120
şuan belki avrupa'nın en güçlü, en korkulan takımlarından biri olarak sayılmayabilirler, ancak en doğru yolda olanların başında geliyorlar.
milenyum vakitlerinde fabio capello'nun başında olduğu, batistuta'lı, cafu'lu, emerson'lu, totti'li muazzam kadrosuyla son şampiyonluğu yaşamıştı roma. daha sonra yıldızlarının ayrılmaları ile ne yaptığı, ne hedeflediği belli olmayan, popülaritesi gün geçtikçe azalan başarısız bir kulüp oldular. benim çocukluğumdan beri -renkleri sağolsun- sempati duyduğum bu takımın uyanması için ciddi bir süre geçmesi gerekti...
2011-2012 sezonu, roma için çok kritik. belki çoğu insan o zaman bunun farkına varmamıştı ancak roma'nın yeniden inşa edilişinin başladığı ve bugün yeniden şaha kalkmaktan bahsedilmesinin sağlandığı sezon. bu projenin arkasındaki beyin kim diye düşündüm, biraz arşatırma yaptım ve karşıma çıkan isim: walter sabatini. başkan james pallotta -kendisi italian american bir yatırımcı- 2011 yazında sabatini'yi sportif direktörlüğe getiriyor ve takımın yeniden inşası için bizzat sorumlu yapıyor. o da ilk aksiyon olarak takımdaki yaşlı ve ortalama altı + maaşı yüksek oyuncuları ayıklamakla işe başlıyor. yeni alınacak oyuncularda ise en kritik unsur genç ve potansiyelli olmaları... bu sezon takıma erik lamela, pablo osvaldo, bojan krkic, miralem pjanic, fabio borini, simon kjaer, maarten stekelenburg gibi isimler katılıyor. takımın başına ise bir kumar olarak luis enrique getiriliyor. sonuç: başarısızlık. luis enrique takımı avrupa kupalarına götürmeyi başaramayınca görevinden istifa ediyor. bir sonraki sezonda walter sabatini, sessiz sedasız bir şekilde gençleri toplamaya devam ediyor. mattia destro, marquinhos, alesesandro florenzi, michael bradley takıma katılan oyunculardan öne çıkanlar. bu sefer takımın başına daha tecrübeli zdenek zeman getiriliyor. sonuç: yine başarısızlık. zeman daha sezon bitmeden görevinden ayrılmak zorunda kalıyor.
2013 yazı, belki de roma taraftarlarının uzun süre unutmayacağı bir başlangıç olacak. kulüp doğru yola girse de, başarının henüz gelmemiş olması bir sorun. ancak anlaşılabilir bir süreç. genç oyunculara yatırım yaptığınızda meyve almanız için sabretmeniz şart ve doğru takım kimyasını oluşturmak da kolay gerçekleşen bir olay değil. işte bu sezon, walter sabatini hoca tercihinde belki de hayatının en doğru kararlarından birini veriyor ve takımın başına rudi garcia'yı getiriyor. rudi garcia, 2010-2011 sezonunda eden hazard'lı, aurelien chedjou'lu, moussa sow'lu, gervinho'lu genç ve muazzam bir takım kurduğu lille'i tarihinde ilk kez fransa ligi şampiyonu yapmış, daha sonra yıldızlarının birer birer takımdan ayrılmasıyla eli kolu bağlanmış ve tam da bu yaz görevinden ayrılmış bir teknik adam. ancak isim olarak hala çok popüler değil ve sorgulanmaya açık bir tercih gibi gözüküyordu o zaman. hatta roma'nın kaptanlarından daniele de rossi, rudi garcia'nın takımın başına geçişini öğrendiğinde ne yaptığını şöyle anlatıyor;
"milli takım kampında odamdaydım. rudi garcia'yı tanımıyordum ve yaptığım ilk iş youtube'a girip adını aratmak oldu. karşıma çıkan videoda gitarıyla porompompero çalıyordu. küfür edip bu kim ya diye söylendim ve oda arkadaşım pirlo'ya 'bak kimi almışız' dedim. ancak şimdi o porompompero için her gün şükrediyorum. rudi garcia, roma tarihinin dönüm noktası olabilir. onunla her şeyi kazanabiliriz..."
walter sabatini daha önceki tercihlerinde başarılı olamasa da tercih ettiği teknik adamların ortak bir noktasını gözardı edemeyiz: hepsinin hücum futbolunu benimsemesi. rudi garcia, lille'de o genç takımıyla şampiyonluk kazanmışsa, benzer bir proje içinde olan roma'da da niye aynısını yapamasın? tek yapılması gereken ona bu takımı kurmasını sağlamak.
2013-2014 transfer sonu roma için çok hareketli geçti. bana göre de son yılların tüm avrupa'da "business" anlamında en başarılı transfer dönemlerinden birini geçirdi kulüp. daha önceki 2 sezon içinde alınan genç oyuncuların bir kısmı yeni takımın önemli birer parçası haline gelecekken, bir kısmı ise gelen reddedilemeyecek tekliflerin ardından takımdan ayrıldı. daha önce saydığım isimlerden marquinhos psg'ye, erik lamela tottenham'a, pablo osvaldo southampton'a, bojan krkic barcelona'ya, maarten stekelenburg fulham'a satıldı ve bu satışlardan roma'nın kasasına giren miktar: 105 milyon euro. bu çılgın satışların ardından artık sıra alma kısmına gelmişti. yine benzer profilde oyuncular tercih edildi. kevin strootman, mehdi benatia, adem ljajic, tim jedvaj gibi oyuncular takıma katıldı. ancak belki de en kritik hamle rudi garcia ile şampiyonluk yaşayan gervinho'nun, başarısız arsenal macerasının ardından roma'ya transfer edilmesiydi. bu reunion roma'ya çok şey katacaktı...
2013-2014 sezonunda roma, bir süredir italya ligi'ni süpürmekte olan juventus'a en büyük tehdit olarak öne çıktı. italya ligi'ne ters bir şekilde sürekli hücumu düşünen, yüksek tempoda, dikine paslarla oynayan genç roma takımı, ligin sonuna kadar rakibi juventus'u kovaladı ancak topladığı 85 puana rağmen ligi ikinci bitirmek zorunda kaldı. belki bir burukluktan bahsedilebilir ama heralde oynan futbol ve takımlarının vadettiği gelecek karşısında romalılar son derece mutlu ve heyecanlıydı.
2014-2015 sezonu ise daha yüksek beklentiler ve uzun bir aradan sonra dönülen şampiyonlar ligi arenası gerçeğini barındırıyor. artık oyuncu satmak yerine kadrosunu koruyup, üzerine koyarak devam etmeyi tercih ettilerse de belki de serie a'nın bir önceki sezonda en başarılı savunmacısı olan mehdi benatia'nın bayern'e gitmek istemesi sonrası 30 milyon euro'luk bir satış daha gerçekleştirdiler. sezona ise ligde 5'te 5 ile başladıktan sonra çok konuşulan ve 3 penaltının çalındığı bir juventus maçını 3-2 kaybederek liderlikten indiler. ancak yarışı sonuna kadar bırakmayacak gibi görünüyorlar. şampiyonlar ligi'nde ise cska moskova ile oynadıkları ilk maçta rakibi 5-1'lik skorla parçaladıktan sonra city deplasmanından beraberlikle dönerek son derece başarılı bir başlanıç yapmış oldular.
son şampiyonluklarının üzerinden tam 13 sene geçti ve bu sürede çok şey kaybetti roma. ama artık uyandılar ve geliyorlar, hem de gümbür gümbür. bunun arkasında takdiri hakeden bir vizyon var anlattığım gibi. böyle sağlam temeller üzerinde büyüyen bir takım eskisi gibi kolayca yıkılmadan yoluna devam edecek gibi görünüyor. çok geçmeden özledikleri şampiyonluğa kavuşacaklardır. belki de bizim gibi 14 senelik bir bekleyişin ardından olur bu. :)
milenyum vakitlerinde fabio capello'nun başında olduğu, batistuta'lı, cafu'lu, emerson'lu, totti'li muazzam kadrosuyla son şampiyonluğu yaşamıştı roma. daha sonra yıldızlarının ayrılmaları ile ne yaptığı, ne hedeflediği belli olmayan, popülaritesi gün geçtikçe azalan başarısız bir kulüp oldular. benim çocukluğumdan beri -renkleri sağolsun- sempati duyduğum bu takımın uyanması için ciddi bir süre geçmesi gerekti...
2011-2012 sezonu, roma için çok kritik. belki çoğu insan o zaman bunun farkına varmamıştı ancak roma'nın yeniden inşa edilişinin başladığı ve bugün yeniden şaha kalkmaktan bahsedilmesinin sağlandığı sezon. bu projenin arkasındaki beyin kim diye düşündüm, biraz arşatırma yaptım ve karşıma çıkan isim: walter sabatini. başkan james pallotta -kendisi italian american bir yatırımcı- 2011 yazında sabatini'yi sportif direktörlüğe getiriyor ve takımın yeniden inşası için bizzat sorumlu yapıyor. o da ilk aksiyon olarak takımdaki yaşlı ve ortalama altı + maaşı yüksek oyuncuları ayıklamakla işe başlıyor. yeni alınacak oyuncularda ise en kritik unsur genç ve potansiyelli olmaları... bu sezon takıma erik lamela, pablo osvaldo, bojan krkic, miralem pjanic, fabio borini, simon kjaer, maarten stekelenburg gibi isimler katılıyor. takımın başına ise bir kumar olarak luis enrique getiriliyor. sonuç: başarısızlık. luis enrique takımı avrupa kupalarına götürmeyi başaramayınca görevinden istifa ediyor. bir sonraki sezonda walter sabatini, sessiz sedasız bir şekilde gençleri toplamaya devam ediyor. mattia destro, marquinhos, alesesandro florenzi, michael bradley takıma katılan oyunculardan öne çıkanlar. bu sefer takımın başına daha tecrübeli zdenek zeman getiriliyor. sonuç: yine başarısızlık. zeman daha sezon bitmeden görevinden ayrılmak zorunda kalıyor.
2013 yazı, belki de roma taraftarlarının uzun süre unutmayacağı bir başlangıç olacak. kulüp doğru yola girse de, başarının henüz gelmemiş olması bir sorun. ancak anlaşılabilir bir süreç. genç oyunculara yatırım yaptığınızda meyve almanız için sabretmeniz şart ve doğru takım kimyasını oluşturmak da kolay gerçekleşen bir olay değil. işte bu sezon, walter sabatini hoca tercihinde belki de hayatının en doğru kararlarından birini veriyor ve takımın başına rudi garcia'yı getiriyor. rudi garcia, 2010-2011 sezonunda eden hazard'lı, aurelien chedjou'lu, moussa sow'lu, gervinho'lu genç ve muazzam bir takım kurduğu lille'i tarihinde ilk kez fransa ligi şampiyonu yapmış, daha sonra yıldızlarının birer birer takımdan ayrılmasıyla eli kolu bağlanmış ve tam da bu yaz görevinden ayrılmış bir teknik adam. ancak isim olarak hala çok popüler değil ve sorgulanmaya açık bir tercih gibi gözüküyordu o zaman. hatta roma'nın kaptanlarından daniele de rossi, rudi garcia'nın takımın başına geçişini öğrendiğinde ne yaptığını şöyle anlatıyor;
"milli takım kampında odamdaydım. rudi garcia'yı tanımıyordum ve yaptığım ilk iş youtube'a girip adını aratmak oldu. karşıma çıkan videoda gitarıyla porompompero çalıyordu. küfür edip bu kim ya diye söylendim ve oda arkadaşım pirlo'ya 'bak kimi almışız' dedim. ancak şimdi o porompompero için her gün şükrediyorum. rudi garcia, roma tarihinin dönüm noktası olabilir. onunla her şeyi kazanabiliriz..."
walter sabatini daha önceki tercihlerinde başarılı olamasa da tercih ettiği teknik adamların ortak bir noktasını gözardı edemeyiz: hepsinin hücum futbolunu benimsemesi. rudi garcia, lille'de o genç takımıyla şampiyonluk kazanmışsa, benzer bir proje içinde olan roma'da da niye aynısını yapamasın? tek yapılması gereken ona bu takımı kurmasını sağlamak.
2013-2014 transfer sonu roma için çok hareketli geçti. bana göre de son yılların tüm avrupa'da "business" anlamında en başarılı transfer dönemlerinden birini geçirdi kulüp. daha önceki 2 sezon içinde alınan genç oyuncuların bir kısmı yeni takımın önemli birer parçası haline gelecekken, bir kısmı ise gelen reddedilemeyecek tekliflerin ardından takımdan ayrıldı. daha önce saydığım isimlerden marquinhos psg'ye, erik lamela tottenham'a, pablo osvaldo southampton'a, bojan krkic barcelona'ya, maarten stekelenburg fulham'a satıldı ve bu satışlardan roma'nın kasasına giren miktar: 105 milyon euro. bu çılgın satışların ardından artık sıra alma kısmına gelmişti. yine benzer profilde oyuncular tercih edildi. kevin strootman, mehdi benatia, adem ljajic, tim jedvaj gibi oyuncular takıma katıldı. ancak belki de en kritik hamle rudi garcia ile şampiyonluk yaşayan gervinho'nun, başarısız arsenal macerasının ardından roma'ya transfer edilmesiydi. bu reunion roma'ya çok şey katacaktı...
2013-2014 sezonunda roma, bir süredir italya ligi'ni süpürmekte olan juventus'a en büyük tehdit olarak öne çıktı. italya ligi'ne ters bir şekilde sürekli hücumu düşünen, yüksek tempoda, dikine paslarla oynayan genç roma takımı, ligin sonuna kadar rakibi juventus'u kovaladı ancak topladığı 85 puana rağmen ligi ikinci bitirmek zorunda kaldı. belki bir burukluktan bahsedilebilir ama heralde oynan futbol ve takımlarının vadettiği gelecek karşısında romalılar son derece mutlu ve heyecanlıydı.
2014-2015 sezonu ise daha yüksek beklentiler ve uzun bir aradan sonra dönülen şampiyonlar ligi arenası gerçeğini barındırıyor. artık oyuncu satmak yerine kadrosunu koruyup, üzerine koyarak devam etmeyi tercih ettilerse de belki de serie a'nın bir önceki sezonda en başarılı savunmacısı olan mehdi benatia'nın bayern'e gitmek istemesi sonrası 30 milyon euro'luk bir satış daha gerçekleştirdiler. sezona ise ligde 5'te 5 ile başladıktan sonra çok konuşulan ve 3 penaltının çalındığı bir juventus maçını 3-2 kaybederek liderlikten indiler. ancak yarışı sonuna kadar bırakmayacak gibi görünüyorlar. şampiyonlar ligi'nde ise cska moskova ile oynadıkları ilk maçta rakibi 5-1'lik skorla parçaladıktan sonra city deplasmanından beraberlikle dönerek son derece başarılı bir başlanıç yapmış oldular.
son şampiyonluklarının üzerinden tam 13 sene geçti ve bu sürede çok şey kaybetti roma. ama artık uyandılar ve geliyorlar, hem de gümbür gümbür. bunun arkasında takdiri hakeden bir vizyon var anlattığım gibi. böyle sağlam temeller üzerinde büyüyen bir takım eskisi gibi kolayca yıkılmadan yoluna devam edecek gibi görünüyor. çok geçmeden özledikleri şampiyonluğa kavuşacaklardır. belki de bizim gibi 14 senelik bir bekleyişin ardından olur bu. :)