sabaha kadar oynansa izlenecek bir maçtı.
maçın kısa bir özeti ve kritiğine gelecek olursak; ilk 20-25 dakika itibariyle
arsenal'ın
çemizgezekspor misali bir futbol oynadığı,
barcelona'nın bastırdıkça bastırdığı bir maçtı. şansımız vardı ki
almunia kovası günündeydi, o süreyi yara almadan kapattık. ilk yarı tam manasıyla kabus gibiydi desem yeridir. önce
arshavin'in sakatlanması, akabinde
gallas'ın da o'na katılması, eeh dedirtmiştir herhalde
wenger'e. bu sürenin akabinde oyuna denge geldi karşılıklı kaçan fırsatlarla ilk yarı sona erdi.
wenger'in bu maçta pişmanlık duyabileceği 2 hareket vardı bana göre. birincisi
gallas'ın çıkmasından ötürü
song'u defans mevkisine çekmesi, ikincisi
walcott'un ilk 11 başlamamasıdır. yenilen iki golün de birbirine benzemesinin sebebi,
song'un ağır kalıp savunma arkasına adam sarkıtmasıydı. ve
walcott hamlesi, o oyuna girdikten sonra
barcelona'nın sol kanatı bildiğin otobana döndü zaten.
ve son olarak söyleceğim şey.
barcelona bu maçta 12 kişi oynadı. evet, 12. kişinin tek farkı; formasının siyah, elinde ise düdüğü olmasıydı. bir ara öyle korktum, telaşlandım, gelip bana da sarı kart verecek diye. düşün ki ben izlerken demoralize oldum, sahadaki adamın mücadele isteğini nasıl körelmiştir. son dakikalarda, nasıl oldu da o penaltıyı verebilme ve akabinde
puyol'u atabilme durumuna geldi, çok şaşırdım. çok sıçtım bari bunu vereyim dedi sanırım. bu arada pozisyona gelecek olursak; net penaltı ve kırmızı karttı.
*inanılmaz kötü sonuçlanabilecek bir maçı, olabilecek en iyi sonuçla bitirdi
gunners. lakin sakatlıklar ve kaptan'ın yokluğu skordan daha düşündürücü. her ne kadar ev sahibi oynamak büyük avantaj olsa da, büyük maçlar her türlü sonuca gebe olabileceği için
nou camp'a umutlu gidilmekte.