141
a milli takımın şampiyonaya direkt katılmasında oynamamalarının çok etkili olduğunu düşünüyorum. ya da son 2 maçta alınan galibiyetlerde diyelim. bu iki cisimden biri 11 oynadığında bireysel yetenekler sayesinde ceza sahasına kadar gelen topların %95'i piç oluyordu. bugün 3.bölgeye kadar son derece güzel getirdiğimiz topları ikiye birlerle veya driplinglerle ceza sahasına sokmaya çalıştık. net bir pozisyonumuz yoktu belki ama en azından atak bitiriciliği açısından başarılıydık. yani hiç olmazsa saçma sapan top kayıplarıyla kontra yemedik. paslaşmalar son çizgiye kadar sürdü.
bu iki kımıl zararlısı oynadığında orta yuvarlağın rakip tarafına bakan dilimiyle, rakip ceza sahası yayının arasındaki bölgede kaybettiğimiz toplar yüzünden tonla kontra atak şansı veriyoruz rakiplerimize hem milli takımda hem de galatasaray'da. ama bunların yokluğunda, pasör oyuncularla topları ayağımızda iyi tutup kaybetmeyerek ve atakları bir şekilde olumu veya olumsuz bitirerek savunma zaafiyetlerimizi de kapatmış oluyoruz. rakibi hep savunmamız yerleşmiş haldeyken karşılamış oluyoruz. böylelikle hep sözü edilen kompakt bir takım oluyoruz. en azından milli takımda gördüğüm bu. çek cumhuriyeti ve izlanda maçlarında hemen hemen hiç pozisyon vermedik.
galatasaray'da da bu anlayışla oynamamız gerektiğini düşünüyorum. milli takımın bu oyun planında ki tek eksikliği orta 2'linin önünde ki 4'lünün skorer olmamaları. arda- oğuzhan, hakan ve volkan veya töre çok skorer oyuncular değiller. gol ortalaması olarak söylüyorum. ama dediğim gibi topun kıymetini bilerek oynamak çok güzel. rakibe asla az adamla yakalanmıyorsun. bizim takımımızda ise sneijder ve podolski gibi sezonluk ortalaması 10+ gol olan 2 oyuncu ve sinan gibi genç bir potansiyel varken böyle bir kısırlık yaşamayız. devre arasından sonra -transfer yapılmayacaksa- grosskreutz'u da sol açığa koyduk mu bence savunma zaafiyetlerini minimuma indiren çok daha dengeli bir takım oluruz.
ya da campbell alınır, grosskreutz sağ beke geçer, stoper de denayer-hakan ikilisi olur. orta ikilide de chedjou-selçuk. önde podolski-sneijder-campbell-sinan 4'lüsü ile çok fena bir takım olabiliriz.
bu iki kımıl zararlısı oynadığında orta yuvarlağın rakip tarafına bakan dilimiyle, rakip ceza sahası yayının arasındaki bölgede kaybettiğimiz toplar yüzünden tonla kontra atak şansı veriyoruz rakiplerimize hem milli takımda hem de galatasaray'da. ama bunların yokluğunda, pasör oyuncularla topları ayağımızda iyi tutup kaybetmeyerek ve atakları bir şekilde olumu veya olumsuz bitirerek savunma zaafiyetlerimizi de kapatmış oluyoruz. rakibi hep savunmamız yerleşmiş haldeyken karşılamış oluyoruz. böylelikle hep sözü edilen kompakt bir takım oluyoruz. en azından milli takımda gördüğüm bu. çek cumhuriyeti ve izlanda maçlarında hemen hemen hiç pozisyon vermedik.
galatasaray'da da bu anlayışla oynamamız gerektiğini düşünüyorum. milli takımın bu oyun planında ki tek eksikliği orta 2'linin önünde ki 4'lünün skorer olmamaları. arda- oğuzhan, hakan ve volkan veya töre çok skorer oyuncular değiller. gol ortalaması olarak söylüyorum. ama dediğim gibi topun kıymetini bilerek oynamak çok güzel. rakibe asla az adamla yakalanmıyorsun. bizim takımımızda ise sneijder ve podolski gibi sezonluk ortalaması 10+ gol olan 2 oyuncu ve sinan gibi genç bir potansiyel varken böyle bir kısırlık yaşamayız. devre arasından sonra -transfer yapılmayacaksa- grosskreutz'u da sol açığa koyduk mu bence savunma zaafiyetlerini minimuma indiren çok daha dengeli bir takım oluruz.
ya da campbell alınır, grosskreutz sağ beke geçer, stoper de denayer-hakan ikilisi olur. orta ikilide de chedjou-selçuk. önde podolski-sneijder-campbell-sinan 4'lüsü ile çok fena bir takım olabiliriz.