• 122
    sahadaki futbolun ilk 45 dakikadan ibaret olduğu, necati ateş'in zor olan pozisyonda golü yaptığı fakat daha müsait ve kolay 4-5 pozisyonu cömertçe harcadığı, orduspor'un kalemizde tek bir gol pozisyonuna dahi giremediği, güzel bir bahar gününde güzel bir galibiyet aldığımız karşılaşma olmuştur. necati ateş'in golünde ise kuzey üst tribündeki taraftarlardan biri olarak, uygun görüş açım, golde topun gidişini daha detaylı görmemi sağlamıştı. top, necati'nin ayağından çıktıktan sonraki o kısacık sürede aşamalı olarak aklımdan geçen ''kalecinin üstüne gidecek, ya direk ya aut'' düşüncelerinden sonra tam direk dibinden ağları bulan top, ne mutlu ki düşüncelerimde beni yanıltmıştı.

    özellikle sahada silik ve zevksiz futbolun olduğu ikinci yarıda, tribünlerdeki seni sevmeyen ölsün ve sarı kırmızı şampiyon cimbom tezahüratları taraftarları ayağa kaldırmıştı. güney tribününün ''sarı''sı ile başlayan ve stadyumun dört tarafınca defalarca tekrarlanan sarı kırmızı şampiyon cimbom, bu tezahüratın ali sami yen arena'da bu zamana kadarki en güzeli olduğunu iddia edebilirim.*

    seni sevmeyen ölsün
    http://www.youtube.com/...t6tK-44CGBgxCg3PI%3D
    1. gol sonrası
    http://www.youtube.com/...R3elumb_ZTNM4JUtw%3D
    2. gol sonrası
    http://www.youtube.com/...Kng7rJd_MV3HkrXTc%3D
  • 113
    galatasaray – orduspor : 2-0 güle oynaya mı, bana hiç öyle gelmedi

    efendim sanırım yarın bir kaç gazete aynı başlığı atar. ama bana hiç de öyle gelmedi.

    maç öncesine gitmek lazım. culio kimin malı tartışmalarıyla başladı maç, medya önünde. sezon başından beri medyaya bulaşmayan fatih terim bile topa girmek, ayar çekmek zorunda kaldı. önce şunu söyleyeyim culio veya herhangi bir futbolcu, herhangi bir insan mal değil. bunlar erman toroğlu modeli tiplerin söylemleri, ne kadar çabuk kurtulursak o kadar iyi. culio kimin futbolcusu diye sormak bu kadar zor mu lan? illa mal demek zorunda mısın, mal !
    bu konuda anladığımı söyleyeyim, ordu culio’nun 1,5 milyon euroluk bonservisini verirse lisansını alıyor. fatih hocanın ayar verdiği gün bu parayı ödemiş mi, hayır. o zaman galatasaray’ın futbolcusu. erman efendi anladın mı?
    bugün de culio, stancu kadroda değillerdi. bu mevzuyu emenike falan ile benzerlik kurmak için zorlayanlar var. alakası yok ama bir tek şeyi kanıtlıyor bu, emenike’nin fenerbahçe’ye transferinin doğru olmadığını, sürekli bir suçluluk duygusu içinde olduklarını. ambrabat, necati, yiğit diye tutturmalarının da sebebi bu.
    ulan ben mi ligi geç başlattım, ben mi devre arasını 10 gün yaptım, ben mi transfere ikinci devrenin ilk maçından sonra izin verdim, haftada iki maç yaptırdım takımlara? ben mi galatasaray mı? tabii ki tff. peki neden? tabii ki şikeci şerefsizler yüzünden. bir de utanmadan bunları dillerine doluyor yüzsüzler. ulan siz önce süper kupa maçınızı yapın öyle gelin, terbiyesizler.
    sinirlendim yine, neyse geçti şimdi.

    maça geçelim. oyun kafa kafaya başladı. dakika 8, necati topu aldı “vurulur beee” dedim, vurdu gol oldu, şahitlerim var. sonra galatasaray oyunu rölantiye aldı. elmander’in yokluğunda baros yetersiz kalıyor. necati ile baros birbirine benzer tipte santraforlar. baros daha çalışkan, necati daha usta ama ikisi de rakipleriyle fizik mücadelede eksik kalıyorlar. ilk devre bittiğinde ciddi pozisyonumuz yoktu. gerçi bu sene hep olan şey bu, rakipler mecbur kapanıyor, oyunu sıkıştırıyor. haklılar, galatasaray’a açık oynarsan perişan eder, kapanıyorlar onlar da.

    ikinci devre baros çıktı sabri girdi. ilginç bir değişiklik. baytar içe girdi, sabri sağ öne. orduspor ikinci devrenin ilk 15 dakikası topu bize vermedi. yarı sahada baskı kurdu. sanırım geçen hafta trabzonspor da benzer bir baskı kurmuştu oyunun bir bölümünde. orduspor’un ne kadar iyi bir takım olduğunu gösterir bu. sonra galatasaray biraz toparlandı ve sabri ile golü buldu. sabri mi? orduspor’un baskısını sabri’nin oyuna girmesine bağlayanlar olmuştur mutlaka. adı çıkmış dokuza, inmez sekize vakası. böyle olmadığını söyleyip geçeyim, detaylı anlatmak istemiyorum nitekim.
    ama sabri’nin golüne gereken övgüyü yapmak lazım. birinci sınıf bir golcü golü attı sabri. soldan gelen topu sağ ayak içiyle kontrol ve anında sağ ayak üstüyle uzak köşeye zarif bir vuruş. bu gol dünya tarihinde büyük golcü diye tabir edilen adamların stilinde bir gol. gert müller, hernan crespo, tanju çolak, diego milito, mario jardel, cristian vieri tarzı bir gol. çok mu abarttım. hiç de değil, golün hakkını veriyorum şu anda.

    oyunun bundan sonraki bölümünde galatasaray kontrolü eline aldı, maçı da istediği gibi bitirdi, sakince.

    başlığı atmama sebep olan ikinci devrenin ilk 15 dakikası. o sırada takım paniklemiş ve yorgun görünüyordu. konsantrasyon kalmamış gibi. sanırım takımda herkes artık bu angarya lig bitse de play-off başlasa diye düşünüyor. hoca bu konuda çok çaba sarfediyordur, eminim. ama topçu milleti, “yemişim puan farkını, play-off’ta bunların hepsini yener şampiyon oluruz” diye düşünüyor ve kendini ona göre programlıyorsa bu maçlara konsantre olmaları zor, hoca da pek bir şey yapamaz. play-off’ta takımın son haftalardakinden çok başka bir tempo, coşku ve iştahla oynadığını görünce şaşırmayın.

    uğur köken asy arena’ya geldi ama ben göremedim. benim için çok önemlidir uğur köken. ismim kendisinden gelir. çocukluğumda tanışıp top oynamışlığım bile var. hatta geçen yaz hatunla birlikte heybeliada’da kendisiyle konuşmak için epey bir zaman beklemiş ama görememiştik. bu yaz bunu gerçekleştirme niyetindeyim.
    konuyla ilgili galatasaray sözlük’te bir şeyler yazmıştım zamanında : http://gss.gs/224789

    kazanınca ve işler play-off’a kalınca ister istemez yavan, tatsız yazılar oluyor. ben de konsantrasyonumu kaybettim belki de.
    play-off’ta görüşmek üzere.

    *
  • 4
    playoff maçları öncesi evimizdeki son maçımız, maçın hakemi kim olursa olsun, ne kadar katlederse katletsin maçı, önce oyuncular, sonra da seyirci aşırılıklardan kaçınmalı. derbiler öncesi başımıza bir iş gelmesin. forvette kim oynayacak çok merak içerisindeyim. eğer elmander olmayacaksa, engin baytar'ı forvet arkası kullanmak daha mantıklı gibi. necati ateş - milan baros ikilisinin uyumsuzluğunu göz önüne alarak, ortasahayı beşlersek en azından yapılacak pres ve kapılacak toplarla, iyi fırsatlar yakalayabiliriz.
  • 118
    14 ocak 2012 galatasaray karabükspor maçından sonra ikinci kez elimde çayla yakalandım ilk golde...

    geçtiğimiz aralıktan beri istisnasız tüm maçları kıraathanede izleme kararı aldığımdan beri her maçtan sonra yazı yazmak gibi bir hayalim vardı ama beni bitiren bu detaylar oldu işte...

    daha 8. dakikada necati ateş ronaldo gibi bir yüklendi topa, yani argoda anasının şeyi gibi gol oldu denir ya aynen öyle gol oldu, top böyle yerden belli bir sabit yükseklikte seyir etti resmen kaleye girene dek... elimde sıcak çay var, içimde patladı tüm sevincim, bir elimi belli belirsiz kaldırabildim o kadar...

    mutsuz ve sonu gelmeyen, o zirvenin dolu dolu yaşanamadığı bir özel hayatın adamı yiyip bitirmesi, saçları dökmesi ve ruhu daraltması gibi kötüyüm...

    sabri'nin golü yüzümü pek güldürdü ama, sevinci ise çok güzeldi, gerçekten duygulandım, umarım bir gün benim de öyle güzel bir çocuğum olur da öperim koklarım havaya kaldırıp kaldırıp indiririm... bakın oğlum demedim çocuğum dedim, bebeğin cinsiyetini belirlemeye ilişkin saçma haberler çıkıp duruyor da haberlerde, tepkiliyim...

    necati'nin golünü hala izliyorum, bize böyle goller yakışır, taraftarda uyandırdığı sevinç ve heyecan hiç şüphesiz çok daha başka oluyor...

    mutlu olmak benim de hakkım, ben de o coşkuyu iliklerime kadar hissetmek, başka bir şeye takılmadan özgürce zirvelerde gezinmek istiyorum... gol pozisyonu olacak gibi olursa yana bırakırım da kendimi hazırlarım diye düşündüm ama necati olmayacak bir şey yaptı hala şaşıyorum oralardan gol atan forvet kim vardı bizde en son diye...

    tövbe ettim çaya... ya evde içip gideceğim ya da nefsimi güçlendirip sadece devre arasında içmeye niyetleneceğim...
App Store'dan indirin Google Play'den alın