1073
yakın çevresine "galatasaray benim kimliğimi tekrar bulduğum, aradığım yer, ben buradan ayrılmam, ayrılamam..." şeklindeki açıklamalarıyla bırak 13 milyon euro'yu 23 milyon euro'yu haketmiştir bonservisine.
kör olsa bu adamın sahadaki "galatasaraylılığını" görür. ben bu adamı fiorentina'da da izledim, juventus'ta da, brezilya milli takımında da...
belki futbol aynı, güç, teknik aynı ama suratındaki ifade bambaşka adamın artık.
fiorentina'da rakiplere takmıştı kafayı, 2 maç oynayıp üçüncü maç birini biçiyordu. seyirciyle de pek hoş muhabbeti yoktu açıkçası.
juventus'ta hocalara taktı kafayı, kendi hocasına atar yapıyordu oyundan çıkarken, hakemlere kafa atası falan geliyordu. sonra bi de dönüp seyirciye "bi ...ttirin gidin ya" şeklinde savuruyordu.
brezilya milli takımında ise "takımda tutunup tutunmayacağım belli mi lan acaba" kaygısı gözünden okunuyordu. takım arkadaşlarının hepsiyle didişmekteydi. hiç de çekinmiyordu hani küfür etmekten, tükürmekten falan, evet evet kendi arkadaşlarına...
şimdi?
galatasaray'da gördüğü kart sayısı ortada, sertliğinin ayarı, takım adına katkısı istatistiklerde belli.
dahası hakemlerle işi yok, fatih terimle müthiş bir dialoğu var, kendi gol atmasa bile, gol olduğunda gidip kelini fatih terim'in ceketine falan sürtüyor.
seyirciyle ilişkisi ile hangi takımda hangi oyuncuda var bilmiyorum. adamı her gördüğünüzde "gel hacum öpüjem" diyesini gelmiyor mu allahınızı severseniz.
bazen kan tuttu mu tutar, adam o kan uyumunu bulmuş, bu adama boş mukavele yapsanız imza atar şuanda eminim.
dahası kolundaki aslan dövmesi şu demek:
-"o dövme öyle sildirmeyle falan kolay kolay çıkacak birşey değil, tıpkı melo'nun kalbinde büyüyen aslan sevgisi, galatasaray sevgisi gibi"
kal lan melo, eti melo, çokoprens, coco star, süperstar.
senin gibi 2 adam daha olsa bu takımda, bu takım deli atar...
kör olsa bu adamın sahadaki "galatasaraylılığını" görür. ben bu adamı fiorentina'da da izledim, juventus'ta da, brezilya milli takımında da...
belki futbol aynı, güç, teknik aynı ama suratındaki ifade bambaşka adamın artık.
fiorentina'da rakiplere takmıştı kafayı, 2 maç oynayıp üçüncü maç birini biçiyordu. seyirciyle de pek hoş muhabbeti yoktu açıkçası.
juventus'ta hocalara taktı kafayı, kendi hocasına atar yapıyordu oyundan çıkarken, hakemlere kafa atası falan geliyordu. sonra bi de dönüp seyirciye "bi ...ttirin gidin ya" şeklinde savuruyordu.
brezilya milli takımında ise "takımda tutunup tutunmayacağım belli mi lan acaba" kaygısı gözünden okunuyordu. takım arkadaşlarının hepsiyle didişmekteydi. hiç de çekinmiyordu hani küfür etmekten, tükürmekten falan, evet evet kendi arkadaşlarına...
şimdi?
galatasaray'da gördüğü kart sayısı ortada, sertliğinin ayarı, takım adına katkısı istatistiklerde belli.
dahası hakemlerle işi yok, fatih terimle müthiş bir dialoğu var, kendi gol atmasa bile, gol olduğunda gidip kelini fatih terim'in ceketine falan sürtüyor.
seyirciyle ilişkisi ile hangi takımda hangi oyuncuda var bilmiyorum. adamı her gördüğünüzde "gel hacum öpüjem" diyesini gelmiyor mu allahınızı severseniz.
bazen kan tuttu mu tutar, adam o kan uyumunu bulmuş, bu adama boş mukavele yapsanız imza atar şuanda eminim.
dahası kolundaki aslan dövmesi şu demek:
-"o dövme öyle sildirmeyle falan kolay kolay çıkacak birşey değil, tıpkı melo'nun kalbinde büyüyen aslan sevgisi, galatasaray sevgisi gibi"
kal lan melo, eti melo, çokoprens, coco star, süperstar.
senin gibi 2 adam daha olsa bu takımda, bu takım deli atar...