• 8
    ultras/movement'in maç onbiri

    1- şampiyonluk yarışının kafa kafaya son haftalara girdiği sezonda, bitime 4 maç kala galatasaray evinde ezeli rakibi beşiktaş'ı ağırladı. derbiler zaten zorlu geçer de, maçtan saatler evvel başakşehir'in ankara'da kazanmış olması, maçın önemini daha da arttırmıştı, iki takımın da kaybetmeye tahammülleri yoktu artık. fatih terim'in galatasaray'ı daha şanslıydı, kendi sahasında ve şampiyonluğa inanmış taraftarının desteğini alarak çıkmıştı maça, deplasman ekibi ise kupada fenerbahçe ile oynadıkları ve tribün olayları nedeniyle yarıda kalan maçın tff tarafından "kaldığı yerden" oynanması kararıyla sarsılmış ve kafaları biraz daha dağınık konuk olmuşlardı seyrantepe'ye. sezon başında galatasaray'ın ligi silip süpürmesi neticesinde bu fırtınayı durdurmak için "şeytan" rıdvan'ın ortaya attığı "sahada istiklal marşını bilen oyuncu yok" bahanesiyle yerli oyuncudan yana oluşan kamuoyu, galatasaray'ın maçlar kaybetmesiyle heyecanını yitirmişken, fatih terim pazar günkü derbide asil kadrosunda yer alan serdar aziz'in cezalı olması sebebiyle maicon'la başlamış, başka bir deyişle 11 yabancı ile sahada yer almıştı. mücadeleye sarı-kırmızılı futbolcular beklenildiği gibi başladılar ve daha dakika dolmadan garry rodriguez ile öne geçmeleri işten değildi. ilerleyen dakikalarda galatasaray yine rakibinin üzerine giderken, beşiktaş tecrübeli oyuncularıyla oyunda dengeyi sağlayıp, ani ataklarla muslera'nın koruduğu kaleye gitmeye başladı ki, denayer'in hatasında, mariano'nun sakatlığından kademeye giremediği bir pozisyonda negredo topu aşırttı "nando"nun üzerinden de top auta gitti. ve bir kaç dakika sonra galatasaray'ın "çalışılmış" bir atağında muslera degajı yaptı, gomis maç boyunca sıkça yaptığı gibi hava topunu rodriguez'e indirdi, garry topu bindirme yapan nagatomo'ya yolladı ve gomis'in rakip iki stoperi çeken boş koşusu sonrası fernando'ya rahat bir gol atmak kaldı. coşkulu taraftarı önünde öne geçmişti galatasaray, oyunu daha kontrollü oynarken, beşiktaş özellikle quaresma ile gol pozisyonu arıyordu da arkada boşluklar da vermişti ki 35. dakikada feghouli'nin kaptığı topta gomis'e "al da at" diye verdiği pozisyonda fransız oyuncu fabri'yi geçemedi. o pozisyon gol olsa, maç belki de çok erken kopacaktı.

    ikinci devre iki takım da orta sahaları kolay geçince, karşılıklı kalelerde pozisyonlar yarattılar. galatasaray rodriguez ve feghouli ile net pozisyonları cömertçe harcarken, siyah-beyazlılar da tolgay, quaresma ve babel ile bulduğu gol fırsatlarında muslera'yı geçemedi. iki takımdan birinin gol atması beklenirken, gomis "güçlü fiziğinin" yardımıyla kaptığı topla ceza sahasına girdi, tosiç'in "yaka paça" künde denemeleri "kara panteri" yere yıksa da o pes etmedi, topa vurdu, seken top garry'nin önünde kaldı ama onun vuruşunu da fabri önleyince hakem fırat aydınus avantajın bittiğine karar verip, beyaz noktayı gösterdi. tosiç kırmızı kartla oyun dışında kalırken, gomis'in konya maçından sonra pazar gecesi de aynı kaleye penaltı atışı skorbordu değiştirmedi. kaçan penaltı acaba beşiktaş adına kırılma noktası mı derken, maçın yıldızlarından olan linnes'in "marianovari" çalımlarla ceza sahasına kadar gelip, rodriguez'e yaptığı asist farkı ikiye çıkarıyordu. 2-0 öne geçen ve rakibinin moral olarak yıkıldığı son yirmi dakikada galatasaray taraftarının da isteği ile üçüncü gol için geldi fabri'nin koruduğu kaleye de, futbol tanrıları skoru çoktan tescillemişti, galatasaray'lı topçular maalesef tabelayı değiştiremedi.

    2- fatih terim'in takımın başına geçmesiyle birlikte taffarel'in de florya'ya dönüşü sonrası muslera'nın da performansında gözle görülür bir yükseliş oldu. özellikle ligin zirvesinde yer alan başakşehir, fenerbahçe ve beşiktaş maçlarında kalesini gole kapayarak takımının kazandığı puanlarda büyük pay sahibiydi uruguaylı eldiven. dün de koruduğu kalede güven verdi fernando muslera, özellikle quaresma'nın ikinci yarıda vurduğu plaseyi harika bir şekilde kornere çelerken, maçın son dakikasında talisca'nın kafa vuruşunu fatih terim'i bile hayret içinde bırakacak şekilde müthiş bir refleksle kurtardı...

    3- dakikalar 22'yi gösterirken, mariano kasığındaki sıkıntı nedeniyle saha kenarına doğru yol alırken, kimin aklına gelirdi ki linnes'in maçın yıldızı olacağı. "iki harika sağ bekim var" diyen hocasını haklı çıkarırcasına öncelikle babel ve sonrasında lens'i durdurarak savunma görevini başarıyla yerine getirdi norveçli oyuncu. ama ondan da değerlisi, topu ayağına aldığında beşiktaş ceza sahasına doğru cesurca çıkışlarıyla oyunun rakip yarı sahada oynanmasını sağladı. gomis'in kaçırdığı penaltı sonrası da kaptığı topla cesurca ilerleyip, rodriguez'e attırdığı golle de maçın fişini çeken adam oldu.

    4- bir gazetede yazı yazacak olsam ve derbinin başlığını atmam istense, "galatasaray bekleriyle kazandı" derdim... ikinci gol nasıl ki linnes'in asistiyle geldiyse, galatasaray adına perde de yuto nagatomo'nun harika pasıyla açıldı. nasıl ki yuto'nun fernando'ya attırdığı golde gomis'in pepe ve tosiç'i bir ters koşu ile kendi yanına çekip "altıpası" boşaltmasını istatistik kağıtları yazmayacak, yuto'nun quaresma'yı "bezdirdiği" mücadeleyi de kimse yazmayacak ama japon sol bek geldiği günden beri ortaya koyduğu arzulu ve özellikle "disiplinli" mücadeleyle taraftarın gönlünde yer kazandı bile. keşke sezon sonunda bonservisi alınsa...

    5- serdar aziz'in geçen hafta gördüğü sarı kart ile cezalı duruma düşmesi sonrası derbide savunmaya maicon ve denayer ikilisi ile başladı galatasaray. bu ikili hiç de fena performans sergilemedi rakip forvetler karşısında da önce denayer'in hatasında negredo, ikinci yarı da maicon'un hatasında babel topu üç kale direği arasında geçiremeyince sarı-kırmızılı savunmacılar karşılaşma sonrası hocalarından geçer not aldılar. denayer'in başakşehir maçı sonrası formayı kapması, maicon'un da derbideki arzulu mücadelesi sonrası bakalım haftaya serdar aziz'in dönmesiyle fatih terim hangi ikiliyi seçecek savunmada...

    6- denayer gibi ryan donk da başakşehir maçı sonrası formayı kapıp, bırakmak istemeyenlerden. hollandalı oyuncu orta sahada selçuk'un yumuşaklığının aksine sert ve güçlü mücadelesi ile rakipleri sindirirken fernando ile birlikte başarılı bir ikili oluşturdular. brezilyalı orta saha zaten sezon başından beri savunmanın lideri gibi oynayıp, rakip hücumcuları ilk karşılayan adam olurken, donk'la birlikte duvar iyice sertleşti. derbilerde gol adamlarına aşırı önlem alınır da böyle maçları orta sahalardan çıkacak sürpriz isimlerin çözmesi beklenir, fernando da bunu başardı...

    7- derbi kazanılınca, her şey toz pembe gözüküyor ama belhanda'nın "yokları" oynaması pazar gecesi de devam etti. faslı oyuncu alanyaspor maçında olduğu gibi beşiktaş karşısında da yaptığı top kayıpları ile rakibin ataklarını başlatan isim oldu. ne zaman ki, tosiç oyundan atıldı, rakip eksik kaldı ve medel stopere geçmek için orta sahayı boşalttı, o vakit belhanda biraz daha rahatladı ve topla oynamaya başladı. derbinin ilk yarısında gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşen belhanda'nın yerine akhisar deplasmanında selçuk'la başlayacak fatih terim ve selçuk da iyi bir mücadele sergilerse, son iki hafta belhanda kulübede oturabilir.

    8- pazar gece oynanan derbide gol atmasına rağmen garry rodriguez'i hala eski formundan uzak görüyorum. önceki haftalarda gomis başta olmak üzere takım arkadaşlarına gol attırmak için oynayan garry, son maçlarda bencilleşti, brumalaştı... bir çok pozisyonda takım arkadaşları müsait pozisyonda top beklerken, kaleye vurmayı seçiyor genç oyuncu ki, gomis'in kaçırdığı penaltı sonrası direkten dönen topu "stop" etmek ya da bir arkadaşına paslamak varken, gelişine vurması bile kafa yapısını gösteriyor. sene sonu için aklını menejerler mi çeliyor, kendini daha fazla göstermek mi istiyor bilinmez de, "kendisine oynayan" yerine oynatan adam rolünü devam ederse çok daha başarılı olacaktır...

    9- golcüler attıkları gollerle değerlendirilir, gomis de bugüne kadar rakip filelere yolladığı 27 golle görevini fazlasıyla yaptı ama beşiktaş ve fenerbahçe karşısında siftah yapamadı maalesef. dün gece kendi ekmeğini taştan çıkardı ve bir penaltı yaptırarak, o çok arzuladığı gole yaklaştı da kale direği skoru değiştirmesine müsaade etmedi. penaltı kaçırması fransız topçunun moralini fena bozdu, maç sonu sevinç gösterilerinde bile yüzünde buruk bir tebessüm vardı da, kara panter kazandığı hava topları ile, ilk golde rakip savunmanın dengesini bozmasıyla, beşiktaş yarı sahasında top tutup takım arkadaşlarını rahatlatmasıyla üç puanın mimarlarından oldu.

    10- derbiler geride kaldıktan sonra hesap kitap yapılınca fatih terim'in başarısı da ortaya çıkıverdi. riekerink ve igor tudor dönemlerinde derbi kazanamayan galatasaray, fatih hocanın gelişiyle birlikte iç sahada beşiktaş, trabzonspor ve başakşehir'i yendi, deplasmanda fenerbahçe ile berabere kaldı. hoca, derbiye de iyi hazırlamıştı takımını, iyi etüt etmişlerdi beşiktaş'ı ve maç öncesi planladıkları gibi gerçekleşti oyun... bu arada fatih terim'in maçtan önce beşiktaş soyunma odasına gidip şenol güneş'e geçmiş olsun dileklerinde bulunması oldukça değerliyken, sahaya çıktığında şenol güneş'le "kafa bulan" galatasaray taraftarını da bir el işareti ile susturdu. oysa, geçen hafta kadıkoy'de şenol güneş'e dakikalarca küfreden taraftara aykut kocaman kayıtsız kalmıştı... adamlık mı? işte böyle olur...

    11- bu senenin yıldızı galatasaray taraftarı, derbide yine takımının arkasındaki itici güç oldu ve maçın kazanılmasında büyük etkendi. maç öncesinde elmander'in yumruk şovu ile başlayan coşku, galibiyetin gelmesi ve sonrasında da tribünlerinden atılan konfetilerle bayram sevincine döndü pazar gecesi ali sami yen'de...

    kaynak ultras/movement blog
    https://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...aray2-0besiktas.html
  • 9
    hazır plase dergi'den arkadaşlar totem ile ilgili yazı yazmışken bu maçta yaptığım totemi yazayım:)
    acil iş çıktığı için maça gidemedim. kombinemi yiğenim devrettim ve havaalanına doğru yola çıktım. maç başladığında havaalanından yeni çıkmıştım. 3. köprü yolundan uskumruköy'e doğru gidiyorum. içim içimi yiyor telefona bakmak için ama bakmıyorum. kendimce totem yapıyorum işte:) neyse saat 19:50 olunca devre arası olmuştur deyip telefona baktım. çok şükür 1-0 galip olduğumuzu gördüm. işim bitince eve geldim ve eşime "totem yapıyorum, hadi kalk tatlı yemeğe gidelim. ikinci yarıyı yolda geçirmemiz lazım" dedim. sirkeci'da güzel bir tatlıcı var oraya doğru yola çıktık. dolapdere'den yukarı çıkarken gooool sesi geldi ama cesaret edip bakamadım. neyse sirkeci'ye gittik, tatlıları aldık ve eve doğru yola çıktık. tam telekom stadına yaklaştığım sırada saat 9'a geliyordu. artık bitmiştir deyip telefona baktım ve 2-0 kazandığımızı gördüm. tabii o sevinç tarif edilemez:) hazır stada yakınken bari çocukları da alayım dedim ve cendere yolundan vadi istanbul'un oraya indim. onlar da zaten oraya inmişlerdi. yüzlerindeki coşkuyu görünce maça gidemediğime daha da çok üzüldüm ama neyse ki kazandık ve genç bir galatasaray'lının maça gitmiş olması bu üzüntümü hafifletti. o yüzden totem iyidir:)

    https://twitter.com/...s/997023918530572288
  • 13
    arena'da atmosferin müthiş olduğu, takımın müthiş coşkulu oynadığı günler. golden sonra hocayla muslera'nın kucaklaşması muazzam.

    eski maçları izleyince ne kadar kolay pozisyona giriyormuşuz, rakip defanslar ne kötüymüş gibi bir hissiyat oluşuyor 2 yıldır. halbuki şuan oynamaya çalıştığımız futbolda hücuma geçişi çok yavaş yaptığımız için rakibi tamamen yerleşmiş ve kendi sahasına kapanmış bi halde buluyoruz. tek değişen bu. yoksa mevcut oyuncularla da bu coşkulu oyunu oynamamamızın hiçbir nedeni yok.

    hocanın yola çıkarken söyledikleri de bu minvaldeydi aslında. 96-2000 galatasaray'ına dönüş. ancak bana öyle geliyor ki hoca, pandemiden önceki 5-6 haftalık seri-lemina galatasaray'ına o kadar aşık oldu ki tek futbol ezberi bir anda bu oldu. umarım geçmişini en kısa sürede hatırlar.

    https://www.youtube.com/watch?v=Z-azHFriseE
App Store'dan indirin Google Play'den alın