• 352
    maç hakkında konuşmayacaktım aslında ama niyeti bozdum, maksat tarafım belli olsun diye iki çift laf etmek istedim;

    10-0 yenilsek de kesinlikle kızmayacaktım, üzülmeyecektim, kimseye de sallamayacaktım. kendimi inanılmaz sağlam bir şekilde şartlamıştım buna daha maç başlarken. 3-0 yenildik, ufak tefek şeyler dışında takım iyiydi bence, goller atabilirdik aslında, kaçtı, hakem kötüydü, falandı filandı... olsun, herkesin de canı sağ olsun.

    bundan iki sene önce arena'da "kümede kal galatasaray" tezahüratı yapan bucaspor taraftarına "koyduk mu" diye kontra yapmış adamım ben, alt tarafı 1-0 yenmiştik culio'nun acayip bir golüyle. düşünün...

    daha da fazla söze gerek yok bence, burak şuydu, sneijder buydu, gerek yok. gökhan zan harbiden iyiydi ama bak bunun altını tekrardan ve ayrıca çizmeliyim.

    aslan takımım benim.

    teşekkürler çocuklar, teşekkürler imparator, teşekkürler ünal başkan.

    *
  • 355
    real madrid – galatasaray : 3-0 hüsran falan değil

    kurada real madrid’i çekmişsin. yapabileceğin tek şey elinden geleni yapmak. hani deriz ya “hepiniz metin gibi oynayın”. bu takım metin gibi değilse de onun gibi oynamaya çalıştı. o yüzden canınız sağolsun demek boynumuzun borcu.

    usta, dünyanın en iyi takımlarından biriyle oynuyorsun. dur lan az oldu bu, biraz daha ballandırmam lazım. dünyanın en iyi takımı barcelona’ya karşı geçen sezon şampiyon olmuş, bu sezon kupadan elemiş, ligde yenmiş ve bir dolu istatistiki değerde geride bırakmış bir takım real madrid.
    ne barcelona ne de real umurumda değil. bir daha anımsatmakta belki fayda vardır, 1989’a kadar galatasaray dışında liverpool’u tutardım.(’89 da doğmamış ya da minicik olanlar alınmasın lütfen). ama öyle ingiltere’de liverpool, almanya’da bayern, italya’da milan falan gibi takım tutarak değil, sadece liverpool’u tutardım. zamanında genç takımında oynamamın da etkisi var elbette. neyse, galatasaray 1989’da şampiyon kulüplerde yarı finale çıkınca “ulan dünya üzerinde galatasaray’dan başka tutmaya değer takım yok” diyerek liverpool’dan da vazgeçtim. (bunları yazmazsam yazı çok kısa olur biliyor musun?)

    real madrid hangi konumda olursa olsun zor kuradır. bu güreşçilerin şanssız kura çektim, amerikalıyı çekseydim şimdi finaldeydim demesine benzemez. eğer şampiyonlar ligi’nde son 8 takıma kaldıysan şanslı kura için baya bir şansın olması lazım. şu son 8 mevzusunu da yazayım, daha önce denk gelmeyenler olmuştur. son 8, son 16 lafını türkçeye erdal keser kazandırmıştır. biz genellikle kendimize övünç kaynağı olsun diye “ilk 8” ilk 16” sözlerini kullanırken erdal keser “son 8” diyerek bizi şoka sokmuştu. erdal keser, fatih (terim) sonrası kaptanlarımızdandır. fatih’in(terim) meşhur hakem hamza alan tarafından oyundan atılmasının kahramanlarından biridir. (hatun okuyucular için not: topçuyken de, şimdi de oldukça yakışıklıdır)

    fatih hoca takımı son zamanlarda ligde nasıl çıkartıyorsa öyle çıkarttı. drogba, burak forvet arkalarında sneijder. özellikle bu kısmı yazıyorum çünkü dünya üzerinde bu üçlüden vazgeçip başka format deneyecek profesyonel teknik direktör kadar milyonlarca twitter teknik direktörü var. ama fatih terim’i grande terim yapan da twitter kullanmıyor olması. dün basın toplantısında “korkmuyoruz” dedi ya, korkmadığını gösterdi. onlar düşünsün dedi. skora bakıp hahahahahaha demek kolay. maçı izledin mi yavrum diye sorarım adama.

    galatasaray pozisyonlara girer gibi oldu, girdi falan. sonra bir de baktık ‘80lerde gençliğimin gollerinden yedik. basit bir kademe hatası, kaliteli ve sakin bir vuruş ronaldo’dan 1-0. hayırlı işler. yine galatasaray atakları, yine pozisyonlar derken savunmada yine basit bir hata benzema 2-0. devre bitene kadar yine galatasaray pozisyonları, sonuç yok.

    maçı izlemeyenler yanlış anlamasın, galatasaray oyunu real sahasına yığıp pozisyon üstüne pozisyon bulmuş falan değil. tipik ispanya ligi maçı gibi, her takımın birbirinin oyununa presle falan müdahale etmediği, oynamasına izin verdiği bir maç oldu.

    ikinci devre fatih terim, sneijder’i çıkarıp gökhan zan’ı oyuna aldı. gökhan da ömrü hayatında barnebeu’da forma giysin diye değil elbet. 3-5-2’ye döndü. bu işin muciti ya da en iyi uygulayıcısı piontek hafta içi türkiye’deydi, o haberlerden mi etkilendi acaba? hoca net şekilde gole oynatmak istedi takımı. sonuçta 2-0 için 3-0 lazım ama 2-1 için 1-0 yeterli istanbulda. taktiğin tuttuğunu söyleyemeyiz. ilk devreye göre daha fazla real ağırlıklı bir maç oldu. çünkü mevzu orta sahada kalabalık olma mevzusu değil de kimin nerede ne yapacağı mevzusudur. kendi tezimi desteklemek için şahane bir örneğim var. mapeza. hani 2006’da 14 dakikalık meşhur gerets’in takımının şampiyonluğundaki mapeza. bütün bir sezon takımın orta sahasının ortasını tek başına kapatmıştı. isim, diziliş falan hikaye. kim, nerede, ne yapıyor? 3n1k, uymadı mı, uydu.
    yine de, her şeye ve mapeza’ya rağmen takım pozisyonlar buldu ama yetmedi.

    bir de şu var tabii. 3-5-2 oynamak artık büyük risk. hele ki real gibi bir takıma karşı. bu tip oyunda topa sahip olmalı, pas hatası yapmamalısınız. topçular uzun, ters toplarla macera aramak yerine en yakındakine pas vermeleri gerek. böylece beklerden orta sahaya çıkardığınız oyuncuları da devreye alırsınız. pas bağlantısında yer almayan oyuncu oyundan kopar, küsmesine gerek yok, doğal olarak kopar. ne yazık ki bu gece galatasaray bu hatayı da yaptı. gereksiz uzun ve ters top denedi. kaybedilen her top atak olarak geri döndü. hatta 3-5-2’ye dönmeden önce de, ilk devre aynı sorunu yaşadık. real madrid baskı yapmazken bile o kadar çok ve gereksiz top kaybı yaptık ki orta sahada. korsan link çözmeme çok izin vermedi ama yediğimiz ilk iki gol bahsettiğim sebeple yenmiş olabilir, şaşırmam.

    neyse bu maç bitti, gitti. gelelim ayar verme kısmına. önce iğneyi kendimize batıralım: be hey hasbelkader galatasaraylı olmuş….vazgeçtim…
    çuvaldız: yavru kuşlar, real’i tutmak marifet değil, çin’de sizin şehrin 10 katı real’li var lan.
    ama size tüyo vereyim, galatasaray artık lige konsantre olacak. (bundan sonrası sarı kuşlar için) önünüzde iki seçenek var. ya bu takım saraçoğlu’na şampiyon gelecek ya da orada şampiyon olacak. benim tercihim galatasaray’ın saraçoğlu’nda şampiyon olması. bence siz biraz düşünün, 40 katır mı, 40 satır mı?

    yazıyı düşmanlara mesajla bitirmeyeceğim elbette. galatasaray takımı şampiyonlar lig’inde gruplardan çıkarak görevini yerine getirmiştir. çeyrek finale çıkması ekstradır ve memnuniyet vericidir. son maç bitmeden, yarı final de bitmiş sayılmaz ama ben bile o kadar pollyanno değilim.
    avrupa fatihi galatasaray’ı tekrar bütün dünyaya hatırlattıkları için görevlerini yerine getirdiler. elenseler de canları sağolsun, hakkım helaldir emeği geçen herkese.

    *

    edit: 2006'daki orta saha saidou'ydu tabii, fena çuvallaşımız. teşekkürler ailecek fanatik.
  • 356
    hala bu takım bir harika... iki penaltımız ve olmayan faul sonucu gol yememiz her şeyi açıklıyor günümüzde değildik buna rağmen 2-2 olabilirdi. madrid ezemedi futbol olarak, skor onları da bizi de yanıltmasın... hiçbir şey bitmedi henüz.
    bir de: tribünde galatasaray taraftarı güzel bir şov yaptı sanırım yorumcu öyle dedi ama televizyon göstermedi... elinde olan var mı?
  • 357
    son 8 takım içine giren her takım real madrid'ten 3 yiyebilirdi. bu bizim tesellimiz olsun. çünkü o real madrid.

    biz türk milleti duygusal insanlarız. atmosferin içinde boğulduk resmen. çok gaza geldik. tabi sonunda hüsrana uğradık.

    drogba ikinci yarı girmeliydi. sneijder 90 dakika oynamalıydı. ilk 20 dakika tek pas yapıp oyunu kontrol altına almaya çaba göstermeliydik.

    bu şaşırılacak bir skor değil. yalnız 1 gol bir çok şeyi değiştirebilirdi. o da olmadı.

    kelimelerin kifayetsiz kaldığı maç.
  • 359
    buralara kadar gelmişiz tutup da futbolcu asıp kesecek değilim. bu maç yüzünden herhangi bir futbolcu için ''gönderilsin, bir daha oynamasın'' tarzında yorumlar yapan adamın bırak galatasaraylılığını adamlığını sorgularım.

    ama gel gelelim maalesef gereken tempoda oynayamadığımız bir maç oldu. topla çıkarken gerçekten çok korkakça davrandık. bilhassa selçuk, hamit, sneijder bu anlamda yanlış bir anlayışla oynadılar. pas tercihi-oyun temposu anlamında işini en doğru yapan da felipe melo'ydu bence.

    her defasında topu alıyoruz ve yan paslarla yavaş tempoda rakip sahaya yerleşmeye çalışıyoruz. rakip akhisar olur, gençlerbirliği olur, fenerbahçe olur hatta schalke olur bu oyun yapısını anlarım. ama sen madrid deplasmanında çeyrek final oynuyorsun be güzel kardeşim. adamlar zaten senden kat be kat üstün, senin saniyelerle yarışıp rakibin açığını kollaman gerekirken tam aksini yapıp rakibine yerleşmesi için zaman tanıyosun.

    halbuki senin hızlı olman lazım, daha direkt paslar yapman ve hareketli olman lazım. lazım ki adamlar hata yapsınlar. ara ara tempoyu düşürürsün dinlenirsin, daha sonra aniden tekrar yüklenirsin. bu hem fiziksel hem de psikolojik anlamda rakibini yorar.

    bunun dışında; gökhan zan, dany, felipe melo, albert riera bizim adımıza maçın işini doğru yapan oyuncuları.

    inşallah içerdeki maçta bir mucizeye tanık oluruz diyerek sözümü bitiriyorum.

    unutmadan hakeme de aile boyu saygılarımı ileteyim.
  • 360
    futbolun en yüksek seviyelerinden birisi olan şampiyonlar ligi çeyrek final maçı olduğu unutulmadan değerlendirilmesi gereken maçtır.

    seviyesi şaibeli ligimizin herhangi bir maçında, albert riera arkasına adam kaçırınca tehlike olmayabiliyor her zaman...
    semih kaya zamanlama hatası yapınca vurulan şut gol olmayabiliyor çoğu zaman...
    burak yılmaz, emmanuel eboue bir pozisyon, iki pozisyon kaçırsa bile bir kaç pozisyon daha bulabildiğimiz için golü veya golleri atabiliyoruz yine de çoğu zaman...

    burada adı geçen aslanlarıma eleştiride bulunmuyorum yanlış anlaşılmasın. ellerinden geleni yaptılar. buralarda oynamayı nasip ettiler kendilerine, bize de bu gururları yaşattılar. sağolsunlar.

    ama işte dediğim gibi seviye çok yüksek ve biz henüz bu seviyeyi aşacak donanıma sahip değiliz.

    yine de herkes rahat olsun, umudunu korusun. eğer bir türk takımı bu seviyeyi yıkıp geçerek şampiyonlar ligi yarı finaline ve daha yukarısına ulaşacaksa bu takım galatasaray olacaktır.
    üstelik de yakaladığımız 2 sezonluk gelişim ivmesini korumayı başarırsak on yıllar sonra değil bir kaç sezon içerisinde gerçekleşmesi gayet olası bir iddiadır bu.

    telaş yok, üzüntü yok. galiptir bu yolda mağlup. değerlerimizi incitmeden, zedelemeden; ivmemizi düşürmeden bu şekilde devam edeceğiz.
  • 362
    sene başından beri tek hedefi şampiyonlar ligi olan dünyanın en iyi takımı real madrid'e karşı deplasmanda yaslanmadan, korkmadan açık futbol oynayarak kaybettiğimiz maç. varsın kaybedelim ama hep böyle oynayalım. 6 sezon sonra geldiğimiz şampiyonlar liginde çeyrek final yapmak da büyük bir başarıdır. daha iyilerini de yapacağız ama sabır lazım, birazcık sabır. herşeye rağmen tebrikler cimbomum. başarılar gelir geçer, asaletin bize yeter...
  • 363
    bu maçtan önce skor ne olursa olsun üzülmeyeceğim diyordum. çünkü gerçekten 2 sene önce dipleri görmüş bir takımın bu seviyeye gelmesi büyük bir başarıydı ve bu sezon için yeterliydi ( ama sadece bu sezon, gelecek sene en az yarı final keser bizi onu söyleyim) çünkü gerçekten şampiyonlar ligi belki de tüm turnuvalar arasında en sert ve zor olanı. bu ligde de son sekize kalmak öyle eften püften bir olay değil.

    bu maçı yurtdışında seyrettim ve burada maçın önemini daha iyi anladım çünkü daha önce maçları takip etmeyen bir çok yabancı tanıdığım çeyrek finalden itibaren daha yakından takip etmeye başladılar şampiyonlar ligini. onlara göre asıl futbol şimdi başlıyordu. ve bizim aslan takımımız bu seviyede oynayarak hepimizin göğsünü kabarttı.

    neyse konu fazla dağılmasın , maçtan önce üzülmeyeceğim diyordum ama gerçekten hakemin verdiği haksız kararlar çileden çıkardı. çok bariz şekilde maçın kaderiyle oynadı. bence çok net 2 penaltımızı vermedi.

    bütün oyuncularımızın ve hocamızın canı saolsun . bu takım çok iş yapacak daha çok...
  • 364
    2 penaltı verilebilirdi bizim lehimize. 2'si de verilmedi ki üstüne burak sarı kart gördü cezalı duruma düştü. ilk verilmeyen pozisyonda ise khedira ceza sahası içinde elle top taşıdı. basketbol olsa steps voleybol olsa top taşıma dersin. ama real madrid olunca "devam" oldu. yazık oldu.

    drogba'nın ramos'a yaptığı tabanımsı hareketten ziyade o hareket sonrası ramos'un ayağı drogba'nın boğazındaydı. o da görülmedi. verilmedi , verilemedi. o serbest vuruştan da . golü yedik.

    skor 3-0. eyvallah tamam ama skora direk etki edecek kararlar hep aleyhimize çalındı bu da bir gerçek. ne diyelim. bizim o güzel canımız sağolsun.
  • 365
    beni 96-2000 yılları arasındaki şampiyonlar ligi maçlarına götüren bir maç oldu.

    o zamanlarda terim hep önde baskı kurmaya çalışır, top oynamaya, yenmeye çalışır, çoğunda yenilirdik. hep yediğimiz goller ya duran toplar olurdu ya da siktirboktan pozisyon bile olmayan zamanlardan.

    isveç zamanında rusya ile hep savaşa girer ve hep kaybedermiş ama savaşmaya devam edermiş. krala sormuşlar neden savaşıyorsunuz diye, o da yenile yenile yenmeyi de öğreneceğiz demiş.

    bizimkisi de o misaldi. yenile yenile yenmesini öğrenmiştik ve en sonunda namağlup uefa kupasını aldık. şu anda da bir üst seviyede yani şampiyonlar liginde bu kupayı almaksa hedef, gittiğimiz yol da oynadığımız oyun da doğrudur.

    maça süper başladık. oyunu yıkmalarına izin vermedik, tempoyu düşük tuttuk. golden önce bir iki kere rakip kaleyi bile yokladık. olmayan pozisyondan golü yedik ama oyunu bırakmadık. topla oynama oranımız da şut sayımız da pas sayımız da realden iyiydi. bu göstergelere 70. dakikaya kadar hep lehimizeydi. varın gerisini siz düşünün.

    maçın kırılma anları iki tane. birincisi verilmeyen penaltı ikincisi 2-0'ken ebouenin kaçırdığı gol. o kadar müsait bir pozisyondu ki gol olsa herşey değişebilir bu sabah istanbulda turu nasıl atlarızı konuşuyor olabilirdik.

    ikinci yarı taktik ve oyuncu değişiklikleri bozulan moralimizi yükseltemedi direncimiz kırıldı. duran topdan da golü yedik ve maçı kaybettik. ama sadece maçı kaybettik. ilk senemizde cl kupasını almayı beklemiyorduk zaten. bu maç uzun bir yolculukta mola gibi, kaldığımız yerden devam edeceğiz ve eğer bu kupa bu ülkeye gelecekse, terimin önderliğinde galatasaray getirecektir.

    maçın en kötüleri sneijder ve semihti. sneijderi bu kadar kötü görmek beni çok şaşırttı. daha hırslı ve oyuna etki eden bir sneijder bekliyordum ama terim bile 45 dakika dayanabildi. semih de çok hatalar yaptı. onun canı saolsun, yolun çok başında. daha önünde uzun yılları var, tecrübe zaten hayatta yediğin kazıkların, hatalarının bileşkesiymiş. böyle böyle tecrübelencek.

    maçın en iyileri selçuk ve meloydu. umarım selçuk için bu maçtan sonra transfer teklifi falan gelmez, abartıyorum gibi gelebilir ama xavi'nin dün akşamki selçuktan hiç bir fazlası yok.

    artık turu geçmek için çok büyük mucizelere ihtiyacımız var. rövanşta en azından bir galibiyet alıp öyle uğurlayalım madridi.

    son sözüm mesuta, sende adam değilmişsin. selçuğun faul yaptığı pozisyonda hakeme meloyu gösterip 3 oldu kart göster diye ağlandın meloya kart gösterttin ya, ayağın kırılsa keyif sigarası yakarım bundan sonra.

    teşekkürler aslanlar.
  • 366
    bu maç sonucu üzüldük mü? üzüldük yalan yok. ancak takım cidden çok iyi oynadı. kendi adıma hakkımı helal ediyorum. bu hafta sonu oynanacak maçı iple çekiyorum.
    süper lige dönme vakti geldi ve hatta geçiyor. umarız takım üstündeki üzüntüyü hemen atar ve mersin maçını rahat geçer.
    real madrid'i madrid'de yenmek imkansıza yakındı. 1-0, 2-0,2-1,3-1 güzel sonuçlar olabilirdi.
    burada 3-0 almamız artık mucize. ama galatasaray adının olduğu her yer umut vardır. ben hala umutluyum ve bu yüzden mutluyum.
    en kötü günümüz bu günse bugün de günlerden galatasaray.
  • 367
    sahadaki oyunu sadece seyredip herhangi bir analiz yeteneği bulunmayan, kör fanatik kesimin faturayı hakeme yüklediği maç. lakin kazın ayağı öyle değil. zaten fatih terim de basın toplantısında yenilgiyi hakeme bağlamayarak durumu ortaya koydu.

    bir kere distance covered'da real madrid'in tam 6 km altında kalmış galatasaray! yani rakip, işini daha fazla ciddiye almış. korkmuyoruz diye konuşmakla olmuyor bu işler. rakibinize saygı duyarak oluyor ki günümüz futbolunda bunu real madrid bile yapıyor. eğer bu gibi takımlarla baş etmek istiyorsan en az onlar kadar hatta galatasaray seviyesindeysen yani kalite olarak daha aşağıdaysan onlardan 5-10 km daha fazla mesafe katetmek gerekiyor saha içinde.

    ikincisi; maç boyunca herkesin dikkatini çekmiştir, uzaktan çekilen şutlar. sanırım 2012-2013 sezonundaki hiçbir maçta bu kadar fazla uzaktan şut çıkarmamıştır galatasaray. ve bu durum bence oyuncuların kendine olan güvensizliğinin en büyük göstergesi. atakların olgunlaşma evresinde gerçekleştirilen bu şutlar takımı daha iyi pozisyonlardan mahrum bıraktı. halbuki böyle şutlar için sadece iki oyuncu (bkz: hamit altıntop) (bkz: wesley sneijder) serbest bırakılmalıydı.

    üçüncüsü de kura çekildiğinden beri verilen "korku-korkusuzluk" beyanatları ki bu bence net bir biçimde real madrid'den korkulduğunun göstergesiydi. nitekim maç içinde de bunu gördük. fatih terim her mikrofon uzatıldığında "korkmuyoruz, en büyük silahımız yenilmekten korkmamak" dedi. felipe melo'yla röportaj yapıldı, beyanatı "korkarsak 5 yeriz". emmanuel eboue'yle röportaj, beyanat "korkarsak kaybederiz". hamit altintop'la röportaj ve beyanatı "korkmuyoruz, cesur oynayan bir takımız". burak yılmaz'la röportaj, beyanat "korkmuyoruz çünkü kaybedecek bir şeyimiz yok". daha saymadığım emre çolak, selçuk inan, yekta kurtuluş, sabri sarıoğlu, didier drogba röportajları var ki bu bir takımın baştan sona nasıl bir korku psikoljisine girdiğinin en büyük göstergesidir. zira bir şeyi ne kadar dillendirirsen o kadar içindesindir.

    büyük resme baktığımızdaysa yol uzun ama bir o kadar da açık. gösterilen vizyon ve felsefe gelecek için umut verici. bundan sonrası fatih terim önderliğinde yapılacak ufak nüanslar. verilen transfer bütçesinin çok akıllıca kullanılması sonucunda bu takımı kusursuz hale getirmek işten bile değil. bunun için de önce nordin amrabat gibi transferlerden iyi dersler çıkarmak gerekiyor zira galatasaray gibi bütçesi sınırsız olmayan takımların şampiyonlar ligi çeyrek finalinde 8,8 milyon euro verdiği bir adamı 82. dakikada oyuna sokmak gibi lüksleri olamaz. belki real madrid, barcelona ya da manchester united'ın bu tür rakamlara aldığı oyuncuların tutmama ihtimali olabilir (kaldı ki onlar bir oyuncuyu 50 kere izlemeden hayatta almaz) çünkü onların bütçesi bunu rahatlıkla kaldırır ama bizim kaldırmaz, kaldırmamalı. yapılacak olan transferler ince elenip sık dokunmalı. özellikle önümüzdeki sezon için defans hattı en sağından en soluna kadar ciddi şekilde irdelenmeli. ondan sonrası için galatasaray'ın önü, allah'ın da izniyle çok güzel.
  • 369
    2012-2013 sezonu şampiyonları ligi serüvenimizin bitiş çizgisine geldiğimizi gösteren üzücü bir maç yaşadık. üzüldük.

    ama üzülmemek gerekir. hatırlayın 2 sezon önce bu takımda mustafa sarp ilk onbir oynuyordu, geçen sezon engin baytar'ın oynadığı yerde bu sezon wesley sneijder oynuyor. yeni bir takımız, avrupa başarısı bir sezonda yakalanmaz...

    bu kadroyla bu seviyede bu noktaya kadar gelerek zaten bu sezon için umulan beklentinin bir adım bile önüne geçtik. aslında avrupa'da sürekli başarı isteyen takımımız için bu da önemli bir başarı değil bence.

    asıl önemli olan gelinen bu noktadan gerekli dersleri çıkarıp, seneye daha güçlü halde geri dönmek.
    sezon sonu gerekli çıkarımları yapıp, bir sonraki transfer döneminde uygun takviyelerle, her sezon başı şampiyonlar ligi'nde çeyrek final, yarı final hedefiyle yola çıkabilecek takımları kurabilmek asıl başarıdır. bundan sonrası artık yönetimin ve imparator'un işi. yapılması gerekenleri herkesten iyi bilecekler ve yapacaklardır bundan eminim.

    bu takım için terini akıtan herkese bir galatasaray taraftarı olarak kendi adıma teşekkür ediyorum, hepsiyle gurur duyuyorum, sağolsunlar.

    son söz de taraftarımıza gelsin; avrupa'daki en büyük başarıları tatmış taraftar! senden başkası göremeyecek daha büyük başarıları hiç şüphen olmasın! kimse üzülmesin, seneye yine çeyrek finaldeyiz. ama bu kez yarı finalin favorisi de biz olacağız. herkes buna inansın!*
  • 371
    (bkz: 4 nisan 2011 antalyaspor galatasaray maçı)'ndan 3 nisan 2013 real madrid galatasaray maçı'na.

    dün 6-7 fark yeseydik dahi aynı şeyleri yazacaktım.

    dünyadaki en iyi 3 takımdan biriyle oynayıp, hakem hataları ve birkaç futbolcumuzun bireysel hataları * olmasaydı tur için hiç de fena olmayan bir skor elde edebileceğini tartışabiliyorsan her şeyden önce haline şükret.
  • 372
    real madrid'in kazanmayi hakettigi ama 3-0 kazanmayi kesinlikle haketmedigi bir maçti. takimimiz basa bas bir oyun sergiledi. fakat dunyanin en ust duzey 3 takimindan birine karsi basa bas oynamak, hele de deplasmanda yetmiyor genellikle. kisaca oyuncularimiz icin tuttugum notlara geçecegim ama oncelikle bize tekrardan çeyrek final heyecanini yasatan tum ekibimize tesekkur ediyorum.

    muslera: iyi bir maç çikardi. yan toplarda basariliydi yine. cepheden gelen sutlarda onemli kurtarislara imza atti. topu oyuna iyi soktu. yedigi gollerde yapabilecegi bir sey yoktu.

    eboue: ikinci golde çok buyuk bir hatasi var kabul ama bence kotu oynamadi. o hata onun kalitesine yakismadi ama karsisinda oynayan ronaldo'ya mac boyu ezilmedi. savunmadan cok top cikardi. hucuma destegiyse dusunmeksizindi. drogba ile girdigi verkaç sonrasi yakaladigi pozisyon cok kritikti ama cerceveyi de bulmasina ragmen lopez iyi cikardi. son cizgiye inip tehlikeli toplar cikardi ortaya.

    semih: maalesef alistigimiz semih'in cok uzagindaydi. uzerinde onda gormeye alismadigimiz bir tedirginlik vardi. ilk golde eboue ile aralarindaki koridordaki yer tutusu dogru degildi. ikinci golde de pozisyonun icindeydi ama kafayi vuramadi. kritik pas hatalari yapti ama cok sukur onlar gol olmadi. semih'e guvenim sonsuz. onun yasindaki bir oyuncunun kaydettigi bu asama harika ama bu gece ujfalusi'yi onun yaninda veya yerinde sahada gormeyi isterdim dogrusu. canin sagolsun cocuk.

    dany: cok cok iyi oynadi. oyle toplar kesti ki aklim cikiyordu. gordugu sari kart ile yuzde yuzluk gol pozisyonunu onledi ve goreceksen boyle sari kart goreceksin dedirtti. macin yarisindan fazlasini sari kartla oynamasina, real madrid'li oyuncular dalga dalga ve bir anda uzerine gelmesine ragmen bir an bile geri adim atmadi. hiziyla bizi rahatlatti. çok begendim ben oyununu.

    riera: essien, di maria ve mesut ozil karsisinda oynamak kolay bir sey degil. ikinci yari biraz daha ileride oynadi. zorlandigi her halinden belliydi ama teknigi defanstan top cikarmaya calisirken isimize epey yaradi.

    felipe melo: takimimiz adina macin tartismasiz en iyi ismiydi. kalitesini ortaya koydu. cektigi sutlarla, calimlariyla, top calmalariyla, ikili mucadelelerdeki basarisiyla, yilmamasiyla ve isabetli paslariyla her seyi yapti. mukemmele yakin oynadi. bu takim icin ne kadar onemli oldugunu bir kere daha ispatladi.

    selçuk inan: jose mourinho selçuk'un pas yollarinin tikanmasi emrini vermis, o cok net. asla derinlemesine pas atacagi imkan vermediler ona. cok calisti yine her zamanki gibi. az hatayla oynadi.

    hamit: ilk yarida topu ayagina her aldiginda takimi rahatlatti. bence iyi bir mac cikardi. mac sonu cok uzgundu. uzulme lan!

    sneijder: vasatin altindaydi. ilk yari sonunda cikmasi dogruydu.

    didier drogba: cok mucadele etti. ilk yarida vucudunu kullanarak varane'dan siyrilip ceza sahasi uzerinden soluyla cektigi sut gol olsaydi mukemmel olurdu ama halamin tassaklari olmadigi gibi o pozisyon da gol olmadi.

    burak yilmaz: sahada varligi pek gorunmedi, oyunun icinde cok kayboldu. kendisine yapilan penalti calinmadigi gibi dombili hakem bir de aldatmadan sari kart verdi. rezillik.

    gokhan zan: ilk yari bittiginde dany'nin cezali duruma dusmesi sonrasi evde dusunuyordum lan biz istanbul'da kimi oynatacagiz diye. tabii fatih hoca icin cevabin gokhan zan olacagini biliyordum ama acaba orada melo oynasa nasil olur lan falan gibi dusunurken sneijder'in yerine oyuna girdi. hocanin plani belliydi. top bizdeyken geride dany, semih, gokhan olacak, onlardayken riera ve eboue defansin kanatlarina gelecek ve ortada real'e bos alan ve bos adam birakmayacaktik. riskli bir taktikti ama kanimca ise yaradi. gokhan da kritik mudahalelere imza atti.

    umut bulut: girdi, mucadelesini ortaya koydu. pozisyona falan giremedi ama olsun, kostu, savasti. 3-0 sonrasi tum takimin morali bozukken, o hala 0-0 gibi oynuyordu. bu huyunu seviyorum umut'un. kanimca burak yilmaz yerine de girebilirdi oyuna ama tabii burak'i cikartmak da zor be abi.

    amrabat: oyuna girdikten sonra aldigi ilk topta essien'e calimi bastiktan sonra kendisine yapilan faulde tanka carpmisa dondu yazik :) elinden geleni yapti ama cok da bir sey gelmiyordu artik.
  • 373
    kupada karşımıza real madrid çıktığı zaman üzülmedim. ben karşımıza büyük bir takım çıksın istiyordum. boğulacaksakta denizde değil, okyonusta boğulalım istiyordum. maç öncesi bir çok şey oldu, konuşuldu. bazıları olumlu, bazılarında olumsuz şeyler olacağını hissettim. bu maç medyada çok abartıldı. ben abartılardan hoşlanan biri değilim ve bunu hep olumsuz bulurum. bu durumun olumsuz sinerji yarattığını inanırım. ikincisi herkesin genel fikri galatasarayın gol atacağı. bunu nerden biliyorsun. bu kesinlikle nasıl konuşabilirsin. herkes galatasarayın gol atacağını söylediğinde içime galatasarayın gol atamayabileceği doğmuştu. takımda herkesin röpartaj vermesini olumlu bulmamıştım ve bunun oyuncuları etkileyeceğini , popüler olmakla oyuna konsantrasyonlarını kaybedeceğini düşündüm. burak yılmazın bu kadar ön plana çıkartılması ve ortalıkta dolaşan futbolcular hakkındaki transfer haberleri ile kim olursa olsun insanı mental olarak bence olumsuz etkileyen bir durum. bugünü değil, insana yarını düşündürmeyi sağlıyor.

    maçı genel olarak yorumlamayacağım. ama şunu söyleyebilirim ki biz bu sahada real'i yenebilirdik yada berabere kalabilirdik. bizim bunu yapabilecek oyuncularımız ve bu gücümüz vardı. ama maçın hakemi türkiye'ye avantajlı bir skorla dönmemize engel olmuş dolayısı ile turun kaderiyle oynamıştır. artık rövanş maçında öncelikli hedefimiz gol yememek, sonra galip gelmek ve yapabilirsek maçı uzatmalara ve penaltılara götürmek. gerçekten artık turu geçmek için %1 şansımız var. %1 şans olsada bu şans var. önemli olan bunu kovalamak.
App Store'dan indirin Google Play'den alın