• 231
    berbat oynadığımız bir maç. bulduğumuz ilk golde de net bir hakem hatası vardır. bugün bu galibiyete sevinenler benfica karşısında muhtemelen kaybedeceğimiz 2 maça hiç üzülmesin.
    beni süper lig denen dandik lig ilgilendirmiyor. hamza hamzaoğlu gibi vasat bir teknik adamla bile kupa kaldırabiliyorsun bu ligde. bizim asıl ait olduğumuz yer şampiyonlar ligi'dir. o ligin acemisi astana karşısında bile futbol oynayamıyor bu takım. ama başakşehir'i yendi, alkış.
  • 235
    mutsuzluğuma mutsuzluk katmış maç...

    galatasaray kazandı diye sevinen, galatasaray yenilince sevinecek taraftar falan değilim sakin olun...
    lakin o kadar kötü futbol oynuyoruz ki umudum iyice azaldı...

    bu kadar kötü oynayıp bu şekilde kazanınca hamza hamzaoğlu ve mevcut yönetimin gideceği gün ileri erteleniyor... bu gidişin ertelenmesi de galatasaray'ın ayağa kalkacağı günün ertelenmesi anlamına geliyor...

    bu akşam hakemin bariz katkısıyla kazandık...
    sevinemiyorum...
    podolski'nin attığı gol iptal edilmesi gereken bir gol...

    ben hakem hatası lehimize olduğunda susan tiplerden değilim kimse kusura bakmasın...
    böyle kazanılan puanlar midemi bulandırıyor...
  • 236
    http://m.fotomac.com.tr/.../27/penalti-calinmaz

    benim futbol bilgime göre podolski' nın golünde sıkıntı yoktur. oyuncunun vücudundan sekip eline çarpan toplarda uefa' nın devam dediği defalarca söylendi futbol programlarında. ama bazı yorumcuların "top ele çarpmıyor, podolski isteyerek eliyle düzeltiyor" demesini bile anlayabilirim. yalnız benzer pozisyonlarda uefa' nın bu talimatını sürekli dile getirip de bu pozisyonda bu talimatı yok sayıp sadece topun ele değip değmediğini konusan yorumcu bence artniyetlidir.
  • 238
    başakşehir fk – galatasaray : 0-2 halat ve gündüz kılıç

    istatistiksel olarak bakarsan galatasaray ligde son üç maçını kazandı. güzel mi güzel de, ne olacaktı ki zaten. beklenen, olması gereken, standart bir durum bu. standart dışı olan kaybedilen puanlar, hele ki içerde kaybedilen puanlar.

    hamza hoca ve takım üzerinde büyük baskı oluştu. gayet normal bu da. burası galatasaray ve puan kayıpları olunca baskı büyük olur. öyle sıradan bir kulüp gibi o hocayı gönder yerine yenisini getir gibi bir yaklaşım da olmaz. örnek vereyim, mesut bakkal (komşum olur) ptt ligden gelen teklifleri kabul etmemiş, süper ligden teklif bekliyorum demiş. neden böyle yapıyor mesut hoca? çünkü her an takımından kovulan süper lig hocası olabilir, mesut hoca da onun yerine geçer diye bekliyor. galatasaray bu döngüde yer alacak bir kulüp değil.

    hamza hoca gergin. beden dili, yüzünün şekli falan ele veriyor. taraftara umut vermeye çalışsa da canı sıkkın, çok belli. söylemek, anlatmak istedikleri var ama anlatamıyor gibi bir hali var. tipik galatasaray kültürü: kol kırılır yen içinde kalır mottosu. bir de bu adama galatasaraylı değil diyenler var, ayıp. ulan rijkaard bile birlikte çalıştığı yönetimi satmadı, hamzaoğlu mu satacak? rijkaard için söylemiştim, çıkıp gerçekleri anlatmalı diye, aynısını hamzaoğlu için de düşünüyorum. ama yapmayacak, kellesine mal olsa bile. fatih terim de yapmadı bunu. gönüldaşlarının yazdıkları dışında bir şey bilmiyoruz.

    neyse ya, maça geçelim artık. haklı olarak taraftardan büyük tepki alan umut bulut’un yerine sinan gümüş başladı ilk 11’de. sinan gümüş de birçok taraftarın “yenilirsek de sinanla yenilelim, umut bulut oynamasın yeter ki” dediği bir oyuncu, böyle saçma şey de olmaz. kesinlikle çok iyi topçu sinan. her girdiği maçta fark yaratmış bir adam. haftalardır düşünüyorum, konuşmalarımda bahsediyorum (yazmamış olabilirim, emin değilim) bir teknik direktör bu kadar aptal olabilir mi? bir oyuncuyu sonradan oyuna alıyorsun ve o fark yaratıyor ama onu ertesi maç yine yedek bırakıyorsun. burada arif erdem’i hatırlayan pek fazla kişi yoktur diye tahmin ediyorum. arif sonradan oyuna girer fark yaratır, ilk 11 çıkar bir şey yapamazdı. yanlış anlaşılmasın, periyodik olarak böyle gitmezdi. sonradan oyuna girip şahane oynadığı birkaç maç sonra ilk 11 çıkardı. bak size bir şey söyleyeyim, bu tip adamları idmanda izlemeden yorum yapamayız. valla.

    sinan ilk 11 olunca kadroya fazla çatlak ses çıkmadı. arada selçuk inan yerine jose’nin oynaması gerektiğini yazanları gördüm ama kaale almadım açıkçası.

    galatasaray bir şampiyona yakışacak şekilde rakibi baskı altına alan, bol pozisyon bulan bir futbolu bugün de oynayamadı. en son 2012-2013 sezonunda oynamıştı zaten. fatih terim’le 2 sezon üst üste şampiyon olduktan sonra fatih terim’le 3. sezona devam ederken de böyle oynayamamıştı. o kadroda melo da vardı diğerleri de. hafızanızı tazelemek istedim. terim sevenler ve nefret edenler, melo sevenler ve nefret edenlerin dikkatine. ille söylemem gerekirse, terim’i de severim melo’yu da. sallarken bunu göz önünde bulundurun.

    galatasaray bu kadroyla hiçbir maçta rakibini maç boyu boğamaz. yaza yaza bilgisayarın yazı karakteri sayısı azaldı. bir kez daha yazacağım. savunmaya asla yardım etmeyen 4 forvetle oynandığı müddetçe galatasaray takımı ve taraftarı rahat edemez.
    4 tane savunmaya katkısı olmayan forvet bir de formsuzsa hiç çekilmiyor. onların formsuzluğunun da sebepleri var. cruyff futbol basit oyun demiş. basitçe açıklayalım. forvetten savunmaya ve aslında orta sahaya destek gelmeyince orta saha kalıyor 2 kişi. doğal olarak yetersiz kalıyorlar. o zaman vur orta saha adamlarına. ulan ne yapsın adamlar. orta sahanın savunma zaafiyeti sebebiyle yük biniyor savunmaya. savunmadaki adamlar da çok ekstra topçular değil ki. vur savunmadaki adamlara. vurmayın, öldüler.

    bütçesi ve kadrosu şampiyonlar liginde çeyrek final görebilecek takımların sırtında taşıyabileceği oyuncu sayısı en fazla birdir, hadi iki olsun. mesela hagi’yi o zaman ki galatasaray taşıyordu, jardel geldikten sonra iki oyuncuyu taşıyamaz oldu takım. şu andaki takıma bakınca, geçen sene sneijder’i sırtında taşıdı takım. ama 4 oyuncuyu birden hiçbir takım sırtında taşıyamaz.

    madalyonun diğer yüzüne geçelim. orta saha ve savunmaya binen yük yüzünden forvete sağlıklı, iyi top taşınamıyor. örneğin geç çıkılıyor. böyle olunca forvet kötü gözüküyor. aslında takımın en büyük sorunlarından biri kimsenin boş göstermemesi. top savunmadayken orta saha (4’e 2 kaldıklarında boş göstermeleri zor), top orta sahadayken forvetin boş göstermemesi en büyük sorun. tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan? öyle değil işte. hepsi bir halatı çeken gündüz kılıç’ın takımı olmazsa olmaz bu işler.

    konuyu gündüz kılıç’a bağladığıma göre yazı burada biter.

    durun ya, son sözümü söylemedim. hamza hoca umut yerine sinanla başladığına göre yakında 4 yerine 3 forvetle başlaması gerektiğini de anlayacak demektir. bu dönemde puan kaybı olmaması güzel.

    başakşehir'e dair de bir şeyler yazayım. abdullah avcı geçen seneki başarısını inkar eden bir futbol oynatıyor bu sezon. hiç yakıştıramıyorum açıkçası. başakşehir kulübünü sevmeyen çok kişi olduğunu biliyorum ama profesyonel hayat sevmeyle, sevmemeyle yürümüyor. doğru işleri yaparak yürüyor.

    saygı ve sevgilerimle.

    *
  • 239
    hayatımda bu kadar sıkılarak izlediğim maç sayısı çok azdır, kanser olacaktım amk. takımın kazanması muhakkak sevindirdi beni ama buradaki kimseyi oyun tatmin etmedi. karşımızda iki haftadır kötü takımlar var (antep-b.şehir) bunları bir şekilde yenebiliyoruz ancak avrupa'da en kötü takımı bile yenmeye yetmiyor bu futbol, bu yalancı bahar bitince geride bir enkaz kalacak yönetimin haberi yok, onlar günü kurtarmak peşinde. bu yönetim-teknik direktör grubuyla bizim takım için önümüzdeki günler maalesef karanlık. hoş futbol takımının kadro kalitesi de oldukça yetersiz, hepimizin en çok istediği kadro çıksa bile çok bir şey yapabilecek gibi görünmüyoruz.şahsen beni lig şampiyonluğu tatmin etmiyor artık, avrupa'da başarı gelmedikten sonra lig tek başına çok da mutlu etmiyor beni, bizim tarihimiz ve kuruluş amacımız türk olmayan takımları yenmek bir kere, nedir bu öncelkle türkiye'yi kurtaralım olayı, kendinize gelin diyecem de çapsızlar ordusu tınmayacak bile!! neyse ben bu seneyi gözden çıkardım, umarım önümüzdeki yaz yönetim ve teknik direktör grubu komple, takımın da %80 i değişir, biz de tekrar zevk almaya başlarız avrupa'da gelecek başarılarla.
  • 241
    ligimizin rezalet hakemleri sayesinde kazandığımız maç değildir. belki o pozisyon gol olmasaydı bir sonraki olucaktı? belki 15 saniye sonra penaltı kullanıcaktık? bilemeyiz. evet hakemin kararı oyunun seyrini değiştirmiş olabilir ama onun sayesinde kazandık demek sahada mücadele eden oyunculara hakaret.

    bazen şaşırıyorum her hafta kuş takımları oyun kurallarını sikip atarken gelip de kendi taraftarımızın hakem sayesinde kazandık demesi...

    (bkz: insan gerçekten hayret ediyor)
  • 242
    astana felaketi sonrası bir rapor rivayeti dolaştı durdu. galatasaray kötü oynuyormuş, sebebi soruluyor. kime? hamzaoğlu'na, kim ? dursun emmi.

    rapor isteyen zengin, bir futbol zır cahili. ben olsam hamza'nın yerinde stefan hawkins'den yardım isterim öyle bir rapor yazarım ki, tercüme etmeye ömrü yetmesin. girerim umut bulut'un mikro organizmasındaki alyuvarların mitoz bölünmesinden, çıkarım bilal'in nefes verişindeki karbon dioksit çözülümünün, yasin'e etkileşiminin uzay geometrisindeki yansımasının çektiği şuta yaptığı basınçtan. ne raporu lan? eldeki malzeme bu.

    raporu yazacak olan kim? hamzaoğlu. dilekçe yazmasını biliyorsa adam değilim. hatta ileri gidiyorum istifa etmesini bile bilmediğinden şimdiye kadar etmemiştir. bildiği en güzel şey allah'ına şükretmek. hiç kaçırmaz, umut bulut'un attığı golden sonra çok güzel yakarış yaptı. gavur podolski'nin söktüğü topu, hristiyan sneijder'in boş kaleye doğru al da at dediği pozisyonda, umut bulut'un fizik dışı şansla attığı golden sonra ritüeli sürdürdü .

    taraftar baskısı, kaybedilen puanlar, oynanan kötü oyunlar, galatasaray ilk 11 ini sahaya çıkarıyor. ilk defa sıfır çöp bir forvetle sahaya çıktık. bir deliği tıkıyoruz, adamımız hendek açıyor. orta sahada iki monşer oynuyor. selçuk'un sözleşmesinde var, hadi onu geçiyoruz. sakat ve cezalı olmadığı her maç ilk 11 çıkacak, maç başı 15.000 yuroyu indirecek. kurtuluş yakın görünmüyor. hele ki ite kaka, bala göte alınan galibiyetten sonra unutalım gitsin. bilal tam şebekenin arayıp da bulduramadığı galatasaray orta saha futbolcusu. sinirlenmez, faul yapmaz, kız gibi oynar, maçı elektriklendirmez . efendidir, rakibe saygılıdır. rakip üzülmesin diye gol bile atmaz böyle futbolcular.

    yasin öztekin'in tribün terminolojisiyle götü kalkmış. hacca gitmiş,sorsan hacı, allahçı, saç pankçı saçı, ben oldum, ben banko futbolcuyum. trip atarım, pas vermem, topu kaptırırım. kafatasımda beyin taşımasam da olur bundan sonra. bak kardeş, burası hacı baba tekkesi değil, aslan yuvası. bizler galatasaray için kavimden kardeşten yardan vazgeçmiş insanlarız. karıncayı incitmeyiz dediysek, böcekler durumdan vazife çıkarmasın. sarı kart gösterdim, 2. sarı kartı görürsen, büyük katkıda bulunduğun 4. yıldıza elinde köpek öldüren şarapla florya sahilinden bakarsın. mecburmuyuz lan, ileride bir kontenjan mı var? biri ofsaytta bekleyecek, hücum faul yapacak, hakemi kandırmaya uğraşacak, gol kaçıracak, pas ver diye sneijder'e el kol hareketi yapacak. gözüm üstünde, bitiririm.

    bak semih kaya'nın hikayesinden örnek al. asimo, pahalı robot diye korumaya almıştım, 5 lira maaşı varken neştere kafa atıyordu. şimdi öyle mi, türk kontenjanından zengin oldu, kaybedecek çok parası var, niye topa kafa atıp da bir ameliyat riskini alsın. gelen topu ver hakan'a, hakan 15 derece ilerideyse dön muslera'ya, muslera'ya verince de dön götünü uza, tekrar atamasın, şişirsin ileriye. şimdi dua etmeye başlamıştır kartalspor 1. lige çıksın diye. koskoca galatasaraylı semih 3. ligte oynayacak değil ya. bu sezonun en büyük katkısını yaptı, oynamayarak.

    muslera demişken, çok yazdım, topu oyuna sokamıyor diye, artık emin oldum, sokmuyor. kimse top istemiyor. ileride ofsayttaki şebekler el sallıyor sadece. o da onlara doğru atıyor. topu bir kere ileri şişirmemiş taffarel'in bu takımın kaleci hocası olduğuna inanamıyorum. muslera sezonu maymuni bir kurtarışla açtı, artık kolay kolay gol yemez.sneijder'de atmaya başlarsa geçen sezonun son düzlüğüne erken girmiş oluruz. top muslera'ya geldiğinde top isteyecek en az 2 adam yoksa, oynatmayın kardeşim. her şey birbirine bağlı, top isteyen ön libero olmayınca sedju, hakan gibi tekniği müsait stoper bile olsan, top kullanma riskine giremiyorsun. hoca olsam, top kaptırana değil, top ayağında olana en az 2 alternatif sağlamayan futbolculara dalar, veririm odunu.

    selçuk inan, otellerde bulunan tek kullanımlık tıraş bıçağı gibi. bir kere kullanıp atacaksın, daha fazla kullanmaya başlarsan suratın savaş alanına döner. selçuk inan'da ilk geldiği sezon baroş'la elmander'le ileriye, engin baytar'la, emre'yle yana oynayarak, melo'nun da(saygıyla minnete anıyorum) hayvani sezonu sayesinde pik yaptı. akıllı hocalar bunu tespit edip yavaş yavaş amortismana gidebilir, bir önceki sezon kalamozadan düşebilirdi. kravatlı eşkıyalar tam tersini yapıp, yaldızlı hesap cüzdanı verip sözleşmesini uzattılar. orta sahada ki kan kaybımız devam edecek.

    milli takım ceosu'nun adını taşıyan stadyumda oynanan sezonun en büyük maçında ceo yok. muhtemelen bodrum'da tatil yapıyordur. maçı televizyondan izlediyse serefsizim. (bir kere denk gelmiştim, arkadaşın bodrum'da yapı marketi var, terim eşiyle geldi, o sırada biz galatasaray maçı seyrediyorduk, maçtan haberi bile yoktu). belki de benim gibi maçın sonucunu biliyordu zaten. şebeke için galatasaray'ın kaybetmesi intihar olurdu. hamza bu sabah yoktu, yerine daha kötü hoca bulunamayacağı için aslan pusudan çabuk kurtulabilirdi. en azından fenerbahçe maçına kadar idare edilmeliydi. zift medyasındaki galatasaray maymunları ne yazdılar bilmem, 6-7 senedir gazete okumadım, tv. seyretmedim. umut bulut'a da gol attırdılar ya, diller felç olmuştur şimdi yalamaktan.
    okumam ama haberim olur, sinan gümüş çıktı goller geldi demeye cesareti olan biri çıkarsa tek başıma meydan savaşını başlatırım. biz maç 11 ini görür görmez handikaplı 2 yi bastık zaten. hem de orta sahadaki durdurulamayan kanamaya rağmen. bu kafa sinan gümüş'ü futbolcu yapmaz. her saniye dışarı alınacağım korkusu, futbolcuyu oynatmaz. ben razıyım, alın sinan'ı anlaşma yapın. 5 maç istediğin kadar kötü oyna banko oynayacaksın, beğenilmezen kadro dışısın deyin kabul ederse oynatın, etmez ise zaten ondan da bi bok olmaz deriz, bağımıza taş basarız.

    sabri değişlikliği zorunluluktan olmuş, ihmal ediyorum, kötü bir şey yazmıyorum, tetikteki umut değişikliğiyle marmara denizi'inde yüzen tek kofanayı yakalayan hamza, en iyi bildiği işi yapıp futbolun ırzına geçmeye karar verdi. bir an kadrajda sabri-olcan-umut bulut'u gördüğümde de yüce gök'ten, totem'lerden umudu kestim, futbolun beyin ölümü bu maç için gerçekleşti. 3 puan alıp hamza'nın koluna serum bağlandı. inanılır gibi değil ama ligin en kötü futbolunu oynayan takım lider.

    türkiye süper ligi değil, saray kanalizasyonu. patlayıncaya kadar yiyenlerin defaktolarıyla dolu.

    buraya kadar hayalleri! yazdık, bir cümle de gerçek yazıp önümüzdeki maça bakalım.

    özellikle lafım size dünkü maçta 90 dakika bağıran büyük galatasaray deplasman taraftarı, hepinize minnettarım. ölümüz bu çocuklar, başkan yok, hoca yok, 2-3 ü dışında futbolcu yok, kendi çöplüğümüzde seyirci yok, futbol yok, hava yok, gol sevinci bile yok. sadece takımı değil, hepimizi ölüye çıkardılar. azıcık çırpının, cebelleşin, debelenin, şu ölü toprağını atın üstünüzden, bu oyunu biz kurduk, galatasaray bizimdir, başka da galatasaray yoktur. galatasaray, kravatlı eşkıyaların değil, atkılı tribün çocuklarınındır. yol göstericileriniz,başak şehir stadında sesi kısılanlardır.
  • 243
    hamza hoca döneminde sanırım ilk kez kadroları görünce beğendim. sadece bilal oğlanın yerine rodrigez'i beklerdim ama çok sorun değildi. sonunda sneijder, podolski gibi adamlar yerlerinde oynacak umut kazmasının ve semih'in olmadığı, sinan'ın 11 başladığı kadro gerçekten umutlarımı arttırdı.

    ama ne yazık ki -her ne kadar başakşehir ligin kalbürüstü takımı olsa da- oynadığımız oyun bana gene hiç umut vermedi. aslında bir nevi neden burak'ın yokluğunda podolski değilde umut tercih ediliyor, neden sinan 11 başlayamıyor sorularının cevabı da bir bir verildi.

    şunu kabul edelim ki galatasaray'ın kadrosu yetersizdir. geçen sene en kötü hattımız dediğimiz savunma bu sene galatasaray'ın en sağlam pozisyonu olabilecek derecede kadromuz yetersizdir.

    özellikle deplasmanda kanatların işlemediği, uyuşuk orta sahaların rakibe üstünlük sağlamakta zorlandığı, forvetlerin dengesiz olduğu, basit hatalar yapabilme potansiyeline sahip defans hattı, kalitesiz yedeklerden oluşan bir galatasaray futbol takımı var. her maç 1-2 futbolcumuzun ekstra işler yapması ve kabul edelim ki takımın değil formanın goller atıp kazandığı bir galatasaray futbol takımı izliyoruz bu sene.
  • 245
    volkan babacan maç boyunca topu oyuna sadece tek bir kez elle sokmuş, o da 78. dakikada. yani anlayacağınız kaleyi bulan şutlar bir kenara, ne rakibi zorlayacak ortalar yapmışız, ne de ibb defansına baskı kurup geri pasa zorlamışız. galibiyet birçok şeyi örtüyor ama bu istatistik oyun anlayışımızın, etkinliğimizin yerlerde süründüğünü kendi başına gösteriyor.
  • 246
    izlediğim en kötü galatasaray'lardan biriydi. sanırım galibiyet ve podoloski'nin pozisyonu bu gerçeğin önüne geçmiş. oyun etkinliğimiz 0'a yakındı, saha içi organizasyonu yoktu, defans ve orta saha ve hücum blokları arası kopuktu, rakibe bir sürü pozisyon verdik... kısaca futbol adına ortaya hiçbir şey koymadığımızı düşünüyorum. analiz yazılacak kadar bile bir oyun oynamadık. geçen yıl 4 yediğimiz deplasmandan 2 farklı üstünlükle gol yemeden dönüyoruz diye düşünen olacaktır. merak edip geçen yıl 0-4 kaybettiğimiz maçın * istatistiklerine şöyle bir baktım ve bu maçla karşılaştırdım. topla oynama, şut, isabetli şut, başarılı pas, korner, orta istatistiklerinin hepsinde açık ara daha öndeymişiz. bununla şunu anlatmak istiyorum. oynadığımız oyunda öyle sanıldığı gibi bir ilerleme filan yok. kötü oynuyoruz ve bu 1-2 maçlık bir dalgalanma değil. sonuçlar aldatıcı olmasın.
  • 249
    staddaydım. öncelikle bu maçta takımın oyunundan biraz bahsedeyim. bir bok oynamadık 65 dakika. böyle kötü bir oyun oynadığımız bir maç hatırlamıyorum. bunun en büyük sebebi önde baskı yapamamamız ve bilal ve selçuk'lu orta saha. hamza hoca bu ikiliyi bir daha aynı anda sahaya sürerse kendi ipini çekmiş olur. takımın geri dörtlüsü ve muslera sağlam durmasaydı maç ilk yarıdan kopardı aleyhimize. komik olacak ama maçı kazandıran hamle umut'un oyuna girmesi ve podolski'nin kanada geçmesi bence. podolski'nin hiçbirşey oynamasa da 90 dakika sahada kalması gerektiğini bu maçla birlikte anlamış olduk.

    birazda tribünden bahsedeyim. 3 arkadaş beraber maça gittik. 35 dakika ultraslan'ın olduğu tribünde geri kalanı çekirdekçi grupla izledik. ben bağırmaya alışkındım abdi ipekçi'den dolayı da arkadaşlar dayanamadı ve karşı tarafa geçtik. galatasaray tribünü 2'ye ayrılmıştı. bir tarafta bağıran kesim, bunların geneli ultraslan grubu. diğer taraf aileler ve bağırmak istemeyenler. şimdi burada ultraslan'nın hakkını teslim etmek istiyorum. adamlar 1 saniye susmadı yemin ederim. ne içiyorlar bilmiyorum ama bir ara ben maçı bırakıp hayranlıkla onları izledim. 90 dakika susmadılar. maç bitti futbolcular içeri girdi hala bağırıyorlardı.

    kötü oynarken kazanınca buruk bir sevinç oluyor ama başakşehirli bir oyuncunun olduğu takımı yenmek ayrı bir haz.

    edit: bu arada rakip takımda belözoğlu olmasına rağmen tek bir küfürlü tezahürat olmadı.
  • 250
    kotu oynayarak ve biraz da hakem sayesinde kazandigimiz maç. takimimizla ilgili notlarim;

    muslera: ilk yarinin sonundaki kurtarisiyla 3 puanda yine muthis bir katkisi var. tesekkurler kucuk elli dev adam.

    denayer: isini yine cok iyi yapti. futbolcu gibi futbolcu. stoperken sag bekte verdigi katki muazzam. ikinci yari cikmak zorunda kalinca yurekleri agizlarimiza getirdi ama neyse ki onemli bir seyi yok.

    chedjou: geri donmesiyle beraber savunmamizda taslarin yerine oturmaya basladigini goruyoruz. ilk yarinin sonunda cikarken salakça kaybettigimiz bir top disinda pozisyon vermediysek bunda aslan payi onun.

    hakan: sezon basindan oldugu gibi yine isini duzgunce yapti.

    carole: ben isindim bu adama. maliyet/katki diye bakarsak cidden iyi transfer. hucumunu gelistirmeli falan da demeyecegim. savunmada isini yapsin, bana yeter.

    bilal: 32 yasinda, bu seviyelerde adam kovalamamis bir adamken, gelip bu sekilde bir hamal oyunu kaldirmaya calismasini beklemek hayalcilik. oyundan dustu tabii bir sure sonra.

    selçuk: vasatin altindaydi.

    yasin: biraz fazla top ezdi. daha etkili olmali.

    sneijder: istekliydi. pas hatalari yapti vs ama galibiyeti nasil istedigini gosterdi. asisti klasti.

    podolski: 90 dakika oynamali, israr etmeli uzerinde. bir gol, bir de gol hazirlamasiyla etkili oldu. takim oyununda daha iyi olmasini isteriz ama olabilir mi supheliyim.

    sinan gümüş: oynamasina cok sevindim. etkili olabildi mi? hayir. ama karsisindaki rakip da iyi bir takimdi. evimizde de ilk 11'de israr etmeli sinan icin.

    umut: umut bulut ile ilgili istedigim her sey vardi sahada. yedekten girdi, arka direkte bos kaleye golunu atti. kariyer ozeti.

    sabri: denayer'in sakatligi sonrasi oyuna girdi. herkes onun hatasini kovaliyordu ama ciddi bir hata yapmadan maci tamamladi. sirf o ciddi hata yapmamasiyla macin oyuncusu secebiliriz kendisini :(

    olcan: son dakikalarda skor 2-0'ken oyuna girip hicbir sey yapmayarak cizgisini bozmadi. en cok bu ozelligini seviyorum zaten. kazansak da, kaybetsek de, skor berabere de olsa hicbir sey yapmiyor. istikrar gibi istikrar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın