http://captano.blogspot.com/...liderligi-kacrd.html---
alinti ---
kazansaydı lider olacağı bir maçta daha berabere kaldı galatasaray. olur mu, olur bazen öyle. ama bu sezon 3. maçı galatasaray’ın iyi oynayıp da veya en azından rakibi tarafından ezilmeyip de puan kaybettiği maç. içerde eskişehir, manisa ve ibb maçı. bir de avrupa ligi’nde strum graz maçı.
rakibinin daha iyi oynadığı, daha istekli olduğu maçlarda zaten yeniliyor takım.
zorunluluktan mehmet topal stoper başladı maça. elano’yu tam da oynamasını istediğim yerde, orta sahanın ortasında playmaker oynattı hoca. elano da hakkını verdi doğrusu. ancak top alma konusunda sıkıntılar yaşadı. bu da sanıldığı gibi futbolcuların ona bilerek top atmamasından kaynaklanmıyordu bence. böyle bir alışkanlığı yok takımın. yıllardır galatasaray’da playmaker yok. bu tip oyuncu dünyada zaten az var. mesela andrea pirlo. dikkat edin bütün toplar onda toplanır milan’da. ama galatasaray yeni tanışıyor bu tip bir oyuncuyla. zamanla oturacaktır.
üç savunmacı çapayla oynamak yerine, elano , arda, kewell, nonda ve keita ile oynamak bu takımı çok yukarılara taşır. rakipler bu hücumcuları nasıl durduracaklarını düşünmekten atağa bile zor kalkar. bu maçta sadece keita yoktu, ibb’nin hiç hücum yapamadığını düşünün, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
panatinaikos maçında galatasaray sezon başı günlerine dönmek istediğini göstermişti. ancak maç başında şiddetli büyük baskı halinde değil de bütün maç daha sakin bir baskı uygulamaya başlamıştı. bu gün yine aynısını gördük. rakibe top göstermediler, ki ibb bu ülkenin en organize savunma yapan, diri takımlarından biri.
galatasaray her türlü hücum aksiyonunu denedi, kenardan, ortadan, duran top, çalış, şut. arkada pozisyon da vermedi. bunun en büyük sebebi yürekten oynamasıydı. hem yetenekli hem de yürekten oynayınca rakibinizden faklı olan kaliteniz ortaya çıkar. diğer türlü sıradan bir takımsınızdır veya gidin sirkte oynayın denir size.
ancak, galatasaray’da bir güven sorunu var. sadece takımın kazanmaya güvenmesiyle ilgili değil. türk futbolundaki genel bir durum. arkasında rakip olan veya rakibin hamle yaptığı futbolcuya pas vermeme sorunu. yahu ne korkuyorsun, sen arkadaşına o da en kötü sana geri verir. bu kadar basit. barcelona diye yer gök inliyor ya, hani xavi, iniesta, messi diye. işte adamlar bunu yapıyor bir daha ki maçlarında dikkat edin. osasuna, inter, real madrid fark etmiyor. kimle oynarlarsa oynasınlar adamla bunları zorluyor. bazen denedğin şey bir kez tutar maçı alır gidersin.
rijkaard bunu öğretmeye çalışıyor, zamanla, çalışa çalışa olacaktır. ama mental çalışma sahadaki çalışmadan önemli bu konuda. yılların alışkanlığını kırmak zor.
takım gayet güzel giderken, rakibe pozisyon vermezken bir anda her şey değişti. olayı başlatan kişi maçın hakemi hüseyin göçek. başlattığı an ise, tribünden gelen küçücük bir cismi gidip maçın gözlemcisine verdiği sahne. zaten yıllardır galatasaray’la arası iyi olmayan, taraftarın sevmedi göçek, istediği tahrik edebileceği ortamı bulmuş oldu. doğrudur, çakmak, bozuk para atmamak gerekir de, hocam kadıköy’de bir hakemin kafasını yardılar be. aynı senin bulduğun maddeye benzer bir şey keita’nın gözüne geldi. o da maddeyi alıp gözlemciye götürdü, sarı kat gördü, farkında mısın?
ayrıca, dün fenerbahçe yenilmiş hem de rezil bir futbolla. başkanı çıkıp, gücümüzü göstereceğiz açıklamaları yapıyor. zaten herkes hem hakemden hem aziz’den tedirgin. göçek de elinden geleni yaptı doğrusu.
hep söylerim, hakemi de yeneceksin. ama izin vermedi ki hiçbir şeye adam.
ancak böyle bariz hatalar yaparlarsa galatasaray’ı durdurabilirler, ve sonları olur onların. galatasaray’ın eli armut toplamıyor.
---
alinti ---