32
26 mayıs 2018 seçimli genel kurul öncesi yine kendince bir varlık mücadelesi içine girmiş, köhnemiş zihniyet.
çeşitli internet mecralarında ya da çevremdeki liseci kafa yapısına sahip insanları gözlemliyorum. dursun özbek isimli şahsın ne haltlar yediğini, işi nasıl eline yüzüne bulaştırdığını, kulübü rezil rüsva ettiğini gayet iyi biliyorlar. bunu dillendirmiyorlar. zira kendilerinden olanı asla eleştirmeme gibi son derece tehlikeli bir zihniyetleri var. öte yandan dursun özbek’in ne mal olduğunu da bildiklerinden arkasında duramıyorlar. tabi bunu nispeten genç ve dursun özbek tarafından satın alınmamış zihniyet mensupları için söylüyorum; yaşlı beyinler tamamen yanmış durumda ve dursun özbek pilavın tanesini bol vaat ediyor. hal böyleyken genç lisecilerin elinde kalan son kale ozan korkut oluyor.
binlerce, milyonlarca kez eminim ki içlerinde ozan korkut'u tanıyan, bilen, ne yapacağını kestirebilenlerin oranı %10'u geçmiyordur. ama müthiş bir şekilde, canhıraş vaziyette sarılmış durumdalar. aslına baktığınızda ozan korkut'u başkanlığa taşıyacak, alternatif aday oldurabilecek kadar güçlü argümanları yok. bu nedenle listesi güçlü, diksiyonu düzgün, projeleri var gibi yüzü şirin, altı boş cümlelerle pazarlamaya çalışıyorlar. kendi içlerinde ise kesinlikle ama kesinlikle lise namına sarılacak son ve tek aday olduğunu söylüyorlardır.
meseleyi şöyle özetleyeyim; ozan korkut'un liseli ve liseci olması dışında dişe dokunur bir yanı yok, mustafa cengiz'in başkanlığı suresince liseli olmamak dışında bir kabahati(!) yok. şayet ozan korkut ocak ayında başkan olsa, 4 ayda mustafa cengiz'in yaptıklarını yapsa ya seçimi hiç yaptırtmazlar ya tek liste olarak girmesinden başka seçenek çıkartmazlardı.
taraftarı "tehlikeli fanlar" olarak gören, kulüpten kendinden başka söz sahibi olmasını istemeyen ama paralar suyunu çektiğinde "büyük bir aile" olduğumuzu hatırlayan zihniyet, "cimbombom halkındır lisenin değil" dediğinizde bile şirazesini kaybediyor. açın "cimbombom halkındır lisenin değil" başlığında nasıl da sevgi kelebeği, nasıl da bütünleştirici oluvermiş genç liseci larvaları görün.
normal şartlar altında yarınki seçimin gündemimizi işgal etmesi bile abesken bunların kuruntuları ve olayı varoluş mücadelesi olarak görmelerinden dolayı seçim dışında bir şey konuşamaz olduk. dursun özbek'in bunca rezilliğine, hırsızlığına arsızlık katarak aday olabilmesinin tek sebebi lise kimliği. öyle ki bütün bu rezilliklerin yapılmış olmasına ses çıkarmayan bu iğrenç zihniyet, galatasaray başkanı bu rezillik buzdağının görünen kısmından biraz bahsedince başlıyorlar ulumaya, galatasaraylılık dersi vermeye. vay efendim bunlar ulu orta söylenir miymiş? sizin sırf liseli diye başkan yaptığınız mahir hırsız ve şurekası gözümüzün içine baka baka bunları yaparken o âli gururlarınız hiç incinmiyordu! ya da adnan polat'ı, 100 yıllık galatasaray teamülleri bozulup yerin dibine sokarken galatasaray başkanı olduğu hiçbirinizin aklından dahi geçmiyordu. adnan polat'ın başarılı bir başkan olduğunu iddia ettiğim sanılmasın, eğer adalet varsa ve adnan polat'a yapılanlar bu adaletin standardıysa dursun özbek'in mart 2018 mali genel kurulundan parça parça olmuş elbiseleri, kan çanağı olmuş suratı ve ayakta duramaz hale gelmiş bedeniyle çıkması lazımdı. ve şayet dursun özbek'in yaptıklarını liseli olmayan bir başkan yapmış olsaydı mübalağa ettiğim kadar olmasa da fiili darp ya da en hafifinden küfürler ede ede o salondan dışarıya atardınız.
liseci zihniyet yıkılmaya ve kademe kademe yok olmaya mahkumdur. birincisi 21. yüzyılda, mahrem diye bir şeyin kalmadığı bir çağda, milyonlarca fahri üyesi olan bir topluluğun bu kadar kapalı bir zümre tarafından yönetilmesi asla mümkün değil, illa ki mızrak önce çuvalı delip sonra paramparça edecek. ikincisi "lise kimliği" eskisi gibi insanların aidiyet duyduğu bir kimlik olmaktan uzakta. yatılılığın azalması, liselerin orta kısımlarının ayrılması gibi temel sebepler bu yapılanmayı ister istemez etkiliyor. üçüncüsü ve en önemlisi artık neredeyse tüm galatasaraylılar bu kanserli hücrenin farkında. ellerinden hiçbir şey gelmese bile sağda solda yazarak, hiç değilse psikolojik baskı uyguluyorlar. bunların yanında bugüne kadar yedikleri haltlardan dolayı işleri arap saçına döndürüp kulübü batma noktasına getirmeleri gibi başka sebepler de yok olmaya mahkum oluşunda etkili. umarım bu yok oluş hızlı ve olabildiğince göz önünde olur.
çeşitli internet mecralarında ya da çevremdeki liseci kafa yapısına sahip insanları gözlemliyorum. dursun özbek isimli şahsın ne haltlar yediğini, işi nasıl eline yüzüne bulaştırdığını, kulübü rezil rüsva ettiğini gayet iyi biliyorlar. bunu dillendirmiyorlar. zira kendilerinden olanı asla eleştirmeme gibi son derece tehlikeli bir zihniyetleri var. öte yandan dursun özbek’in ne mal olduğunu da bildiklerinden arkasında duramıyorlar. tabi bunu nispeten genç ve dursun özbek tarafından satın alınmamış zihniyet mensupları için söylüyorum; yaşlı beyinler tamamen yanmış durumda ve dursun özbek pilavın tanesini bol vaat ediyor. hal böyleyken genç lisecilerin elinde kalan son kale ozan korkut oluyor.
binlerce, milyonlarca kez eminim ki içlerinde ozan korkut'u tanıyan, bilen, ne yapacağını kestirebilenlerin oranı %10'u geçmiyordur. ama müthiş bir şekilde, canhıraş vaziyette sarılmış durumdalar. aslına baktığınızda ozan korkut'u başkanlığa taşıyacak, alternatif aday oldurabilecek kadar güçlü argümanları yok. bu nedenle listesi güçlü, diksiyonu düzgün, projeleri var gibi yüzü şirin, altı boş cümlelerle pazarlamaya çalışıyorlar. kendi içlerinde ise kesinlikle ama kesinlikle lise namına sarılacak son ve tek aday olduğunu söylüyorlardır.
meseleyi şöyle özetleyeyim; ozan korkut'un liseli ve liseci olması dışında dişe dokunur bir yanı yok, mustafa cengiz'in başkanlığı suresince liseli olmamak dışında bir kabahati(!) yok. şayet ozan korkut ocak ayında başkan olsa, 4 ayda mustafa cengiz'in yaptıklarını yapsa ya seçimi hiç yaptırtmazlar ya tek liste olarak girmesinden başka seçenek çıkartmazlardı.
taraftarı "tehlikeli fanlar" olarak gören, kulüpten kendinden başka söz sahibi olmasını istemeyen ama paralar suyunu çektiğinde "büyük bir aile" olduğumuzu hatırlayan zihniyet, "cimbombom halkındır lisenin değil" dediğinizde bile şirazesini kaybediyor. açın "cimbombom halkındır lisenin değil" başlığında nasıl da sevgi kelebeği, nasıl da bütünleştirici oluvermiş genç liseci larvaları görün.
normal şartlar altında yarınki seçimin gündemimizi işgal etmesi bile abesken bunların kuruntuları ve olayı varoluş mücadelesi olarak görmelerinden dolayı seçim dışında bir şey konuşamaz olduk. dursun özbek'in bunca rezilliğine, hırsızlığına arsızlık katarak aday olabilmesinin tek sebebi lise kimliği. öyle ki bütün bu rezilliklerin yapılmış olmasına ses çıkarmayan bu iğrenç zihniyet, galatasaray başkanı bu rezillik buzdağının görünen kısmından biraz bahsedince başlıyorlar ulumaya, galatasaraylılık dersi vermeye. vay efendim bunlar ulu orta söylenir miymiş? sizin sırf liseli diye başkan yaptığınız mahir hırsız ve şurekası gözümüzün içine baka baka bunları yaparken o âli gururlarınız hiç incinmiyordu! ya da adnan polat'ı, 100 yıllık galatasaray teamülleri bozulup yerin dibine sokarken galatasaray başkanı olduğu hiçbirinizin aklından dahi geçmiyordu. adnan polat'ın başarılı bir başkan olduğunu iddia ettiğim sanılmasın, eğer adalet varsa ve adnan polat'a yapılanlar bu adaletin standardıysa dursun özbek'in mart 2018 mali genel kurulundan parça parça olmuş elbiseleri, kan çanağı olmuş suratı ve ayakta duramaz hale gelmiş bedeniyle çıkması lazımdı. ve şayet dursun özbek'in yaptıklarını liseli olmayan bir başkan yapmış olsaydı mübalağa ettiğim kadar olmasa da fiili darp ya da en hafifinden küfürler ede ede o salondan dışarıya atardınız.
liseci zihniyet yıkılmaya ve kademe kademe yok olmaya mahkumdur. birincisi 21. yüzyılda, mahrem diye bir şeyin kalmadığı bir çağda, milyonlarca fahri üyesi olan bir topluluğun bu kadar kapalı bir zümre tarafından yönetilmesi asla mümkün değil, illa ki mızrak önce çuvalı delip sonra paramparça edecek. ikincisi "lise kimliği" eskisi gibi insanların aidiyet duyduğu bir kimlik olmaktan uzakta. yatılılığın azalması, liselerin orta kısımlarının ayrılması gibi temel sebepler bu yapılanmayı ister istemez etkiliyor. üçüncüsü ve en önemlisi artık neredeyse tüm galatasaraylılar bu kanserli hücrenin farkında. ellerinden hiçbir şey gelmese bile sağda solda yazarak, hiç değilse psikolojik baskı uyguluyorlar. bunların yanında bugüne kadar yedikleri haltlardan dolayı işleri arap saçına döndürüp kulübü batma noktasına getirmeleri gibi başka sebepler de yok olmaya mahkum oluşunda etkili. umarım bu yok oluş hızlı ve olabildiğince göz önünde olur.