10
ne söylemişti diye bakacak olursak;
"ilk yarı şampiyonlar ligi'ne uygun oynadık. şu 3-4 maça baktığımda herhalde bu kadar enteresan golleri kaçıran da biziz, acayip golleri yiyen de biziz. sonra oyunu dengeledik. zaman zaman iyi pas oyunu da ortaya koyduk. ilk yarıda fırsatları değerlendiremedik.
2-0'dan sonra kırıldık, oyunu da bıraktık. schalke'yi tebrik ediyorum. şampiyonlar ligi'nde bu kadroları kurabilmek için ekonomisiyle, idaresiyle, tekniğiyle, ciddi plan yapmak lazım. buralar artık işin en son noktaları. tabii bunu daha detaylı konuşacağız.
bize burada ali sami yen'de oynar gibi destekleyen gurbetçiler... onlar adına üzüldüm. ilk yarı belki ama 2. yarı kazanacak, skoru değiştirecek bir oyun oynamadık.
futbolda her şey var tabii ama uefa avrupa ligi'ni garantilemek için lokomotiv'e yenilmememiz yeterli. bu atmosfer içinde, bu düşünceyle oynayacağız. hayallerimiz, düşüncelerimiz her zaman devam edecek. daha organize olacağız.
oyuna böyle bir golle başlamak büyük talihsizlik. maça 1-0 mağlup başladık. birkaç dakika onun şokundan sonra dengeyi sağladık. ilk yarıda 5-6 tane gol girişimimiz var ama beraberliği yakalayamadık. topun bizde kalması, pas yüzdesi, istek, arzu, baskı hepsini yaptık.
basit golleri yiyoruz, basit golleri atamıyoruz. porto'da 10-12 tane pozisyonumuz vardı herhalde, onları da atamadık. maalesef böyle bir problemimiz var.
derbi sonrası olayı değerlendirdiğimizde, belki sportif nedenlerle birçok şeyle boğuşuyoruz ama derbiden sonra iğneyi kendimize batırırken çuvaldızı hak eden de dış meseleler var.
derbide tek bir pozisyon ya da kişi üzerinden sonuç çıkarmaya çalışmak son derece yanlış. 2. yarı 2-0 önde giderken bir takımın temposunu düşüren, aldığı veya almadığı kararlarla önce oyunu sabote edip, sonra tribünleri ve bizi çileden çıkaran bir saha yönetimi vardı.
yetmedi, maçın başından beri susmayan rakip takım kulübesi de var. tribünden seyretmekle televizyon başından izlemek arasında büyük fark olur.
o akşam maç bitiminde yaşanan olayların hiçbirini tasvip etmiyorum ama olayların o boyuta gelmesine sebep olanların da değerlendirme sürecine alınması gerektiğini düşünüyorum. lütfen elinizi vicdanınıza koyun. bu olaylar kimin işine yaradı bir bakın isterseniz.
fatih terim'e ya da kişilere değil, galatasaray'a sahip çıkma olarak bakılmalı. görüş ayrılıklarını bırakmalı galatasaray ve birlikte hareket etmeli. galatasaray markasıyla fatih terim'in bir araya gelmesinden rahatsız olanlar var. bu çok net.
büyük resme şöyle bir baktığımızda bize şunu anlatıyor: kenetlendikçe, emeğini, hakkını aramaktan çekinmeyen bir kitle ortaya çıkıyor ve ortak sevdaları da galatasaray. dünya üzerinde çok az böyle bir oluşum vardır.
bugün zamanlaması manidar olan sevk. sevk etme mi desem, zevk etme mi desem, kararsız kaldım.
biz galiba kendi kendimize olay çıkarmışız maç sonu, sevklerden anladığım bu. bir kayrılma meselesi var. ben hayatım boyunca kimse tarafından kayrılmadım. daha doğrusu, ben hiç kayrılan o tabakadan olmadım. hayatım boyunca çalıştım, didindim.
hata yaptım mı? yaptım. gerektiğinde özür diledim ama hiç kayrılan tabakadan olmadım. baktığımızda da kimin kayrılıp kayrılmadığını görürüz. bu arada futbol tarihinin en ağır cezasını almış biri olarak konuşuyorum.
ben tff'yi, başkanı ve yönetim kurulundakileri, mhk'yi, organizasyon içindeki aktörleri pek çok kişiden daha iyi tanırım. skor istediği gibi olmadığında ya da işler iyi gitmediğinde hedef göstererek işin içinden sıyrılacak biri olmadığımı da herkes bilir.
aralık ayında geldiğim günden itibaren, derbi sonrasına kadar herkes hakemlere ateş püskürürken ben hakemlere tek kelime etmedim. sivas'ta yine fırat aydınus topu dışarıdan alıp penaltı noktasına koyduğunda "hakemle işimiz yok, iyi oynamadık" dedim.
işlere de bir bakalım, iyi gidiyor mu gitmiyor mu. rakiplerimizin birinden 2, birinden 10 puan öndeyiz. şu an önde olan takım da bizden 4 puan önde. 8 eksiğe, 9 sakata, birçok şeye rağmen.
iyi gitmeyen şeye de böyle bakalım. şampiyonlar ligi'ndeyiz, olmazsa uefa'dayız. melo'ya küfreden hakem bu değil mi?bu maçın bu hale gelmesine sen sebepsin. "hoca gibi birine yakışmadı, bir taç, bir faul" diyorlar. vah vah vah, onu mu işaret ettim?
o kadar fırat aydınus kendinde değil ki, dakika 94-95, iki oyuncu didişiyor. eğer verdiği kararlara güvense hakem o iki oyuncuyu çağırır, sarı kartı gösterir, onlar ayrılır ve ondan sonra bitirir. ben kimseyi ayrıca tehdit etmedim, "bütün provokeyi sen yaptın" dedim.
hasan şaş'ın davranışını onaylamıyorum kesinlikle ama hasan kimsenin kendisine ceza vermesini beklemeden öz eleştirisini yapan bir adam. yaptığıyla zarar verdiğini biliyor, ancak galatasaray'a verdiği yarar, zarardan daha fazladır.
ayrıca kimseye tükürmedim. insan beddua ederken ne yaptıysa onu yaptım.
vefat eden taraftar. olanlar bana maç sonunda aktarıldı. flaşta haberim yoktu, basın toplantısından önce söylediler.
ben de ilk olarak ona rahmet dileyerek başladım ancak bu konudan malzeme çıkarıp kin ve nefretle, bana veya taraftarlarımıza kelam edilmesini, bu vefatı ahlaksızca, gündem değiştirmek için kullananları kınıyorum.
her şeyi çabuk unutuyoruz. bir gecede playoff çıkardılar, son maçta 2 galatasaraylı öldü. playoff olmasa ölmeyeceklerdi. biz kimseyi suçladık mı? hiçbir canın yerini hiçbir zafer tutamaz diye ilk söyleyenlerden biri benim.
sokak kabadayısı lafı var bir de. hani "yeniden centilmenlikten" bahsediyordu suyun öte yanı? üste çıkmak için had aşmak ve sokak kabadayısı gibi ifadeler kullanmak bizim sandığımız ali koç vizyonuna yakışmıyor. umarım yanılmıyorumdur.
galatasaray taraftarına şunu söyleyeyim: bu sonuçlar alınacak, kazanılacak, kaybedilecek ama hiç kimsenin bizden ümidini kesmemeleri lazım.
muhakkak taraftar başarı istiyor ama sistem kurup yapıyı organize ederken bir yandan yarışıyoruz. biraz zamana ihtiyacımız var. bu zaman içerisinde görecekler ki galatasaray futbol takımı değişime uğrayacak.
daha söyleyeceğim çok şey var, onu da inşallah florya'da bir antrenmanı açıp orada söyleriz."