1
2018-2019 kış transfer sezonunda ezeli rakipleri galatasaray ve beşiktaş'tan fenerbahçe'ye transfer olmuş iki futbolcu.
önce (bkz: #2595853) * *
müziğimizi açıyoruz https://www.youtube.com/watch?v=gUOpoGbBPOc
puslu bir istanbul sabahı. aralık sonu. ellili yaşlarında bir adam. gazeteci. boğaz kenarında bir bankta tek başına oturup not defterini karıştırıyor. sorması gereken sorular var, altını çizdiği. kafasını karıştıran, mantığına oturtamadığı şeyler... neden, diyor... neden en iyi stoper kadro dışı... liverpool'a 25 metreden atan orta saha... neden...
adam tam bu düşüncelere dalmışken beklediği kişi geliyor. gelen kişi sabahın pusuna karışmış bir hayalet sanki: uzun bir trençkot, atkı, şapka. kim olduğu çok yakınına gelinmedikçe belli olmuyor. uzun boylu, atletik.
"çok beklettim mi?" diye soruyor yeni gelen. "abi" diye cevap veriyor gazeteci. gelen kişiyi iyi tanıdığı çok belli, selamlaşma nezaketine bile gerek yok aralarında. gazeteci konuya girmek istiyor hemen. "abi, anlamıyorum."
"anlayacaksın." diyor trençkotlu. "ama bunların tek kelimesini yazarsan ortaklığımız biter..." gazeteci istemeye istemeye de olsa sessizce onaylıyor.
"bir aralık günüydü" diye başlıyor anlatmaya trençkotlu. sesi tok, derinden, ama neredeyse fısıldıyan bir tonda çıkıyor. "florya metin oktay tesislerinde bir telefon ahizesi kaldırıldı. bir numara çevirildi... hattın öteki kısmı... nevzat demir tesisleriydi."
gazeteci şaşkınlığını ve heyecanını gizleyemiyor. hadi canım diye bağırmak istiyor ama trençkotlu onun heyecanını anlayıp keskin bir el hareketiyle bunu önlüyor: "sadece dinleyeceksin."
"karadenizli telefonu açtı. selamlaştılar. adanalı kısa ve net konuştu... operasyonun ilk safhasının tamamlanmış olduğunu, artık topun karadenizli'de olduğunu söyledi. karadenizli yutkundu. hocam dedi, emin misiniz? adanalı netti... bu tarihi bir fırsat."
gazeteci fal taşı gibi açılmış gözleriyle trençkotluya bakıyor: "bu..." dedi, "düşündüğüm kişiler mi?"
trençkotlu sessizce başıyla onaylıyor.
gazeteci duyduklarına inanamıyor... "abi", diyor "gerçekten olacak yani"...
trençkotlu keskin bir ifadeyle ekliyor: "kuzen, bilmek istediğini söyledin, ben de anlattım... ancak bunu yazarsan asla kanıtlayamazsın, hem adın yalancıya çıkar hem de en iyi kaynağını kaybedersin. bu görüşme hiç yaşanmadı."
gazeteci hala öğrendiklerinin şokunu atlatamamışken trençkotlu banktan kalkıyor. ikili hiç konuşmamış gibi farklı istikametlere dağılıyorlar. gazeteci tam bir ay sonra serdar aziz ve tolgay arslan fenerbahçe'de haberini yapacak, bildiği sır içini kemirmesine rağmen en güvendiği kaynağını kaybetmemek için kimseye tek bir şey söyleyemeyecekti.
tam bir buçuk ay sonra ise, 8 şubat 2019 kayserispor fenerbahçe maçı oynanacak, hikayenin kahramanlarından serdar aziz ceza sahasında tam iki kere rakip forvete şut attıracak, sadece biri sayılacaktı. tolgay arslan ise maç sonu soyunma odası koridorlarında kırmızı kart görecekti...
operasyon lionheart başlamıştı.
önce (bkz: #2595853) * *
müziğimizi açıyoruz https://www.youtube.com/watch?v=gUOpoGbBPOc
puslu bir istanbul sabahı. aralık sonu. ellili yaşlarında bir adam. gazeteci. boğaz kenarında bir bankta tek başına oturup not defterini karıştırıyor. sorması gereken sorular var, altını çizdiği. kafasını karıştıran, mantığına oturtamadığı şeyler... neden, diyor... neden en iyi stoper kadro dışı... liverpool'a 25 metreden atan orta saha... neden...
adam tam bu düşüncelere dalmışken beklediği kişi geliyor. gelen kişi sabahın pusuna karışmış bir hayalet sanki: uzun bir trençkot, atkı, şapka. kim olduğu çok yakınına gelinmedikçe belli olmuyor. uzun boylu, atletik.
"çok beklettim mi?" diye soruyor yeni gelen. "abi" diye cevap veriyor gazeteci. gelen kişiyi iyi tanıdığı çok belli, selamlaşma nezaketine bile gerek yok aralarında. gazeteci konuya girmek istiyor hemen. "abi, anlamıyorum."
"anlayacaksın." diyor trençkotlu. "ama bunların tek kelimesini yazarsan ortaklığımız biter..." gazeteci istemeye istemeye de olsa sessizce onaylıyor.
"bir aralık günüydü" diye başlıyor anlatmaya trençkotlu. sesi tok, derinden, ama neredeyse fısıldıyan bir tonda çıkıyor. "florya metin oktay tesislerinde bir telefon ahizesi kaldırıldı. bir numara çevirildi... hattın öteki kısmı... nevzat demir tesisleriydi."
gazeteci şaşkınlığını ve heyecanını gizleyemiyor. hadi canım diye bağırmak istiyor ama trençkotlu onun heyecanını anlayıp keskin bir el hareketiyle bunu önlüyor: "sadece dinleyeceksin."
"karadenizli telefonu açtı. selamlaştılar. adanalı kısa ve net konuştu... operasyonun ilk safhasının tamamlanmış olduğunu, artık topun karadenizli'de olduğunu söyledi. karadenizli yutkundu. hocam dedi, emin misiniz? adanalı netti... bu tarihi bir fırsat."
gazeteci fal taşı gibi açılmış gözleriyle trençkotluya bakıyor: "bu..." dedi, "düşündüğüm kişiler mi?"
trençkotlu sessizce başıyla onaylıyor.
gazeteci duyduklarına inanamıyor... "abi", diyor "gerçekten olacak yani"...
trençkotlu keskin bir ifadeyle ekliyor: "kuzen, bilmek istediğini söyledin, ben de anlattım... ancak bunu yazarsan asla kanıtlayamazsın, hem adın yalancıya çıkar hem de en iyi kaynağını kaybedersin. bu görüşme hiç yaşanmadı."
gazeteci hala öğrendiklerinin şokunu atlatamamışken trençkotlu banktan kalkıyor. ikili hiç konuşmamış gibi farklı istikametlere dağılıyorlar. gazeteci tam bir ay sonra serdar aziz ve tolgay arslan fenerbahçe'de haberini yapacak, bildiği sır içini kemirmesine rağmen en güvendiği kaynağını kaybetmemek için kimseye tek bir şey söyleyemeyecekti.
tam bir buçuk ay sonra ise, 8 şubat 2019 kayserispor fenerbahçe maçı oynanacak, hikayenin kahramanlarından serdar aziz ceza sahasında tam iki kere rakip forvete şut attıracak, sadece biri sayılacaktı. tolgay arslan ise maç sonu soyunma odası koridorlarında kırmızı kart görecekti...
operasyon lionheart başlamıştı.