok hızlı akıyor, hinlik düşünmeye vakit kalmıyor, zaten kötü bir niyet yok adamlar sadece futbol oynamak istiyor. "galibiyete giden her yol mübahtır" mantığı yok, bu mantık olmadığı için fırsatçılık, hakemi baskı altına alma, itiraz vs. futbolun gerektirdiği kadar minimum seviyede. ligimizde her maç yaşanan çirkeflikler avrupa'da çok nadir. avrupa'dan maçlar izledikçe, hakemlerin ve futbolcuların tavrını gördükçe, ligimizin futbol kalitesinin ne kadar düşük, amacın ne kadar farklı olduğunu daha iyi anlıyorum. asıl makas burada.