• 177
    her geçen hafta daha da kötüye gittiğimiz serinin son maçı. film nerede biter, nasıl sonuçlanır bir fikrim yok ama ben bu kadar kötü bir galatasaray 2010-2011 sezonunda bile görmemiştim. bundan daha kötüsü maça çıkmamamız olur herhalde. sahada ne yaptığını bilen bir kişi bile yok, öylesine geçiştirilmeye çalışılan 90 dakikalar.. artık yeter!! bir ankaragücü'nü bile zorla yeneceksek olmaz olsun böyle iş.

    sizler ne yiyip ne içiyorsunuz? tüm hafta neye çalışıyorsunuz? nedir sizin derdiniz tasanız? bu taraftara bu rezaleti izletmeye hakkınız yok. sizin tek 90 dakikada kazandığınız parayı 100 kişi bir araya gelse bir ayda kazanamayız ulan. baştan aşağı hepinizin aldığı para haram haram!! görevi kötüye kullanmaktan savcılığa suç duyurusunda bulunulsa yeridir.
  • 178
    3 puan almamıza rağmen keyif kaçıran maçtır. rakiplerimizden birisi böyle bir maç kazansa zevkten dört köşe olurdum açıkçası. ligin en kötü takımını zar zor yendiler bunlar bize rakip olamaz diye düşünürdüm.

    umarım takımın düzelmesine kadar geçen sürede hasarsız atlattığımız maçlardan biridir. aksi taktirde bu oyunla ilk 5'e girmemiz bile çok zor görünüyor.
  • 180
    kötü futbolla gelen 3 puan, günü kurtardık fakat bu futbolla sezonu kurtarmak çok zor...

    başta fatih terim olmak üzere, takımın en alt birimine kadar herkesin silkelenmesi kendine gelmesi gerekiyor. sahadaki takım kötü oynamaktan ziyade motivasyonsuz gibiydi, kenarda fatih hocanın olduğu takımın böyle olması daha da düşündürücü...

    bu haldeyken ankaragücü gibi ligin zayıf takımıyla karşılamamız büyük şans, daha diri ve bulduğu fırsatları değerlendiren bir takım olsaydı sonuç farklı olurdu.

    belhanda, feghouli ikilisi her ne kadar hoşumuza gitmese de onları yedekleyecek oyunculara sahip değiliz, bir nevi mecburuz ve bunun farkındalar...

    (bkz: 31 ekim 2020 galatasaray ankaragücü maçı)
  • 182
    kıran kırana geçen, birbirine denk iki takımın çarpıştığı ve galatasaray'ımızın unutulmaz bir zafer kazandığı maç. rakip covid salgını sebebiyle getiremediği 10 oyuncusunu getirse ne olacağı ise adeta bir bilinmez. on yıllar sonra bile bu zaferimiz konuşulacaktır. tarihte plevne savunması, çanakkale destanının ardından bu maç rahatlıkla konuşulabilir.

    zamanın ötesinde bir gün bu entryi okuyacak okura not: evet öyle manchester united, bayern münih maçı falan değil bildiğin 10 kişi eksik ankaragücü maçı. doğru yere yazdım.
  • 186
    31 ekim 2020 gecesi ablamlarda yemeğe davetliydik. kardeşimle ben bilindik ve beklendik şekilde “eşler gelsin, biz maçı izledikten sonra geliriz” diye izin aldık.

    ben maç için ailemi bekletmekten daha önce hiç bu kadar utanmamıştım. varınca özür dileme durumunda kaldık. hatta vardığımızda yüz ifademizden dolayı kaybettiğimizi sandılar. “1-0 bitmedi mi maç biz mi yanlış gördük?” dediler.

    çok çok çok kötü.
  • 187
    42 yaşındayim. ilk maç izleme hatiram 1983 yılına ait. o yıldan bu güne 37 sene geçmiş. hayatim boyunca bu sporu hep cok sevdim ve ilgiyle takip ettim. 37 yıldır izlemiş olduğum en kötü 4 5 maçtan biri. buna bizzat stattan izlemis oldugum 25 eylül 2019 menemen belediyespor kırşehir belediyespor maçı da dahil.
    o maçta ne işin vardı diyeceksiniz haklı olarak. menemen'de bir konser vermek için konaklıyorduk. organizasyon şirketi, ekibin futbol delisi olduğunu öğrenmis ve bize ücretsiz giriş ayarlamış. biz de tekel'den biralari alip cantaya atıp maça gitmiştik. zevkli ama asiri kötü bir maçtı. yine bizimki kadar eğlencesiz ve uyutucu değildi.
  • 189
    yıllar sonra bütün felaketlerin yaşandığı 2020 yılının ekim ayının son günü oynanan galatasaray- ankaragücü maçına dair akıllarda ne kaldı diye hafızayı yoklarsak, bu maçı belki de hiç hatırlamayacağız. biraz daha kendimizi zorlarsak, sadece kazandığımızı ama golün bile nasıl atıldığını söyleyemeyeceğiz büyük ihtimalle, zira galatasaray son yılların en etkisiz karşılaşmalarından birini sergiledi. "galatasaraylıları ben iyi tanırım, onların oyunla ilgili çok fazla beklentileri var, iyi oyun, bol pozisyon" diyordu fatih terim maçın ardından, canı sıkıla sıkıla... ama, üç puanların kazanılmasının önemli haftalar olduğunu da eklemeden edemiyordu...

    çocukluğunda sevdalandığı sarı-kırmızılı formayı giyme hayalini gerçekleştiren ve her maç formasını hakkıyla ıslatan ömer, belki de hiç aklına getirmediği ama hocasının ona yaptığı sürprizle, kolunda kaptanlık pazu bandıyla saha çıktı. arkasında taylan, emre kılınç, babel, diagne, etebo ve savunma oyuncuları... savaşan bir kadro ama yaratıcılıktan uzak... ince pas, ara pas, bacak arası, çalım, topuk pası, vs... bunları kim yapacak, soru işareti... beklediğimiz gibi de bir oyun oldu, galatasaray %60-70 topla oynadı da, rakip kalede tehlike yaratacak pozisyon sergileyemedi. aksine, deplasman ekibinin okan'ın kalesinde gole yakın anları oldu da, onlar kah beceriksizdi, kah galatasaraylı savunma elemanları dikkatliydi, topun ağlarla kucaklaşmasına müsade etmediler.
    ev sahibinin maçı kazanmak için iki opsiyonu vardı, ya maçta tek göze batan sarrachi'nin, bir bek oyuncusunun şapkadan tavşan çıkarmasını beklemek ya da duran toplardan bir gol bulmak. ikincisini ömer ve babel'le denediler ama vuruşlar hep isabetsizdi, o anlarda insanın aklına "yahu emre kılınç neden bi,r tanesini denemez?" sorusu geliyor, acaba çocuğa çömez muamelesi mi yapılıyor? maçı kazandıran gol serbest vuruştan gelmedi ama uruguaylı sol bekin devre biterken harika bindirmesinde, hollandalı babel'e "al da at" pasından geldi. hiç bir şey yaratmadığı maçta galatasaray 1-0 öne geçiverdi. futbolun cilvesi işte...

    ikinci yarı da benzer senaryo sergilenecekken, fatih terim, forvete top taşınamadığı için sahada gezen diagne'nin yerine arda'yı alarak siyah-beyaz filme renk katmayı denedi ve de haklı çıktı. kaptanın gayretleriyle de sarı-kırmızılıların pozisyonları geldi: arda pas verdi ömer vurdu savunmadan kornere çıktı, arda al da at dedi feghouli rakibin ayağına çarptırdı, arda taçtan emre akbaba'yı ceza sahasına soktu, top kalecide kaldı... feghouli'nin de oyuna girmesi, yaratıcı elemanların sahada olması galatasaray'ı kıpırdattı ve bu da gösterdi ki her ne kadar "sövsek" de bu takım topu ayağında tutan ve ileriye taşıyan bir belhanda'ya muhtaç...
    marcao ve sarrachi'nin sakatlanması kötü oyunun üzerine tuz biber ekerken, okan'ın gol yemeden maçı bitirmesi gelecek haftalar adına olumlu bir gelişme yüreğimizi ısıttı. bu arada emre güral'ın maçın ilk dakikalarında taylan'ın aşil tendonuna basmasına neden sarı kart çıktı da kırmızı değil, anlamış değilim... oysa galatasaraylı futbolcular bunun daha hafifini yaptığında oyundan atılmıyor muydu?

    kaynak ve maçtan fotoğraflar:
    http://ultrasmovement.blogspot.com/...ay1-0ankaragucu.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın