971
bizim halkımız dil, din, ırk, mezhep, renk ya da siyasi ideoloji gözetmeksizin yalnızca iki yerde omuz omuza gelir. bir tribünde, bir de halayda.
şu futbola aklımın ermeye başladığı ilk zamandan, 2008 avrupa şampiyonası sonrasına kadar milli maçlar hep bayram havasında izlendi. en azından ben böyle hatırlıyorum. en futbol cahilimiz bile televizyonun karşısına kırk yıllık futbolsever gibi otururdu. doğusu batısı dahil, ülkenin her yerinde maçlardan önce uyku tutmaz, heyecan yüzünden maç saatine kadar vakit geçirecek meşgale aranırdı. ne olduysa, ampul futbolun içinde yanmaya başladıktan sonra oldu. yandaş futbolcular, yandaş teknik adamlar, yandaş scoutlar, yandaş menajerler, yandaş yönetimler dadandı durdu türkiye futbolunun içine. kara para aklayan ve kulüp sömüren, siyasi çıkarları uğruna futbolu elindeki tespihe çeviren nice haşerat gördü bu gözler. görmeye de devam ediyor.
milli takıma hakettiğinden fazla misyon yükleyip, savaşa gönderir gibi maça gönderen romantik futbolseverlerden gerçekten gönülden özür diliyorum. ben hiçbir zaman sizin gibi olamadım. bugün mili takımın yenilmesini, hatta rezil olmasını isteyen ben dahil nice insana bir kere neden diye sorsaydınız, emin olun birçok şeyin cevabını bulabilirdiniz. çünkü bunun ne ülke sevgisiyle alakası var, ne de milliyetçilik olgusuyla.
milli futbolcuya küfretti diye taraftarı yerden yere vuran düz saçlı %100 çizgi film karakterleri, taraftara küfreden milli futbolcuyu da eleştirmesini bilseydi, bugün bu futbol bu hale gelmeyecekti. bugün türkiye'de futbol dediğin şey, kitlelerin mutluluğu olmaktan çıkıp, isteyenin istediği gibi at koşturduğu toplumsal bir bozukluk haline geldiyse, bunda yukarıda bahsettiğim amcaların aslan payı var.
futbol romantikliği yapmaya hiç niyetim yok. beceremem de zaten. ama şimdi 2002 dünya kupasını bir hatırla. sevincinin de, üzüntünün de saflığını hatırla. her şey bu kadar dallanıp budaklanmadan önce; yenilse dahi takımınla duyduğun gururu, rüştü'ye özenip gözünün altına çektiğin kömürü, ümit davala gibi kestirdiğin saçını, hasan şaş'ı, yıldıray'ı, ilhan'ı bir damla hatırla. bizim bugün neden bu halde olduğumuzu o zaman daha iyi anlayacaksın.
göksel gümüşdağ, fatih terim, recep tayyip erdoğan, acun ılıcalı, rıdvan dilmen, arda turan, emre belözoğlu, yıldırım demirören, erdoğan bayraktar... miden kaldırıyor mu bu isimlerin devamını?
milli takım sevilmiyorsa, işte bu gibi insanlar ve bu gibi durumlar yüzünden artık sevilmiyor. her yerde söylerim, yine söylemekten kaçınmıyorum. benim milli takımım galatasaray'dır. galatasaray türkiye'dir.
futbol dediğin şey bölgesel amatör lig'de oynanıyor. en azından elleri oraya değmiyor. beceremediklerinden değil. oradan herhangi bir çıkarları yok. uğraşmaya değmez. gencecik çocuklar futbol oynuyor orada. bedava maçlar. git tribüne otur, adam gibi futbol izle. galatasaray diye bir şey olmasa, kim siker süper denen yalova ligini?
aha da gördüğün gibi. milli birlik ve beraberliği es kaza sağlayabildiğimiz tribünü aldılar elimizden. geriye bir tek halay kaldı. onun da eski tadı yok. düğünde müğünde zorla kaldırıyoruz milleti.
şu futbola aklımın ermeye başladığı ilk zamandan, 2008 avrupa şampiyonası sonrasına kadar milli maçlar hep bayram havasında izlendi. en azından ben böyle hatırlıyorum. en futbol cahilimiz bile televizyonun karşısına kırk yıllık futbolsever gibi otururdu. doğusu batısı dahil, ülkenin her yerinde maçlardan önce uyku tutmaz, heyecan yüzünden maç saatine kadar vakit geçirecek meşgale aranırdı. ne olduysa, ampul futbolun içinde yanmaya başladıktan sonra oldu. yandaş futbolcular, yandaş teknik adamlar, yandaş scoutlar, yandaş menajerler, yandaş yönetimler dadandı durdu türkiye futbolunun içine. kara para aklayan ve kulüp sömüren, siyasi çıkarları uğruna futbolu elindeki tespihe çeviren nice haşerat gördü bu gözler. görmeye de devam ediyor.
milli takıma hakettiğinden fazla misyon yükleyip, savaşa gönderir gibi maça gönderen romantik futbolseverlerden gerçekten gönülden özür diliyorum. ben hiçbir zaman sizin gibi olamadım. bugün mili takımın yenilmesini, hatta rezil olmasını isteyen ben dahil nice insana bir kere neden diye sorsaydınız, emin olun birçok şeyin cevabını bulabilirdiniz. çünkü bunun ne ülke sevgisiyle alakası var, ne de milliyetçilik olgusuyla.
milli futbolcuya küfretti diye taraftarı yerden yere vuran düz saçlı %100 çizgi film karakterleri, taraftara küfreden milli futbolcuyu da eleştirmesini bilseydi, bugün bu futbol bu hale gelmeyecekti. bugün türkiye'de futbol dediğin şey, kitlelerin mutluluğu olmaktan çıkıp, isteyenin istediği gibi at koşturduğu toplumsal bir bozukluk haline geldiyse, bunda yukarıda bahsettiğim amcaların aslan payı var.
futbol romantikliği yapmaya hiç niyetim yok. beceremem de zaten. ama şimdi 2002 dünya kupasını bir hatırla. sevincinin de, üzüntünün de saflığını hatırla. her şey bu kadar dallanıp budaklanmadan önce; yenilse dahi takımınla duyduğun gururu, rüştü'ye özenip gözünün altına çektiğin kömürü, ümit davala gibi kestirdiğin saçını, hasan şaş'ı, yıldıray'ı, ilhan'ı bir damla hatırla. bizim bugün neden bu halde olduğumuzu o zaman daha iyi anlayacaksın.
göksel gümüşdağ, fatih terim, recep tayyip erdoğan, acun ılıcalı, rıdvan dilmen, arda turan, emre belözoğlu, yıldırım demirören, erdoğan bayraktar... miden kaldırıyor mu bu isimlerin devamını?
milli takım sevilmiyorsa, işte bu gibi insanlar ve bu gibi durumlar yüzünden artık sevilmiyor. her yerde söylerim, yine söylemekten kaçınmıyorum. benim milli takımım galatasaray'dır. galatasaray türkiye'dir.
futbol dediğin şey bölgesel amatör lig'de oynanıyor. en azından elleri oraya değmiyor. beceremediklerinden değil. oradan herhangi bir çıkarları yok. uğraşmaya değmez. gencecik çocuklar futbol oynuyor orada. bedava maçlar. git tribüne otur, adam gibi futbol izle. galatasaray diye bir şey olmasa, kim siker süper denen yalova ligini?
aha da gördüğün gibi. milli birlik ve beraberliği es kaza sağlayabildiğimiz tribünü aldılar elimizden. geriye bir tek halay kaldı. onun da eski tadı yok. düğünde müğünde zorla kaldırıyoruz milleti.