• 243
    ali sami yen arena'da izlediğim ilk lig maçı.

    4-2 kazanmış ve dördüncü yıldız yolunda epey önemli bi adım atmıştık fakat ecel terleri döktüğümüzü hatırlıyorum. ilk devre 1-0 öne geçmiştik yasinin golüyle devrenin son dakikasında ise nando enfes bir kurtarış yapmıştı doksana giden frikiği çıkarmıştı ve kurtarış en fazla 10 metre önümde olmuştu ve nandonun eldiveninden gelen sesi duymuştuk tüm güney tribünü nando'yu alkışlamıştık.

    ikinci yarıda bir ara durum 3-0 oldu gollerden biri sneijderin enfes frikiğiydi ve maalesef skordan sonra takım oyundan kopmaya başlamış ve durum birden 3-2'ye gelmişti, son dakikalarda hala baskı yiyen cimbomun imdadına sneijder koşmuş bir gol daha atıp durumu 4-2'ye getirip bize derin bir oh çektirmişti. 3-2'den sonra telaştan maçı izleyemeyip oturup kalmıştım bir beş dakika öyle önemli bir maçtı.

    maç sonu wes üçlü çektirmişti ben küçük çaplı bir orgazm yaşamıştım daha sonra da takım oradan gol yemeden seriye bağladı ve şampiyon olduk.

    gene bir karabük maçı oynayacağız umarım gene şampiyonluk yolunun başlangıç maçı olur.
  • 236
    galatasaray – kdç karabükspor : 4-2 kolay mı zor mu bilmem ama

    karabük düşme hattında hatta ligde kalırsa mucize olur. zayıf bir kadrosu var. galatasaray’ın bu takıma puan kaybetmemesi gerekirdi, kaybetmedi de. ama. illa bir ama olur. ama son 5 dakikaya 3-2 girince sinirlerimiz gerildi tabii.

    kadro ve diziliş ve oyun şekli galatasaray maçı farklı kazanmak istiyor mesajını verdi. şampiyon olmak isteyen bir takım, evindeki bir maçta bol sayıda hücum düşünen oyuncuyla, hızlı bir oyunla oynamalıdır. sahaya bir çıkarsınız, maça bir başlarsınız ki; rakip ve düşmanlara korku, dosta güven verirsiniz. aynı şeyler deplasmanlar için de geçerli. siz hiç real madrid’in, barcelona’nın deplasmanda savunma yaptığını gördünüz mü? büyük takım hücum eder, bana ne rakip düşünsün der.

    fatih terim’den sonra hamza hamzaoğlu’yla galatasaray yeniden bu kimliğini kazandı. bol hücum, geri dönen topları alıp tekrar hücum. burada hamit altıntop’un hakkını vermek lazım. orta saha göbeğinde tek başına savaştı.

    gol gelmedi bir türlü. burak yılmaz’ın eksikliğini çok hissediyoruz. çok gol kaçıran, çok ofsayta düşen burak takımın hamza hocayla önde oynamaya başlamasından sonra verimliliği inanılmaz arttı. artık tek başına kalmıyor, pas yapabileceği çok yakınında adamlar buluyor. sneijder de daha dar bir alanda topla olan becerilerini gösterebilecek ortam buluyor.
    takımın önde oynaması burak’ın da sneijder’in de verimini arttırdı. burak dişlisinin olmaması makinanın çalışmasını zorlaştırıyor.

    gol de büyük bir kaleci hatasından geldi. aziz ceza sahası dışında topa kafayla vurdu (gözleri kapalı çıkmış topa) yasin’in önünde kaldı, vurdu gol oldu. fenerin ya da beşiktaşı’ın rakibi yapınca şike diyoruz, buna da dedim zaten twitterda. olmadığını bile bile.
    yasin’den devam edelim. devre arasında gönderilmesi gündemdeydi. prandelli döneminde hiç şans bulamamıştı. gitti hamza hocayla konuştu, ben bu takımda kalmak istiyorum, verimli olacağım dedi. yufka yürekli hamza hoca da kabul etti. kupa maçlarında büyük performans gösterdi. ama zayıf takımlara karşı ben de burun kıvırmıştım. yasin yılmadı devam etti. şu anda galatasaray’ın hızını borçlu olduğu adam yasin öztekin. inancın ve çalışmanın zaferi bu işte. helal olsun sana yasin.

    selçuk inan son maçlarda olduğu gibi yine fazlasıyla hücum hareketliliğinin içinde yer aldı. gol kovaladı, gol pası yapmaya çalıştı, kaleye şut attı. bariz şekilde görülüyor ki oynamaktan artık zevk almaya başladı. hep söylüyoruz ama ne yazık ki takıntılı bünyelere etki edemiyoruz. bir oyuncunun kötü oynaması için ille de sabote etmesi gerekmez. futbol sonuçta bir oyun, oynamaktan zevk almak ister futbolcu. selçuk gibi bir adamı geride hapsedersen adam mutlu olamaz. oyununa yansır. ha evet, hoca nerede derse orada oynayacak. oynar da mutlu olmaya zorlayamazsın adamı değil mi?

    galatasaray epey gol kaçırdı. umut bulut gol de attı ama çok pozisyon ezdi. bir zamanlar hakan şükür’ün yaşadığı soruna benziyor. o kadar çok gol pası alıyor ki, kısıtlı kapasitesiyle ancak çok azını değerlendirebiliyor. hakan şükür’le benzetmeyi inşallah anlamışsınızdır. neyse açayım biraz da, küfür yemeyelim durduk yere. hakan şükür’e o kadar çok gol pası geliyordu ki, hagi, suat, arif, ergün, hasan şaş, okan say say bitmez. çok gol atmasına rağmen çok da kaçırıyordu. anladikos :)

    bu arada takımın çıkarken top kaptırma rahatsızlığı devam ediyor. melo varken de böyleydi yokken de böyle. kimin oynadığının önemi yok. kritik yerde bizim takım çok top kaybediyor. maçın başlarında takım zinde olduğu için başımıza dert olmuyor ama son bölümlerdeki kayıplar işi zora sokuyor. yine benzeri oldu. son 5 dakika kala 3-0’dan 3-2’ye geldi maç. tamamen konsantrasyon eksikliği, laubalilik artık ne derseniz adına. oyuncuların zihinsel bir problemi bu, bir an önce çözülmeli. gerekirse yardım alınmalı.

    gelelim diğer gündem maddemize. dün gece fenerbahçe otobüsüne silahlı saldırı yapıldı. birileri taş dedi, birileri silah. saçma sapan bir şey. muamma çözülmüş değil. otobüs şoförüne geçmiş olsun, allah şifa versin. fenerbahçe kafilesine de geçmiş olsun, kimsenin burnu kanamamış çok şükür.

    nedenlerini tartışmak olayın kriminal durumunu tartışmaktan daha önemli. 3 temmuz 2011’den beri türkiye’de futbol adalet sağlanamadığı için can çekişiyor. dünyada ne kadar kurum varsa fenerbahçe ve beşiktaş’a şike cezası verdi, tff hariç. diğer muhatap trabzonspor’du. fenerbahçe kaptanı emre belözoğlu ırkçılık yüzünden mahkemece ceza aldı, ertelendi. yani, suçlu bulundu. tff yine ceza vermedi. diğer muhatap o zaman trabzonspor futbolcusu zokora’ydı. emre birçok kez hakemlere, rakip oyunculara küfür etti, son icraatı biliç’e küfür etmek oldu. bütün görüntülere rağmen yine ceza almadı. volkan demirel milli takımda ısınırken çıkıp evine gitti. ceza? milli takıma alınmadı. resmi ceza nerede? emre de volkan da gittikleri her şehirde, her stadda protesto ediliyor. neden acaba? fenerbahçe hiçbir yerde sevilmiyor, neden acaba? ha evet, fenerbahçe çok büyük olduğu için sevilmiyor. bunları yıllarca bu yalanla kandırdılar. bu kibir yüzünden kimseye saygı göstermiyorlar işte ve yine de saygı bekliyorlar.

    adalet sağlanamadığı zaman herkesin tepkisi farklı olur. kimi futbolu takip etmeyi bırakır, kimi küfür eder. ama bazı ruh hastaları gidip takım otobüsüne ateş eder. herkes bir değil ki.

    bugün galatasaray maçı oynanırken fenerbahçe’nin salı günkü kupa ve hafta sonu lig maçının ertelendiğini öğrendik. neden? sorun güvenlikse türkiye’deki bütün maçları hem de spor ayırmaksızın ertelersin. fenerbahçe’ye özel uygulama ne demek? insanlar tweet atıyor, diyorlar ki: “kuyt, egemen, gökhan, meireles, alves sakat iyileşene kadar müsaade”. gördün mü? sen güveni zedelersen sana kimse inanmaz yalancı çoban.

    bir de mahmut uslu ve benzerleri var tabii. beyefendi “15 yıldır susuyoruz, bundan sonra bizi kimse susturamaz” demiş. biz neden görmedik sustuklarını acaba? daha birkaç hafta önce aziz yıldırım özgür yankaya için "yankaya bizim maça bir daha gelemez. gelse de o stadyumdan çıkamaz” dedi be kardeşim.

    sonra dilolar soruyor: bu fenerbahçe nefreti nedir?

    cevabı veriyoruz ama kulaklarını tıkayıp lay lay lay şarkı söylüyorlar duymamak için.

    neyse, bu takım bu sene söke söke şampiyon.

    *
  • 9
    kazanmamız gerektiğinin yanı sıra farklı da kazanmamız gereken maç. ne yazık ki fenerbahçeile aramızda tek kıstas genel averaj zira ikili averaj eşit durumda. fener'in bize oranla +5 averajı daha fazla olduğu için bu tip maçlardan olabildiğince farklı galibiyetlerle ayrılmak gerekiyor. böyle olunca bir beraberlik lüksümüz de olabilir. biraz zor ama olay da bu zaten.
  • 11
    ilk yarıdaki fener maçında cüneyt çakır'ın taçtan gol vermesi sebebiyle ikili averaj avantajımızı kaybettik, genel averaja bakılacak ve 25.hafta sonunda fener bizden 5 gol averajı üstün. dolayısıyla başka arkadaşlarımızın da söylediği gibi bu maçlarda gol olup yağmamız lazım ki, sezon sonuna doğru averajla öne geçebilirsek gizli 1 puan daha kazanalım.

    aslında hücum gücümüz buna müsait ama defansta o kadar saçma hatalardan goller yiyoruz ya da geriye yaslanıyoruz ki, 4-0, 5-0 bitecek maçlar 2-1, 3-1, falan bitiyor.

    bu maç dışında zaten evimizde farklı yenme olasılığımız olan 2 maç kalıyor.

    içeride konya ve gençlerbirliği maçları. tabii önce 3 puan almak lazım ama en az 3-4 farklı birkaç galibiyet alsak, genel averajın sezon sonunda canımızı sıkma olasılığını kaldırırız ortadan.

    dilerim hamza hamzaoğlu bu ihtimallerin farkındadır. özellikle iç saha maçlarında takımın coşkusunu kesmeyip atabildiğimiz kadar atmamız lazım.

    öncelik 3 puanı alıp bir gün sonra fener'i rize'de strese sokmak ama averaj konusunu es geçmemek lazım.

    edit: fener maçı 4 nisan'a alınmış.
  • 28
    "1-0 olsun bizim olsun." haftalarındayız fakat gerçekten fırsatını bulursak rakibimize gol olup yağmalıyız. örneğin; dakika 25 ve 2-0 öndeyiz. 0-0'mış gibi oynamalı ve farkı imkan olursa 4-5'lere çıkarmalıyız. şimdi hissetmiyoruz fakat son haftalarda averaja ihtiyaç duyabiliriz. çünkü fenerbahçe'yle olası puan eşitliğinde, ikili averaj da ortada olduğundan normal averaja bakılacak. gidip trabzon deplasmanında falan fark arayamayacağımıza göre, bu tarz maçlarda averajı düzeltmeliyiz. ileride bir beraberlikte fenerbahçe bizi yakalayacak ve de averajı sebebiyle önümüze kurulacak. averajla verilecek bir şampiyonluğu ise düşünmek bile istemiyorum.
  • 88
    allah aşkına her şeyi bırakıp şu maça odaklanalım. dün akşamki tiyatroyu izledik bitti. daha fazla konuşulmasın. bu maç tam olarak mesaj maçımızdır. bam bam oynayıp basıp geçelim. istedikleri kadar mağdur edebiyatıyla rüzgarı arkasına almaya çalışanları desteklesinler biz hata yapmazsak kazanamazlar. haydi sneijder, haydi selçuk, haydi yasin, haydi umut. vurduğunuz gol olsun aslanlar.

    (bkz: konsantrasyon)
  • 26
    büyük bir hevesle beklediğim maç, milli çile bitse de galatasaray'ımıza kavuşsak. rakip 12 haftadır kazanamıyor, ne futbolcular ne de taraftarlar, potada kalacaklarını düşünmüyorlar, kağıt üzerinde kolay gibi görünse de, süpriz yapacak potansiyelleri de yok değil. bu nedenle, her zaman yaptığımız gibi ilk 20 dakika işi çok sıkı tutup en az iki gol bulmalıyız, ondan sonra rahat bir şekilde fark yapmaya çalışmalıyız, 4 veya 5 farklı bir galibiyet bizi iyice havaya sokacaktır. ben takımıma güveniyorum, eze eze, kıra kıra oynayacak 3 puanı alıp manisa maçına odaklanacaktır.
  • 83
    9 maç 810 dakikalık şampiyonluk maratonunun yeni durağı olan maç. 27 puan var masada ve işin en güzel tarafı kendi ipimizi kendimiz kesebilicez, 27 puanı almamız halinde şampiyonuz ve ben bu takıma inanıyorum. 4 nisan 2015 rize fener maçında bile heyecanlanmadım diyebilirim, üzülmedim de. bizim düşünecek bir şeyimiz yok, rakiplerimiz ise sürekli bizim puan kaybımızı bekleyecekler. her kazandığımız maçta rakiplerimizi daha da kıstırıcaz. gündüz maçı, taraftar ilgisi aşırı derecede fazla, üzülmeden güzel galibiyet alalım. hollandalı 10 numaramızdan yeteneklerini konuşturmasını bekliyorum.

    selçuk inan sneijder'iyle
    ileride umut bulut'la
    sol kanatta yasin'iyle
    yürüyoruz şampiyonluğa...

    (bkz:konsantrasyon )
App Store'dan indirin Google Play'den alın